Kültürümüzde ‘Allah'ýn emriyle ve peygamberin kavliyle' ilkesiyle temeli atýlan aile yuvalarýnýn saðlam temeller üzerinde huzurlu bir þekilde devam edebilmesi, ancak Allah ve peygamberinin bu konudaki emir ve isteklerini yerine getirmekle mümkün olacaktýr. Bu konuda Yüce Allah'ýn evrensel emirleri, Hz. Peygamber’in hayatýnda pratiðe dönüþmüþ ve bizler için canlý modeller oluþturmuþtur. Bu yüzden onu anlamak ve tanýmak
borcundayýz. Ýþte bu yazýmýzda Hz. Peygamber’in aile hayatýndaki örnekliðinden kesitler sunmaya, onun akrabalarýyla iliþkilerine kýsaca deðineceðiz.
a- Akrabalýk Ýliþkilerinde Hz. Peygamber
Hz. Peygamber, yakýnlarýna ve ailesine düþkün bir kiþi idi. Onun insanlýk sevdalýsý bir kiþi olarak öncelikle akrabalarýný uyarmakla iþe baþlamasý ve aile bireylerini asla ihmal etmemesi bunun açýk kanýtýdýr. Çünkü o, “Aile ne namazý emret; kendin de ona sabýrla devam et. Senden rýzýk istemiyoruz, seni biz rýzýklandýrýyoruz. Güzel sonuç, takva iledir.” (Taha 132)
emrinin muhatabýydý.
Peygamberimiz davetine önce kendi ailesinden baþlamýþ, eþi Hz. Hatice
ve kýzlarý baþta olmak üzere aile fertleri ona ilk iman edenler arasýnda yeralmýþtýr. O, akrabalarýna son derece düþkündü, onlarýn diðer problemleriyle ilgilendiði gibi, onlarýn dinî yaþantýlarýyla da çok yakýndan ilgileniyordu. Hiçbir zaman onlarla iliþkiyi kesmedi. Sýlayýrahim üzerinde her zaman ýsrarla durdu. Amcasý Ebu Talib baþta olmak üzere yakýnlarýnýn Müslüman olmasý için ümidini yitirmeyerek sonuna kadar uðraþtý.
b- Aile Hayatýnda Hz. Peygamber
Hz. Peygamber, doðmadan önce babasýný ve çok küçük yaþta annesini kaybetmiþ olmasýna raðmen, anne babasýný ve yetiþmesine katkýsý olan diðer yakýnlarýný hiçbir zaman unutmamýþ, onlarý hep hayýrla yâd etmiþtir. Yetimliði ve öksüzlüðü bütün versiyonlarýyla bizzat yaþayan Peygamberimiz, ana babanýn ne kadar önemli varlýklar olduðunu çok iyi fark etmiþ ve anne baba hakkýna riayet konusunda ýsrarla durmuþtur.
Hz. Peygamber, eþlerine, çocuklarýna, torunlarýna ve onlarýn yakýnlarýna karþý sergilediði tutumuyla en güzel örnektir. O, bu konudaki sorumluluklarýný hakkýyla yerine getirmiþ ve ümmetine de bu konuda çok önemli tavsiyelerde bulunmuþtur. Aile bireylerine sorumluluklarýný hatýrlatýrken o þöyle diyordu:
"Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz. Kiþi, ailesinin öneticisidir ve onlardan sorumludur. Kadýn, eþinin evinin yöneticisidir ve ondan sorumludur."
(Buhârî, Cuma 11, Ahkam 1; Müslim, Ýmare 20; Ahmed, II, 54, 55, 111) "Elbette Yüce Allah,
her yöneticiye yönettiðinden soracaktýr. Onlarýn haklarýný koruyup korumadýðýndan soracaktýr. Kiþiye de ailesinden soracaktýr." (Nesâî, 'Iþretü'n-Nisâ, Beyrut, 1989, s, 170)
Bu anlamlý sözleriyle o, aile bireylerinin hepsine sorumluluklar yüklüyor ve mutlu bir aile
yuvasýnýn kurulmasýnda her bireyin rol ve sorumluluðuna dikkat çekiyordu.
Onun aile bireylerine karþý yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ilgili birkaç kesit þöyledir:
1. Annesi ve Hz. Peygamber
Doðmadan önce babasýný kaybeden Peygamberimiz, altý yaþlarýnda iken annesi Âmine’yi kaybetmiþtir. O, sütannesinin yanýnda geçirdiði seneler çýkarýldýðýnda bu sürenin birkaç senesini annesi ile birlikte geçirmiþtir. Onun anne ve babaya verdiði deðer, bu anne baba özlemi yanýnda, anne babanýn insanýn dünyaya geliþindeki yerini anlatmasý açýsýndan önemlidir.
Hz. Peygamber, Medine'de dayýlarýný ziyaret ettikten sonra Mekke'ye dönerken Ebvâ denilen yerde annesi Âmine'yi kaybetti. Âmine otuz yaþýnda genç bir kadýndý. Son anlarýnda baþucunda duran altý yaþýndaki oðluna bakýp þunlarý söylemiþti: "Her canlý ölümlüdür. Her yeni eskir. Her yaþlanan yok olur. Ben de öleceðim, ama hep anýlacaðým. Çünkü temiz bir oðul doðurmuþ, arkamdan hayýrlý bir hatýra býrakmýþ bulunuyorum." (Köksal, age, II, 52-53; Aiþe A. Bint Þâtî, Rasulüllahýn Annesi ve Hanýmlarý, (Çeviren: Ýsmail Kaya), Konya, 1987, I, 152) Peygamberimiz, Hudeybiyye umresine giderken Ebvâ köyüne uðramýþ, annesinin kabrini ziyaret etmiþ, kabrini eliyle düzeltip aðlamýþtý. Niçin aðladýðýný soranlara da þöyle cevap
vermiþtir: "Merhamet duygusu beni duygulandýrdý da onun için aðladým." (Dimyâtî, es Sîretü’n-Nebeviyye, Suriye, 1996, s, 37; Köksal, age, II, 55; Aiþe A. Bint Þâtî, age, I, 158)
Yýllar sonra küçük yaþta kaybettiði annesinin kabrini ziyaretinde anne hasreti ile dopdolu, vefalý bir evlat ve duygulu bir insan olduðunu görmekteyiz. O, anne baba hakký konusunda uyarýcý pek çok söz söylemiþtir.
2. Sütannesi ve Hz. Peygamber
Doðumunda kendisini ilk olarak emziren Ebû Leheb'in cariyesi Süveybe'yi hiç unutmadý, Mekke’de iken onu ziyaret eder ve ona ikramlarda bulunurdu. Hicret edince Medine’den ona giyecek gönderirdi. Mekke fethinde onun oðlunun durumunu sorup araþtýrdý, onun da annesinden önce vefat ettiðini öðrendi. (Dimyâtî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, s, 33; Aiþe A. Bint
Þâtî, age, I, 161) Sütannesi Halime Hatun’u gördükçe, "Ümmü Eymen, ehl-i beytimin hatýrasý!” “Benim annem, annemden sonraki annem" der, kendisine içten sevgi ve saygý gösterir, omuz atkýsýný serip üzerine oturtur, bir dileði varsa hemen yerine getirirdi. Hz. Hatice ile evlendiðinde, Halime Mekke'ye gelmiþ, Peygamberimiz onu aðýrlayýp kýrk koyun ve bir deve hediye etmiþti. Onunla þakalaþýr ve ona latife yapardý. Bir gün Ümmü Eymen, beni
bir deveye bindirsene, deyince Peygamberimiz, “Seni, bir deve yavrusuna bindireyim” diyerek ona takýlmýþtý. (Dimyâtî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, s, 36; Muhammed Mehdî- Mustafa Ebunnasr, Nisâ Havle’r-Rasul,Beyrut, 1995, s, 235-236; Köksal, age. II, 46-47, 167)
Mekke Fethinde sütannesi Halime Hanýmýn kýz kardeþini görüp sütannesini sordu, vefat ettiðini öðrenince aðladý. Sütteyzesine izzet ikramda bulundu, ayrýca 200 dirhem (nisap miktarý) para verilmesini emretti. Kadýncaðýz ona þöyle dedi: "Sen küçükken de büyük iken de ne güzel kefil olunan, bakýlansýn!" (Köksal, age. II, 46-47)
3. Süt kýz kardeþi ve Hz. Peygamber
H. 8. yýlda yapýlan Huneyn savaþýnda esir düþen sütkardeþi Hz. Þeyma'yý elbisesinin üzerine oturtmuþ ve 'hoþ geldin' buyurmuþ, gözleri dolu dolu olmuþ, ona sütanne ve sütbabasýný sormuþ, onlarýn ölmüþ olduklarýný öðrenmiþ, sonra Þeyma'ya þunlarý önermiþtir: "Ýstersen sevgi ve saygýyla yanýmda otur, istersen yararlanacaðýn mallar verip seni kavmine döndüreyim." Þeyma ikinci teklifi kabul etmiþ ve Müslüman olarak kavmine dönmüþtür.
(Köksal,age. XV, 431-432) Onun bu davranýþýnda 60 yýl kadar sonra bile devam eden vefakârlýðýný görüyoruz.
4. Eþ Olarak Hz. Peygamber
Hz. Peygamber’in konu ile ilgili uyarý ve yönlendirmelerinden birkaçý þöyledir: "Sizin en hayýrlýnýz, ailesine karþý iyi davrananýnýzdýr. Ben aileme karþý en iyi davrananýzým. Sizin en hayýrlýnýz, kadýnlarýna karþý iyi davrananlardýr." "Müminlerin iman bakýmýndan en mükemmeli ahlaki bakýmdan en güzel olan ve ailesine þefkat ve mülayemetle davranandýr." "Kadýnlara karþý hep hayýr tavsiye edin. Zira onlar sizin yanýnýzda birer emanettir." (Tirmizî, Ýman 6; Ahmed, VI, 47,99) "Eþlerinize yediðinizden yedirin, giydiðinizden giydirin, sakýn onlarý dövmeyin ve onlarý incitecek çirkin sözler söylemeyin." (Tirmizî, Radâ' 11; Ýbn Mace, Nikah 4; Ahmed, V, 72-73; Nesâî, 'Iþretü'n-Nisâ, s, 167) "Harcayacaðýn tüm harcamalardan dolayý, Allah'ýn izniyle mükâfat alacaksýn.Hatta eþinin aðzýna verdiðin bir lokmanýn bile karþýlýðýný alacaksýn."(Ebû Davûd, Nikah 40-41) "Sizden biri hem karýsýný köle gibi döver, hem de utanmadan sarýlýp yatar." (Buhârî, Ýman 56; Müslim, Vasýyye, 5; Ebû Davûd, Vasayâ 2; Tirmizî, Vasayâ 1; Nesâî, Vasayâ 3) buyuran Hz. Peygamber, bu konuda en güzel örnekliði kendisi sunmuþtur. O, Yüce Allah'ýn "Eþlerinizle en güzel bir biçimde geçinin." (Ahmed, IV, 17; Ýbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Beyrût,1957, VIII, 148) emrini en güzel bir biçimde uygulamýþtýr. O, eþleriyle en güzel bir þekilde geçinmiþ, onlara her konuda yardýmcý olmuþ, ev iþlerinde onlara ortak olmuþ, onlara asla bir fiske vurmamýþtýr. Onlarý hayatlarýnda ve vefatlarýnda her zaman hayýrla anmýþtýr. O, "Ey Aiþe, bu gece bana, Rabbime ibadet için izin verir misin?" (Nisa, 19) diyerek nafile ibadet için eþlerinden izin isteyecek kadar ince bir ruha sahiptir.
Ýlk eþi Hz. Hatice hakkýnda þöyle buyurmuþtur: "Hatice, dünyadaki kadýnlarýn en hayýrlýsýdýr. Onun cennette altýndan evi vardýr. Ben onun üstünlüðünü kesinlikle biliyorum. Bana onun sevgisi bahþedildi. Ben Hatice'nin sevdiklerini severim.' Bir koyun kestiðinde bir kýsmýný Hz. Hatice'nin yakýnlarýna gönderirdi. Hz. Aiþe "Peygamber’in hanýmlarýn dan hiçbirini Hz. Hatice kadar kýskanmadým." (Elmalýlý, age, II, 1256) diyerek, Peygamberimiz’in Hz. Hatice'ye olan vefasýný dile getirmiþtir.
Hz. Aiþe hakkýnda, "Halkýn en sevimlisi kadýnlardan Aiþe, erkeklerden Ebubekir'dir." (Balezûrî, Ensâbu'l-Eþrâf, s, Beyrut, 1996, II, 41; Aiþe A. Bint Þâtî, age, II, 4-49) Buharî, Megazî 63, Fedailü's-Sahabe 5; Müslim, Fedâilü's-Sahabe 8) diyerek, Hz. Aiþe'ye ve kayýnpederine iltifat etmiþtir. Eþlerine karþý son derece yumuþak huylu ve þakacý olan Peygamberimiz, Hz. Aiþe ile yarýþ yapmýþtýr. (Bkz. Ýbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, Ankara, 1990, XVII, 215) Hz. Aiþe'nin bildirdiðine göre, Peygamberimiz ev iþlerinde eþlerine yardým eder, et, kabak doðrar, evi süpürür ve çeþitli hizmetler görürdü. (Bkz. Gümüþhanevî, Râmuz’lEhâdîs, (Terc, Abdülaziz Bekkine), Ýst, 1982, II, 553/13) O, eþlerinin yanýna güzel kokular sürünerek giderdi. (Bkz. ayný eser, II, 550/9) Peygamberimiz hanýmlarýyla ilmî tartýþmalar yapan, onlarla þakalaþan, onlarla yarýþan, onlarla eðlenen, onlarýn isteklerini imkânlar ölçüsünde karþýlayan, kendisinden memnun kalmadýklarý takdirde onlarý boþanma konusunda serbest býrakmasýný bilen (Bkz. Ahzab 28-29) örnek bir koca idi.
Nadir oðullarýyla hicretin 7. yýlýnda yapýlan Hayber savaþýnda babasý ve kocasý öldürülerek esir düþen, daha sonra da Hz. Peygamberle evlenen Hz. Safiye, "Babamýn ve kocamýn öldürülmesine neden olduðu halde Allah'ýn Rasulü beni hoþnut etti" diyerek, Hz. Peygamber’in güzelliklerini özetler. Nitekim Peygamberimiz iki dizini birleþtirerek durur ve eþi Hz. Safiye onun dizlerine basarak devesine binerdi. Onu 'Yahudi kýzý' diye hakir gören kumalarýna karþý, Hz. Peygamber þunlarý söylemesini tavsiye etmiþti: "Benim kocam Muhammed, babam Harun, amcam ise Musa'dýr." (Aiþe A. Bint Þâtî, age, II,181) Hudeybiyye anlaþmasýnda çaresiz kalan Hz. Peygamber, eþi Ümmü Seleme ile istiþare etmiþ ve onun teklifi doðrultusunda hareket etmiþ ve problem böylece çözülmüþtü.(Asým Köksal, age, XIII, 215; Aiþe A. Bint Þâtî, age, II, 143) Bir hadislerinde o þöyle diyordu:“Kendilerini ilgilendiren konularda kadýnlarla istiþare ediniz.” (Münâvî Muhammed Abdurraûf, Feyzu’l-Kadîr, Beyrut, ty, I, 56)
Sevgili eþi Hz. Aiþe’nin dayak konusunda kocasý Hz. Peygamber’in durumunu þöyle özetlemiþtir: “Peygamberimizi ne bir hizmetçiye ve ne de bir kadýna vururken asla görmedim. O, mübarek eliyle hiç kimseye asla vurmamýþtýr.” (Nesâî, 'Iþretü'n-Nisâ, s, 164) Kadýnýn dövülmeye devam ettiði günümüz dünyasýnýn bu konuda da onun örnekliðine muhakkak ihtiyacý vardýr.
5. Çocuklarý ve Hz. Peygamber
Hz. Peygamber, genel olarak çocuklarý sever, onlara selam verir, onlarla ilgilenir, onlara deðer verir,onlara dua eder, onlarý öper-koklar, onlarla þakalaþýr ve onlarla oynaþýrdý. Þu birkaç örnek onun tüm çocuklara olan ilgi ve sevgisini anlatmaya yeter mahiyettedir.
Oðlu Ýbrahim'in ölümüne aðlamýþ ve bunun sebebini þöyle açýklamýþtýr: "Bu bir merhamet göstergesidir. Gözümüz yaþarýr, gönlümüz mahzun olur. Ama asla Rabbimizi razý etmeyecek söz söylemeyiz. Ey Ýbrahim, senin ayrýlýðýn gerçekten bizleri mahzun etti." (Buharî, Cenâiz 44; Müslim, Fedâil 62; Ebû Davûd,Cenâiz, 28)
Torunlarý Hasan ve Hüseyin hakkýnda þöyle buyurmuþtur: "Allahým ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onlarý seveni de sev." (Buharî, Libas 60; Müslim, Fedâilü's-Sahabe, 57-59; Ýbn Mace, Mukaddime 11; Tirmizî, Menakýb 30; Ahmed, II, 249)
"Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiþ, onlara kin tutan bana kin tutmuþ olur." (Ahmed,
II, 288, 531) "Onlar benim dünyada öpüp kokladýðým iki reyhanýmdýr." (Buharî, Fedailü'sSahabe, 22, Edeb 18; Tirmizî, Menakýb, 30)
"Ey ehlibeyit! Allah sizden sadece günahý gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor"
(Ahzab, 33) ayeti inin-ce Peygamberimiz, Hz. Ali, Fatýma, Hasan ve Hüseyin'i elbisesiyle bürüyüp þöyle buyurmuþtur: "Allahým, bunlar benim ehlibeytimdir. Bunlardan günah kirini gider ve bunlarý tertemiz yap." (Taberî, Tefsîr, XXII, 6-8; Ahmed, V, 292) Bunu gören eþi Hz. Ümmü Seleme, "Ben ve kýzým ne olacaðýz” deyince Peygamberimiz, "Sen de kýzýn da ehlibeyittensiniz" (Aiþe A. Bint Þâtî, age, II, 139) buyurarak, eþine ve üvey kýzýna iltifat etmiþtir.
Torunu olan ve Hz. Osman-Rukayye çiftinden olma Abdullah'ý altý yaþýnda horoz gagalamýþtý. Çocuk hastalanýp hicretin 4. yýlýnda ölmüþtü. Namazýný Peygamberimiz kýldýrmýþ, mezar taþýný dikmiþ ve sonra þöyle buyurmuþtu: "Yüce Allah, kullarýndan
merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder."(Köksal, age, XI, 133)
Çocuklarýna ve torunlarýna atalarýnýn isimlerini (Abdullah, Ýbrahim, Fatýma) koymuþ, onlarý en güzel þekilde yetiþtirmiþ, onlarla her zaman özel ilgilenmiþ, onlara bol bol dua etmiþtir. Hz. Fatýma gelin olduktan sonra altý ay kadar evine uðrayarak onlarý namaza kaldýrmýþtýr.
(Bkz. Taberî, Câmiu’l-Beyân XXII, 6)
Hicretin 8. senesinde Mariye'den oðlu Ýbrahim dünyaya geldi. Ona atasýnýn adýný koydu.
Yýllarca onun hizmetinde bulunan Enes b. Malik, "Ben ev halkýna Hz. Peygamberden daha þefkatlolan birini görmedim" der. (Müslim, Kitabü’l-Mesâcid 267;Köksal, age, XV, 565-568)
Namaz kýlarken torunlarýndan biri sýrtýna çýkmýþ, bu yüzden namazý biraz uzatmýþtý.(Nesâî, Ýftitah, 83) Bir defasýnda namazýný kýsa tutmuþ ve sebebinin soranlara “Bir çocuk aðlamasý duydum ve annesi üzülmesin diye namazý kýsa tuttum.” (Nesâî, Kýble, 35) buyurmuþtur. O, her zaman çocuklarý kucaðýna almýþ öpüp okþamýþtýr. (Buharî, Edeb 22) On tane çocuðu olduðu halde hiç birisini alýp öpmediðini söyleyen bir adama,“Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almýþsa ben ne yapabilirim!” (Buharî, Edeb, 22) "Çocuðu olan çocuklaþsýn" (Ýbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Ýstanbul, 1982, s, 251; Deylemî, Müsned, II, 136 b) Çocuklarla ilgilendiði gibi gençlerle de özellikle ilgilenmiþ, onlarý ciddiye almýþ, onlara deðer vermiþtir.
Sonuç
Çok yönlü bir insan olan Hz. Peygamber, yaþadýðý hayatýyla her konuda olduðu gibi, akrabalýk iliþkilerinde de en güzel örnekleri sunmuþtur. O, örnek yaþayýþýyla Yüce Allah'ýn Kur'an'da belirlediði ölçülerin pratiðini göstererek, onlarýn nasýl uygulama sahasýna konulacaðýný net bir biçimde ortaya koymuþtur. Onun peygamber olmadan önceki hayatý
da, sonraki hayatý da dün olduðu gibi, bugün de insanlýðý aydýnlatacak güzelliklerle doludur.
Akraba iliþkilerinde de en güzel, içten ve canlý örnekleri biz, Hz. Peygamber’in hayatýnda bulmaktayýz. O diðer bütün insanlara olduðu gibi, kan baðý ve evlilik baðlarýyla oluþan akrabalarýna da gereken ilgi, sevgi ve saygýyý her zaman göstermiþtir. Onlarýn maddi ve manevi yönleriyle ilgilenmiþ, onlara yardým etmiþ, onlarýn doðru yola gelmeleri, iyi bir Müslüman olarak dünya ve ahiret saadetine erebilmeleri için elinden gelen her þeyi yapmýþtýr. Hayatlarýnda olduðu gibi, ölümlerinden sonra da yakýnlarýný dua ve güzelliklerle anarak en güzel vefa örneðini sunmuþtur.
O, vefalý bir eþ, mütevazý ve sevecen bir baba, doðrularýndan asla taviz vermeyen kararlý bir þahsiyetti. O, yönlendirici söz ve davranýþlarýyla örnek bir çocuk, örnek, vefalý ve duyarlý bir eþ, hassas bir baba, narin bir dede ve örnek bir akraba olarak bizlere ýþýk tutmaya devam etmektedir.
|