Bir kurumda veya ortak yapýlan bir iþte birbirimize sevgi ve saygý içinde üretken olabilmeyi saðlayabilmek için “biz bir aileyiz” deriz. Bunun anlamý oldukça açýktýr. Birbirimize sevgi ve saygý duyarsak, sorunlarýmýzý paylaþýrsak güçlüklerde dayanýþma gösterir ve yaptýðýmýz iþlerde daha baþarýlý oluruz. Böylece kendimizi mutlu ve huzurlu hissederiz. Ýþte aile kavramý genelde bu tür bir sýcaklýðý ifade ederken, özelde ise anne baba ve çocuklarýn merkezinde olduðu ve baþta dede ve nineler olmak üzere diðer yakýn akrabalarý da kuþatan, ben deðil biz anlayýþýyla oluþan, sevgi merkezli kutsal bir birlikteliktir.
Aile, daha baþlangýcýnda Allah’ýn emri ve Peygamber'in kavliyle oluþan bir kurumdur. Ama bugün için evliliklerimiz ayný kutsallýk anlayýþý ile oluþmakta ve devam etmekte midir diye sorarsak, bu soruya gönül huzuru ile evet diyebilmek çok kolay gözükmemektedir.
Hiç þüphesiz geçmiþ geride kalmýþtýr ve onu sadece hatýrladýkça özlemle yâd etmekten baþka yapabileceðimiz bir þey yok gibi gözükmektedir. Var olan ve aileyi yýpratan sorunlarýmýz ise hâlen direnen geleneksel aile yapýmýzý çok þükür güçlü bir þekilde sarsabilmiþ deðildir. Ancak çürüme baþlamýþ ve çevresini etkilemektedir. Üzerinde durulmasý gereken de iþte bu çürüme noktalarý ve çürümelerin asgari zararla atlatýlmasýdýr. Bunun için önce, aile bireyleri ve iliþkiler baðlamýnda, aile yapýmýzýn genel durumunu hatýrlamak yerinde olacaktýr.
Mevcut aile yapýmýzda, ailenin reisi yahut aileyle ilgili konularda birinci derecede sorumlu olan kiþi, yine babadýr. Bu durumda, evin ekonomik açýdan ihtiyaçlarýný karþýlamak da birinci derecede onun görevidir. Anneler ise, ilk ve temel görev olarak çocuklarýna annelik etmelidir. Annelik görevi içerisinde, baba çalýþtýðý sürece, çalýþýp para kazanma ve ailenin geçimini temin etme zorunluluðu yoktur. Ama eðer þartlar müsait olursa anne de çalýþabilir. Fakat çocuklarýna karþý sorumluluklarýný ihmal etmemelidir. Onlardan, sevgi ve þefkatini eksik etmemeli, iþ hayatý çocuklarýný geri plana itmemelidir. Bu çerçevede, çocuklar da, bugünün þartlarýnda herkesin tercih ettiði ve kaçýnýlmaz olan eðitim hayatlarýnda yani okullarýnda baþarýlý olmak için çalýþmalý, anne-babalarý nasýl onlarýn mutluluðu için emek veriyorsa, ayný þekilde anne-babanýn mutlu olacaðý iþler yapmaya gayret etmelidirler.
Mutluluk yolu olan, sevgi-saygý, merhamet gibi deðerlerin öðretim yeri ve paylaþýma dayalý bir yapý olmasý gereken ailede, bu iþlevlerin devam etmesi için öne çýkmasý gereken unsurlar da son derece önemlidir. Her þeyden önce tüm deðiþim ve dönüþümlerine raðmen, ailelerin mutluluðun önemli adreslerinin baþýnda geldiðini söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Aile, Kur’an-ý Kerim’in ifadesiyle, eþlerin birbirleriyle sükûnet bulduklarý, yani fizyolojik, sosyal ve ruhsal açýlardan kendilerini iyi hissettikleri ortamlardýr. Ayný þekilde çocuklar için de kendilerini güvende ve huzurlu hissedecekleri bir tür sýðýnak iþlevi görür. Hatta aileleriyle sýk sýk çatýþmalar yaþayan ergenler için dahi aile, onlarý her hâlleriyle sevip kabul eden en önemli destekleridir.
Gençler, yaþadýklarý fiziksel, sosyo-psikolojik ve cinsel deðiþim ve geliþimlerinin getirdiði sorunlar karþýsýnda aileyi bir koruyucu, kuþatýcý ve dayanak olarak görürler. Ýþte özellikle gençler böyle gördükleri ve bildikleri için anne-babalar da her halükârda onlarý sevdikleri ve yardýmcý olmak istedikleri için anlýk kýzgýnlýk ve çatýþmaya yol açacak davranýþlar zamanla hoþ görülebilmektedir. Ancak, daha çok öfke ile yaptýðýmýz bazý yanlýþ davranýþlarý gerek anne babalar, gerekse çocuklar olarak yapmamaya gayret etmek ve öfke anýnda kendimizi kontrol edebilmek, bizleri daha mutlu ve paylaþýmcý hâle getirebilecektir. Nitekim sonradan piþman olduðumuz ve “keþke öyle davranmasaydým!” dediðimiz pek çok davranýþýmýz öfke anýndaki davranýþlarýmýzdýr maalesef.
Aile yapýmýzýn çürüme noktalarýna gelince, modern anlayýþlarla birlikte biraz daha bencilliði öne çýkaran bir görünüm arz ettiði söylenebilir. En azýndan özverinin daha az olduðu, anne-babalarýn “benim de bir hayatým var!”, “ben hizmetçi miyim?” gibi feragatlerini sorguladýklarý, “görevim”,“sevap”, “beni ailem için yaptýklarým mutlu ediyor” anlayýþlarýnýn küçümsendiði günümüzde, ailelerin paylaþýma dayalý kurumsal kimlik ve yapýlarý sarsýlmaktadýr. Böyle olunca, maalesef toplumumuzda, uzun zamandýr süregelen çocuklu ama kimsesiz gibi yaþamak zorunda býrakýlarak huzur evlerine terk edilen anne-babalar artmaktadýr. Öyle ya, mademki herkes öncelikle kendini düþünecek, o hâlde desteðe, ilgiye, bakýma muhtaç olanlar baþýnýn çaresine bakacaktýr. Yapýlan bir araþtýrmaya göre, çocuklarý olduðu hâlde yaþlýlýðýnda yalnýzlýða terk edilen anne-babalarýn önemli bir kýsmý depresyona girmektedir. Bu durum, çocuðu olmayan anne-babalarda daha düþük orandadýr. Yani çocuklarý olan anne-babalar için huzur evleri, hüzün evlerine dönüþmektedir. Ama bunun daha da kötüsü, sokaklara terk edilen ve çöplüklerden ekmek toplayan anne-babalardýr.
Madalyonun diðer tarafý ise bundan daha az acýklý deðildir. Modern aile yapýlarýnýn getirdiði bencilce anlayýþlar sonucu, anne-babalý ama kimsesizlik duygusu yaþayan ve terk edilen çocuklarýn durumu daha da vahimdir. Çünkü bu çocuklar ayný zamanda bu toplumun geleceðidirler. Çocuk yuvalarýnda bedenleri ýsýnsa da, anne-baba þefkatinden mahrum yürekleri üþüyen çocuklarý bir düþünsenize! Ýnsanlara güvensizlikle büyüyen, içlerinde öfkelerini büyüten o güzel çocuklarý. Hele hele sokak çocuklarý diye bir gerçeðimiz var ki, daha da içler acýsý. Anne-babalarý olmasa, belki daha rahat kabullenebilirler. Belki bu kadar sorun olmayabilir. Ama kimseleri olduðu hâlde, kimsesizlik duygusu yaþamak ne kadar zor olsa gerek. Gittikçe artan boþanmalar, üvey anne, üvey baba sendromlarý, ilgisizlikler vb. durumlar, en çok çocuklarýmýzý periþan etmektedir.
O hâlde inanç ve kültür kaynaklarýmýzla kesilmiþ olan göbek baðlarýmýzý yeniden bir araya getirmeliyiz. Sahip olduðu inanç kaynaklarý ve tarihi birikimlerle, hazinelerin üzerinde yaþarken, bunlarý görmezden gelip toplumsal dinamiklerimizi yok etmeyi tercih eden bir toplum olmayý tercih etmemeliyiz.
|