Dünyanýn en ciddi ve güvenilir disiplini, "hadis usulu" disiplinidir. Çünkü hadis alimleri dünyada daha önce hiç yapýlamamýþ çok zor olan bir ilmi tasnifi hadis ilmi için yapmýþlar ortaya çok güvenilir ve dürüst bir ilim kazandýrmýþlardýr.
Ancak yinede adeta din ile sorunu olanlar en çok hadis ilmi ile uðraþýp sürekli tartýþmaya açmaya çalýþmýþlar. Hadisi, kendilerince hýrpaladýkça hakikatin ortaya çýkacaðýný sanmýþlar, hadisden uzaklaþtýkça Kur'ân'a daha çok yaklaþacaðýný sanmýþlar.
Bir kiþinin hadislere ve onun sonucu olan sünnete yaklaþýmý, o kiþinin dine yaklaþýmýný yani anlayýþýný gösterir.
'Hadis ve sünnet ilmi' kiþinin nerede durduðu, ne yapmak istediðini, nereye varmak istediðini ve dine nasýl baktýðýný açýkça ortaya koyar!
Çünkü hadislerin büyük bir kýsmý, dinin çoðu kez Kur'ân'da yer almayan, ancak Hz. Resulullah'a (sav) öðretilmiþ diðer hikmetlerdir.
Biz Kur'ân'dan açýkça biliyoruz ki,
Hz. Resulullah'a (sav) sadece Kur'ân vahyedilmedi, onun açýklamasý yani 'beyaný', detaylarý, nasýl anlaþýlacaðý ve nasýl yaþanacaðý da 'ayrýca' vahyedildi.
Evet, Hz. Resulullah'a (sav) kitap olarak sadece Kur'ân vahyedildi. Ancak vahyedilen þeyler sadece Kur'ân deðildi. Kur'ân'ýn dýþýnda ayrýca hikmet vahyedildi, mizan vahyedildi ve bilmediði þeyler kendisine öðretildi. Bunu bizzat Kur'ân'ýn kendisi birçok ayette söyler. (Nisa-113)
Aklýna yatmadýðý için hadisleri bir türlü içine sindiremeyenler yada hadisler ile alttan alta savaþanlar, daha önce olmayan güya kendilerince yeni bir usul ortaya çýkarttýlar yani uydurdular. Uydurulan bu çabanýn adý; "hadislerin Kur'ân'a arzý meselesidir".
Evet, doðrusunu söylemek gerekirse bu ifade ilk bakýþta düþünmeden algýlandýnda kulaða hoþ geliyor. Hadislerin aslýný sahtesinden Kur'ân'a bakarak ayýrdetmek gibi geliyor. Masum ve önemli bir çabaymýþ gibi geliyor!
Savunanlar ise; "Ne var bunda? Bak iþte hadisleri Kur'ân'a arzederek hem hadisler ile hadis olmayanlarý ayýklýyoruz, hemde dini koruyoruz" diyorlar!
Acaba öyle mi?
Gerçeklen hadisler ile hadis olmayanlar bu þekilde ayýklanýyor mu? Burada amaç hadisenin güvenilirliðini mi ortaya çýkarmak yoksa hadislerin 'akla' uygunluðunu mu saðlamak? Eðer gerçekten iddia ettikleri gibi ise neden hep (güya) akla uygun olmayan hadisler atýlýyor? Yoksa bu sonradan üretilen yöntem baþka bir amaca mý hizmet ediyor?
Hem bu fikri ilk ortaya atan hangi 'oryantalist' acaba? Neden oryantalistler bu iþin üzerine bu kadar düþüyor? Sonuçta oryantalistlerin peþinden gidildiðinde din korunmuþ mu oluyor? Sonuçta bu gerçekten masum bir çabamý?
Konuya biraz daha yakýndan bakalým;
Hadislerin Kur'ân'a ters olduðunu kim neye göre, hangi kritere göre söylüyor? Bunun bir kesinliði bir ölçüsü var mý? Ayrýca herkesin Kur'ân'dan ve her ayetten anladýðý ayný mý ki? Yani hadisi bir ayete arz eden kimse, ya baktýðý ayetti doðru alamamýþ yada eksik anlamýþ ise ne olacak?
Hadi diyelim ki bir hadis o kiþinin Kur'ân'dan anladýðýna ters geldi, ama bir baþkasýda çýkýp Kur'ân'ýn o ayetinin iddia edilen hadise hiçte ters gelmediðini iddia etti ve savundu! Bu zaman ne olacak?
Þimdi kimin görüþü esas alýnacak? Kaldýki biliyoruz ki hadis uyduranlarýn bir çoðu hadis uydururken kolay anlaþýlmasýn diye 'Kur'ân'a uygunluðuna' dikkat ediyor. Bu durumda peki ne yapacaðýz, iþin içinden nasýl çýkacaðýz?
Bunun gibi daha birçok 'soru' ve 'sorun' bizim karþýmýza çýkar!
Sonuç olarak;
Hadislerin Kur'ân'a arzý düþüncesi 'dürüst ve ilmi' deðildir. Zaten böyle bir ilim de yoktur. Çünkü böyle bir þey ilmi deðil ancak 'hissidir' yani kiþiseldir. Tamamen 'zan' ve kanaat üzerine kurulur!
Ayný zamanda kesinlikle 'objektif' deðil, 'subjektiftir'. Çünkü kiþi gerçekte bir hadisi Kur'ân'a arz edemez, sadece Kur'ân'dan aklýnýn aldýðýna ve 'anladýðýna' arz eder! Yani 'kendisine' arz eder kitaba deðil! Buda 'kiþisel' kanaatten (hevadan) öteye gidemez ve ilmi olmayan tamamen 'uydurma bir anlayýþ' olur.
Selâm ile.