Yukarýdaki ayette, Hz. Peygamber (sav)’in bize örnek olduðu sabit olmuþtur. Bu ayet bize ayný zamanda sünnetin kýyamete kadar korunacaðýnýn da ayrýca delilini oluþturmaktadýr. Çünkü sabit olmayan, bilinemeyen ve korunamayan bir sünneti (yaþam biçimini), Allah (cc) bizden istemezdi.
Dikkat edildiyse yukarýdaki ayette, “Allah (cc)’ý çokça zikredenler için” ifadesi geçmektedir. Güzel örnek alacaklar ve güzel örnek olacaklar için Allah (cc) Resulünde güzel bir örnek vardýr. Yani Allah (cc) çokça zikredenler gerçekte diðerlerinden daha çok sünnete sarýlýrlar. Çünkü kiþi ‘sevdiðini zikreder’ ve ‘sevdiðiyle beraberdir’. Allah (cc)’ý yeterince anamayanlar anlayamazlar, anlayamayanlar yeterince anlatamazlar! Allah (cc)’ý, yeterince zikretmeyen için durum hiçte böyle deðildir. Yani onlar için, Hz. Peygamber (sav) yeterince örnek olamamýþtýr.
Peki neden Allah (cc) çokça zikretmek bu kadar önemlidir ve Allah (cc) çokça zikretmek nedir?
Önemlidir, çünkü zikreden zikrettiðiyle beraberdir. Yani zikretmek sürekli Allah (cc) ile yaþama anlayýþýdýr. Zikretmeyen nefis ise ise kendisiyle beraberdir. En kýsa tanýmý budur. Ayný zamanda:
Kur’an, sünnette ve sahih hadislerde ‘zikretmenin’ üç temel anlamý vardýr:
1- Allah (cc) anmak, 2- Allah (cc) anlamak, 3-Allah (cc) anlatmak.
Hakkýyla anan, hakkýyla anlar, hakkýyla anan, hakkýyla anlatýr.
Ýþte bu üçünü hakkýyla bir insan yapmaya kalktýðýnda ‘sünnete sarýlmak’ zorundadýr. Çünkü sünnete vahyin uygulama alanýna sarýlmaktýr. Sünnete sarýlmayan ise, gerçekte ‘kendisine sarýlmýþ’ olur! Ýþte bunu adý dünyaya düþmek yani diðer adýyla nefsileþmektir.
Peygamber Efendimiz’den (sav) bize birçok sünnetler ‘ilahi yaþam biçimler’ ulaþmýþtýr. Ancak ne yazýk ki bu sünnetlerin bir kýsmý zamanla unutulmuþ veya terk edilmiþtir. Bunun sonucu olarak ta sünnetlerde bizden uzaklaþmýþ ve bizi unutmuþtur.
Þimdi bize düþen ‘bilinen ve unutulan sünnetleri’ tekrar hatýrlamak, uygulamak ve onlarý kucaklamaktýr. Onlarla yeni baþtan barýþmak ve onlarý hayatlaþtýrmaktýr.
Çünkü sünnetlere sarýlan bir insan aslýnda Rabbimizin istemiþ olduðu yola, yani hidayete sarýlmýþ olur!
Sünnet, bir yoldur; sonu hakikate yani Allah’a (cc) varan bir yoldur.
Sünnet, bir tercihtir; kiþisel tercihlerinden sýyrýlarak, özü tercih etmektir.
Sünnet, bir yaþam biçimidir; batýldan çýkarak, imanýna uygun yaþamaktýr.
Sünnet, baþkalaþmaktýr; baþkalarýnýn baþkalaþtýrmasýna itiraz etmektir.
Sünnet, nefsi kalýptan sýyrýlmak, fýtri ilahi kalýba girmektir.
Sünnet, Peygamber Efendimiz’in (sav) tercihlerini tercih etmektir.
Sünnet, nefsilik çukurundan kalbilik zirvesine ulaþmada kullanýlan yegâne yoldur.
Sünnet, imanýn hayat halidir.
Sünnetlere sarýldýkça ‘doðruya’ sarýlmýþ oluruz.
Sünnetlere sarýldýkça ‘ahirete’ sarýlmýþ oluruz.
Sünnetlere sarýldýkça ‘takvaya’ sarýlmýþ oluruz.
Sünnetlere sarýldýkça ‘Peygamber Efendimiz’e (sav)’ sarýlmýþ oluruz.
Sünnetlere sarýldýkça ‘Allah’a (cc)’ sarýlmýþ oluruz.
Yani sünnetlere sarýldýkça, korumuþ, korunmuþ olarak ve ‘Allah’a (cc) koþmuþ’ oluruz.
Dolayýsýyla, sünnetten uzaklaþarak Allah’a (cc) yaklaþma olamaz!
Sünnetten uzaklaþan ‘varacaðý yerden’ uzaklaþmýþ olur.
Bir insan sünnetleri ne kadar çok bilir, anlar ve yaþar ise,
o kadar çok Peygamber Efendimiz (sav)’e benzer, ahlaký O’nun gibi olur.
Yani “yürüyen Kur’an” olur. Asýl olan da budur!