Ramazanýn varolma hikmetmerinin üst sýralarýnda bu sýraladýðýmýz etkenler vardýr. Ramazaný içinde buludýðumuz ayla birlikte zahiren baþladýðýný düþünürsek biraz eksik algýlamýþ oluruz. Ramazaný rüzgarý ve etkisi aslýnda tam iki ay önce, yani üç aylarýn baþlangýcý ile baþlar. Gönüller Recep ayýnýn baþlangýcý ile birlikte ramazýnýn geldiðini gördüler. Ramazanýn o güzel kokusunu ta o zaman aldýlar. Büyük bir bereket ve kiþiyi kendisine getirme aylarý olan üç aylarýn baþlamasý ile birlikte bir yerde ramazanda onlar için baþlamýþ oldu.
Kalbi yumuþatan, nefsi kýran infaklarýný o gönüller bu ayda arttýrdýlar. Hep ihmal ettikleri pazartesi ve perþembe oruçlana baþladýlar. Kitap okumalarýný ve engüzel söz olan Allah kelamýný düþünmeyi bu ayda arttýrdýlar. Hayýrda yarýþmak ahlaklarýnada bu ayda hýz verdiler. Çünkü ramazan geliyordu. O gönüller için ramazan gerçekten onbir ayýn sultaný idi. Sultanýn ön hazýrlýklarý sultana yakýþýr olmalýydý.
Ve Þabanýn onbeþine gelindiðinde artýk ramazan kendisini iyice göstermiþ oldu. Çünkü iki hafta sonra en kýymetli, en bereketli ve en etkili ay baþlamýþ olacaktý. Ancak þabanýn on beþindeki berat gecesi -ki o gece kadir gecesinden sonraki en kýymetli gecedir.- Onlar için kurtulma, arýnma ve Rahman olandan beratýný alma gecesidir. Eðer Rahman onlara o gece beratlarýný vermez ise; gelen ramazan o gönüller için çok soðuk ve buruk geçecekti. O yüzden çok tövbe ettiler, çok gözyaþý döktüler. O gece þafak vaktine kadar kendisini kýnayýp hesaba çektiler. Bir yýlýný ve ömrünü düþündüler. Kendisine, yaptýklarýna ve yapmadýklarýna farklý açýlardan baktýlar. Eðer o berat gecesi beratlýný alabilirlerse yüzü ve gönlü gülecek, ramazan onlar için bambaþka olacaktý.
Artýk ramazan iyice yaklaþmýþtý. Karþýdan elleri dolu bir dolu bir þekilde bize tebessüm ederek geliyordu. Ancak bazý gönüller ise ramazandan pekte hoþlanmayacaktý. Çünkü o ayda uzun oruçlar ve uzun teravihler vardý. Ve bize ahireti fazlaca hatýrlatýyordu. Hayattan ve nefsimizden bizi soðutuyor diye düþünüyorlardý. Onlar ramazaný biraz isteksiz ve birazda keyifsiz karþýlayacaktý.
Ramazan ayý boyunca orucun bitmesine kaç gün kaldýðýný ve bayramda ne yapacaðýný düþünüyorlardý. Ayrýca bayram gelmeden önce yeni elbiselerini nereden alacaðýnýn düþünmeyi
ihmal etmiyorlardý. Onlar için ramazan zor ve yorucu geçiyordu.
O diðer gönüllerde ise; hayatýn aslýnda kendisininde bir oruç tutmak olduðunu, ramazanda yaptýðýmýz gibi bütün hayatýmýzý kendimizi tutarak ve kontrol ederek, terbiye edip yetiþtirerek geçirirsek hayatýmýzýn sonunda yani ahirette amel defterlerinin sað taraftan verilerek, gerçek bayramýn
o zaman olduðunu düþünüyorlardý. Onlar için ramazanýn bitmesi diye bir þey yoktu. Bayram ise adeta bir tenefüs bir soluklanma idi. Hayat devam ediyordu ve Allah indinde iki dini hayat standardý
yoktu. Yani ramazan dindarlýðý ve ramazan sonrasý dindarlýðý diye bu laik ayrýmý bizim kendi kafamýzda ürettiðimizi onlar çok iyi biliyorlardý.
Onlar, ramazaný “iki günü birbirine eþit olan ziyandadýr” hadisindeki gibi algýlayýp iki ramazanýda birbirine eþit olan ziyandadýr þeklinde algýlýyorlardý. Ýyilik yapmak için, hayýr iþlemek için, kuluðunun
kývamýný arttýrmak için fýrsat kolluyorlardý. Onlar ramazanýn kendilerini Allah’a yaklaþtýrmak ve Allah indinde derece alacaklarý bir fýrsat ayý olarak görüyorlardý.
Gündüzleri oruç tutarken, aklýnada, elinede, dilinede, kalbinede oruç tutturuyorlardý. Hz. Peygamberin “ Nice oruç tutanlar vardýr ki onlara sadece açlýklarý ve susuzluklarý kalmýþtýr.” hadisini hiç akýllarýndan çýkartmýyorlardý. Gece ise teravihler onlar için Allah’ a þükretmenin iyi birer fýrsattý. Namazlarýný aðýr aðýr kýlýyor ve her okuduðuna dikkat ediyorlardý. Bu ayda sadece teravihle yetinmeyip nafileleri dahada arttýrýyorlardý. Gece sahur için kalktýklarýnda, kalkýþlarý ertesi gün bedenin ihtiyacý olan gýdalarý almak için deðildi sadece, onlar sofraya oturmadan önce, yýl içinde çoðu kez ihmal ettikleri tehetcüt namazlarýný artýk hiç ihmal etmiyorlardý. Aðýr aðýr namazlarýný kýlýp sofraya öyle oturuyorlardý. Böylece ruhi yönlerinide aç býrakmamýþ olacaklardý.O günülller için ramazan bambaþka geçiyordu. Günler ilerledikçe ruhlarýda ilerliyordu. Hergün bir önceki günden daha iyi geçiyordu. Artýk ramazanýn son on gününe yaklaþýlmýþtý.
Onlar son on günü daha bir yýl öncesinden özlemiþlerdi. Evvelki sene tadý hala damaklarýnda olan, çok kuvvetli bir sünnet onlarý bekliyordu. Bu, yurdumuzda son yýllara kadar epeyce unutulmuþ, ancak yeni yeni hatýrlanan itikaf ibadeti idi. O gönüller için ramazan demek bir yerde “itikaf ayý” demektirde.
Çünki Hz. Peygamberin hiç ihmal etmediði çok güçlü bir sünnetti bu! Ýtikafýn kýymetini farketmemiþ yürekler için itikaf, sadece dünyadan eletek çekip, bir camiye kapanmaktý. Ve bunu iþi gücü olmayan
fakirler yada derviþler yapmalýydý...
Ama o gönüller için ise itikaf; dengi olmayan bambaþka bir ibadetti. Onlar ramazan ayýnýn son on gününü adeta iple çekerlerdi. Gelsede itikaf, girsek Rahman’ýn bahçesine, gelsede itikaf, çýksak bu dünyanýn dýþýna, gelsede itikaf içimiz gülse, gelsede itikaf çýksak sidretül müntehaya... Ýþte onlar itikafa böyle bakar. Onlar itikafa çok kýymet verir, itikafta lüzümsuz konuþmaz, hep okur, hep Allah’ý zikreder ve hep O’na secde ederler.
Sürekli Allah’ a bakarak yaþayan yürekler için ramazan böyle geçer. Onlar ramazaný böyle algýlar. Hayata eðer dünya tarafýndan deðilde ahiret tarafýndan bakarsak ramazan bizim içinde böyle olabilir. Eðer ramazanýn kýymetini bilirsek, onu bayramla birlikte bir köþeye atmazsak, ona bizim kýymetimizi bilir ve bizi bir köþeye atmaz. Hep bizimle birlikte gelir. Bizi hayatýn kötülüklerine karþý, günaha ve isyana karþý, adeta bir örtü gibi korur.
Ramazan bizi baþkalaþtýrmak ve düzeltmek için gelmiþtir.
Ne mutlu ramazanla mutlu olanlara.
Ne mutlu ramazaný kucaklayýp içine koyanlara...
[email protected]