Akýl yaratýlýþ gereði her insanda -eksik akýllla yaratýlanlar hariç- yaklaþýk olarak ayný orandadýr. Baþlangýçta her insanýn aklý ayný olmakla birlikte, bir insanýn doðumundan sonraki þartlar, çocukluðunu yaþadýðý aile ve çevre,daha sonraki yýllarda almýþ olduðu eðitim, okuduðu kitaplar, kiþisel çabalarý aklý olumlu yönde etkileyip geliþtiren faktörlerdir. Dünyaya gözünü açtýðý ve büyüdüðü ortamda çok fazla hareketliliðin olmadýðý, hiçbir þeyi merak edip düþünmeyen, kitap okumayan ve ciddi bir eðitimden geçmemiþ bir insanýn aklýyla, bunun tam tersi bir ortamda yaþamýþ aklýný kullanan bir insanýn aklý ve çözümlemeleri, sonuçlandýrmalarý doðal olarak farklý olacaktýr.
Akýl çalýþtýrýldýkça, kullanýldýkça ve problem çözdükçe yani düþündükçe geliþir ve büyür. Tüm bunlarla birlikte aklýn bir geliþim ve büyüme seyri vardýr.
Týpký bir bebeðin emekleme, yürüme ve koþma evresi gibi... Ýsterseniz önce aklýn ne olduðundan baþlayalým.
AKIL NEDÝR?
Doðruyu yanlýþtan ayýrabilme, ölçüp biçme, ileriye dönük tasarý, plan program yapabilme, mevcut durumu deðerlendirebilme, sonuca çýkabilme, düþünebilme, hayal kurma, araþtýrabilme, sýnýflandýrma ve hükmetme yetilerini içinde barýndýran müthiþ bir cevherdir.
Ayrýca Akýl;
Zihinsel faaliyet olarak üç þeyi yapar. Bunlar:
1) Mukayese: Kýyas yapar, karþýlaþtýrýr, ölçüp biçer, deðerlendirir, farkeder. Bu bütün bilgileri aklýn muhasebe bölümüne gönderir. Akýl, birþeyi deðerlendirirken baþka birþeyle kýyas yapmadan anlayamaz. Yani tüm büyüklük- küçüklük, uzunluk- kýsalýk, güzellik- çirkinlik, doðruluk- yanlýþlýk v.b. deðerleri akýl ancak yanýna benzeri bir obje yada kavram konulduðunda deðerlendirme yapabilir. Aksi durumda aklýn mukayese yapmasý mümkün deðildir. Buayný zamanda insan aklýnýn bir zaafýdýr. Allah(cc) ile insanýn en belirgin ayrýlmaya baþladýðý yerde burasýdýr. Ýnsan aklý, düþünebilmek ve üretebilmek için her zaman baþka birþeye muhtaçtýr. Ancak Allah(cc) için böyle birþey söz konusu deðildir.
2) Muhasebe: Akýl burada hesap yapacaktýr. Kendisine gelen tüm verileri süratli ve titiz bir þekilde deðerlendirecektir. Onlarý sýnýflara ayýracak, daha önce biriktirdiði, hafýzasýndaki bilgilerle ölçüp biçerek, onlarý birleþtirecek yada çýkaracaktýr. Konu ile ilgili kârý zararý, doðruyu yanlýþý adeta bir muhasebeci gibi ayrýþtýracaktýr. Onlarý sýnýflandýracak ve deðerlendirecektir. Buradan sonraiþ, sonuç bölümü olan muhâkemeye kalacaktýr.
3) Muhâkeme: Zihin yukarýda sözü edilen tüm aþamalardan sonra artýk belirli bir sonuca yani kanaata ulaþacaktýr. Ýþte aklýn bu aþamasýnýn adý muhâkeme yani hükmetme kabiliyetidir. Buna, karþýlaþtýðý tüm olaylarý ve bilgileri enine boyuna irdeleyip belli bir sonuca varma durumuda diyebiliriz. Akýl bu son aþamaya gelirken eðer temiz ve dürüst düþünebilmiþ, yanlýþ ve tutarsýz rüzgârlarýn etkisinde kalmadan deðerlendirme yapabilmiþ ise, hükümleride o oranda doðru olacaktýr.
Akýl, adeta insan vücudundaki bir göze benzer. Göz nasýl ki bir objeyi önce farkeder, onu hemen beyne iletir, beyinde onunla ilgili bir deðerlendirme yapar, iþte aklýn sistematik olarak çalýþma yapýsýbiraz bunun gibidir. Ancak göz birþeyi görürken ve onu algýlarken nasýl ki bazý yanýlmalara uðrarsa, zihinde ayný þekilde dýþ etkenlerden kaynaklanan çeþitli yanýlmalara maruz kalýr. Biz buna zihin yanýlmalarý diyoruz ki bu çok önemli bir konudur. Zihin kendisinin her zaman doðru sonuca ulaþtýðýný zanneder. Yanýlmalara uðrayabileceðini hiç hesaba katmaz. Ýþte bunun kendisi ciddi bir yanýlmadýr.
Ancak akýl önce kýyas yapar. Kýyas yaparkende çeþitli þeylerle karþýlaþýr. Ýþte burada karþýlaþtýðý þeylerdeki benzerlikler insan aklýnýn/zihninin yanýlma noktalarýnýn merkezini oluþturur. Ýnsanlar çoðunlukla, hadiseler yada düþünceler arasýndaki benzerlikleri tam ve net olarak ayrýþtýramadýklarýve çoðunlukladikkatsiz bakýp ve öylece sonuca vardýklarý için zihin yanýlmalarýna düþerler. Ayrýca benzerlikleri ayný zannedip belli bir hükme vardýklarýndan dolayý zihin yanýlmalarýna uðrarlar. Ýþte insanlarýn birbirinden farklý düþünmelerinin ve farklý sonuçlara ulaþmalarýnýn altýnda yatan en önemli sebeplerden birisi budur.
Tüm bunlarla birlikte aklýn düzgün kullanýlmasýna yardýmcý olacak etmenlerde vardýr.
Bunlar kýsaca;doðru bilgi, tecrübe, ve iradedir.
Doðru bilgi; Ýnsanoðlunun var olduðu günden beri hep ilgi gösterdiði, bulmaya çalýþtýðý, peþinden koþtuðu, birçok zaman üzerine gittiði ancak çeþitli rüzgârlarýn etkisinde kaldýðý ya da saptýðý bir deðerdir. Neyin doðru, neyin yanlýþ olduðu hep tartýþma konusu olmuþ;insanlarýndoðru olarak kabul ettikleri bilgi,ya akli çýkarýmlara baðlý ya da kendi menfaatlerine (hevâ) uygun bilgilerden/verilerden oluþmuþtur. Ancak durum hiç de görüldüðü gibi deðildir;çünkü doðru, kiþilere ve anlayýþlara göre deðiþmemelidir.
Tecrübe: Tecrübe insanoðlunun ortak kazanýmlarýdýr. Tecrübe birçok deneyimin sonucunda ortaya çýkar ve toplam doðru bilginin sonuçlarýdýr. Ýnsanlýðýn oluþturduðu bir doðrunun, ‘’doðru bilgi’’ olabilmesi için mutlaka tecrübe edilmiþ olmasý gerekir. Tecrübe edilmemiþ doðruluk iddalarý teoriden öteye geçemez.
Ýrade: Ýnsanlýða adým attýran, onu yoðuran ve olgunlaþtýran,insanýn içindeki iradedir. Ýrade bir demirci ustasýnýn elindeki çekiç gibidir. Çekiç, akkor haline gelmiþ demire uygulandýðýnda sonuç verir. Bu anlamda irade en güçlü þekillendirici ve itici güçtür. Doðrunun ortaya çýkmasýnda en önemli etmenlerden birisidir. Ýrade olmazsa doðruya ulaþmada söz konusu olamaz..
DOÐRU NEDÝR?
Ýçerisinde, parçadan bütüne eðrilik, uyumsuzluk ve çeliþki olmayandýr. Kiþiye ve kurumlara göre deðiþmeyendir. Biçim ve içerik açýsýndan da bir uyumsuzluk ve tutarsýzlýk yoktur. Uzun araþtýrma, gözlem ve tecrübeyi içerisinde barýndýrmalýdýr. Farklý açýlardan saðlama yapýldýðýnda da ayný sonuca ulaþýlmalýdýr.
Doðru, gerçektir;ancak her gerçek doðru deðildir. Doðru, dengeli olmak zorundadýr. Ancak her dengeli olanda doðru deðildir! Doðru hislerden ve duygulardan ve kiþisel kanaatlardan uzak olmalýdýr. Her doðru, hakikat (yani dinî) olmayabilir. Ancak her hakikat doðrudur. Çünkü hakikat, ilahi doðrular ve gerçeklerdir.
Doðruyla ilgili Rabbimiz (azze ve celle) Kitabullah’ýn da bizlere þunlarý söyler:
Ey iman edenler Allah’tan sakýnýn ve sözü doðru olarak söyleyin.
Ki O amellerinizi ýslah etsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn... (Ahzab / 70-71)
Þüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’týr” deyip sonra dosdoðru bir istikamet tutturanlar, onlarýn üzerine melekler iner (ve der ki:) “Korkmayýn ve hüzne kapýlmayýn, sizevaadolunancennete sevinin.” (Fussilet / 30)
De ki: “Herkes kendi yaratýlýþýna (mizacýna/yapýsýna) göre davranýr. Þu halde kimin daha doðru yolda olduðunu Rabbin daha iyi bilir.” (Ýsra / 84)
Ey Ademoðullarý, içinizden size ayetlerimizi haber veren elçiler geldiðinde, kim sakýnýr ve (kendisini) düzeltirse iþte onlar için korku yoktur, onlar mahsun olmayacaktýr. (Araf / 35)
Doðru olmak, Rahman’ýn kullarýnda görmek istediði en önemli haslettir. Çünkü doðruluk gibi bir temel olmazsa üzerinde yükselen Ýslam binasýda doðru olamayacaktýr. Ancak insan her nedense þartlara ve ortamlara göre hareket etmeyi, zikzaklar yapmayý sever. Ancak bu onun apaçýk bir ziyaný ve fitnesidir. Yukarýdaki ayetlerde Rahman “Herkes kendi yaratýlýþýna (mizacýna) göre hareket eder.’’ derken iþte bunu kastediyor. Fýtratý doðrulara göre hareket eden kazanýr, hevasýna ve keyfine göre hareket eden kaybeder.
Ýnsan neden doðru hareket edemez?
1) Doðru bilgisi yoktur, doðruya ulaþmamýþtýr. (Karþýlaþmadýðý yada aramadýðý için.)
2) Duygusal yada hissi hareket etmedeki ýsrarcýlýktan dolayý.
3) Uzun vadeli yapýlan baþka hesaplardan dolayý.
4) Baþkasýnýn hatýrý, kendi kiþisel menfaatleri yada hevasýndan dolayý.
Doðru olmayý ve doðruyu bulmayý engelleyen faktörler nelerdir?
1) Doðruyu bulmaya/aramaya ilginin ve isteðin olmayýþý.
2) Baðlý bulunduðu çevre; yaþanýlan ortamýn tesirinde kalýnmasý.
3) Bu zamana kadar edinilen kültür ve kiþisel kanaatlerin baskýn olmasý.
4) Karþýlaþtýðý bilgileri sorgulama ve saðlama yapma kaygýsý ve yeteneðinin olmamasý.
5) Kiþide mukayese, muhasebe ve muhakeme yeteneðinin ve yöneliþinin az olmasý.
6) Kiþide dürüstlük ilkesinin zayýf olmasý.
7) Yüzü vahye tam dönük olmamýþ olmak ve kiþisel marazlar.
Buraya kadar aklýn ve doðrunun öz bir tanýmýný yapmýþ olduk. Düþünmenin doðru yapýlabilmesi için, aklýn ve doðrunun iyi tanýmlanmýþ olmasý gerekir. Çünkü insanlar arasýndaki doðru düþünme farklarý, kiþilerin durduklarý yerlerin, anlayýþlarýnýn ve görmek istediklerinin farklýlýðýndan kaynaklanýr. Yani objeye herkes kendi durduðu yerden bakar ve oradan görülebilecek kadarýný görür. Kendini merkeze koyma hastalýðý insanýn içine yerleþtirilmiþ temel bir fitnedir ve imtihanýn özü buradadýr.
Düþünmek insan için en erdemli ve en onurlu bir eylemdir. Akýl ve beyin düþünerek hareket ettiðinde ancak görevini yapmýþ olur. Düþünen beyingeliþen beyindir, düþünmeyen ise duraðan ve küçülen beyindir. Artýk zamanla donuklaþýr ve kapanýr. Ýnsanlar bu kadar önemli olan bu insanî ve fýtrîeylemden soðutulmuþ ve uzaklaþtýrýlmýþtýr.
Sonuçta zihni kapalý bir toplum oluþturulmuþtur Kendi kiþisel çýkarlarý için günlerce sabahlara kadar düþünen insanlar, Rahman’ýn istediði gibi düþünülmesi istendiðinde bundan uzak durmuþlardýr. Bunu anlamak çok zordur. Halbuki Rahman Kitabullah’ýnda tam 800 kez düþünmekten bahsetmiþ bunu insanlardan istemiþtir. Ancak insan bundan hoþlanmamýþtýr.Çünkü kolaycýlýk iþimize gelmiþ ve içimize iþlemiþtir.
Herþeyin bir usulü olduðu gibi düþünmeninde bir usulü (yolu) vardýr.
Aþaðýda düþünmenin yollarýný açýklamaya çalýþacaðýz.
Düþünmenin yollarý
1) Dikkatli olmalý, gaflette ve gözü kapalý olmamalý
2) Ýlgili, meraklý ve biraz da görmeye yatkýn olmalý
3) Soru sorma, sorgulama ve algýlama yeteneði kiþide oluþmalý
3) Temiz ölçüp biçebilme arzusu ve kabiliyeti olmalý
4) Benzerlikleri karþýlaþtýrma, ayrýþtýrabilme yeteneðine sahip olmalý
5) Sebep sonuç iliþkisini kurabilme yeteneði geliþmiþ olmalý
Düþünmenin yöntemini iyi bilen bir kimse yolun sonunda bazý sonuçlara ulaþýr.
Bu sonuçlar ise, insanýn erdem ve fazilette olgunlaþmasýdýr.
Düþünmenin bize yaptýðý katkýlar
1) Anlayabilmeve kavrayabilme yeteneði kazandýrýr,
2) Zihninin açýlmasýný ve yoðunlaþmasýný saðlar,
3) Konularda derinleþme ve geniþleme imkaný verir,
4) Benzerlikleri karþýlaþtýrma ve ayrýþtýrabilme kabiliyetinin ortaya çýkmasýný saðlar,
5) Hikmete, illete, hedefe ve rýzaya ulaþma imkaný verir
Düþünmeyen insanýn zihni kapalýdýr.
Düþünmeyen toplumlarýnda zihni kapalýdýr.
Zihni kapalý toplumlar her zaman idare edilen (yönlendirilen) toplumlardýr.
Biziminsanýmýzýn maalesef yüzyýllardýr zihni kapanmýþtýr.
Tüm sorunlarýn kaynaðýda aslýnda buradadýr.
Sonuç olarak þunu söyleyebiliriz ki, akleden kalb ile düþünmek insaný hakikate ve hikmete ulaþtýrýr. Hikmet ise insaný marifetullaha, marifetullah da insaný sonuçta muhabbetullaha ulaþtýrýr.
Muhabbetullah ise iman eden bir insanýn varabileceði çok üst bir seviyedir.
Akleden kalb ile düþünebilen, hikmetle bakabilen, derinleþen ve sonuçta
Allah (c.c.)’a bakarak yaþayabilen, zihni açýk bir toplum olabilmemiz dileðiyle…
[email protected]