Ramazan bir Kuran ayýdýr. Ramazan’ýn önemi Kur’an’ýn öneminden gelir. Kur’an bir hidayet ve yola getirme insaný düzeltme kitabýdýr. Ramazan’da öyle..
Ramazan, Ýman ettiðini söyleyenleri kendisine getirir ve oradan da Rabbine..
Ýnsan onbir ay boyunca kendisinden uzaklaþmýþ, dolayýsý ile Rabbinden uzaklaþmýþtýr. Onbir ay boyunca zihnimiz, kalbimiz ve amellerimiz kirlenmiþtir. Bunlarýn manevi bir ortamýnda temizlenmeye ihtiyacý vardýr. Ýþte Ramazan bunun için vardýr.
Ramazan bir kazaným ayýdýr. Gelirken bizlere birçok hayýrlar getirir ve bizden de birçok hayýrsýzlýklarýda alýr götürür. Eðer ramazan bizim içimize girerse ve bizim içimize sinerse.. Bir insan ramazanýn hakkýný vermiþ ve ramazaný adeta kucaklamýþ ise ramazanda ona hakkýný verir ve onu kucaklar, Bu ay ondan kopmaz ve bayramdan sonra da onunla beraber gelir. Bayram gelince ramazandan yüz çevirmeyen ve unutmayan insandan ramazanda yüz çevirmez. Ayrýca Ramazanýn sonuna bayram konulmasý, bayramla birlikte saatin zembereðinin boþalmasý gibi adeta kendimizi eski anlayýþlarýmýza býrakmak için deðil, aksine hayatýmýzý ramazan yapabilirsek ahiretimizinde bayram olacaðýný görmektir. Asýl olan bu güzel ay ile kendimize nasýl kulluk yapmamýz gerektiðini göstermek ve nefsimize bunu alýþtýrmaktýr. Çünkü iki tip müslümanlýk yoktur. Ramazan müslümanlýk ve ramazan sonrasý müslümanlýk. Bu nefsimizin bize ürettiði bir telkinidir. Rahman’ýn kullarýndan beklediði ve görmek istediði gerçek kulluk modeli bu kutlu ayda oluþur.
Bir insan ramazanýn hakkýný verirse o yýlýn hakkýný vermiþ olur. Çünkü ramazan imanlarýn yenilenme, arýnma, takvaya ulaþma ve manevi rütbelerin ve derecelerin alýnma ayýdýr.
Ramazaný etkisinin içinde buluduðumuz ayla birlikte baþladýðýný düþünürsek biraz eksik algýlamýþ oluruz. Ramazaný rüzgarý ve etkisi aslýnda tam iki ay önce, yani receb ve þaban ile baþlar. Hassas gönüller Recep ayýnýn baþlangýcý ile birlikte ramazýnýn yaklaþtýðýný görürler. Ramazanýn o güzel kokusunu ta o zaman alýrlar. Büyük bir bereket ve kiþiyi kendisine getirme aylarý olan üç aylarýn gelmesi ile birlikte adeta ramazan da onlar için baþlamýþ olur.
Kalbi yumuþatan, nefsi kýran, kiþiyi arýndýran, mümini muttakileþtiren bu kutsal ayda o hassas gönüller hayýrlarýný ve en güzel söz olan Kuran’ý okumayý ve düþünmeyi bu ayda arttýrdýlar. Çünkü o gönüller için ramazan gerçekten onbir ayýn sultanýdýr.
Ve Þabanýn onbeþine gelindiðinde artýk ramazan kendisini iyice göstermiþ olur. Çünkü iki hafta sonra en kýymetli, en bereketli ve en etkili ay baþlamýþ olacaktýr. Ancak þabanýn on beþindeki berat gecesi -ki o gece kadir gecesinden sonraki en kýymetli gecedir.- Onlar için kurtulma, arýnma ve Rahman olandan beratýný alma gecesidir. Eðer Rahman onlara o gece beratlarýný vermez ise; gelen ramazan o gönüller için çok soðuk ve buruk geçecektir. O yüzden çok tövbe ederler, çok gözyaþý dökerler ve geçen bir yýlýný ve ömrünü düþündüler. Kendisine, yaptýklarýna ve yapmadýklarýna farklý açýlardan bakarlar.
O hassas gönüllerde ise; hayatýn aslýnda kendisininde bir oruç tutmak olduðunu, ramazanda yaptýðýmýz gibi bütün hayatýmýzý kendimizi tutarak ve kontrol ederek, terbiye edip yetiþtirerek geçirirsek hayatýmýzýn sonunda yani ahirette amel defterlerinin sað taraftan verilerek, gerçek bayramýn o zaman olduðunu düþünürler. Onlar için ramazanýn bitmesi diye bir þey yoktur. Bayram ise adeta bir tenefüs, soluklanma ve ilahi bir mükafattýr. Hayat devam etmektedir ve Allah katýnda, iki dini hayat standardý yoktur. Yani ramazan dindarlýðý ve ramazan sonrasý dindarlýk. Bu garip ayrým, bizim kendi nefsimizin ürettiði bir çeliþkidir. Ramazan da ulaþtýðýmýz sevye Allah(cc) bizden her zaman beklediði kulluk düzeyidir. Her ramazan la birlikte, insan kulluk çýtasýný biraz daha yukarý çýkarmalýdýr.
Ýnsan oruç tutarken, aklýna, diline ve kalbinede oruç tuttururmalýdýr. Hz. Peygamberin “ Nice oruç tutanlar vardýr ki onlara sadece açlýklarý ve susuzluklarý kalmýþtýr.” hadisini hiç aklýmýzdan çýkmamalýdýr.
Gece ibadetleri ve teravihleri ise, Allah’ a þükretmenin iyi birer fýrsatýdýr. Tüm namazlarýmýzý aðýr aðýr kýlýmalý ve okuduklarýmýza dikkat etmeliyiz. Bu ayda sadece teravihle yetinmeyip nafileleri daha da arttýrmalýyýz. Unutmayalým nafileler arttýkça Allah’a yakýnlýkta artar. Gece sahur için kalktýktýðýmýzda, sadece bedenimizi doyurmamalý, sofraya oturmadan önce, çoðu kez ihmal ettiðimiz tehetcüt namazlarýný hatýrlamalýyýz. Çünkü teheccüt Rahman’a yakýnlýðýn yakýtýdýr.
Ramazan günleri hakký verilerek ilerledikçe ruhlarda ilerler. Kiþi yaklaþmasý gereken yere yaklaþýr. Yýlýn en deðerli ayý nasýl ramazan ise, ramazanýn da en deðerli günleri, içersinde bin aydan daha hayýrlý olan kadir gecesinin saklý olduðu son on gündür. Yani i’tikaf günleridir.
Sözlükte “hapsetmek, alýkoymak; bir yere yerleþmek, oraya baðlanýp kalmak” anlamlarýndaki “akf” kökünden türüyen i’tikaf, bu manalarý yanýnda kiþinin kendisini sýradan davranýþlardan uzak tutmasýný, fýkýh terimi olarak da ibadet amacýyla ve belirli bir þekilde camide kalmasýný ifade eder. Ý’tikafa giren kimseye mu’tekif veya akif denir.
Ý’tikafa giren kimsenin gücü yettiði kadar namaz kýlmasý, Kur’an’ýn metnini ve anlamýný okumasý, istiðfar etmesi, dua ve niyazda bulunmasý, kelime-i tevhid ve tekbir getirmesi, Allah’ýn varlýðý, birliði, kudreti hakkýnda düþünceye dalmasý, gereksiz þeyler konuþmamasý, arýnmasý ve aðlamasý müstehaptýr.
Ý’tikafa özellikle ramazan ayýnýn son on gününde girilmesi, kadir gecisini de ihya etme fýrsatý vereceði için ayrý bir önem taþýr. Hz Aiþe, “Resul-i Ekrem ramazanýn son on gününde ibadet için yoðun bir gayret içine girer, gecesini ihya eder ve ibadet için aile fertlerini uyandýrýrdý” demiþtir (Buhari, Müslim)
i’tikafa giren, yani, “Allah rýzasý için -mesela- on gün i’tikaf yapacaðým” diyerek belirten kiþi, tan yeri aðýrmadan önce i’tikaf için belirlediði bir mescide, “ Ya Rabbi! Senin rýzan için üzerime vacip olan i’tikafý eda etmeye niyet ettim” diyerek girer ve adadýðý i’tikaf günleri sü-resince, mescidin bir köþesinde ibadetlerini yapar. Nezrettiði son günün akþam namazýndan sonra i’tikafan çakar.
Ý’tikafa girmek, içine girdiði baðýmlý olduðu baþka þeylerden kurtulmak demektir.
Ý’tikafa girmek, nefsin geri çekilmesi, ruhun ileri gitmesi ve olgunlaþmasý demektir.
Ý’tikafa girmek, özlediðimiz kulluðu ve ibadetleri duyarlý bir þekilde yaþamak demektir.
Ý’tikafa girmek, ramazanýn hakkýný vermektir. Ýtikafa girmeyen kiþinin ramazanýnda hep bir yer eksik kalacaktýr. Ýtikafa giren kiþi, hiçbir zaman itikaftan girdiði gibi çýkmaz, yükselir, derinleþir, güzelleþir ve iyileþir. Manevi dereceleri ve derinliði artar.
Onbir ayýn sultaný nasýl ramazan ise, ramazanýn sultanýda itikaftýr...
Ramazan ve i’ikaf bizi baþkalaþtýrmak ve düzeltmek ve takvaya ulaþtýrmak için vardýr.
Ne mutlu ramazanla mutlu olanlara..
Ne mutlu ramazaný kucaklayýp içine koyanlara..
Hayatý ramazan olanýn ahireti de bayram olur inþaallah..