Ayný zamanda Hz. Ýbrahim’in bir duasý da olan bu ayet, kendisine Allah (cc) tarafýndan öðretilen, Hz. Peygamberin (sav) insan yetiþtirme yönteminide özetliyordu. Hz. Peygamber (sav) çocukluðundan itibaren özenle yetiþtirilmiþti. Çünkü O’ da ileride insanlarý özenle yetiþtirecekti. O öncelikle el-emindi. Ve hepsinden önemlisi büyük bir ahlak üzereydi. Allah (cc), O’nu büyük bir olgunluk ve hikmetle yetiþtirip, hikmetle davranabilme anlayýþý vermiþti. Ýþte o yüzden Kur’an’da da dendiði gibi, etrafýndan daðýlýp gitmemiþlerdi.
“Siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok aðlardýnýz” diyordu. Özellikle tam bir olgun insan olan O (sav) insanlarý çok iyi görebiliyordu. Allah’ýn O (sav)na bildirmiþ olduðu bilgiler içersinde þüphesiz ki insanýn bilgiside vardý. Çok uzun yýllarý, insan yetiþtirme eylemiyle geçecek olan bir güzel insanýn, insanlarýda güzelleþtirme ve iyileþtirme yöntemini bilmemesi düþünülemezdi. Herþeyden öte O (sav)’nu Allah(cc) terbiye etmiþ ve yetiþtirmiþti. Çünkü Allah (cc), ilgi gösteren tüm insanlarýnda terbiye olmasý ve “ideal” hale gelmesini murad etmiþti.
Allah (cc) kitabýnda, Hz. Peygamberin (sav) varlýk sebebini ve ayný zamanda insanlarý yetiþtirme yöntemini anlatýrken, yazýmýzýn baþýnda okumuþ olduðumuz ayete benzer ifadeler kullanýyordu.
“Öyleki size, kendinizden, size ayetleri okuyacak, sizi arýndýracak, size kitap ve hikmet öðretecek ve bilmediklerinizi öðretecek bir elçi gönderdik.” (Bakara-151)
Sizinde dikkatinizi çekmiþ olduðu gibi bir insan olan ve içlerinden çýkmýþ birisini Allah (cc) elçi olarak göndermiþti. O (sav)’da yer içer, çarþý ve pazarda dolaþýr diyordu Kur’an O’nun için. Çünkü iyi bir yetiþtiricinin, yetiþtirdikleri gibi olmasý onlarý anlamasý gerekiyordu. Fiziki olarak hemen her açýdan onlara benzeyen Allah Resulu (sav), ruhi ve ahlaki açýdan onlarda bambaþkaydý. O (sav)’nun bu bambaþkalýðý þüphesiz ki Ýlahi kaynaklýydý. Ancak bu O (sav)’nun kendisini geliþtirme yönündeki kiþisel çabasýna engel deðildi. Allah (cc)’ýn kendisinden beklediðinden bile daha fazlasýný, O (sav)’nu en güzel þekilde yetiþtirene sunma çabasý içersindeydi. “Onlar iman etmeyecek diye neredeyse kendini helak edeceksin” diye Allah (cc) O (sav)’na hatýrlatmada bulunuyordu. Çünkü O (sav), Allah (cc)’ý ve görevini çok önemsiyordu. Ýþte tüm insanlardan farký burada baþlýyordu...
O (sav)’nun ahlaký Kur’an ahlakýydý. Ýki kapak arasýra yerleþtirilmiþ, bir hatýrlatma ve öðüt kitabý olan Kur’an’ý, dürüst ve tam olarak yaþamak isteyen Allah Resulu (sav) gibi oluyordu. Yada O (sav)’nun hayatýný ve hikmeti anlamak isteyen Kur’an’a yaklaþýyordu. Her iki tarafta birbirini iþaret ediyordu. Çünkü O (sav), Allah (cc)’ýn ahlakýyla ahlaklanmýþtý! Ýþte bu yüzden, insanlara sürekli Allah (cc)’ýn ahlakýyla ahlaklanmalarýný nasihat ediyordu. Ayrýca insanlarýn Allah (cc)’a koþmalarýný tavsiye ediyordu. Çünkü O (sav) biliyordu ki insanlar Allah (cc)’a yaklaþtýkça, baþka þeylerden uzaklaþacaklardý.
Ayrýca, ayette de devamla söylendiði gibi Hz. Peygamber (sav), insanlara ayetleri okuyordu. Bu okuma þüphesiz ki düz bir okuma deðildi, Çünkü bunu onlarda yapabilirlerdi. O halde bu farklý bir okuma olmalýydý ki zaten de öyleydi. Onlara ayetlerin inceliklerini, kelime ve kavramlarýn gerçek anlamlarýný, birbirleriyle iliþkilerini, buradan çýkabilecek kiþisel ve toplumsal nasihatlarý hep okuyordu. Tüm ayetleri derinlemesine bir þekilde, Allah (cc)’ýn kastýna ve muradýna göre okuyorlardý. Bunlarý ashabý daha sonra anlatýrken, “Biz ayetleri okurken o kadar inceliklerine, o kadar derinlere dalardýk ki bazen buraya nereden geldiðimizi unuturduk” diyorlardý. Onlarýn baþýnda Hz. Peygamber (sav) vardý ve yapýlmasý gereken “ön zihni eðitim” in hakký verilmesi gerekiyordu. Çünkü hakký verilmeden yapýlan tüm iþler eksik demekti..
Yine ayette devamla söylendiði gibi, Hz. Peygamber (sav) ideal insaný yetiþtirirken, onlarýn arýndýrýlýp temizlenmesi gerektiðini çok iyi biliyordu. Çünkü bir insan hakikat ile karþýlaþýncaya kadar yaþadýðý süre içersinde mutlaka kirlenecekti. Ýþte bu, önce zihinde, sonra yürekte ve daha sonrada amelde oluþan kirlenmeler temizlenmedikçe, yaratýlmýþ olan beþer, “insan” olamayacaktý.
Onlarý öncelikle gizli ve açýk þirkten ve þirke götüren yollardan temizledi. Daha sonra içeriden yani nefisten gelen kirlenmelerden ve kötü huylardan temizledi. Çünkü tertemiz kalmasý istenen bir havuza, dýþarýdan akan kirlerin kesilmesi yetmeyecekti. En az onun kadar önemli olan içten gelen kirlenmelerinde önünün kesilmesi gerekiyordu.
Bu,“kendini kýnayýp duran nefse andolsun” ayetiyle sembolleþti.
“Ey Ademoðullarý, içinizden size ayetlerimi haber veren elçiler geldiðinde, kim sakýnýrsa ve (davranýþlarýný-kendini) düzeltirse iþte onlar için korku yoktur. Onlar mahzunda olmayacaktýr” (Araf-35) ayeti,
Hz. Peygamberin (sav) yetiþtirmiþ olduðu o güzel ashabý üzerinde çok etkili olmuþtu. “Ýki günü birbirine eþit olan ziyandadýr.” sözünüde onlar hiç unutmuyorlardý.
Hz. Peygamber (sav) ve onun yetiþtirmiþ olduðu insanlar, Allah (cc)’ýn kendilerinden ne beklediðinin çok iyi farkýndaydýlar. Sürekli daha iyi hale gelmek istiyorlardý. Kamil bir imana sahip olup, doðru bir insan olmak onlarýn en büyük idealiydi. Allah Resulû (sav) onlarý çok iyi yetiþtiriyordu. Eðitim yönteminin anlatýldýðý ayettede ifade edildiði gibi onlara en baþta “kitabý ve hikmeti” öðretiyordu.
Kitap onlar için herþeyin üstündeydi. Sürekli Kitabý/Kur’an’ý okuyorlardý. Özellikle kimsenin olmadýðý mekanlarda/ortamlarda Kur’an’ý tertil üzere/düþüne düþüne okuyorlardý. Çünkü Allah (cc) onlara bu Kitabýn düþünülmeden layýký ile
anlaþýlamayacaðýný Hz. Peygamberle (sav) öðretmiþti. Tertil üzere okumak düþünmek içindi, düþünmek anlamak için, anlamak ise Allah (cc)’ý gereði gibi takdir etmek olan yaþamak içindi. Sonuçta Kitabý düþünerek okumak onlarý Allah (cc)’a yaklaþtýracak bir eylemdi. Hz. Peygamber (sav) onlara Allah(cc)’ý anlatýyordu. Çünkü O (sav), Allah (cc)’ý yani dostunu çok iyi tanýyordu. Allah (cc) tanýnmadan tüm terbiye sürecinin adeta ruhsuz ve eksik olacaðýný çok iyi biliyordu. Bu yüzden Allah (cc) onlardan razý olmuþtu, onlarda Allah’ta onlardan razý olmuþlardý.
Hz. Peygamber (sav) ashabýný yetiþtirirken eþyanýn hakikatlerini ve inceliklerini bilmeleri için onlarýn “hikmet”e ihtiyaçlarý olacaðýný biliyordu. Ýþte bu yüzden, Allah (cc)’ýn kendisine vermiþ olduðunu onlardan esirgemiyordu. Çünkü o biliyordu ki hikmetsiz bir ilim, kuru bilgiden yani malumattan öteye gidemeyecekti. Hikmet ise, eþyanýn iç yüzünü bilebilmek ve görebilmekti. Ancak tüm bunlarla beraber, tüm eþyayý ve herþeyi yaratan Allah (cc)’ýn hakkýyla tanýnmasý içindi.
O (sav) ashabýna çoðu kez, “hikmetin baþý Allah (cc) korkusudur” diyordu. Bunu çok iyi anlayan ashabý, Allah (cc)’a büyük bir saygýyla korku duyuyordu. Bu haþyet duygusu onlarda, hikmetin elde edilebilmesi için ikinci bölüm olan takva, yani kendini “çift yönlü koruma” duygususunuda beraberinde getiriyordu.
Artýk onlar çok titiz olup, attýðý her adýmda “Allah (cc) buna ne der duygusuyla” yaþýyorlardý, Yediðine, içtiðine, gözlerine ve sözlerine çok dikkat eder olmuþlardý. Onlar bu duygularla iyice yoðrulurken, Hz.Peygamber (sav) sürekli onlarý gözlüyordu. Onlardan gelebilecek her türlü soruya, onlarýn faydasýna olacak þekilde cevap veriyordu. O (sav), insan psikoloisini doðal olarak çok iyi bildiði için, kendisine gelen kiþinin halet-i ruhuyesini ve içinde bulunduðu durumu göz önünde tutarak cevaplar veriyordu.
O (sav), ashabýný yetiþtirirken bir kusur görürse, bulunduðu mecliste kiþiye özel deðil, genel olarak söylerdi. Böylece herkes kýrýlmadan ondan kendisine bir pay çýkarýrdý.
O (sav), ibadetlere, özelde de namaza çok dikkat ederdi. Namaza “gözümün nuru” demiþti. Ashabý bunun ne anlama geldiðini çok iyi biliyordu. Öyle ki; onlar namaz kýlarken adeta kendinden geçecek gibi oluyorlardý. Namazýn Allah (cc)’ýn yanýna çýkmak olduðunu hiç unutmuyorlardý. Hayat merkezine, adeta Kabe gibi Allah (cc)’ýn adýný yerleþtirmeden ideal hale gelinemiyeceðini Hz. Peygamber (sav)’den çok iyi öðrenmiþlerdi.
Sonuçta 23 yýllýk koca bir sürede Hz. Peygamber (sav) onlarý Allah (cc)’ýn ahlakýyla ahlaklanmýþ, Allah (cc)’ý herþeyin üzerinde tutan bir model insan olarak, elinden ve dilinden insanlarýn emin olduðu gizli ve açýk her türlü þirkten tamamen uzaklaþmýþ, nefsinin eðikliklerini çok iyi tanýmýþ ve onlarý çok iyi arýndýrmýþ, nefsilik çukurundan kalbilik zirvesine ulaþmýþ insanlardý.
Allah (cc)’tan ve O’nun yolunda mücadele etmekten malýný ve canýný asla sakýndýrmayan, Kur’an’ý çok okuyup düþünen, hikmete ve gayrete yönelen, onlarýn Allah (cc)’ý sevdiði, Allah (cc)’ýnda onlarý sevdiði “ideal bir nesil” olarak yetiþtirmiþti.
Ne mutlu onlara benzemeye çalýþanlara...
Hz.PEYGAMBER(sav)’ ÝN “EÐÝTÝM” YÖNTEMÝ
01- Karþýsýndaki kiþinin aklýna ve sevyesine göre konuþuyordu.
02- Özlü, akýcý, aklî ve mantýkî konuþurdu.
03- Yaþayarak anlatýr ve öðretirdi.
04- Ayetlerin inceliklerine ve hikmetlerine inerdi.
05-Ayetlerdeki her kelime ve kavramý aslýna, yani “Allah (cc)’ýn muradýna” uygun olarak açýklardý.
06- Ayetleri temsille (örneklerle) anlatýrdý.
07- Ashabýný ayetler üzerinde sürekli düþünmeye ve uygulamaya teþvik ederdi.
08- Ashabýnýn kendi aralarýndaki anlaþmazlýða düþtükleri konularda onlara açýklamalar getirirdi.
09- Onlara sýk sýk nasihat ederdi.
10- Onlara bilmediklerini öðretirdi.
11- Zaman zaman ashabýna sorular sorardý. Yanlýþ bir cevap verilirse onu hemen düzeltirdi.
12- Onlarý maddi ve manevi pisliklerden arýndýrmaya çalýþýrdý.
13- Onlarý sürekli ilme ve düþünmeye teþvik ederdi.
14- Allah Resulu birþey anlatýr yada izah ederken yere þekiller çizerekte anlatýrdý.
15- Bütün ayetleri yada konularý sonuçta Allah’a ve ‘olgun bir imana’ çýkacak þekilde izah ederdi.
16- Ashab on ayeti alýr, onu enine boyuna düþünür ve hayatýna aktarýr ve diðer ayetlere geçerdi.
17- Onlar hayatlarýnda sürekli Kur’an okur ve Hz. Peygambere (sav) sorular sorarlardý.
18- Ayrýca ashab, biraraya geldiklerinde sürekli Kur’an’dan bahseder ve ayetleri daha iyi anlamaya çalýþýrlardý. Hayata “ahiret tarafýndan” bakarlardý.
19- Yine ashab, kusur ve günahlarýna çok dikkat eder ve sürekli onlarý düzeltmeye uðraþýrdý.
20- Ashab hayatlarýnda Allah (cc)’ý herþeyin üstünde tutar ve ençok Allah (cc)’ý severlerdi.
[email protected]