Ýslam dinî ayný zamanda bir eðitim sistemi, toplumlar ve insanlar arasý iliþkilerin temeli olan bir deðerler ve davranýþlar düzeni ortaya koymuþtur. Gerek eðitim sistemi, gerekse davranýþ düzeni konusunda insanlýk için en güzel örnek ise þüphesiz bu dinin peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s)’dir. Bundan dolayý onun bir eðitimci olarak yeni yetiþen nesillere yaklaþýmýný, onlarla olan iliþkilerini doðru bir þekilde tespit etmek, onun tavýr ve davranýþlarýnýn gerisinde yatan temel prensipleri kavramak ve çocuklarýný bu doðrultuda yetiþtirmek Müslüman toplumlarýn en öncelikli görevi olmalýdýr. Bu hususta Müslüman milletlerin en büyük avantajý, hayatý bütün davranýþlarýyla yaþayan ve örnek olan Hz. Muhammed (s.a.s.) gibi bir önderlerinin bulunmasýdýr. Onun hayatý incelendiðinde dinî alanda olduðu gibi sosyal alana dönük uygulamalarýyla da özelde Müslümanlar, genelde de bütün insanlýk için çaðlarý aþan evrensel davranýþ örnekleri sunduðu görülecektir.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) çocuklarý
Peygamber Efendimizin yedi çocuðu vardýr. Bunlardan üçü erkek, dördü kýzdýr. Erkekler: Kasým, Abdullah ve Ýbrahim’dir. Kýzlar: Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatýma’dýr. Kasým, Peygamber Efendimizin en büyük oðlu olup nübüvvetten yaklaþýk on bir yýl evvel doðmuþtu. Bundan dolayý Hz. Muhammed (s.a.s.) Ebu’l-Kasým olarak tanýnmýþtýr. Kasým doðumundan birkaç yýl sonra öldü.
Hz. Zeynep, Peygamber Efendimizin en büyük kýzý olup Kasým’dan sonra doðdu. Genç kýzlýðý çaðýnda teyzesinin oðlu Ebu’l-As b. Rabi ile evlendi. Bedir Gazvesi’nde müþrik kocasý Ebu’l-As esir alýndý. Peygamber Efendimiz Ebu’l-As’tan Hz. Zeynep’i Medine’ye göndereceðine dair söz aldý ve onu serbest býraktý. Damadý bu sözünü yerine getirdi. Fakat Hz. Zeynep Medine yolunda iken müþrikler onun yolunu keserek bindiði deveden yere düþmesine sebep oldular. Hz. Zeynep hamile idi ve bu düþme sonucu çocuðunu kaybetti. Hz. Zeynep, geride Ali adýnda bir erkek ve Ümame adýnda bir kýz çocuðu býraktý. Peygamber Efendimiz, Ümame’yi çok severdi. Bunun hakkýnda meþhur bir rivayet vardýr: Sevgili Peygamberimiz bir keresinde namaz kýlarken Ümame’yi de omuzlarýnda taþýyordu. Rükûya vardýðýnda onu yere koyuyor, secdeden kalkýnca yine omuzlarýna alýyordu. (Buhari, Salât 106; Müslim, Mesâcid 41.) Bir defasýnda Peygamber Efendimize içinde altýn bir kolye bulunan birkaç parça hediye gelmiþti. Ümame bir köþede oynuyordu. Resul-i Ekrem (s.a.s.) bu kolyeyi ailesinin en sevgili olanýna vereceðini söyledi. Resul-i Ekrem Efendimizin eþleri bu þerefin Hz. Aiþe’ye (r.a.) ait olacaðýný düþündüler. Fakat Efendimiz, Ümame’yi çaðýrdý ve kolyeyi onun boynuna taktý. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI,101.)
Hz. Rukiyye, Peygamber Efendimizin ikinci kýzý idi. Hz. Zeynep’ten üç yýl sonra doðduðu rivayet edilir. Allah Resulü (s.a.s.) Hz. Rukiyye’yi Hz. Osman ile evlendirdi. Hz. Osman ve eþi Hz. Rukiyye, Habeþistan’a ilk hicret edenler arasýnda idiler.
Rukiyye, Medine’ye geldiðinde hastalandý ve Bedir Gazvesi esnasýnda vefat etti.
Hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin üçüncü kýzýdýr. Ümmü Gülsüm, Bedir Gazvesi’nin ardýndan Hz. Osman ile evlendi. Hicret’in 9. yýlýnda vefat etti.
Hz. Fatýma, Sevgili Peygamberimizin en küçük kýzý idi. Nübüvvetin ilk yýlýnda dünyaya geldi. Hicret’in 2. yýlýnda Hz. Ali ile evlendi. Onun Hz. Ali’den 5 çocuðu oldu. Bunlar: Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep’dir. Hz. Fatýma (r.a.) Hicret’in 11. yýlýnda Resulüllah Efendimizin irtihalinden altý ay sonra 29 yaþýnda vefat etti. Peygamber Efendimizin bir diðer oðlu olan Abdullah, Ýslam geldikten sonra doðmuþ ve çocuk yaþta vefat etmiþtir.
Ýbrahim, Peygamber Efendimizin en küçük çocuðuydu. Mýsýrlý Mariye’den (r.a.) Hicret’in 8. (M.630) yýlýnda doðmuþtur. Çocuk, Medine civarýnda yaþayan sütanneye verildi. Sevgili Peygamberimiz o eve sýk sýk oðlunu görmeye giderdi. Ýbrahim sütannesinin evinde vefat etti. (Müslim, Fedâil, 63.)
Çocuklarý sevmesi ve þefkati
Hz. Muhammed (s.a.s.) iyi ve müþfik bir baba idi. Çocuklarýna içten bir sevgi besliyor, yeri geldikçe bu sevgisini açýkça gösteriyordu. Sahabeden Enes b. Malik (r.a.) bu konuda þöyle der: “Aile bireylerine karþý Peygamber’den daha þefkatli olan hiç kimseyi görmedim. Oðlu Ýbrahim’in Medine’nin kenar mahallerinde oturan bir sütannesi vardý. Sütannenin kocasý bir demirci idi. Beraberinde biz de olduðumuz hâlde Hz. Peygamber (s.a.s.) oraya giderdi. Varýnca demircinin dumanla kaplý evine girer, çocuðu kucaklar, öper koklar ve bir müddet sonra dönerdi. Bunu yaptýðý zaman da kendisi Arap Yarýmadasý’nýn hemen tamamýný kaplayan ve Bizans Ýmparatorluðu’nun güney sýnýrlarýna uzanan Medine devletinin tartýþmasýz yöneticisiydi.” (Müslim, Fedâil, 63.)
Hz. Fatýma Peygamber Efendimizin en küçük ve kendisinden sonra yaþayan tek çocuðu idi. Sevgili Peygamberimiz, onu çok severdi; onu görünce sevinir, kendisini ayakta karþýlar, iltifat edip yanýna veya kendi yerine oturturdu. Babasý kendi evine gelince Hz. Fatýma da onu ayný þekilde karþýlayýp aðýrlardý. (Müslim, Fedail 98; Ebu Davud, Edeb 143, 144; Tirmizi, Menâkýb, 60.) Yolculuða çýkarken, sefere giderken aile fertlerinden en son Hz. Fatýma ile vedalaþýr, seferden dönünce de ilk olarak onunla görüþür,sonra eþlerinin yanýna giderdi. (Ebu Davud, Tereccül, 21.) Sevgili Peygamberimizin kýzý Fatýma (r.a.) hakkýnda þöyle dediði naklolunur: “Fatýma benim yüreðimden bir parçadýr; onu hoþnut eden beni memnun eder, onu üzen de beni üzmüþ olur.” (Buhari, Fedâil, 12, 29, 31; Müslim, Fedâil, 93-94.)
Peygamber Efendimiz, Hz. Fatýma’nýn oðullarý olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çok severdi ve onlarla sýk sýk oynardý. Hz. Ebu Hureyre’nin naklettiðine göre bir gün Peygamber Efendimizle dýþarý çýkmýþlardý. Hz. Fatýma’nýn evine geldiklerinde Sevgili Peygamberimiz Hz. Hasan’ý kastederek “Küçük adam orada mý? Küçük adam orada mý?” buyurmuþ, Hz. Hasan evden çýkýp gelince de onu kucaklayarak: “Ey Allah’ým ben onu seviyorum, senin de onu ve onu sevenleri sevmeni niyaz ediyorum.” buyurmuþtur. (Buhari, Menâkýb, 27; Müslim, Fedâil, 17.) Ýlk Müslümanlardan Hz. Zeyd’in oðlu Üsame de çocukluk dönemi anýlarýndan birini anlatýrken Peygamber Efendimizin kendisini bir dizine, Hasan’ý da diðer dizine oturtarak: “Ey Allah’ým! Onlara merhamet etmeni niyaz ediyorum, çünkü ben onlara merhamet ediyorum.” Diye dua ettiðini nakletmiþtir. (Buhari, Menâkýb 27; Müslim, Fedâil 17.)
Zeyd b. Harise (r.a.) köle statüsünde iken Peygamber Efendimiz tarafýndan özgürlüðüne kavuþturulmuþ, daha sonra da evlat edinilmiþti. Babasý ve amcasý onu geri almak için geldiklerinde Peygamber Efendimiz gidip gitmeme konusunda kararý Hz. Zeyd’e býraktý. Hz. Zeyd, Peygamber Efendimizden o denli içten sevgi ve þefkat görmüþtü, onun muhabbeti ile o kadar doluydu ki onunla kalmaya karar verdi, babasý ve amcasý ile beraber gitmeyi reddetti. Babasý ve amcasý, oðullarýnýn hür olarak kendileriyle gitmek yerine Peygamber’i (s.a.s.) tercih etmesine çok þaþýrmýþlardý. Hz. Zeyd: “Ey Allah’ýn Resulü, sana hiç kimseyi tercih etmem.” cevabýný vermiþtir. (Tirmizi, Menâkýb, 40.)
Peygamber Efendimiz, oðlu Ýbrahim’i çok sevmiþ ve yaþadýðý sürece ona babalýk þefkatini en derin örnekleriyle göstermiþti. Yavrucak, yaklaþýk 18 aylýk olunca hastalandý. Hastalýðý hýzla aðýrlaþtý. Bu sýrada Peygamber Efendimiz, oðlunu kucaðýna almýþ ve son defa baðrýna basýp öpmüþ, gözyaþlarýný tutamayarak: “Allah’ýn takdiri karþýsýnda elden ne gelir ey Ýbrahim!” demiþti. Nihayet yavrucak, ruhunu teslim etmiþti ki Sevgili Peygamberimiz gözleri yaþlý þöyle diyordu: “Göz yaþarýr, kalp mahzun olur. Biz Allah’ýn rýzasýna uygun olmayan bir söz söylemeyiz. Ey Ýbrahim, senin ölümün sebebiyle derin bir üzüntü içindeyiz...Bu, Allah’ýn bir emri olmasaydý, vade dolmuþ bulunmasaydý, sonra gelenler öncekilere kavuþmayacak olsaydý, senin ölümüne daha çok üzülürdük oðlum!” (Buhari, Cenâiz 32.)
Çocuklara karþý her zaman derin bir sevgi ve þefkat besleyen Sevgili Peygamberimizin çocuklarý kucaðýna alýp sevdiði ile ilgili pek çok rivayet bulunmaktadýr. Nitekim bir defasýnda Resul-i Ekrem Efendimiz torunu Hasan’ý öperken yanýnda bulunan bedevi kabile reislerinden Akra’ b. Hâbis “Siz çocuklarý öper misiniz? Benim on çocuðum var, hiçbirini öpmedim.” der. Gerçekten de katý, acýmasýz ve sert mizaçlý olmasý sebebiyle Peygamber Efendimizin çocuklara gösterdiði sevgi ve þefkati tuhaf karþýlayan o þahsa Sevgili Peygamberimiz: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (Buhari, Tevhid, 2.) cevabýný verir. Yine “Siz çocuklarý öper misiniz? Biz öpmeyiz.” diyen baþka bir þahsa: “Allah senin kalbinden merhameti alýp çýkardýysa ben ne yapabilirim?” der. (Buhari, Edeb, 18.)
Sahabeden Enes b. Malik (r.a.), on yýl süreyle hizmetinde bulunduðu Peygamberimizden bir defa dahi “Bunu niçin böyle yaptýn veya yapmadýn?” þeklinde bir soruya muhatap olmadýðýný bildirir.(Buhari, Vesâyâ, 25.) Hz. Peygamber (s.a.s.) namaz kýldýrýrken çocuk aðlamasý duyunca, aðlayan çocuðun üzülmemesi ve annesinin huzursuz olmamasý için kýsa sureler okuyarak namazý çabuk bitirirdi. (Buhari, Edeb 18; Müslim, Mesâcid 42.) Ashab-ý kiram bu hususta Peygamber Efendimizin þu sözünü aktarýrlar: “Ben namaza, okuyuþumu uzatmak niyetiyle dururum. Fakat geriden bir çocuðun aðlamasýný duyunca, annesine güçlük çýkarmamak için namazýmý kýsa keserim.” (Buhari, Ezan 65; Müslim, Salât 186, 192.)
Çocuklar arasýnda ayrým yapmamasý
Hz. Muhammed (s.a.s.) anne babalara, çocuklarýna eþit davranmalarýný sürekli tavsiye etmiþ, böyle bir davranýþýn çocuklarýn doðal hakký olduðunu bildirmiþ (Buhari, Hibe 12-13; Müslim, Hibât 9-19) ve onlara, “Çocuklara eþit davranmanýn, kendi üzerlerine düþen bir sorumluluk, çocuklarýn ise hakký olduðunu” hatýrlatmýþtýr. (Ýbn Mâce, Ticaret 67.) “Allah’tan korkun ve çocuklarýnýz arasýnda adaleti gözetin.” (Buhari, Hibe 12-13; Müslim Hibât 13) anlamýndaki sözleriyle Sevgili Peygamberimiz Müslümanlarýn bu konuda dikkatini çekmiþtir.
Peygamber Efendimiz erkek olsun, kýz olsun çocuklara eþit davranýlmasý gerektiðini Müslümanlara öðretmiþtir. Bunun bir sonucu olarak Ýslam öncesi Arap toplumunda uzun süredir yerleþmiþ bulunan yanlýþ tutumlarý deðiþtirmek için kýz çocuklarýna özel ilgi göstermiþ ve kýz çocuklarýyla ilgilenmenin, onlara iyilik etmenin anne babanýn cennete girmelerine vesile olacaðýný müjdelemiþtir. (Ýbn Mâce, Edeb 3.)
Sevgili Peygamberimiz þehit çocuklarýna, bir þekilde anneleri babalarý ölmüþ yetim ve öksüzlere, yoksul aile çocuklarýna ve geçimini saðlamak için yorucu iþlerde çalýþmaya mecbur kalan çocuklara özel bir ilgi gösterir; onlarýn problemlerini çözmek için çalýþýr ve ashab-ý kiramý da bu tür hizmetlere yönlendirirdi. Ayrýca çocuklarýn, güçlerine ve yaþlarýna uygun düþmeyen aðýr iþlerde çalýþmaya zorlanmalarýný da doðru bulmaz, kazanç için çocuklarýn sömürülmesine izin vermezdi.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse her konuda olduðu gibi çocuklarla her bakýmdan ilgilenme konusunda da Sevgili Peygamberimiz bizim için en güzel örnektir. O, bu konuda en güzel sözleri söylemiþ, en güzel davranýþlarý sergilemiþ, en güzel örnekleri vermiþtir.
DÝYANET AYLIK DERGÝ / Prof. Dr. Adem APAK
|