‘‘Elâ’’harf’i- edatý, tenbih etmek, dikkat çekmek, ve devamýnda söylenecek sözün çok önemli olduðunu göstermek için kullanýlýr. ‘‘Dikkat edin! Ýyi anlayýn ! Ýyi dinleyin! Ýhmal etmeyin. Önem verin’’ anlamlarýna gelir. Söz söyleme sanatýnda büyük bir yeri vardýr. Bazen dikkat çekmek için de kullanýlýr. O halde bu harften sonra beyan edilecek þeyi çok iyi anlamak, çok iyi tahlil etmek, sebep ve sonuçlarýný iyi irdelemek, çok iyi uygulamak gerekir.
Efendimizin (selam ve salât olsun O’na) bu sözünü hem zâhiri, hem de mecâzi anlamda anlayabiliriz. Eðer aksini iddia eden delil yoksa, dini naslarý umumî (daha geniþ) anlamda ele almak evlâdýr.
Zâhiri anlamýna göre, bu sözden kastedilen, vucudumuzun en ince ayrýntýlarýna kadar uzanan damarlara kan pompalayan “kalp”tir. Kalbimiz gece-gündüz çalýþmakta. Bir dakikada 60,70,80 defa atmakta. Biz uyurken, otururken, yürürken bile çalýþmakta. Çoðu zaman kalbimizin çalýþtýðýný farketmeyiz bile... Ama kalbimiz durduðu anda hayatýmýzýn da duracaðýný iyi biliriz.
Peki, bu kalbi senelerce hiç durmadan çalýþtýran kim? Dünyada bana 60-70 sene hiç durmadan çalýþan bir makine gösteriniz! O halde ey insan! Sen uyurken bile kalbini çalýþtýran, sana hayat verip yaþatan, kainatý idare edip yöneten ‘‘Mutlak Güç’’e teþekkür etmen gerekmez mi!?... Evet. Sen de iyi biliyorsun ki O’na hem teþekkür edip hem de itaat etmen gerekir. O halde bu inadýn niye? Er veya geç iki metrelik bez parçasýyla topraðýn altýna girmeyecekmisin? O’nun ne kadar “Merhamet”li, ne kadar “Cömert”, ne kadar “Azamet”li olduðunu bilmiyormusun? O halde, kýr seni tutsak eden nefsin esaretini... Ayaða kalk!.. Kalbinin derinliklerinden ‘‘Rabbim’’ de. Gir O’nun yoluna. Ýtaat et O’na. Ýþte o zaman göreceksin neler deðiþecek hayatýnda!.. Kokusunu duyacaksýn cennetin, Uhud daðýnýn arkasýndan... Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar olacaksýn vahþi çölün ortasýnda... Ýzzet ve güç bulacaksýn doðu ve batýda... Selahaddin Eyyûbi olacaksýn Kudüs’te... Fatih olacaksýn Bizans surlarý önünde... Seyyid Çavuþ olacaksýn Çanakkale’de...
Zâhiri anlamýna göre Efendimiz (sav) bu hadis-i þerifte, kalbimizi iyi korumaya, kalbimizin deðerini bilmeye, kalb hastalýklarýna karþý dikkatli olmaya, kalbi araþtýrmaya, kalb doktoru olmaya vs, bizleri teþvik etmiþtir. Kalbin iyi korunmamasý halinde vucutta diðer hastalýklarýn da çýkabileceðine dikkat çekmiþtir.
Mecâzi anlamýna göre:Bu Hadis-i þerifimizde zikredilen ‘‘Kalb’’ten kasýt insanýn manevi duygularýdýr. Kalb; sevgi, þefkat, merhamet, acýma, vefa, tevâzu, hayâ, utanma, aðlama, uyum saðlama, öfke, kin, haset, kibirlenme, kendini beðenme, þöhret olma, baþ olma, kýskançlýk gibi manevi duygularýn merkezidir. Bu duygular her insana doðuþtan verilmiþtir. Hayatýn seyri içinde bu duygularýn her birisinde artma veya eksilme olabilir. Ýnsan davraniþlarýný –aslýnda- yönlendiren bu duygulardýr. Bu duygular insaný fiiliyata sevketmektedir. Bu duygular maddi olmadýðý için gözle gözükmez. Bu nedenledir ki (kin, haset, büyüklenme gibi) zararlý duygular çok tehlikelidir.
Ýþte sevgili Peygameberimiz (sav) bu hadis-i þerifte bizleri ‘‘Manevi Eðitim’’e teþvik etmektedir. Aslýnda insaný insan yapan bu manevi yönüdür. Bu nedenledir ki Efendimizden günümüze kadar Ýslam dünyasýnda manevi eðitime çok önem verilmiþtir. Ýnsanýn zararlý duygularýný kontrol altýna alan, güzel duygularýný da geliþtiren mektepler, okullar, ekoller, müesseseler kurulmuþtur. Ýsmine ister ‘‘nefis tezkiyesi’’ deyin, ister ‘‘tasavvuf’’ deyin, ister ‘‘tarikat’’ deyin, ister ‘‘psikoloji’’ deyin, ne derseniz deyin ama bu alanda Ýslam âlimleri çok büyük mesâfeler katetmiþtir. Batý ise psikolojiyi daha on dokuzuncu yüzyýlda bulmuþtur. Mevlana’lar, Yunus Emre’ler, Mehmet Akif’ler bu ekolün ürünüdür. Osmanlý’nýn dünya hakimiyetine uluþmasýnda bu ekolün payý çok büyüktür. Bu ekol ile ‘‘Kâmil (olgun)’’ bir insan haline gelen nice büyük þahsiyetler hala daha günümüz toplumlarýný aydýnlatmaya devam etmektedir. Bu büyük zâtlar, bir bakýþ, bir tebessüm, bir kelime, bir söz, bir davranýþ ile nice kalpler feth etmiþlerdir. Nice odun gibi adamý alýp yontarak üstün þahsiyetli insanlar haline gelmelerine vesile olmuþlardýr. Kapitalist ve komünist sistemlerin altýnda manevi yönü tahrip edilen milyonlarca insan stres, huzursuzluk, depresyon gibi hastalýklarla acý ve ýzdýrap çekmektedir. Böylece ufacýk bir mutluluk bulabilmek için yogo, domates-boða festivali gibi þeylere sarýlmaktadýr.
Ýþte bütün dünya toplumlarý iyi bilsin ki, aradýklarý huzur, mutluluk, üstün karakter, dünya ve âhiret kurtuluþu, kökleri asr-ý saadet’e dayanan “Anadolu Ýslam Medeniyeti”ndedir..