“Ben Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte gecelerdim. O’na abdest suyunu ve diðer ihtiyaçlarýný getirirdim. Bir gün bana:
- Benden bir þey iste!, dedi. Ben de:
- Cennette senin yanýnda olmak isterim!!!, dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:
- Bundan baþka bir isteðin var mý?, diye sordu. Ben:
- Tek isteðim budur!, dedim. Bunun üzerine ( Hz. Fahr-i Cihan ):
- O halde, çok secde etmekle bana yardýmcý ol!., dedi”. (Müslim, Salat 226)
Hadisimizin ravisi Ebu Firas Raabia b. Ka’b el-Eslemi (r), Rasul-i Ekrem Efendimizin hem seferde hem de hazarda þahsi hizmetlerýný görürdü. O, bununla iftýhar edecek kadar þeref duyardý. Ashab-ý Suffe’dendi. Hz. Peygamberýn vefatýndan sonra Medineden ayrýlan sahabelerdendir. Çünkü Hz. Fatýma (r) nýn:
“Ahmed’kokusunu tadan bir kimse için,
Bir daha O’nun kokusunu almamak,
Ne büyük bir acýdýr, siz bilirmisiniz?
O’nun vefatýyla üzerime öyle bir acý çöktü ki,
Þayet o acýlar, günlerin üzerine yaðsaydý,
Bütün günler karanlýk gecelere dönüþürdü…”
dediði gibi Hz. Peygamberin anýlarýyla dolu olan Medine de duramayýp yaklaþýk iki mil uzaklýktaki Eslem kabilesine yerleþmiþtir. Bu nedenle “El-Eslemi” diye nisbelenmiþtir. Hz. Peygamberden on iki hadis rivayet etmiþtir. Rivayetleri, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Ýbni Mace tarafýndan rivayet edilmiþtir. Allah Ondan razý olsun.
Üslubu ve içeriði itibariyle gönüllerimizi yakan bu hadisi þerifimizden çýkaracaðýmýz ibret,ders ve nükteleri þöyle sýralayabiliriz:
Birinci Nükte: Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yetiþtirdiði sahabeler, O’na hizmet etmekten, O’nun yakýnýnda bulunmaktan þeref duyarlardý. Hiç birisi parasýyla, zenginliðiyle deðil; Rasulullah’a yakýn olmakla, O’nu görmekle övünürdü. Ýþte Ebu Firas Rabia b. Ka’b el-Eslemi “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ile gecelerdim. O’nun abdest suyunu ve ihtiyaçlarýný getirirdim” derken bu yönüyle þeref duyardý. Gerçekten de ne kadar þeref duysa, övünse yeridir. Zira, O sevgiliyi görmek, O’nun meclisinde bulunmak, O’nun sesini iþitmek, O’nun elini tutmak, O’nun abdest suyunu getirmek, O’nun dizinin dibinde yetiþmek herkese nasip olmayan büyük nimetlerdendir. Bu nedenle Ensar ve Muhacir hanýmlarý çocuklarýný –eðer Rasulullah’ý görmeleri gecikmiþ ise- hemen O’na doya doya baksýnlar diye Rasulullah’ýn yanýna gönderirlerdi… Ey bu gökleri direksiz ayakta tutan Yüce Rabbim! Dünyada O Sevgiliyi görmekten mahrum olduk. Ahirette O’nu görmekten bizleri mahrum eyleme!...
Ýkinci Nükte: Rasulullah’a hizmet eden, O’nun abdest suyunu ve ihtiyaçlarýný getiren sahabeyi Hz. Fahr-i cihan Efendimiz “Benden bir þey iste” diyerek ödüllendirmek istemiþtir. Bu da O’nun ne kadar vefakar olduðunu gösterir.. Ayný zamanda bizlerin günlük hayatta ne kadar vefakar olduðumuza dikkat etmemiz gerektiðini hatýrlatýr. Acaba bizler, bize harhangi bir hizmeti geçmiþ, faydasý dokunmuþ bir kimseyi ne kadar hatýrlayýp ona maddi yönümüzle olmasa bile tatlý sözlerimizle teþekkür edebiliyoruz? Ýnsaný insan yapan, bu tür manevi yönleridir. Sevgisi, merhameti, affýdýr. Acýmasý, vefasý, nezketidir. Duygusu, emaneti, dürüstlüðüdür. Ýnsanýn bu yönlerini çýkarýrsanýz, geriye hayvanlarla ortak olan yönünden baþka ne kalýr ki?
Bizleri aþaðý bir hayat yaþamaktan kurtarýp yüce deðerlere teþvik eden Beþerin Efendisi’ne yeryüzündeki çakýl taþlarýnýn sayýsýnca salat-ü selam göndeririz.
Üçüncü Nükte: Hz. Peygamber sallallahü aleyhi vesellem “Benden bir þey iste..” dediði zaman Rabia b. Ka’b el-Eslemi’nin “Cennette senin yanýnda olmak isterim. Baþka bir isteðim yoktur (Tek isteðim budur)” diye cevap vermesi, onun Rasulullah’a (sav.) ne kadar aþýk olduðunu ayný zamanda da ne kadar zeki olduðunu gösterir.
Dördüncü Nükte: Rabia b. Ka’b el-Eslemi’nin “Cennette senin yanýnda olmak isterim” cümlesini “Cennette bile senden ayrý kalmak istemem” þeklinde de anlayabiliriz. Çünkü Rasulullah’a aþýk olan sahabelerin bu aþký, onlara cennetin diðer zevklerini unutturacak kadar derindi:
Ýbn-i Cerir et-Taberi, Said b. Cübeyr’in þöyle dediðini rivayet etmiþtir: Ensardan bir adam Rasulullah’a (sav) geldi. Adam çok mahzun ve üzüntülüydü. Sahabesinin derdiyle yakýndan ilgilenen Nebiyy-i Muhterem (sav), “Ey falanca, bana ne oluyor ki seni böyle mahzun görüyorum?” diye sordu. Adam: “Ey Allah’ýn Peygamberi! Aklýma gelen bir þey beni çok üzüyor!” dedi. Hz. Peygamber (sav): “Nedir o þey?” diye sordu. Adam þu cevabý verdi: “Ya Rasulellah! Biz, gidiyoruz-geliyoruz… Senin yüzüne bakýyoruz… Seninle birlikte oturuyoruz… Yarýn (ahiret günü), Sen cennette peygamberlerin yanýna çýkacaksýn. Biz ise sana ulaþamayacaðýz… Senden ayrý kalacaðýz… (Ýþte buna üzülüyorum Ya Rasulellah!..)”. Rasulullah (sav) adama hiçbir cevap vermedi. Zira cevabý Cebrail (as) þu ayeti getirerek verdi:
“Kim Allaha ve Rasulüne itaat ederse ( Allah ve Rasulünün emirlerini tutup yasaklarýndan kaçarsa), iþte onlar, (ahirette) Allahýn kendilerine nimet verdiði peygamberler, sýddýklar, þehitler ve salihler ile birlikte olacaklar…. Onlar ne güzel arkadaþtýrlar..” (Nisa: 69)
Yine Ýbn-i Cerir et- Taberi’nin hz. Aiþe (rh)’dan rivayet ettiði baþka bir hadise göre bu ayet-i kerimenin sebebi nüzulu þöyledir:
“Bir adam Rasullullah (sav)’e gelip þöyle dedi: “Ey Allahýn Rasulü! Ben seni, kendimden daha çok seviyorum!.. Ailemden daha çok seviyorum! Çocuklarýmdan daha çok seviyorum! Evde olduðum zaman aklýma Sen gelince artýk evde sabredip duramýyorum. Hemen Senin yanýna gelip Senin yüzüne bakmak istiyorum. Benim ve Senin ölümünü düþününce de, iyi biliyorum ki Sen cennete girip peygamberlerin yanýna yükseleceksin. Ben ise cennete girsem bile, cennette seni göremeyeceðimden korkuyorum!.. ( Cennetee senden ayrý kalacaðma üzülüyorum Ya Rasulellah!.. (Bkz. Muhtasar Ibn-i Kesir Tefsiri. M. Ali es-Sabuni 1/411)
Beþinci Nükte: Bütün bu ayetler ve hadisler, bizlere büyük müjdeler veren, gönlümüzü sevinç ve huzur ile dolduran, ruhumuzu tatlý bir meltem gibi okþayan muazzam haberlerdir… Çünkü bu haberler, ahirette Hz. Ýbrahim’leri, Hz. Musa’larý, Hz.Ýsa’larý, þehitleri, sýddýklarý, evliyalarý, hele hele peygamberler peygamberi Hz. Fahr-i Cihan Muhammed aleyhisssalatü vesselam’ý görmenin, onlarla birlikte olmanýn, onlarýn sohbetiyle mutluluk denizinde boðulmanýn yollarýný göstermektedir..
Ey bu gökleri direksiz ayakta tutan, kendisinden baþka hiçbir ilah ve maðbud olmayan, yerin ve göklerin mutlak hakimi, meleklerin Ruh’un ve muazzam Arþ’ýn Rabbi Yüce Allah’ým!... Biz Seni, mahlukatýnýn adedince, kelimelerinin sayýsýnca, Arþ’ýnýn aðýrlýðýnca Hamd ile Tesbih ederiz!... Senden istemeye yüzümüz yok ama, Sen yüce kitabýnda, affýnýn, rahmetinin ve ikramýnýn çok bol olduðunu söylüyorsun. Ýndirdiðin bütün kitaplara, gönderdiðin bütün peygamberlere iman ettik. Hz. Fahr-i Cihan, Ebu’l-Kasým, Muhammed b. Abdullah aleyhissalatü vesselam’a olan sevginin hürmetine, kýyamete kadar okunan kuranlar hürmetine, Seni hamd ile tesbih ve takdis edenlerin hürmetine, teheccüdlerde yanýk kalplerle Seni zikreden diller hürmetine, gözyaþlarý içinde dudaklardan fýþkýran kelime-i tevhid hürmetine, bizleri ahirette Rasulullah’ýn yanýndan ayýrma!... Cennette O’nun komþusu olmaktan bizleri mahrum etme!... Þehidlerin, sýddýklarýn, evliyalarýn, salihlerin sohbetinden bizleri yoksun etme!..