Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 868
Toplam 15284122
En Fazla 20355
Ortalama 2610
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
03/09/2008 - 21:56
 
Müslümanlar, hayata ve hayattaki her þeye müslümanca bakabilmelidir. Çünkü Ýslâm, hayatýmýzýn vazgeçilmez bile olsa bir parçasý deðil; hayatýmýzýn kendisidir, yaþantýmýzýn bütünüdür. Ýnancýmýzýn, düþüncemizin, duygularýmýzýn, davranýþlarýmýzýn, eðitimimizin, hayat görüþümüzün tümünü kuþatan ilkeler bütünüdür Ýslâm (6/En’âm, 162). Müslüman da bu ilkelere severek, isteyerek teslim olan ve bunlarý hayatýna geçiren, daha doðrusu hayatýnýn bunlarla hayat olduðu bilinciyle yaþayandýr (Bkz. 8/Enfâl, 24). Yoksa Allah ve Rasûlünün belirlediði bu ilkelerin dýþýnda bir seçeneði, tercih ve özgürlüðü yoktur müslümanýn (33/Ahzab, 36). Tabii, ayný zamanda güzellik ve estetik anlayýþýmýzýn da prensipleri O’nun çizdiði hudut dýþýna çýkmayacak, O’nun rýzâsý istikametinde güzellikler sergilenecektir.

Kur'ân-ý Kerim insanlarýn dikkatlerini hep güzele döndürür. Güzelliði doyasýya seyretmek ve kavrayabilmek için þöyle buyurur: "O'dur ki, yarattýðý her þeyi güzel yaptý..." (32/Secde, 7). Bu, insan fýtratýnýn gördüðü, gözünün seyrettiði, zihninin kavradýðý bir hakikattir, eþyanýn þeklinde ortaya çýkan saf bir gerçektir. Allah'ýn yarattýðý her þeyde bir güzellik göze çarpar. Her þeyde, eþsiz bir güzelliðin hâkim olduðu eksiksiz bir âhenk vardýr. Gören bir göz, hisseden bir gönül, düþünebilen bir zihin bu âlemde bütünüyle bir uyum ve güzellik bulur.    

 

En güzel kývamda, en güzel biçimde yaratýlan (95/Tîn, 4) insanla ilgili güzellikler, somut bedensel güzelliklerin yanýnda ve ondan öncelikle soyut güzelliklerdir. Tevhidî, ahlâkî, rûhî, zihnî güzelliktir esas önemli olan. Tüm insanlar, hangi renkte, hangi yaþta, hangi seviyede olursa olsun yaratýlýþýndaki mânevî/fýtrî potansiyel sâyesinde güzellik yarýþmasýna katýlabilir, derece alabilir. Çünkü Allah, ölüm ve hayatý, insanlardan kimlerin en güzel ameller iþleyeceðini sýnamak için yaratmýþtýr (67/Mülk, 2). Hayýrda yarýþmaya katýlmamýz emredilmiþtir (2/Bakara, 148; 5/Mâide, 48). Ýnsan yüzünün ve bedeninin güzelliði, somut bir güzelliktir, genellikle "cemâl" kelimesiyle ifâde edilir. Onun mânevî, ahlâkî güzelliði ise soyut bir güzelliktir ve çoðu zaman "hüsün" kelimesinde ifâdesini bulur. Soyut güzellik gözle görülemez, ancak bir mânevî aynada kendini hissettirir. Meselâ, merhametin güzelliði, fakire verilen sadakada somutlaþýr ve seyredilir. Ýlim ve aklý kullanma da soyut bir güzelliktir. Bu güzelliðin sergilenmesi de ihsân derecesine ulaþan sâlih amele kapý açan tevhidî imandýr. Soyut güzelliklerin zirvesi, iman ve takvâdýr. Hiçbir gözün görmediði, beþer aklýnýn hayal bile edemeyeceði Cennetin muhteþem güzelliði, iman ve sâlih ameldeki güzelliðin öteki âlemdeki yansýmasý ve ürünüdür. 

 

Güzellik, fýtrî bir özelliktir. Güzel Zât’ýn güzel olarak yarattýðý insanýn, güzeli gören, güzelden zevk alan rûhu, etrafta güzeli arar, bulur. Güzel, herkes için ihtiyaç duyulan bir hoþnutluk, bir haz duyma ve kesin hüküm verme iþidir. Güzelliði açýklamak, onu yaþamak, onun heyecanýný içinde duymaktýr. Her insanda güzellik duygusu bulunmakla beraber, onun uyanmasý güzel bir esere ihtiyaç gösterir. Duygular, meydana çýkmak ve geliþmek için kendilerini uyandýracak araçlara muhtaçtýrlar. Güzel eserler içimizde bir âhenk duygusu uyandýrdýklarý için huzur, sükûn ve mutluluk hissi doðururlar. Çünkü “güzele bakmak, güzeli düþündürür; güzeli düþünmek de insana huzur verir.”

 

Güzellik, psikolojik sistemlere dayalý olduðundan herkese göre deðiþen ne olduðu belirsiz, sýnýrlarý insandan insana deðiþen bir deðer yargýsý mýdýr? Batý kafasýna göre, “evet!” O yüzden mutlak güzelliði tanýmayan Batý, estetik konusunda yüzlerce sene arkasý kesilmeyen felsefî tartýþmalar yapagelmiþ, ama sonuçta bir uzlaþmaya varamamýþtýr. 

 

Güzelin ölçüsü müslümana göre bellidir: Cemîl/Güzel olan Allah’ýn hükmü. Güzel, Allah’ýn güzel dediðidir. Bütün fýkýh usûlü ile ilgili kitaplarda “husün-kubuh” (güzellik-çirkinlik) konusu iþlenir. Bu konudaki görüþler þöyle özetlenebilir: “Güzel olan Allah, sadece güzel olan þeylerin yapýlmasýný emreder” veya “güzel olan Allah’ýn emrettiði her þey güzeldir.” “Allah sadece çirkin þeyleri yasaklar” veya “Allah’ýn yasakladýðý her þey çirkindir.”

 

“Þüphesiz ki Allah güzeldir, güzeli sever.” (Müslim, Ýman, 1/93; Ýbn Mâce, Duâ, 10) hadis-i þerifi de, bu konuda müslümanlar açýsýndan çýkýþ noktasý kabul edilmiþtir.  Allah’ýn emrettiði “ihsân”ýn bir anlamý da güzellik sergilemektir. Ýslâm; düþüncenin, hareketin, duygularýn, sözün, sesin, davranýþýn, kýsacasý her çeþit ibâdetin, yani her þeyin en güzelini ister.

 

Haramlar güzel olamaz. Duyular, duygular yanýlabilir. “Sizin için daha hayýrlý olduðu halde bir þeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduðu halde bir þeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, Hâlbuki siz bilemezsiniz.” (2/Bakara, 216). Nefisle, arzu ile, hevâ ile, câhiliyyenin çirkeflikleriyle kirlenmiþ ve fýtratý bozulmuþ, selîm olmayan akýlla güzelin tanýmý ve ölçüsü tesbit edilmeye kalkýlýrsa, insan (onun hevâsý) putlaþtýrýlmýþ olur. Haram olduðu halde güzel zannedilenler, gerçek güzelden insaný alýkoyan yapay/sanal güzellerdir; daha doðrusu hallüsinasyonlardýr. “Þeytan onlara yaptýklarý iþleri ziynetlendirip güzel gösterdi ve onlarý yoldan saptýrdý.” (29/Ankebût, 38)

 

Haram olan bir þey, müslümana göre güzel deðildir. Çünkü müslümanýn ölçüsü, duyularý ve duygularý deðildir. O, duygularýnýn, hevâsýnýn kulu deðil; Allah’ýn kuludur. “Hoþlandýðý ve hoþlanmadýðý” her konuda Rabbine itaat edecektir. Ýmaný nisbetinde duyu ve duygularýný da selîm/saðlam kýlacak, onlarý da Rabbine teslim edecek, o zaman nefis de mutmain olacak, Rabbinin emirlerinden râzý ve hoþnut olma seviyesine çýkacaktýr. Bu, benliðini kaybetme deðil; aksine, bulmadýr. Bu, yok olma deðil; Allah’ta var olmadýr, kâmil insan olmadýr.

 

Güzelleþtiren Allah, güzeldir ve güzellikler O'nun cemâlinin vasfýdýr. O'nun güzelliði de yaratýklara benzemez. Ýnsanlarý etkileyen sanat eserleri, mûcizelerin gücü, hârika ve fevkalâde olaylar... bütün bu güzellikleri yaratan ve bu güzellikleri idrâk edecek yetenek vererek insaný güzelleþtiren Allah'týr. Evrendeki her þeyde güzellikler açýk veya kapalý bir þekilde görülmektedir. Güzel olan Allah'ýn yarattýðý varlýklar, ya bizzat güzeldir veya sonuçlarý yönüyle güzeldir. Allah'tan daima güzellik zuhur eder.

 

Kötü ve çirkin, þeytanýn ve insan nefsinin ürünüdür (4/Nisâ, 79). Allah, yaratýcýlarýn en güzelidir (23/Mü'minûn, 14; 37/Saffât, 125). Allah, hüküm verme bakýmýndan da en güzel olandýr. Rýzkýn en güzeli de Allah'tan gelir. O, rýzýk verme bakýmýndan da en güzeldir (65/Talak, 11; 11/Hûd, 88; 22/Hacc, 58; 16/Nahl, 75).

 

Var ettiklerine en güzel boyayý vuran da Allah'týr (2/Bakara, 138). Güzelin kaynaðý ve tüm güzelliklerin sergileyicisi olan Allah, insandan da güzellik sergilemesini, yani ihsaný emreder: "...Allah sana ihsân ettiði gibi, sen de (insanlara) ihsân et (güzellikler sergile, iyilik yap)..." (28/Kasas, 77)

 

Câhiliyye insaný, bakmasýný bilemediðinden, Allah’ýn nûruyla bakamadýðýndan, gözlerinde perde bulunduðundan evrendeki güzellikleri göremez. O, kendine göre, yapay/sanal bir güzel peþindedir. Müslüman ise, güzelliði yarataný bildiðinden, güzeli keþfetmeye tâliptir. Eþyanýn güzelliðinde hakiki güzelliðin tecellîlerini anlar müslüman. O, mutlak güzellik peþindedir. Allah’ýn cemâl sýfatýnýn tecellîlerini görerek hayran olur. Güzellik mutlak olduðu için, yaratýlýþta, Allah’ýn yarattýklarýnda çirkinlik yoktur.

 

Çirkinlik, itibârîdir, görecelidir. Birinin çirkin dediðine bir baþkasý sevgi gözüyle bakýp sevebildiði zaman güzellikler bulabilir. Allah, kötü ve çirkin bir þey yaratmamýþtýr. Bir þeyin çirkinliði ve kötülüðü kullanýldýðý yere göredir. Meselâ, hayvan gübresi genellikle pis bir þey diye görülür. Fakat gübreyle meyveler, sebzeler büyür, geliþir. Bu açýdan ele alýnýnca gübrenin bir lütuf ve nimet olduðu ortaya çýkar. Ama birisi gübreyi alýp üstüne baþýna sürmüþse, o zaman, ona pis demek yerinde olur. Tarlasýna, bahçesine gübre çeken bir çiftçi bu haliyle hiçbir zaman pis deðildir.

 

Ölüm olmasaydý, ölümden sonraki hesaba çekilmekle baþlayan hayat olmasaydý... O zaman her þey anlamsýz ve boþ olurdu; güzeller ve güzellikler bile. Evet, ölüm olmasaydý o zaman nefse hoþ gelen, sýnýrlarýný hevânýn veya çevrenin çizdiði güzellerin (!) ve güzelliklerin (!) belki bir deðeri olurdu. O zaman dünya sadece eðlenmek ve zevk almaktan ibâret olabilirdi. Ama ölüm var, hem de evet, güzel olan ölüm ve ölüm ötesi güzellikler bizi bekliyor. O halde tüm yapay ve sanal güzellikleri, bütün sahte ve fâni güzellikleri o yok olmayacak gerçek güzellik uðrunda fedâ etmeye deðmez mi?

 

Güzellik; zevkle, haz duymakla, hoþlanmakla, beðenmekle ilgilidir. Kur’an bu konuda insanýn hevâsýnýn/arzusunun doðru bir ölçü olmadýðýný belirtir (2/Bakara, 216).

 

Allah için yapýlan her þey, atýlan her adým, hikmet ve ibretle bakýlan, dolayýsýyla O’nun adýyla okunan her þey ibâdet; her ibâdet de güzel, güzeller güzeli.       

 

Allah mutlak Güzeldir. Allah'ýn isim-sýfatlarýndan biri "el-Muhsin" (güzel yapýp eden)dir. Allah muhsin olduðu için her yarattýðýný güzel yaratmýþtýr. En güzel þekilde yaratýlan insanýn ürettiði tüm güzelliklerin gerçek sahibi ve yapýp edicisi Allah olup bu üretimde, insanýn beynini, gönlünü, elini, dilini kullanmaktadýr.

                           

 

Güzel Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi

Kur’ân-ý Kerim, sözlerin en güzelini barýndýran bir Kitap’týr. Allah’ýn kelâmý, tüm güzellikleri içerir (39/Zümer, 23). Bu yüzden insana, indirilen sözün en güzeline uymasý emredilir. Ýnsana inen sözlerin en güzeli Allah'ýn sözü (39/Zümer, 55) olduðundan insan, ancak Kur’an’a uyarak güzelliðe uymuþ ve güzelleþmiþ olur.  Çünkü güzelleþmek isteyen insanlarýn bir niteliði, sözü dinleyip onun en güzeline uymaktýr (39/Zümer, 18). En güzel din, güzellikler sergileyerek Allah'a teslim olanlarýn dinidir (4/Nisâ, 125). Allah, ayný zamanda hüküm verme bakýmýndan da en güzel olandýr (5/Mâide, 50). Allah, fiil, söz ve hükmüyle en güzelin kaynaðý olduðundan, en güzel isimler (esmâu'l-husnâ) da O'nundur (7/A'râf, 180; 20/Tâhâ, 8; 59/Haþr, 24).

       

Kur’an, insanýn inancý baþta olmak üzere tüm bireysel, âilevî, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatýný, gizli-açýk bütün amellerini/davranýþlarýný, ahlâkýný, içini, dýþýný, çevresini, kýsaca her þeyini güzelleþtirir. Yeter ki Kur’an’a tâbi olsun insan. Esfel-i sâfilîne düþmekten, hayvanlaþmaktan, hayvanlardan daha aþaðý olmaktan kurtarýr Kur’an. Ýnsaný meleklerle yarýþacak hale yükseltir, olgunlaþtýrýr, kâmil hale getirir.

 

Kur’an Ýhsâný, Yani Güzelliði ve Güzelleþmeyi Emreder: “Muhakkak ki Allah, adâleti, ihsâný, akrabâya vermeyi emreder. Çirkin iþleri, münkeri, fenâlýk ve azgýnlýðý da yasaklar. O, düþünüp tutasýnýz diye size öðüt veriyor.” (16/Nahl, 90). Kur’an’ýn emrettiði “ihsân”, bütün güzellikleri ve raðbet edilen þeyleri ifade eder. Ýhsan; iyilik etme, güzel davranma, ikram etme, lütuf, baðýþ, güzellik, uygunluk, güzel olan þeyi en güzel þekilde yapmak demektir. Ýhsan, baþkasýna nimet sunmak, iþ ve fiillerinde güzel davranmak veya gerekenden fazla verip gereðinden azýný almaktýr. Ýhsân, yaptýðý iþi en iyi biçimde ve noksansýz yapmaya denir. Ýhsan, temel olarak iki anlama gelir. 1- Bir þeyi güzel yapmak, 2- Ýyilikte bulunmak. Kur’an’da Allah Teâlâ, ana-baba baþta olmak üzere, bazý kimselere ihsâný özellikle emreder.

 

Kur'an'ýn ideal insaný "muhsin" diye anýlmaktadýr. Kur'an'da 39 kez tekrarlanan "muhsin", güzel düþünüp güzel eylemler yapan kiþi demektir. Muhsin kelimesi, Kur'an'da istisnâ dýþýnda hep çoðul þekliyle kullanýlmýþtýr. Bu da gösterir ki, güzellik üretimi ihlâsla sâlih amel iþleyen cemaat içinde bulunmadan, toplumsal bir idrâk ve uðraþ olmadan, yeterince geliþemez. Kur'an'ýn kýlavuzluðu, rahmeti ve öðüdü, muhsinler (güzel düþünüp güzel þeyler üretenler) içindir; Kur'an onlara hayýr ve bereket getirir (31/Lokman, 3). Güzelle ilgisi kopuk, güzelliði hayatýndan silmiþ kiþiler ve toplumlar Kur'an'ýn hidâyetini anlayamazlar ki ondan hayýr ve bereket görsünler. Güzele düþmanlýk sergileyenler ise Kur'an'ýn rahmetinden nasipsizlikle kalmazlar, onun lânetine de uðrarlar. Leyl sûresi 6-9. âyetler, bu lânetlenmenin kanýtý olarak hayatýn zorlaþtýrýlmasýný, kaosa itilmeyi göstermektedir.

 

Kur’an’ýn insaný güzelleþtirmek için yaptýðý tavsiyelerden bazýlarýný görelim:

 

 “...Ýhsân edin (her türlü hareket ve davranýþýnýzý güzel ve dürüst yapýn); Allah muhsinleri (güzel iþ yapanlarý) sever.” (2/Bakara, 195)

                                     

“Muhakkak ki Allah, adâleti, ihsâný (güzel iþ yapmayý, iyiliði), akrabaya vermeyi (yardým etmeyi) emreder…” (16/Nahl, 90)

 

“Eðer ihsân ederseniz (güzel davranýþlarda bulunursanýz), kendinize ihsân etmiþ olur; kötülük ederseniz yine kendinize etmiþ olursunuz...” (17/Ýsrâ, 7)

 

“Ýman edip sâlih amel iþleyenler (bilmelidirler ki) Biz, güzel iþler yapanlarýn (ahsene amelâ) ecrini zâyi etmeyiz. Ýþte onlara, içinden ýrmaklar akan Adn cennetleri vardýr...” (18/Kehf, 30-31)

 

"...Allah sana ihsân ettiði gibi, sen de (insanlara) ihsân (güzellikler) sergile..." (28/Kasas, 77)

 

Kur’an’ýn, kendisinde en mükemmel ve en güzel örnekler olduðunu bildirdiði (33/Ahzâb, 21) ve büyük/güzel ahlâk sahibi olduðunu ifâde ettiði (68/Kalem, 4) güzeller güzeli Rasûlullah’ýn da ümmetini güzelleþtirmek için tavsiyelerinden birkaç tanesine iþaret edelim:

 

"Þüphesiz Allah her þeyde ihsâný/iyilik ve güzelliði yazmýþtýr (farz kýlmýþtýr). O halde siz öldürdüðünüz vakit bile, öldürmeyi güzel yapýn. (Etini yemek için hayvanlarý) Kestiðiniz zaman da kesmeyi güzelce gerçekleþtirin. Her biriniz býçaðýný bilesin. Ve kestiði hayvana eziyet vermesin." (Müslim, Sayd ve'z-Zebh 57; Ebû Dâvud, Edâhî 12)

 

“Ben güzel ahlâký tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed bin Hanbel, 2/381; Muvattâ, Hüsnü’l-Hulk 8)

 

“Mü’minlerin iman bakýmýndan en kâmil olanlarý, ahlâký en güzel olanlarýdýr.” (Buhârî, Edeb 39; Ebû Dâvud, Sünnet 14)

 

“Kovandaki suyu, isteyenin kabýna boþaltmak ve mü'min kardeþine güler yüzle konuþmak gibi de olsa, iyi, güzel ve doðru olan hiç bir sözü, iþi ve davranýþý küçümseme (yapabilirsen hiç durma, yap)." (Ebû Dâvud, Libas)

 

Kur’an, Her Þeyden Önce Ýnsanýn Ýnancýný Güzelleþtirmek Ýster: Kur’an’a göre þirk, insaný çirkinleþtiren en önemli etkendir. “Ey iman edenler, müþrikler ancak bir pisliktirler...” (9/Tevbe, 28). Þirk, bünyeye sonradan giren bir mikroptur, bir ârýzadýr, bir anormalliktir. Þirk, öncelikle kalbin hastalýðýdýr, müþrikler de ölümcül hastadýrlar (2/Bakara, 10), onlarýn duyu organlarý da ârýzalý ve görev yapamaz durumdadýr (2/Bakara, 18, 7/A’râf, 179). Onlar, akýllarýný da kullanmayan hayvandan aþaðý insan müsveddeleri (7/A’râf, 179), birer pisliktirler (9/Tevbe, 28). Bir küçük kibrit çöpü koca ormaný yakýp mahvettiði gibi, þirk de amelleri mahveder. Bir kanser mikrobunu veya yanan kibrit çöpünü önemsiz, tehlikesiz görüp bunlarýn zararlarýna duyarsýz kalmak, hiç akýlla baðdaþýr mý? Þirk, kaos ve düzensizliktir. Þirkin olduðu yerde, kargaþa, fesat, kavga, anarþi, düzensizlik ve huzursuzluk vardýr. “Eðer yerde ve gökte, Allah’tan baþka ilâhlar/tanrýlar bulunsaydý, yer ve gök (bunlarýn nizamý), kesinlikle bozulup gitmiþti.” (21/Enbiyâ, 22). Kâinatta nizam ve âhenk olduðuna göre, tevhidî özellik vardýr.

 

Yeryüzünün halifesi olarak yaratýlan insanýn tevhidden yüz çevirmesi, çevresiyle uyumsuzluða sebep olduðu gibi, halifelik misyonu açýsýndan da bir ihânettir. Hayatlarýný din ve dünya diye ayýran, Sezar ve Tanrý diye iki ilâh kabul eden, devletine dini karýþtýrmak istemeyen, laiklik gibi çok tanrýlý anlayýþa sahip olan, Kur’an tâbiriyle dinlerini parçalayan müþriklerin kendileri de parça parça, grup gruptur ve her grup, kendi yanýndakiyle övünür durur (30/Rûm, 31-32). Þirkin bu çirkin tablosu yanýnda; Tevhid ile vahdet kelimeleri ayný kökten gelir. Biri, “birlemek”, diðeri “birlik” ve “birleþmek” demektir. Tevhide inanan her ýrktan, her yapýdan insan “ümmet” bilincine sahip olacak, birbirlerini ancak kardeþ (49/Hucurât, 10) kabul edecektir. Ayný Allah'a gerçekten iman edenler, yekvücut olacaklar, ayný nizamýn parçasýný oluþturacaklar, güç ve imkânlarýný birleþtireceklerdir.

 

Þirk; Allah’a zâtýnda, sýfatlarýnda ve fiillerinde ortak veya denk tanýmaktýr. Þirk koþan kiþiye müþrik denir. Ýki veya daha çok ilâh tanýmak, Allah’tan baþka herhangi bir varlýðý ma’bud  (ibâdet edilen) olarak bilmek, Allah’ýn yaratýcý, kadim, bâkî... gibi sýfatlarýný baþka varlýklara vermek þirktir. Kýsaca þirk, Allah’ýn ilâhlýk vasýflarýný Allah’tan baþkasýna vermektir. Þirk; tevhidin temeli olan “lâ ilâhe illâllah” gerçeðinin dýþýna çýkmak, Allah’tan baþka ilâh(lar) olduðunu inanç, söz veya eylemle iddia etmek, Allah’ýn dýþýnda gerçek anlamda güç ve kudret sahibi birini kabul edip baþkasýna ibâdet ve duâ etmektir.

 

Bireysel, sosyal ve siyasal hayattaki tüm problemlerin ve çirkinliðin kaynaðýnda tevhidî ilkelere baðlý hayat sürmemek vardýr. Asr-ý saâdeti yaþamanýn, saâdeti bu asra taþýmanýn, her yönden güzelleþmenin yolu akîdenin saðlamlýðýndan geçer. Kur’an’ýn istediði gibi iman edilmedikçe, kiþilerin ve toplumlarýn düzelmesi mümkün olmayacak, ahlâkî öðütler delik kaba su doldurma gayreti gibi sonuçsuz kalacaktýr. Kula kul olmanýn zilletinden ve kullarýn koyduðu Kur’an’a ters kurallara uymaktan doðan çirkinliklerden kurtulmak ve kaliteli insan olmak için hükümlerin en güzellerini içeren Kitab’a gönülden teslimiyet ve baðlýlýktan baþka yol yoktur. 

 

Tevhidî esaslar, Kur’an’ýn en fazla önem verdiði hususlardýr. Din, bu esaslarý bireylere ve topluma yerleþtirmeyi esas almýþ; Mekkî sûreler hemen tümüyle bu ilkeleri yerleþtirirken, Medenî sûreler de sýk sýk buna vurgu yapmýþ, emir ve yasaklarla bunlarý pekiþtirmiþtir. Hz. Peygamber, on üç sene Mekke döneminde bu imanî esaslarý yerleþtirmek için tebliðini sürdürmüþ, sonra da imanlarý kemâle erdirme gayretine devam etmiþtir. Kur’an, insanýn sadece Allah’a kulluk yapmak için yaratýldýðýný vurgular. Her türlü puta tapýcýlýðý, þirkin tüm çeþitlerini, tâðutun bütün görüntülerini, sahte ilâhlarýn egemenliklerini reddetmeden yalnýz Allah’a kulluk sergilenemeyecektir.

 

Dünyaya imtihan için gelen insan, Tevhid dini üzerinde yaþadýðý zaman, hem sýnavý kazanýr hem de dünya hayatýný fýtratýna uygun olarak yaþayarak güzelliðini korumuþ, iç güzelliðini dýþa yansýtmýþ, yani güzelleþmiþ olur. Tevhid’in ilkeleri, insana gerçek doðruluðu, güzelliði, huzuru, saâdeti ve kurtuluþu getirir. Ýnsana ait haklarý ona vermekte, insanlar ve toplumlar arasýndaki adâleti saðlamakta, azgýn kimselerin hevâ ve heveslerinin getirdiði fitne ve zulümden insanlarý korumaktadýr.

 

Kur’an’ýn ifadesine göre þirk en büyük zulümdür (31/Lokman, 13). Zulüm, hem nûrun zýddý olarak karanlýk; yani kötülük, mutsuzluk, kaos, huzursuzluktur; hem de hakký asýl sahibine deðil de bir baþkasýna vermek, Allah’ýn hâkimiyet hakkýný, hiç hakký olmayan baþkalarýnda görme yanlýþlýðýdýr. Þirk inancý, insana huzuru deðil; sýkýntýyý, emniyeti deðil; korkuyu ve güvensizliði, saâdeti deðil; þekaveti, adâleti deðil; zulmü, iyi ahlâký deðil; azgýnlýðý ve fesâdý kazandýrýr. Kur’an, þirk koþanlarýn sürekli huzursuzluk içinde olduklarýný çarpýcý bir þekilde anlatmaktadýr: “Kim Allah’a þirk koþarsa sanki o gökten yere düþmektedir de kuþlar onu didik didik etmektedir veya rüzgâr onu ýssýz bir yere sürükleyip atmýþ gibidir.” (22/Hacc, 31)

 

Yerde ve gökte iki veya fazla ilâh (tanrý) olsaydý hepsinin düzeni bozulurdu (21/Enbiyâ, 22). Öyleyse þirk dininin ilâh anlayýþý temelinden sakattýr. Þirk inancý, sahibini desteksiz ve yönsüz býrakýr. Þirk koþanlar, Allah ile baðlarýný kopardýklarý için haktan uzak kalýrlar, yanlýþ hüküm verirler, adâletten uzaklaþýrlar, zulme bulaþýrlar. Hatta bu þirk onlara çocuklarýný öldürmeyi bile güzel gösterebilir (6/En’âm, 137). Ancak, þirk inancý insaný tatmin etmez. Müþrik kimse, bir arayýþ ve özlem içerisindedir. Müþrikler, ibâdet ve duâ ettikleri ilâhlarýnýn kendi ihtiyaçlarýný karþýlayacaðýný sanýrlar. Hâlbuki ilâhlar onlara hiç bir karþýlýk veremezler. Ýlâhlara yalvaranlarýn hali susuzluðunu gidermek için iki elini suya uzattýðý halde asla suya ulaþamayan kimse gibidir (13/Ra’d, 14). Þüphesiz aklýný iyi kullananlar þirkin yanlýþlýðýný görürler (7/A’râf, 191). Allah’a ait özellikleri (nitelikleri) yaratýlmýþ olanlara vermek, yanlýþlarýn en büyüðüdür. Þirk koþanlar büyük sapýklýk ve karmaþa içerisine düþerler (4/Nisâ, 48). Onlar, dibi görünmez bir karanlýða yuvarlanýrlar (4/Nisâ, 116). Allah (c.c.) böylesine yanlýþlýða ve sapýklýða düþenlerin yüreklerine sürekli bir korku salmýþtýr. Onlar devamlý bir tedirginlik ve korku içerisindedirler (2/Âl-i Ýmrân, 151). Onlar, âhiret hayatýna yakînen inanmadýklarý için, hep dünyada kalmak isterler, ölmekten korkarlar (2/Bakara, 96).

 

Günümüzdeki çirkinliklerin temelinde Kur’an’ýn yok etmek için mücâdele ettiði en büyük problem olan þirk inanç ve davranýþlarý yatmaktadýr. Çaðdaþ insanlarýn çoðu, aynen eski Arap câhiliyyesinde olduðu gibi, Allah’ý, göklerin hâkimi kabul ediyor, yaðmuru yaðdýran, insanlarý ve varlýklarý yaratan olarak kabul ediyor; ama yeryüzüne O’nu karýþtýrmak istemiyor, yerin egemenliðini baþka tanrýlara veriyorlar. “Allah, yeryüzünde (o da beþerî kanunlara, ilke ve yönetmeliklere uygun olmak þartýyla) sadece -o da sýnýrlý þekilde- câmilere karýþabilir, oraya hâkim olabilir. Üniversite dâhil okullara, mahkemelere, meclislere, çarþý ve pazarlara, cadde ve sokaklara, kýyafet ve kanunlara, sosyal hayatý düzenleyen anlayýþlara karýþamaz.” Bu anlayýþ ve uygulamalar, þirk deðil de nedir? Çok kaypak bir içeriði olduðu halde, üzerinde ittifak edilen en belirgin anlamýyla “dinin devlete, devletin dine karýþmamasý” demek olan “laiklik” gereði ve dayatmasý olarak sadece vicdana hâkim olmasýna karýþýl(a)mayan Allah'ý dünya iþlerine karýþtýrmak istemiyorlar, bu alanlarda egemen baþka güçler (tanrýlar) kabul ediyorlarsa, buna herhalde tevhid ve Ýslâm adý verilemez. Bu anlamda laikliðin çaðdaþ deðil, temeli çok eskilere dayanan bir þirk olduðunu söyleyebiliriz. Ve eski Arap câhiliyesinin de Allah’ý (hak dini) dünya ve devlet iþlerine karýþtýrmak istemediklerini, Peygamberimiz’le bunun için mücâdele ettiklerini biliyoruz. Demek ki þirk cephesinde yeni hiçbir þey yok; sadece eski câhiliyenin modern görünüm ve söylemleri var; tek millet olan müþrikler, ilkel atalarýný taklit etmekten baþka bir þey yapýyor deðiller.

 

Ýnsanlar, demokrasi ve özgürlük putlarýnýn da etkisiyle, hevâlarýný hiçbir sýnýr tanýmadan tatmin etmek istiyor, þeytanî fesad ve ahlâksýzlýklara, içki, kumar ve zina evlerine dinin müdâhale edip yasak koymasýný istemiyorsa, konu þirk kavramýyla ilgilidir. Tüm sosyal, siyasal, kamusal ve hukukî alanlara Allah’ýn dýþýnda baþka tanrýlarýn egemenliði egemen güçler tarafýndan isteniyor, dayatýlýyor ve halk tarafýndan buna rýzâ gösteriliyorsa, bunlarýn tümü, þirkin dýþýnda bir þeyle izah edilemez. Ve bu durum insanlýðý yaratýklarýn en þerlisi durumuna düþürmekte, hayvanlarýn tabanlarýný seyreden bir alçaklýk ve seviyesizlik göstermektedir.        

 

Kur’an’ýn birçok âyetinde açýkça görüleceði gibi, Allah, ibâdetin sadece kendisine yapýlmasýný emrediyor. Ýster içimizde ve ister dýþýmýzda olsun bizi kendisine râm eyleyen, mutlak anlamda itaatkâr kýlan, bizim bedenimizi ve ruhumuzu kendi kudretine göre yönlendiren, bizim enerjimizi kendi istediði yöne sevkeden, yani bizi teslim alan her “güç”, bizi kendisine kul yapmýþ demek olur. Oysa Rabbimiz, ulûhiyet, rubûbiyet ve ubûdiyeti bizim yalnýzca kendisine tahsis etmemizi ve bu noktada bütün sahte ilâh ve rableri reddetmemizi istiyor.

 

Kur’an’da “þirk” kelimesi ve türevleri 168 yerde geçer. Þirk lafzý geçmese bile, âyetlerin çok büyük bir bölümü, tevhidi hâkim kýlmak için þirkle mücâdeleyi konu edinir. Kur’ân-ý Kerim’de Allah lafzý 2697 yerde, ilâh kelimesi 147 yerde, lâ ilâhe illâllah ifâdesi 2 yerde, lâ ilâhe illâ hû cümlesi 30 yerde, iman kelimesi 873 yerde, küfür kelimesi 525 yerde zikredilir. Saydýðýmýz bu kavramlar þirk kelimesiyle birlikte toplam olarak 4442 etmektedir. Sadece bu lafýzlarla tevhidin yerleþtirilmesi ve þirkin izâlesi Kur’an âyetlerinin üçte ikisini teþkil ettiði görülür. Bir adý da Tevhid sûresi olan Ýhlâs sûresinin Kur’an’ýn üçte biri sayýlmasý da bu sûrede baþtan sona tevhidin en özlü ve özet biçimde sunulduðunun hatýrlatýlmasýyla ilgilidir. Yani, “Ýhlâs sûresinin içerdiði tevhid, Kur’an konularýnýn üçte biridir” anlamý taþýr. Hadis rivâyetindeki “Ýhlâs sûresinin Kur’an’ýn üçte birine eþit olduðu” ifâdesinden de anlaþýldýðý gibi, direkt tevhidle ilgili âyetler Kur’an’ýn üçte birini teþkil etmekte, dolaylý olarak þirkin izâle edilip tevhidin hâkim kýlýnmasýyla ilgili âyetler de deðerlendirilince, yukarýdaki rakamlardan anlaþýldýðý gibi Kur’an’ýn üçte ikisinden fazlasýný oluþturmaktadýr. Bütün bunlar göstermektedir ki, Kur’an’ýn en temel konusu gönüllerde, zihinlerde ve eylemlerde birey ve toplum olarak tevhidin hâkim kýlýnýp þirkin yok edilmesidir.

 

 

Kur’an, insanlara öncelikle doðru bir ölçüyü kazandýrmayý hedefler. Terazisi bozuk olanýn tarttýðý her þey de yanlýþ ölçülmüþ olacak, adâlet ve doðruluk saðlanamayacaktýr. Kur’an’ýn hak-bâtýl, doðru-yanlýþ, iyi-kötü, güzel-çirkin... gibi ölçülerini kabul etmeyerek baþka ölçü ve kýstaslarý benimsemek, þirktir. Bir kimse, benimsediði bu Ýslâm dýþý ölçüleri koyanlarý, Allah’ýn dýþýnda hüküm ve kanun koyucu olarak kabul ederse, onu Allah'a þirk koþuyor demektir. Bu ölçü veya hükümleri koyan, kiþinin kendisi, yani hevâsý, babasý, atalarý, patronu, çevresi, içinde yaþadýðý toplum, çeþitli ideoloji ve felsefelerin kurucularý ve uygulayýcýlarý, devlet veya devlet adamlarý... olabilir. Allah’ýn itaat edilip uyulmasýna izin vermediði kimselerin görüþlerini veya Ýslâm’ýn çizdiði yoldan farklý bir yolu benimseyen, beþerî düzen ve yasalarý Ýlâhî nizama tercih eden kimse þirke girmiþ demektir. Böyle bir kimse, kendisinin müslüman olduðunu iddia etse, hatta Ýslâm’ýn birçok emirlerini yerine getirse dahi, bir tek konuda bile Kur’an’a ters bir anlayýþý, düþünce ve deðer yargýsýný tercih etse þirke düþmüþ olur. “Allah ve Rasûlü bir iþe hüküm verdiði zaman, mü’min bir erkeðe ve kadýna, o iþi kendi isteklerine göre seçme hakký yoktur. Kim Allah ve Rasûlüne karþý gelirse, apaçýk bir sapýklýða düþmüþ olur.” (33/Ahzâb, 36)

 

Kur’an, Ýbâdet Yönüyle de Ýnsaný Güzelleþtirir. Kur’an, insanýn hayat programýný çizen bir kitap olduðu için, tek ilâh olan Allah’a kulluk ve itaat, onun temel mesajýdýr. Allah, tek yaratýcý, yegâne hâkim ve yönetici, rýzýk verici... olduðundan yalnýz O’na ibâdet edilmeli, baþkasý O’na ortak koþulmamalýdýr: Bu, Allah’ýn kullarý üzerindeki en büyük hakkýdýr. Allah, kullarýnýn ibâdetine muhtaç deðildir, ama insan ibâdete muhtaçtýr ve her an mutlaka ibâdet halindedir; ya Allah'a veya Allah’ýn dýþýndakilere. Ýnsan, imanla küfür arasýnda, sahte ilâhlarla gerçek Ýlâh arasýnda bir tercih yapmalýdýr. Âdemoðlu, hem Allah'a hem de þeytana kul olarak yaþayamaz (Bkz. 33/Ahzâb, 44). “Tâðuta kulluk/ibâdet etmekten kaçýnan ve tam gönülle Allah'a yönelenlere müjdeler! Dinleyip de sözün en güzeline tâbi olan kullarýmý müjdele!” (39/Zümer, 17-18)

 

Kur’an’ýn emrettiði her ibâdet, insaný güzelleþtirir, çirkin inanç ve davranýþlardan uzaklaþtýrýr. Huþû ile kýlýnan namaz, insaný fahþâdan, münkerden, her çeþit çirkinlik ve kötülükten alýkoyar (29/Ankebût, 45). Oruç, insaný güzelleþtiren takvâya ulaþtýrýr (2/Bakara, 183). Zekât, sadaka ve her türlü infak, insaný bireyselliðin çirkinliklerinden kurtarýp topluma faydalý güzel insan haline getirir.  

 

Kur’an, insanýn ibâdetlerini baþtan savma yapmasýný istemez; huþû ile, güzel þekilde yapýlmasýný ister. Ýhsân, Allah’ý görüyor gibi ibâdet etmektir. Meþhur Cibrîl hadisinde Peygamberimiz ‘ihsân’ý o þekilde tanýmlamýþtýr: “Allah’a, O’nu görüyormuþçasýna ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.” (Buhârî, Ýman 37; Müslim, Ýman 1, hadis no: 8). Burada bizzat Allah’ý görmek deðil; Allah’ýn sýfatlarýný, Rabliðini ve azametini göz önünde bulundurmak kast edilmektedir. Mü’min, ibâdetini ihsân üzere yapar, yani en güzel þekilde, ibâdetin amacýna ve hikmetlerine uygun bir tarzda yapar/yapmalýdýr. Bu da, Allah’ý görüyor gibi bir duygu içerisinde olmakla mümkündür. O yüzden ibâdetin en büyüðü olan namaz miraç sayýlmýþtýr. O'na yönelmek, O'nun huzuruna çýkmak, O'nunla konuþup görüþmek, O’ndan güzellik devþirmektir namaz. Ve tüm hayatýmýz namaza benzemeli, O’na kulluk, namazla bitmeyip namazla baþlamalý, her namazla daha güzel hale gelmeli. Hâlâ terk edemediðimiz kötülük ve çirkinlikler, namazýmýzý terk ettirmeden ya da sevabýný azaltmadan, namazýmýz kötülükleri hayatýmýzdan terk ettirmeli, o güzellikte ikame edilmeli.

(devam edecek)


Bu Makale 4430 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

17 Sevvâl 1445 |  26.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirramanirrahim

" Ey insanlar! Sizi bir tek kiþiden yaratan ve ondan da eþini yaratýp o ikisinden bir çok erkekler ve kadýnlar türeten Rabbinize karþý gelmekten sakýnýn. Adýný anýp Kendisini vesile ederek birbirinizden dilekte bulunduðunuz Allah'a saygýsýzlýk etmekten ve akrabalýk baðlarýný koparmaktan sakýnýnýz. Allah sizin üzerinizde tam bir gözeticidir."

( Nisa Suresi - 1)

Bir Hadis

(Ebu Hureyre (ra) anlatýyor):

-Kim fenalýk yaparsa cezasýný görür. Kendisine Allah'tan baþka ne dost ne de yardýmcý bulur- (Nisa 123) mealindeki ayet nazil olduðu zaman, müslümanlarý çok ciddi bir kedere sevketti.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) þöyle tavsiye etti:

-Amellerinizde orta yolu ve doðruyu bulmaya çalýþýn. Mü'mine musibet nev'inden her ne ulaþýr ise günahlarýna bir kefaret olur.

Musibet beklenmedik bir hadise olmuþ, ayaðýna batan bir diken olmuþ farketmez.

(Müslim, Birr)

Bir Dua

Bismillahirrahmanirrahim

Allah... O'ndan baþka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Ýzni olmaksýzýn O'nun katýnda þefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarýndakini bilir. (Onlar ise) Dilediði kadarýnýn dýþýnda, O'nun ilminden hiç birþeyi kavrayýp kuþatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayýp kuþatmýþtýr. Onlarýn korunmasý O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür.

Bakara Suresi-255

Hikmetli Söz

Allah birinin perdesini yýrtmak isteyince, onu iyileri yermeye meylettirir.


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com