Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 995
Toplam 15250227
En Fazla 20355
Ortalama 2608
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir
25/06/2009 - 10:37
 
Evlerimizi ihmal etmenin cezasýný çekiyoruz. Ýþe evlerden baþlamak gerekiyor. Evleri otel ve lokanta halinden çýkarýp nefsin hevâsýný tatminden önce, ruhlarý doyurup huzura kavuþmanýn yolu, evleri mescid ve mektebe dönüþtürmekten geçiyor.
    Yapýlmasý gereken en önemli iþ; okunmak, anlaþýlmak ve kendisine uyulmak için gönderilmiþ olan Kuran''a yönelmektir. Müslümanlar, iþleri ne kadar yoðun ve þartlar ne kadar aðýr olursa olsun Kuran''dan ve Kuran eðitiminden uzak kalamazlar; Kuran''ý hayatlarýnýn dýþýna itemezler. Çocuklarýnýn Kitapsýz/Kur''an''sýz yetiþtirilmek istenmesine seyirci kalamazlar. Mekke''de Rasûlullah''ýn temel kurumu, evler idi. Evlerimiz Dâru''l-Erkam, Dâru''l-Ýslâm olmalý, eðitim, öðretim ve örneklik kurumu haline gelmeli. Evimizde sinema havasý deðil, mescid havasý esmeli. Evlerimiz, öncelikle kendimiz ve çocuklarýmýz için Kur''an Kursu, Ýslâm Okulu olmalýdýr. Evine Ýslâm''ý hâkim kýlamayan, sokaðýna, iþine, toplumuna Ýslâm''ý hiç hâkim kýlamaz. Evinde bu deðiþikliði yapamayan, bulunduðu semti ve yaþadýðý ülkeyi hiç deðiþtiremez. "Bir toplum, kendini deðiþtirmedikçe Allah, onlarda bulunaný deðiþtirmez." (13/Ra''d, 11). Bu sünnetullahýn nebevî ifadesi de þöyle: "Nasýlsanýz, öyle idare edilirsiniz."

    Çevre þartlarýný bahane ederek "alternatif" isteyen kimseler için evlerini Kur''an okulu haline getirme gayreti, bir samimiyet testidir. Evlerden iyi alternatif mi olur? Ev, yöneticiliðin okulu olduðu gibi, Ýslâm''ý öðrenip öðreteceðimiz ve hâkim kýlacaðýmýz alanlardýr, yani mescidlerimizdir, okullarýmýzdýr, kalelerimizdir, cephelerimizdir. Evlerimizi, sadece kendi eþ ve çocuklarýmýzýn okulu haline getirmek bile dâvâ adamý için yeterli deðildir. Evlerimizi cemaat çalýþmalarýna açmak zorundayýz. Evlerimizi dâvet için bir üs, karantina ve güç depolama yerleri haline getirmeliyiz. Bunun yanýnda, sadece evlerle yetinmeyip temel kaynaðýmýz Kur''an mesajýna uygun cemaat evleri þeklinde kurumlar oluþturabilmenin, mevcutlarý bu yolda deðerlendirmenin yollarý mutlaka aranmalý ve bulunmalýdýr.

    Batýlýlarýn, kendi savunduklarý ilkeleri, Ýslâm ve Müslümanlar sözkonusu olduðunda; helvadan putlarýný yiyen Eski Mekke''deki inançdaþlarý gibi çifte standartlý, yani münâfýkça bir tavýr takýndýklarý gören gözlere yabancý deðildir. Bu tavýr, sadece Batý için deðil; onu referans alan bütün Ýslâm dýþý düzenler için de geçerlidir. Bu topraklarda hâkim olan Kemalist düzen de, her zaman açýk bir þekilde putçu deðildir; bazen câhil kitleyi kandýrabilmek için gerektiðinde münâfýk ça tavýrlara girebilmektedir. Zaman zaman sahnelenen Ýslâmizasyon oyunlarý, ýlýmlý Ýslâm(!) anlayýþýný yayma gayretleri ve düzene, Kemalizme uygun muharref bir din oluþturma çabalarý, düzenin nifakla/çifte standartla iliþkisini gösterir. Kazýn geleceði yerden tavuðun esirgenmemesi anlayýþýyla müslümanlara verilen tâvizler, münâfýk düzenlerin sýrýtan maskeleridir. Her biri baþarýlý birer aktör olan politikacý münâfýklarýn, bazý cemaatleri bile cezbeden bu Ýslâmcýlýk oyunu, câhil müslümanlarý yanýltmaktadýr. Bu oyunlar, diðer taraftan da Ýslâm adýna giriþilen her türlü samimi ve ciddî çalýþmalarý baltalamakta; dâvânýn kara sevdalýlarý ve gerçek temsilcileri, aldatýlan çoðunluðun uyarýlmasý için alternatif oluþturamamakla suçlanmaktadýr.

    Düzenin ve câhiliye toplumunun genel geçer kabul ettiði bukalemun taklitçiliði kendi insanýný yetiþtirmekle kalmýyor, bizim mahallenin insanlarýný da etkiliyor. Ýslâm dýþý, daha da kötüsü Ýslâm düþmaný münâfýk düzen insanýmýzý da yozlaþtýrýyor, kimliksizleþtiriyor ya da çok kimlikli hale getiriyor. Ýnsanýmýz cemaat içinde baþka, iþ yerinde baþka kimlikler kullanýyor. Her farklý þahsa ve ortama uygun maskeler taþýyor. Duruma göre en uygun olacaðýný düþündüðü bu maskelerden birini yüzüne geçiriyor. Ýnsanýmýzý ikiyüzlü olmak bile kesmiyor, iki yüz yüzlü olmanýn yolunu buluyor. Kiþisel geliþim denilen ne idüðü belirsiz sözümona baþarý taktikleri bu anlayýþý yaygýnlaþtýrýyor. Bu çað, kimsenin kimseye güvenemeyeceði bir ortam oluþturuyor. Artýk bizim insanýmýz bile kimseden borç alamadýðý gibi, kimseye borç da veremiyor. Mü''min "güvenen ve güvenilen" anlamýna geldiði halde, çaðdaþ Müslümanýn ne kendine güveniliyor, ne de o baþka bir müslümana güvenebiliyor.

    Ýþte bu yozlaþma, evlerde daha net bir þekilde kendini gösteriyor. Mangalda kül býrakmayan nice dâva adamý, evinde dâva adýna bir þey ortaya koyamýyor. Nice cemaat çalýþmalarýna katýlan dâvâ adamýnýn evine baktýðýnýzda yanlýþ bir eve geldiðinizi sanýrsýnýz. "Peygamberimiz bir gün evinize gelse!.." diye baþlayan ve hepimizin nefis muhâsebesi yaparak kendimizi, evimizi sorgulamamýz gerektiðini hatýrlatan hayalî kýssa, hangimiz için geçerli deðildir? Ashâbdan biri, sözgelimi zaman tünelinden geçerek dâva adamý gözüken nice insanýn evine gelmiþ olsa, bir mü''minin evine geldiðini kesinlikle kabul edemeyecektir. Ýþte onlardan biri, Allah rasûlü ile geçen o eþi bulunmaz ve her ânýna bin can fedâ edilecek sohbetlerdeki melekleþtiði havayý evinde birazcýk az teneffüs edince, kendisinin münâfýk olmasýndan endiþe ediyordu. Olayý, Hanzale (r.a.)''dan dinleyelim:

 -Biz Rasûlullah''ýn huzurunda bulunuyorduk. Bize cennet ve cehennemden bahsettiler. O derece tesirli anlattýlar ki; âdeta cennet ile cehennemi gözle görüyor gibiydik. Ben bir ara kalkýp eve gittim. Çoluk çocuðumla gülüp eðlenmeye baþladým. Bu sýrada Rasûlullah''ýn huzurundaki manevî vecd halimi hatýrladým. Allah rasûlüne gitmek üzere derhal evden dýþarý fýrladým. Yolda Ebû Bekir Sýddýk''la karþýlaþtým. Kendisine:
-Ya Ebâ Bekr! Hanzale münâfýk oldu, dedim. Ebuû Bekir Þaþýrarak:
-Hayrola! Ne oldu, deyince, ben de:
-Biz Rasûlullah''ýn huzurunda bulunuyorduk. Bize cennet ve cehennemden bahsettiler. Öyle ki; cennet ve cehennemi gözlerimizle görüyor gibiydik. Bir ara kalkýp eve gittim. Rasulullah''ýn yanýndaki hali unutup çoluk çocuðumla gülüp oynamaya baþladým, dedim. Bunun üzerine Ebû Bekir Sýddýk:
-Biz de senin gibi yapýyoruz, baþka türlü deðil, dedi. Hanzale devam ederek diyor ki: Sonra Rasulullah''ýn yanýna vardým ve vaziyeti aynen anlattým. Buyurdular ki:
-Yâ Hanzale! Eðer siz evlerinizde de benim yanýmda iken yaþamýþ olduðunuz hali yaþayýp o manevî zevki aynen duyabilseydiniz, muhakkak ki melekler, yatarken, yolda giderken bile sizinle tokalaþýrlardý. Yâ Hanzale! Bu vecd hali, devamlý deðil; ancak zaman zaman olur." (Tirmizî, hadis no: 2633; Müsned, Ahmed b. Hanbel, IV/346)
Evet, toplumda dindar ve þuurlu kabul edilen nice Müslüman, sabah namazýna hâlâ kalkamadýðý için bir milyonun üzerinde satan kitaptan "sabah namazýna nasýl kalkýlacaðýnýn" ucuz formüllerini, hap gibi yutup otomatik çözümleri öðrenmeyi düþlüyor. Hanýmý ile arasýnda kültürel uçurumlar her geçen yýl daha da artýyor. Çocuklarý sanki onun çocuðu deðilmiþ gibi yetiþiyor. Dýþarýda cemaat çalýþmalarýna katýlan ve cemaat olmanýn olmazsa olmaz önemini baþkalarýna bile anlatan beyimizin evinde herkes bireysel takýlýyor, her fert özgürce kendi (hevâsýnýn istikametindeki) hayatýný yaþýyor. Aile bireyleri, sokaktaki insanlar gibi birbirine yabancý, duyarsýz ve ilgisiz. Tebliðini evine yap(a)mayan insan, dýþarýda yapsa ne kadar etkili olabilecektir? Topluma huzur getirecek mesajý bilen insanýn, kendi evinde huzur hâkim deðilse bunda bir yanlýþlýk var demektir.

    Müslümanýn aile yuvasý; eðitim ocaðý ve ibâdethane olmasý gerektiði gibi, ayný zamanda huzur evi ve çocuk yuvasý da olmalýdýr. Müslümanlarýn evleri, hammadde halindeki küçük yavrularýn her yönden büyümesini saðlayan, onlarýn þahsiyet sahibi bir insan, Allah''a kulluk bilincine ulaþan bir müslüman ve Ýslâm toplumunun saðlýklý bir üyesi olmalarý için onlarý yetiþtirip geliþtiren bir fabrikadýr. Daha doðrusu, böyle olmalýdýr.

    Nice anne, çocuklarýna karþý merhametlerinin hedefini ve sýnýrýný vahiy istikametinde deðerlendiremediði için kendisine ve çocuklarýna zarar verebiliyor. Çocuklarýnýn Ýlâhî emirleri ihmal etmelerini ve iþledikleri haramlarý, onlarýn yeterince büyümediði anlayýþýyla ve yanlýþ ve hastalýklý bir merhametle hoþ görebiliyor. Çocuklarýnýn basit dünyevî rahatýný, gerçek anlamdaki huzura ve cennete tercih edebiliyorlar. Nice baba da, çocuklarýnýn dünyevî mutluluðu adýna, bazen kendi âhiretini tehlikeye atýp, meþrû olmayan kazanç yollarýna teþebbüs edebiliyor. Müslüman olduðunu söyleyen ana babalarýn çoðu, çocuklarýnýn bezlerine ayýrdýklarý masraf kadar Kur''an''la irtibatlarý için zaman, emek ve para harcayamadýklarýndan, temizliklerine gösterdikleri önemi dinlerine göstermediklerinden dolayý evlâtla sýnavý kaybedebiliyor. "Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuðunuzu cehennem ateþinden koruyun. Onun yakýtý insanlar ve taþlardýr." (66/Tahrîm, 6) "Doðrusu, mallarýnýz ve evlatlarýnýz bir fitnedir/sýnavdýr." (64/Teðâbün, 15). Bugün çoðu ana-baba bu fitneyi yaþýyor. Hatta birbirleri için de kendileri de fitne oluyor. Her konuda olduðu gibi, aile yönetimi ve çocuk yetiþtirme konusunda da örneðimiz Allah Rasûlü''nün bu konudaki sorumluluðumuzu hatýrlatan hadisi meþhurdur: "Hepiniz çobansýnýz ve hepiniz güttüklerinizden (idare ettiðiniz kimselerden) sorumlusunuz." (Buhâri, Cum''a 11; Müslim, Ýmâre 20)
    Ýnançlar, deðerler ve iyi alýþkanlýklar, daha çok aile içinde kazanýlýr. Çünkü çocuðun þahsiyetini kazandýðý devre, aile içinde geçer. Ýlk yýllardaki terbiye/eðitim, hayâtî ve hayat boyu önem taþýr. Saðlam bir iman ve ahlâk düzeninin hâkim olduðu ailenin çocuklarýna verdiðini hiçbir okul ve kurum veremez. Buna karþýlýk, inanç ve ahlâk yönünden bozulmuþ ailelerin oluþturduðu toplumlar, dünya ve âhiret azâbýnýn dâvetçileridir.

     Çocuklarýnýn gýda ihtiyaçlarýný karþýlamayan ya da tamamen hastalýk taþýyan mikroplu pis gýdalarla onlarý besleyen anne-babanýn suçluluðu kabul edilir de, midelerinden çok daha önemli olan kafa ve gönüllerini aç býrakan veya ondan daha kötüsü, hastalýklý düþünce ve inançlarla doldurulmasýna sebep olan ebeveyn suçlu sayýlmaz mý?
    Çocuk, çocukluk yapýp elini ateþe atsa, sobayý ellemeye kalksa elbette engeller anne-baba; ille de yanmak istese, kendi haline býrakmaz, müsaade etmez. Gerekirse, yanmasýn diye, þefkatle tokatlar onu. Çünkü o, neyi yapýnca, nasýl davranýnca yanacaðýný bilemez. Biraz büyüyünce, yine çocukluðun daniskasýný yaparken, cehennem ateþine elini uzatýp çevresinin teþviki ve kendi arzusuyla kendini ebedî alevlerin içine atarken ana-baba seyirci kalamaz. Hele hele bu yanma olayýna yardýmcý olmasý, hiçbir þeyle izah edilemez. Evlâdýný seven ana-baba, çocuðunun cehenneme doðru yuvarlanmasýna göz yumamaz.

    Yüce Peygamberimiz "Hiç bir baba, çocuðuna güzel terbiyeden/eðitimden daha üstün bir þey baðýþlayamaz, býrakamaz" diyor. Eðitim konusunda en önemli görev anne ve babalara düþmektedir. Çünkü çocuklarýndan direkt sorumlu tutulacaklar onlardýr. Çocuklar, ebeveynlere emânet edilen varlýklardýr. Fýtratlarýný bozdurmamak, onlarý cehennem ateþinden korumak, yarýnlara müslümanca hazýrlamak, tüm þeytânî tuzaklara ve mânevî hastalýklara karþý, koruyucu aþýlar yapmak önce ebeveynin görev alaný ve sorumluluðundadýr. Câhiliyye döneminde küçük yaþlarda kýzlarýný diri diri topraða gömen insanlardan daha fecisini mi yapýyor ebeveynler dersiniz? Onlar, çocuklarýnýn sadece dünya hayatlarýný mahvediyorlardý; çaðdaþ ana-baba ise âhiretlerini. Onlar sadece kýz çocuklarýný öldürüyorlardý; þimdiki ebeveyn, kýz-erkek hepsini. Onlar o çaðdaki âdetlere göre kuma, topraða gömüyorlardý; þimdikiler ise daha çaðdaþça, televizyona, sokaklara, okullara, kitaplara veya kitapsýzlýklara, çaðdaþ tanrý taslaklarýna kurban ediyor çocuklarýný.

    Ana-babalýk, sadece çocuðun dünyevî, maddî ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý olarak görülmektedir. Eðitim ve yetiþtirmede de dünyevî ölçüler ön plandadýr: Çocuðun karnýnýn doyurulmasý yeterlidir. Kafasýný ve kalbini baþkalarý doldurabilir. Hatta neyle doldurulduðunu araþtýrmak; uðraþmayý, direkt ilgiyi istediðinden o da yapýlmaz. Bu kadar iþ-güç arasýnda ebeveyn çocuðuyla nasýl uðraþsýn? Bu mantýk, ucuzcu mantýktýr, materyalist mantýktýr. Sorumluluk bilinci deðil; sorumsuzluk ve görev kaçkýnlýðý sýrýtmaktadýr bu anlayýþta.
    Hiçbir mamanýn anne sütünün yerini tutamadýðý gibi; hiçbir bakýcý ve eðitimci de annenin yerini asla tutamaz. Hiçbir çocuk okulu, adýna anaokulu da dense, ananýn evdeki okulunun benzeri olamaz. Kendi evlâdýný anne ve babasý kadar kimse sevemeyeceði, dünya ve âhiret geleceðini düþünemeyeceði için de, anne-baba gibi hoca ve öðretmen de bulunamaz.

    Evlerde, müfredâtý önceden tesbit edilmiþ, planlý, programlý dersler yapýlabilir, kitap okuma saatleri düzenlenebilir. Bu derslerde, çocuklarýn yaþ ve seviyelerine göre, öncelikle inanç ve ahlâk eðitimleri, rûhî/psikolojik eðitimleri, zihnî eðitimleri verilebilir. Kendilerinden direkt sorumlu olduðu çocuklarýna Kur''an ve zarûrî bilgiler ve þuur vermede zorlanan, bu konularda yetersizliðini fark eden ana-babalar, suçlarýný kabullenip Allah''tan af dilemeliler. Sonra, kendilerine vekil olacak güzel kurum ve hayýrlý insanlarý bulmalýlar. Böyle kurum ve þahýslara emanet ederek iþlerinin bitmeyeceðini de bilmeliler. Mümkün anne, ev iþleri ve varsa küçük çocuklarýyla uðraþtýðý için akþama yorgun girmektedir. Baba, kapitalistçe iþ þartlarýnýn gerektirdiði gayr-i insanî ve tabii gayri Ýslâmî ortamda geçim temini için maddî ve mânevî olarak yýpranmakta, akþam sanki ölü gibi eve gelmektedir. Ama, bu zahmetlere sýrf eþi ve çocuklarý için katlandýðýný söyleyen aile reisi, ehline karþý esas görevinin akþamdan sonra onlarýn mânevî açlýklarýný giderecek ortamlar hazýrlamakla ve kocalýðýný hocalýkla ispatlamakla mümkün olduðunu unutmamalýdýr. Tek dünyalý yaþamak çok daha zordur. Ýki kova suyu taþýmak, bir kova suyu taþýmaktan daha kolaydýr. Tek kanatlý kuþun uçamayacaðý gibi, sadece dünyayý düþünen ve dünyevî ihtiyaçlarý temin etmekle uðraþan kimse, baþta evi ve ehli olmak üzere âhiret öncelikli sorumluluklarýný kuþanan kimseden daha fazla yýpranacak, daha fazla yorulacaktýr. Zorluklarýn yerini kolaylýðýn almasý, yorgunluðun giderilmesi için en güzel yol, bir baþka güzel iþe geçip o faâliyetle dinlenmek ve Rabbe raðbet etmektir (bkz. 94/Ýnþirâh, 7-8). Müslüman açýsýndan "boþ kalmak, iþlevsiz olmak" anlamýnda "tatil", sýðýnak deðil; þeytânî bir tuzaktýr. Þuurlu bir mü''min, "din"lenmeden dinlenemeyeceðini bilir. Evini kahve ve otel gibi görmez; esas ücreti bol mesainin evde baþlayacaðýný unutmaz.

    Çocuklar, evlerine geldiklerinde, okullarýndan ve çevreden aldýðý fýtrata ters anlayýþ ve uygulamalardan, mânevî virüslerden zihin ve gönülleri tezkiye edilmelidir. Küfür ve þirk baþta olmak üzere kötülüklerden, Allah''a isyan sayýlacak davranýþlardan, yalan ve hayâsýzlýk gibi her çeþit kötü alýþkanlýklardan ve tiryakiliklerin her türünden koruma faâliyetleri yapýlmalý, çocuklarý doðru ve faydalý kaynaklarla temasa geçirmelidir. Maalesef, babalar için çoðunlukla kahve ve otel görevi üstlenen evler, çocuklar için de internet kafe ya da bir sinema görünümündedir.

    Evlerde her þeyden önce Kur''an''ýn, namazýn sevdirilmesine de katkýsý olacak Ýslâm akaidi yaþ ve seviyeler dikkate alýnarak verilmelidir. Okullarda, sokaklarda, televizyon ve internetlerde öðretilen ve sevdirilen þeyler evlerde gözden geçirilmeli, yanlýþlar tashih edilmeli, küfür ve þirk mikroplarý bünyede iyice büyüyüp yerleþmeden temizlenmelidir.

    "Biz de Mûsâ ve kardeþine; ''Kavminiz için Mýsýr''da evler hazýrlayýn ve evlerinizi yönelinecek kýble, namaz kýlýnacak yerler yapýn, namazlarýnýzý da dosdoðru kýlýn. (Ey Mûsâ, size uyan) mü''minleri (zaferle) müjdele!'' diye vahyettik." (10/Yûnus, 87)

    Bu âyetten anlaþýlmaktadýr ki, Firavunlarýn hâkim olduðu yerlerde, evlere sahip çýkýlmasý, evleri hem bir sýðýnak, hem birer kale edinmek, tüm fonksiyonlarýyla mescid haline getirip kurumlaþtýrmak þarttýr.

    Mekke döneminde, Ýslâm''ýn tebliði ve hâkimiyetine yönelik faâliyet alaný olarak tek kurum vardý: "Erkam''ýn evi." Bu ev, tüm fonksiyonlarýyla mescit ve mektep görevi yapýyordu. Kâfirlerin müdâhalesinden, hatta bilgi ve kontrolünden tümüyle uzak bu özgür kurum, insaný hem nefsinin hevâsýna kul olmaktan ve hem de deðiþik tâðutlarýn kulu-kölesi haline gelmekten koruyan bir kale idi.

     Mescid, sadece ma''bed görevini yerine getirip dünyevî hayatla baðlarýný kesen laik kurum deðildir. Asr-ý saâdet örneðindeki mescid, þu fonksiyonlarý da görür: Eðitim-öðretim kurumu ve kültür merkezi, kütüphane, cihad karargâhý, irþad yeri, buluþma ve görüþme mekânýdýr mescid. Nikâh ve düðün salonudur, misafirhanedir, spor merkezidir, istiþâre ve organizasyon meclisidir. O yüzden câhiliyye döneminde mescid haline getirilmesi gereken evlerin de bu özelliklere sahip olmasý, ya da tüm bu görevleri yerine getirecek "dâru''l-erkam" tipli cemaat evlerinin, vakýf ve derneklerin -tümüyle tâðûtî özelliklerden baðýmsýz ve özgür olma þartýyla- oluþturulmasý gerekmektedir.
    Hem Firavunlar çaðýnda, hem Mekke döneminde müslümanlar, evlerini ihyâ etmeleri ve evlerinin kendilerini ve çevrelerini ihyâ etmesi için oralarý Allah''ýn evi haline getirmeleri Kur''ânî bir gereklilik ve nebevî bir tavýr olmaktadýr.

   Bunca þikâyet edilecek ortam, bizim ellerimizle yaptýklarýmýzýn uhrevî cezâsýnýn dünyevî avansýdýr. Kendimizi kaybetmeye baþladýðýmýz, nesillerimizi kaybettiðimizden belli. Evlerimizi ihmal etmenin cezâsýný çekiyoruz. Demek ki, iþe evden baþlamak gerekiyor. Evlere kapanýp o mekânlarý mezar haline getirmenin tam zýddýdýr bu.

    Kitle imhâ silâhlarýyla evlerimiz devamlý bombardýmana tâbi tutulmakta, evler iþgale uðramakta, evlerin kýblesini televizyonlar tâyin etmektedir. Müslümanlarýn evleri, mescide ve okula hiç benzemiyor. Çaðdaþ evler, daha çok sinemaya, gazinoya, stadyuma, kahveye, otel ve lokantaya benziyor. Herhangi bir sahâbînin evi ile günümüzdeki müslümanýn evi o kadar farklý ki… Günümüzdeki bir müslümanýn evi ile bir kâfirinkini ayýrt etmek ise çok mu çok zor. Bu kadar yabancý iþgalin içinde aile bireylerinin birbirleriyle saðlýklý iletiþim içinde olabilecekleri mümkün mü? Bilgisayarýn baþýnda binlerce kilometre uzaktakilerle kolayca iletiþim kurabilen insan, ev içindeki yakýnlarýyla devamlý uzaklaþmakta. Kendisiyle birlikte ateþten korumasý gereken evlâdýný baþkalarýna havâle ederek sorumluluktan kurtulacaðýný düþünüyor analar, babalar. Canavarýn eline teslim edilen kuzu türünden, çocuðunu kimlerin eline býraktýðýný bile düþünmüyor.

    Evlerimiz, çocuklarýmýzý toplum hayatýna hazýrlayan, toplumdaki küfürden ve þirkten etkilenmeyecek þekilde onlarý tevhidî özelliklerle þuurlandýran; sevgi, saygý, þefkat, fedakârlýk ve birlik yuvasý haline gelmelidir. Aile yuvasý okuldur, mesciddir; huzur evi ve çocuk yuvasýdýr. Hammadde halindeki küçük yavrularýn her yönden büyümesini saðlayan, onlarýn þahsiyet sahibi bir insan, Allah''a kulluk bilincine ulaþan bir müslüman ve Ýslâm toplumunun saðlýklý bir üyesi olmalarý için onlarý yetiþtirip geliþtiren bir fabrikadýr. Daha doðrusu, böyle olmalýdýr.

    Evlerinde Ýslâm''ý hâkim kýlamayanlarýn; sokaklarýný, iþyerlerini, toplum ve devletlerini hayra doðru deðiþtirip dönüþtürmeleri beklenemez. Toplumu Ýslâmlaþtýrmanýn, saâdeti bu asra taþýyýp Ýslâmî toplum oluþturmanýn küçük örneði ve aþamasý ev hayatýdýr. Ev hayatý, erkek için yöneticilik okuludur; Erkek; liderliði, otoriteyi, disiplini, mes'' ûliyeti, emânete riâyeti, haklara saygýyý, cemaate imamlýðý en iyi þekilde uygulamalý olarak evinde öðrenir. Kadýnýyla erkeðiyle fedâkârlýðýn, karþýlýk beklemeden vermenin, merhametin, sabrýn, ahlâk güzelliðinin öðrenildiði bir okul olmalýdýr aile yuvasý.
    Ýslâm''ýn aile anlayýþýnda, normal þartlarda kadýnýn baþlýca görev ve meþguliyet alaný evidir. Bu durum, prensip olarak çocuklarýn ihmal edilmesini büyük ölçüde önlemektedir. Çocuklara sevgi ve yetiþtirme yönünden daha fazla vakit ayýrmasý gereken anne olmakla birlikte, babanýn sorumluluðu da, anneden daha az deðildir. Baba, çocuklarýnýn ve onlarýn müslümanca yetiþmesinin; iþinden ve dünyevî meþguliyetlerinden çok daha önemli olduðunu davranýþlarýyla ispatlamalýdýr.

    Okuduðu kitaplarý, gazeteleri, konuþtuðu arkadaþlarýný, terbiye ve eðitim verenleri, seyrettiði filmleri, oynadýðý oyunlarý... kontrol etmeli; gerektiðinde ambargo koymalýdýr. Bütün bunlarý kendi yerine ve daha güzel yapacak Allah korkusunu, ihsan bilincini, tevhid þuurunu gönlüne yerleþtirmelidir. Gecesini gündüzüne katýp, "çocuðumu nasýl müslümanca yetiþtirebilirim?" diye planlar, programlar yapmalýdýr.

    Okullardan þikâyetçiyiz. Okullarýn câhilî eðitim verdiðinin, ders kitaplarýnýn eksik ve yanlýþlýklarýnýn farkýndayýz. Ama yeterli alternatifler üretmiyoruz, imkânsýzlýktan deðil, isteksizlikten. Çünkü imaný olanýn imkâný da vardýr. Müslüman, çevre þartlarýný aþamayan, zamanýn çocuðu, þartlarýn mahkûmu deðildir, olamaz. Samimi ise, mutlaka alternatifler bulacak, kendisi gibi düþünen insanlarla bu konuda da yardýmlaþacaktýr.
Hz. Âiþe''ler, Ümmü Seleme''ler, Fâtýma ve Zeyneb''ler nerede, hangi okulda yetiþti? Onlarýn önce babalarý, sonra kocalarý hocalarý idi. Eski âlimlerin biyografilerini öðrendiðimizde, hemen hepsinin ilk hocalarýnýn babalarý olduðunu görüyoruz.

    Çocukla en fazla meþgul olacak olan anne olduðundan, ilk ve en önemli terbiyeci, eðitimci annedir. Çocuða doðru yolu gösteren, Rabbini tanýtacak, dinini sevdirecek olan önce anne, sonra babadýr. Bu büyük görevleri yerine getirecek olanlarýn, önce kendilerini iyi yetiþtirmiþ olmalarý gerekmektedir. Kendini ýslah edemeyen baþkasýný ýslah edemez. Kendisi doðru olmayanýn gölgesi de doðru olmaz. Yüzme bilmeyen, baþkasýný boðulmaktan kurtaramaz. Kendi eteði tutuþmuþ bir itfaiyeci, baþkasýný yangýndan çekip çýkaramaz. Eðitim, çok yönlü ehliyet ve uzmanlýk isteyen girift bir konu olduðundan, Ýslâm''ý ve naklî ilimleri ana hatlarýyla bilmek bile yetmemekte, içinde yaþanýlan toplumu da çok iyi tanýmak, sevgi ve müsâmahayý, sabrý ve tedrîcîliði, eðitim metotlarýný, insan ve çocuk psikolojisini, pedagojiyi, yani çocuk eðitim ve terbiyesini temel düzeyde de olsa bilen ve uygulayabilen bir seviye gerektirmektedir. Evler, sadece çocuklarýn deðil; anne ve babanýn da okuludur. Ama ana-babalarý yetiþtiren ehil ve emin yerlere büyük ihtiyaç vardýr. Müslüman cemaat ve teþkilâtlara düþen önemli bir görev, çocuklardan önce ana-babalarý yetiþtirmek olmalýdýr. Evlilik ve ana-baba okullarý açmalý, geliþtirmelidirler. Eðer baba evinde ve evlilik öncesinde anne adayý, kendini yeterince yetiþtirmediyse, evlilikten sonra sorumluluk kocaya âittir. Zarûri olan hususlarý ya bizzat kocasý öðretecek, ya da öðrenmesine imkân ve fýrsatlar oluþturacaktýr.

    Mü''min karakter(sizlið)inden uzak bir mü''minin dýþý da içi de ayný olmalý, ev dýþýndaki hayatýyla çeliþmemelidir. Kalýbýyla kalbi, ameliyle inancý çeliþmemelidir. Ýnsanýn çifte standartlý olmamasý, içi baþka dýþý baþka olan münafýklara benzememesi için sözü özünü, özü de sözünü desteklemelidir. Evimize ve özel yaþayýþýmýza þahit olan insanlar, bizde Ýslâm''ýn güzelliklerini görmeliler; sürüye uyan tavýrlarý deðil. En etkili teblið yolu, insanýn benimsediði kendi hayat tarzýdýr; iþ hayatý, özellikle özel hayatý, ev hayatýdýr. Kiþi, söyledikleriyle uyumlu bir yaþantý içindeyse, evi ve iþi onu yalanlamýyorsa onun çok söz söylemesine ihtiyaç bile kalmaz. Çünkü o, hâl ve tavýrlarýyla konuþmaktadýr. Yaþadýðý güzel ahlâk, o insanýn en etkili ve güvenilir sözcüsü durumundadýr.

    Müslümanlar, hayata ve hayattaki her þeye müslümanca bakabilmelidir. Çünkü Ýslâm, hayatýmýzýn vazgeçilmez bile olsa bir parçasý deðil; hayatýmýzýn kendisidir, yaþantýmýzýn bütünüdür. Evdeki hayatýmýzla, iþ hayatýmýzla, sokaktaki tavýr ve bakýþlarýmla, TV, internet karþýsýndaki konumumuzla bir bütündür Ýslâm. Kitab''ýn bir kýsmýný kabul edip bir kýsmýný reddetmenin yansýmasý olan farklý mekânlarda farklý bir yaþayýþýn cezasý, dünya hayatýnda rezillik ve rüsvaylýktýr (2/Bakara, 85). Ýnancýmýzýn, düþüncemizin, duygularýmýzýn, davranýþlarýmýzýn, eðitimimizin, hayat görüþümüzün iþ ve ev hayatýmýzýn tümünü kuþatan ilkeler bütünüdür Ýslâm (6/En''âm, 162). Müslüman da bu ilkelere severek, isteyerek teslim olan ve bunlarý hayatýna geçiren, daha doðrusu hayatýnýn bunlarla hayat olduðu bilinciyle yaþayandýr (Bkz. 8/Enfâl, 24). Yoksa Allah ve Rasûlünün belirlediði bu ilkelerin dýþýnda bir seçeneði, tercih ve özgürlüðü yoktur müslümanýn (33/Ahzab, 36). Tabii, evdeki özel hayatýmýz da O''nun çizdiði hudut dýþýna çýkmayacak, O''nun rýzâsý istikametinde evde ve her yerde müslümanca güzellikler sergilememiz gerekecektir.

    "Âyinesi iþtir (ev hayatýdýr) kiþinin, lâfa bakýlmaz." "Rabbimiz! Bizi kâfirler için bir fitne kýlma." (60/Mümtehine, 5) Yârabbi, Sen bizi Ýslâm''ý lâyýkýnca yaþamama bedbahtlýðýna düþürme ki, kâfirlere fitne vâsýtasý olmayalým; "bunlarýn elinde de hak mý olurmuþ" deyip de Senin yolundan yüz çevirmesinler.

Bu Makale 4356 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

10 Sevvâl 1445 |  19.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Ateþin üstünde durdurulduklarýnda onlarý bir görsen; derler ki: "Keþke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydýk ve mü'minlerden olsaydýk."

( En'âm Suresi - 27)

Bir Hadis

Sa’d b. Ebi Vakkâs (r.a.)’tan rivayet edilmiþtir:

“(Günün birinde) Sa’d b. Ebi Vakkâs, Resulullah (s.a.) ile birlikte önündeki hurma çekirdekleriyle veya çakýl taþlarýyla tesbih çeken bir kadýnýn yanýna girdi. Peygamber (s.a.), kadýna: ‘Bundan daha kolayýný -veya daha faziletlisini- sana haber vereyim mi?’ diye sordu. Sonra da, kadýna;

«Subhânallâhi adede mâ halaka fi’s-semâi ve Subhânallâhi adede mâ halaka fi’l-arzi ve Subhânallâhi adede mâ beyne zâlike ve Subhânallâhi adede mâ huve hâlik.» (Ben Allah’ý gökyüzünde yarattýklarý sayýsýnca ulûhiyyetine yakýþmayan sýfatlardan tenzih ederim. Ben Allah’ý yarattýklarý sayýsýnca ulûhiyyetine yakýþmayan sýfatlardan tenzih ederim. Ben Allah’ý yer ile gök arasýnda yarattýklarý sayýsýnca ulûhiyyetine yakýþmayan sýfatlardan tenzih ederim. Ben Allah’ý bundan sonra yaratacaklarý sayýsýnca ulûhiyyetine yakýþmayan sýfatlardan tenzih ederim.) de.”
«AllahuEkber»i de böyle, «el-Hamdulillâh»ý da böyle, «Lâ ilâhe illallâh»ý da böyle, «Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh»ý da böyle söylersin.”

[Tirmizî, Deavat 114 (3568); Ebu Davud, Vitr 24 (1500)]

Bir Dua

“Allah’ým! Kýyamet gününde cennet, korku gününde güven istiyorum. Allah’ým!
Verdiðin ve vermediðin þeylerin þerrinden sana sýðýnýyorum.”

(Hâkim, Deavât, No:1868)

Hikmetli Söz

Ufak bir yanlýþ hareketinle üzülecek, darýlacak kimseye
çok güvenme .

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com