Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 1053
Toplam 15284307
En Fazla 20355
Ortalama 2610
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ
09/06/2014 - 10:58
 
“Allah Ýçin Savaþmayan Tehlikededir” Diyen Kimsenin Adý Lüks Tatil Adasýna, Eðlenceye Ad Olmuþ; Bundan Büyük Kýyâmet Alâmeti mi Olur?
Oh ne güzel, bir bu eksikti. Okyanuslarda özel plajlarý olan 7 yýldýzlýk ultra lüks tatil köyümüz yoktu. Jet Fazýl sayesinde o da oldu. Bundan da tuhafý, aþýrý israf ve lüksün yansýmasý bu gök görmediðin oteline “Ebu Eyyub el-Ensari House” adýnýn verilmesi. 80’i geçen yaþta cihad için Ýstanbul’lara gelen, hayatýný Allah’a adamýþ bir zâtýn adýna lüks eðlence yerleri yapmak gibi ucubeler rekoru bu ülke insanýna ait. O, at sýrtýnda cihad için binlerce kilometre kat eden mücahid; bu, yat üstünde eðlence için binlerce kilometre kat eden yecahid. O, 80 yaþýný aþtýðý bir dönemde cihad için surlarda kaný akan, bu ise görgüsüzce israfýn tadýný çýkarmak için okyanustaki adalarda terini suya atan. O, savaþa gitmek için at sýrtýnda bacaklarý þiþen, bu yedi yýldýzlý tatil köyünde yata yata gözleri þiþen. O Allah yolunda savaþmayanýn helâk olacaðýný söyleyen, bu Karunlar gibi tatil yapmayanýn yaþamýþ sayýlmayacaðýný geveleyen. O, Mus’ab bin Umeyr’in kardeþi, Peygamber’in arkadaþý; bu þeytanýn kardeþi, Karun’un arkadaþý. Benzetme aðýr mý oldu? Bakýn Kur’an ne diyor: “Saçýp savuranlar þeytanýn kardeþleridir.” (17/Ýsrâ, 27) Öyleyse çok isabet buyurmuþlar Jet Fâzýl Beyler, o lüks otellerin adý “Ebu Eyyub el-Ensari House” olmuþ, ne yani, Bay Fâzýl, böyle faziletli ve fazilet’in hilâli gibi hem de yýldýz yerine 7 hilalli oteline Ebû Cehil veya Karun’un adýný mý versindi? Hem, nasýl olsa ashab da yýldýzdý, bu otel de yýldýz, hem de tam 7 yýldýz. 
 
Bu otel Maldivlerde. Sayesinde Maldivler diye bir ülkeyi de öðrendik. Maldiv Cumhuriyeti, Hint Okyanusu'nda 1.196 adadan oluþan bir devletmiþ. Hindistan'ýn güneyinde ve Sri Lanka'nýn yaklaþýk 750 kilometre güneybatýsýnda yer alýyor. Sri Lanka Türkiye’ye 9.189 km. olduðuna göre, Maldivler de yaklaþýk on bin km. uzaklýkta (Havayolundaki düz rota ile 5475 km.). Gözünüz korkmasýn; haritaya baktýðýnýzda bir karýþ uzaklýkta bir yer. Alt tarafý dokuz saatlik bir yol; tabii uçakla. Yedi yýldýzlý/hilalli otel de görmemiþsinizdir, kesin. “Kabirde sorulacak, ‘niye görmedin?’ diye ahrette hesaba çekilecek bir durum deðil, çok mu önemli?” Böyle mi diyorsunuz? Fazýlgiller çarpmaya görsün veya kapitalizm rüzgârý esmeye dursun, bir bakmýþsýnýz siz de soluðu Maldivler’de almýþsýnýz. Beþ yýldýzlý otelleri (içine girmediysek de) duyduk, yedi yýldýzlý oteller de, lüks sayýlan otellerin fersah fersah üstünde imiþ; lüksün de lüksü bir otel. Tabiri caiz ise lüks içinde boðulabileceðiniz bir dinlenme yeri. Tabi bu lükse sahip olmak için varlýðýnýzýn da lüksün lüksü olmasý gerek. Bu kadar lüksün Müslümanla, Ýslâm’la iliþkisini sormaya kalkmayýn. Minareyi çalan kýlýfýný da hazýrlamýþtýr: Kim bilir kaç tane çaðdaþ yazardan, kaç modernist veya hurafeci hocadan aldýðý fetvayý gözünüze sokabilir, O âlimlerin(!) oteldeki resimlerini gösterebilir. Hacý amca tipi Müslümanlýk yaygýn þimdi. “Haccýma da giderim, her haltý da yerim” demeye çalýþan kapitalist, düzenci, rahatýna düþkün hacýaða tipi. Tabii bu dünyevîleþmiþ tipleri otele çekmek zor deðil de, bunlarýn çevresine kendi yaptýklarýný meþru gösterme ihtiyaçlarýna da cevap vermek gerekiyor. Bunun için yýldýz yerine “hilâl” ölçüsü getirilmiþ. Bu tip otellerde yýldýz standardý yerine  þeriata uygunluðu simgeleyen “hilal” standardý uygulanýyor. Yani 7 yýldýzlý yerine 7 hilâlli; yani Þeriata uygun lükste zirve. Ve tabii, kazanýlan para þeriata uygun, eðlenilen yer þeriata uygun; ona ne þüphe. Ýsterse uygun olmasýn, alýrsýn kapý gibi bir fetva belgesini, dayarsýn itiraz edenin gözüne. Getirirsin Cübbeli’yi, o da otelde bir dua ettimi iþ biter. Hatta, Jet Fazýl gerekirse sarýk bile sarar, Kur’an’dan aþýr bile okur; yeter ki din(i)dar halk bol para akýtsýn.  
 
Otelin özelliðinin “Ýslâmî” olarak lanse edilmesi ayrý ve büyük bir cinayet. Ýslâmî olanla Müslümanca olan, Ýlâhî olanla beþerî olan kadar farklý. Ýslâm, tek hak dinin adý.  Müslüman da bu dinin mensûbuna Allah'ýn verdiði isim.  Biri her þeyiyle kutsal, eksiksiz, yanlýþsýz bir nizam; diðeri ise bazý üstün vasýflarý yanýnda, beþer oluþundan dolayý eksiklik ve yanlýþlýklarla mâlûl.
 
Müslümanlarýn tarihten bu yana iyi-kötü yapa geldikleri þeyleri Ýslâm'a mal etmek büyük yanlýþ. Günümüzde bu yanlýþlýk o kadar geniþ bir alanda ve o kadar büyük ki... Müslümanlara kan kusturan zâlim tâðutlarýn yönettiði ülkelere hiç tereddüt etmeden “Ýslâm ülkeleri” denilebilmekte. Örtülü fâiz dâhil, diðer bankalarda olan tüm þeylerin aynýsýnýn mevcut olduðu kapital iþleriyle uðraþýlan yerlere hiç çekinmeden Ýslâm Bankasý tesmiye edilebilmekte. Ýslâm edebiyatý, Ýslâm sanatý… Örnekleri çoðaltmak mümkün.
 
Meþhur hadis-i þerifte buyrulduðu gibi "Ýslâm yücedir. Ondan daha üstün hiçbir þey olamaz." O, Allah katýnda makbul tek dindir. Allah'a âittir. Müslümanlarýn bütün beþerî zaaflarýyla ortaya koyduklarý bir þey; yanlýþsa, illetli ise (ki eleþtirdiðimiz konuda olduðu gibi) Ýslâm mý yanlýþ olacak? Evet, maalesef “Ýslâmî” sýfatý, yapýlan çirkin þeyin baþýna getirilince, Ýslâm lekelenmeye çalýþýlmýþ olacak.  
 
Tarihten günümüze müslümanlarýn ortaya koyduklarý Müslümanca eserler bile þu veya bu sebeplerle "Ýslâmî" denecek ideal ölçülere uygun deðil. Hele, Suriye’de, Filistin’de kardeþlerimiz yiyecek ekmek bulamazken belki yüz kiþinin bir aylýk yiyeceðini 3-5 gün içinde yalancý cennetlerde harcamak, haram olan israfýn özendirilmesi, meþru olmayan eðlenceler, Ýslâmî olmadýðý gibi, insanî de, insafî de deðildir. Býrakýn Ýslâmî olmasýný, “Müslümanca” demek için de bin dereden su getirmek gerekir. Tam bir istismar örneði…
 
Villalar, suitler, teras odalar, havuz ve plajlarýn yaný sýra lokanta ve çeþitli eðlence tesisleriyle donatýlmýþ bu herkesin gidemeyeceði lüks otele, fakir halde yaþayan mütevazý bir sahabinin adýný vermek bizi yapýlan iþten daha fazla rahatsýz ediyor, istismarýn, dinin sýrtýndan geçinmenin bu denli seviyesizliði tiksindiriyor. Çünkü Ebu Eyyub’un evi, Peygamberimizin de bir müddet eviydi. Yani bu ultra lüks tesisin Hz. Peygamberin evine benzetilmesi Peygamberlerine iftira edildiði için Müslümanlarýn tümüne hakaret içermiyor mu? Çirkinliðin bu kadarýný Ýslâm düþmanlarý bile Peygamber’e yapamamýþ, tarihte bu kadar alçaklýk görülmemiþtir.
 
Saðlýklý olan herkesin Allah yolunda savaþa katýlmasý gerektiðine inanan Ebû Eyyûb el-Ensârî, "Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayýnýz." (2/Bakara, 195) mealindeki âyette sözü edilen tehlikeyi, savaþa gitmeyip iþiyle gücüyle meþgul olmak þeklinde açýklardý. Bu sebeple ihtiyarlýk döneminde bile her yýl bir savaþta bulunmaya gayret etti. Katýldýðý seferlerin sonuncusu Müslümanlarýn ilk Ýstanbul kuþatmasý oldu. Böyle bir sahabinin Fazýl’ýn israf ucubesi ile ne ilgisi olabilir?
 
Vah Ebu Eyyub, vah, vah! Sen ki, Peygamber döneminde “sahabi”, ashabýn içinde “ensar” idin. Osmanlý döneminde “sultan” oldun, övgü gibi ifade saydý halk, ama deðil;  sultanlar sana sultan diyerek kendi sultanlýklarýný onaylattýlar, saltanata karþý olan dini senin adýnla þirin gösterip saltanatý sevdirmeye, senin adýnla aklamaya çalýþtýlar. Demek ki bu da gelecekti baþýna; þimdi de lüks ve israfýn simgesi yaptýlar seni. Peygamber’i evinde misafir eden zâtýn evi, o mübarek “hâne-i saâdet”  þimdi “house” oldu. Ýçinde vahyin geldiði, vahyin konuþulduðu, vahyin yaþandýðý Ebû Eyyub evi, þimdi vahiyle baðdaþmayacak nice eðlencelere mekân oluyor. Fâzýllýktan Maldivler kadar uzak Fâzýl’ýn eski otelinin adý, yaptýðý iþe ve oteline yakýþýyordu. “Caprice”, Fransýzca bir isim; Fransýzlarýnkine benzemeye çalýþan bir tatil için, öyle otel hayatý için uygun bir isim. Caprice, yani Kapris. Deðiþken ve geçici heves, düþüncesizce istek demek. Kaprislilerin oteli. Eh, öyledir. Þimdi, taa Maldivler denilen dünyanýn öteki ucunda tatil adasý ve “Ebu Eyyub el-Ensari House” adý verilen eðlence ve tatil köyü. Maldivler’i de bilecek hacý amcalar artýk; umre ziyareti gibi Ebu Eyyub’un evini ziyaret edecek ve okyanus sularýnda kulaç atmanýn, 7 yýldýzlý (yýldýz yerine hilâl diyorlar, istismar edilmedik hilal de kalmasýn diye) otelde yatmanýn sevap ve faziletinden mahrum kalmayacaklar. Oldu olacak, otelin yanýna bir-iki mezar da kondurup, birkaç hacý amcaya süpermen filmlerinden birkaç sahne de anlatýrsýn, keramet sahibi evliya türbeleri de olur. Böylece, Ebu Eyyub adýna lüks otelin manevî ögeleri de, kutsallýðý da tamamlanýr. Türbenin yanýnda da lüks bir evliya havuzu. Yüzmek için deðil, para atmak için, âdettir, olmazsa olmaz. Türbelerdeki yatýrlar, çaput baðlayanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlarken para da kazanmalýdýr tabii. Bedava keramet olur mu, nerede görülmüþ? 
 
Tatil Mekke’si
 
Maldivler’deki bu lüks tatil köyünün Jet Fazýl’la birlikte ortaklarýndan Ahmed Nashid, “Maldivler, dünyanýn en lüks ve en pahalý tatil bölgesi... Caprice Gold, Ýslam dünyasýnýn tatil Mekke’si olacak” diye Fazýl’la birlikte açýklama yapýyor. Oldu olacak bir de yanýna Kâbe maketi yaparsýnýz, denizden çýkan Ebu Eyyub el-Ensârî’nin mayolu misafirleri, umre de yapmýþ olurlar. Peygamber’in kaldýðý ev kesmedi ise, alýn size Allah’ýn evi. (Hâþâ!) “Tatilin Mekkesi” imiþ; pehpeh! Hacý amcalara, seyahat acenteleri bundan sonra soracak: “Hangi Mekke’ye gideceksin, Arabistan’dakine mi, Maldivler’dekine mi?”  Cihadýn merkezi, putlara kýyamýn sembolü, Allah’a ibadetin en canlý ve en heyecanlý yeri Mescid-i Haram ve Mekke; kapitalistçe, Karunca eðlence mekânýnýn kendisine benzetildiði yer oldu. Kýyametin küçük alâmeti mi saymalý, büyük alâmeti mi? Tasavvufçular, Ýslâmî kavramlarýn içini boþalttýlar, dini yozlaþtýrdýlar, modernist Fâzýlgiller de dini kapitalizmle, sefahat ve eðlenceyle kaynaþtýrdýlar. Hayatlarýný “Kitab”a uydurmayanlarýn “Kitab”ý hayatlarýna uydurma çabalarýna bir de “cihad” demeleri, yaþadýklarý yeri mücahid ashabýn evine benzetmeleri var ya, insan ona yanýyor. Kapitalist ve modernist yaþam biçimi, her þeyin “Ýslâmî”sini sunmakta, yani üçkâðýtçýlýk becerisin de çok mahirdir. Maldivlerdeki “Ýslâmî plajlarýn” kýsaca altyapýsýný hatýrlayalým: “Tekbir” giyimle baþlayan Ýslâmî(!) moda, “Âlâ” Dergisiyle kamuoyuna sunuldu. Baþlara taç olmaktan çýkýp ayaða düþmüþ þekliyle baþörtüsü, artýk bir aksesuara, modaya dönüþtü; genç kýzlarýmýz artýk mini eteklerinin altýna yeþil çorap giyerek “Ýslâm modasý”ný takip ediyor. Amerikalý artistlerle Ramazan sofralarýnda reklamlarý yapýlan Cola Turka “helal gýda” sembolü oldu. Sonradan bankalaþan ve faizin her çeþidinin kâr payý adýyla iþleme geçirildiði finans kurumlarý “Ýslâm Bankasý” diye yutturuldu. “Helâl sex-shop”lar da açýldý. Helâl faiz ve helal sex-shoptan sonra, helal genelevlere geldi sýra.  Bir uyanýk Fazýlýn biri de onu açar, iyi de tutar hani. Zor deðil; kapýsýna boynunda kravat, baþýnda sarýk olan bir diyanet görevlisi koyarsýn, girenlere nikâh kýyar, vizite ücretinin adýna da mihir dersin, çýkýnca da “üç talâkla boþadým” dedirtirsin iþ biter; kýlýfýna uydurmuþ olursun. Dul kalmýþ nice hacý amcalarýn da sadece parasýný almazsýn, ayný zamanda da duasýný alýrsýn; hem dünyan kurtulur, hem âhiretin… Ne yani, Ýslâm Bankasý oluyor da, Ýslâm bilmem ne hanesi, niye olmasýn?
 
Ne demiþler? “Demokrasilerde çare tükenmez” demiþler. Nasýl olsa, muvahhid mü’minler uyuyor, ya da birbirleriyle uðraþýyorlar.  Onlarýn kutsal(!) meþguliyetleri devam ede dursun, jet hýzýyla birileri Müslümanlarýn eksiklerini kapatma cihadýndalar. Müslümanlarýn okyanustaki adalarda “helâl tatil” yapacaklarý bir yerleri bile yoktu, bu kadar geri kalmýþ olanlara hizmet götürülmeli idi. Ebu Eyyub’un evini ihyâ ettiler, bu ad, bu zât, peygamber’i davet eder gibi evine sizi de davet ediyordu, bu davete icabet etmeyip gitmemek çaðdaþ mü’minlere tabii ki yakýþmazdý. Müslümanlar kaprisli idiler, þimdi Maldivli olsunlar, hizmette sýnýr ve sinir yoktur. Tabii, Müslümanlar her þeyin en iyisine lâyýktýrlar; Eðlencenin de tatilin de. Özel ultra tatil, onlarýn da hakkýdýr; “çalýþmak da ibadettir” diyerek çalýþýp para biriktirdiler, Ebu Eyyub’a verilen para nasýl olsa “infak” yerine geçecektir; çünkü bu tatil, tabii caným helâl cinsinden. Bakýn iþte delil ve ispatý: Plajlarda haremlik-selamlýk uygulanacak; özel aile plajlarýna girmenin Suriye’deki savaþ benzeri kaç cihaddan daha faziletli olduðuna dair rivayetleri tatil köyünün imamý belirleyecektir. Gülenciler de oradaki plajlarda Ebu Eyyub el-Ensari’nin ruhu ile karþýlaþacak, hatta onun evinde kalan zâtý görenler çýkacak, onun nurdan cismini orada kamyonet olmadýðý için jet-ski’ye bindirecekler. Ýsrail zulmü altýnda inleyen, kamplarda karnýný zor doyuran Filistin’deki Müslümanlar sorarlarsa söylersiniz, Türkiye’li Müslümanlar meþguller; Maldivlerde mübarek tatil cihadý içindeler. Filistinliler Yahudilere taþ atmaya baksýnlar, buradakiler de onca uzaða hicret edip kulaç atýyorlar. Filistin’de, Suriye’de açlýktan kemikleri mi sayýlýyor Müslümanlarýn? Buradakileri de normal teraziler tartmýyor, araba kantarlarýnda tartýlýyorlar. Fazla kilolarý vermek için Okyanus’ta adalarda yedi yýldýzlýk tatil israf mý sayýlýr, hadi caným sen de… 
 
Arz-talep meselesi… Hayat þekli deðiþti, evler deðiþti, kýyafetler deðiþti. Her þeyden önemlisi inanç deðiþti. Müslümaným diyenler artýk farklý. Müslümancýklar varsa, bunlara hizmet de olacak. Bunlarýn tatil ihtiyacý da karþýlanacak. Ne zamandýr yurtdýþý tatili yapamamanýn sýkýntýsýný çeken bu insanlara karþý biri el uzatmalýydý. Nihayet büyük insan Jet Fazýl jet gibi yetiþti, bu ihtiyacý da giderdi; demek ki insanlýk ölmemiþ, bu tür ihtiyaçlarý karþýlamaya kendisini adamýþ fedâkâr insanlar var. Cübbeli hocalar da bunlarýn kýymetini, otellerinin faziletini takdir etmiþti, ama sonra sevap paylaþýmýnda anlaþamadýlar demek ki, uzun sürmedi cübbeli Fazýl’lýk. 
 
Medine’ye geldiðinde devesinin çöktüðü yere en yakýn olan Ebu Eyyûb’un evine misafir olan Peygamber’in bu mütevazý evde fakir muhacirlere yemek verdiðini, kendisine sunulan hediyeleri fakirlere daðýttýðýný biliyoruz. Jet Fazýl’ý da hemen herkes tanýyor. 1998’de JetPa’yý kurdu. Yerli malý otomobil üretme projesiyle gurbetçilerden para topladý. Ýflas etti, paralarý geri öde(ye)medi. 2003’te müebbetle yargýlanmaya baþladý. 1,5 yýl tutuklu kalýp 150 bin lira kefaletle serbest býrakýldý. Sonrasýnda 4 yýl 2 ay hapis cezasý aldýðýnda yurt dýþýna kaçtý. 2008’de davasý zaman aþýmýndan düþtü. Hâlâ Avrupa’daki Türk iþçiler, kaptýrdýklarý paralarýný geri almaya çalýþýyorlar. Kendilerine adres olarak Maldivler gösteriliyor. Ya Maldivler ya maðdurlar. Milletvekili seçildi, Tayyip ondan boþaltýlan koltuðun yerine yapýlan özel seçimle vekil ve sonra baþbakan oldu.
 
Bugün çarþýda, pazarda, tezgâhta, masa ve kasa baþýnda, baþörtülü bayanlarýn “örtülü çýplak” diye tanýmlanabilecek þekilde baþörtülü yozlaþmanýn görüntüleri olayýn geri planýný veriyor aslýnda. Dýþ giysi cinsinden bir þey olmaksýzýn sadece baþörtü, altýna etek veya pantolon, üstüne bluz cinsinden bir þey giyerek çarþý pazarda dolaþma veya iþyerlerinde ya da okullarda bu kýyafetle yabancý erkeklere (iþ arkadaþlarýna, sýnýf arkadaþlarýna, müþterilere…) boy gösterme… Yasak savma cinsinden bile kabul edilemeyecek tarzda, çok ince veya çok kýsa ya da çok dar ceket gibi bir dýþ giysi. Yüzde makyaj, dudaklarda ruj, yanaklarda allýk, gözlerde boya ve hatta baþörtüsünün rengine uygun özel lens, kaþlarda inceltme ve vücutta aðýr parfüm kokusu gibi acâyiplikler… Yani, baþörtülü sekreter veya tezgâhtar bayanlarýn büyük çoðunluðu baþta olmak üzere ev hanýmý veya ev kýzý olmadýklarý imajýný her haliyle yansýtmaya çalýþarak entel takýlan genç bayanlarýn da önemli bir kesiminin çarþýda, okulda, iþte… baþörtülü mankenlere benzeme gayreti… Üstü kapalý altý havalý; uygunsuz etek üstü türban; üstte baþörtüsü altta dar kot pantolon; üstü Mekke, altý Paris; bacaklarý açýk ama baþý kapalý tipler… Bunlarýn babalarý var, akrabalarý var, bazýlarýnýn kocalarý da. Sayýlarý da giderek artýyor. Peki, bunlarýn tatil ihtiyacýný kim giderecek? Bunlarýn plaj ihtiyaçlarý görmezden mi gelinecek? Yazýk deðil mi, insanlýk öldü mü yani? Kimse kalkýp hayrýna bu ihtiyaçlara cevap vermezken, hiçbir fedakârlýktan kaçýnmayan bay Fâzýl’ýn, bu büyük hizmeti de ifa etmenin, bu kesime özenen diðer orta halli gariban kimselerin de fýrsat ve imkân bulursa bu kervana kapýlmasý için teþviki ve özendirmesi içinde cehd etmesi… Ýnsanýn aðlayasý geliyor. Gerçekten çok duygulandýrýcý, tamamen duygusal…  
 
Fadýl Akgündüz, web sitesinde, dünyadaki yüzbinlerce sahil otelinin hiçbirinde Müslümanlarýn kullanabileceði mahiyette, yani ‘Hicab’ üzere plajlar olmadýðýný beyan edip Maldivler’deki özel bir adada lüks bir otelin 250 özel plajýyla Müslümanlarýn hizmetine sunulduðunu “þükürler” eþliðinde müjdeliyor. Neden Ebu Eyyûb el-Ensarî adýný münasip gördüðüne de þöyle açýklýk getiriyor Akgündüz: “Hz. Eyyubel-Ensari nasýl ki ‘Kötüden Ýyiye Geçiþ’ anlamýna gelen ‘Hicret’ günü, Peygamber Efendimiz’i Medine’deki evinde misafir ettiyse önümüzdeki hicret gününden itibaren (25 Ekim 2014) tüm dünya Müslümanlarýný Caprice Gold Maldivler’deki Ebu Eyyub el-Ensari’nin Evi’nde misafir olmaya davet ediyoruz.” Ehh, bu davete orkestra eþliðinde mevlit okuyarak katýlmak da sosyete Müslümanlarýnýn görevi. Sanki adam, Allah rýzasý için ve Allah’ý razý edecek hicret benzeri iþ yapýyor… Ebu Eyyub el-Ensarî pozlarýna bürünmeye çalýþýyor. O nasýl Peygamberimizi misafir ettiyse, Fazýl da Müslümanlarý bu eve davet ediyor. Müslümanlar da kime benzetildiðinin tatlý sarhoþluðu ile ver elini Maldivler…
 
Görüyorsunuz; “Tatilin Mekke’si, Ebû Eyyub el-Ensarî’nin Peygamber’e lâyýk evi, hicret”… Tahrifin bu kadarý, dinin bu denli istismarý…
 
Fidan halindeki dâvâyý verimsiz topraktan çýkarýp elveriþli bir topraða götürüp dikmek demek olan hicret, Karunlar gibi israf içinde keyif sürmenin adý olabiliyor.
 
Doðduðumuz veya doyduðumuz yerin Allah için terk edilemeyecek deðerde olmadýðýný ilan edip Allah'ý her þeye tercih etmek demek olan hicret, nefsin hevâsý için gâvurlara özenmenin simgesi olarak sunulabiliyor.
 
Hicret, memleketinde müslümanca yaþayamayan bir mü’min için, Allah’ýn geniþ arzýnda mutlaka müslümanca ve insanca yaþanacak bir yer olduðunun bilincine varmaktýr. Yoksa, özel ve nurlu(!) plaja girip yüzmek ve hevâî þekilde gezmek için on bin km. mesafeyi kat etmek deðil. Bireyden cemaate, cemaatten devlete adým atmak, Hak dâvâya uygun ortamlar aramak, meþ’aleyi uzaklara taþýmak, muhteþem dönüþ için hazýrlanmak demek olan hicret, kendisinden hicret edilmesi þart olan ultra lüks eðlence yerlerine gitmeye ad verilebildi. Ne büyük iftira! Dini istismar edip kapitalizmi dinleþtirme, meþrulaþtýrma demek olan hedonizm denilen hazcýlýðý Ýslâmî kavramlarla uzlaþtýrma çabalarý, önce “Cihad Köfte Salonu, Takvâ Kereste, Ýhlâs Banka, Uhuvvet Fýrýn, Vahdet Nalbur, Nur Berber” tabelalarý ile baþladý. Ýhlâstan tümüyle uzak zihniyetlerin “Ýhlâs” Finanslarý “Ýflâs” Finansa dönüþmekte gecikmedi. “Onlarýn iflâsý da tatil köyleri ile baþlamýþtý” diye Fazýllara birileri hatýrlatmalý diyeceðim, ama her ikisinin de bu düzende kolay kolay sýrtý yere gelmez. Düzen bunlarýn düzeni.    
 
Allah’ýn dinine yardým etmeyince, Allah’ýn yardýmýndan ve O’nun ayaklarý saðlam tutup kaydýrmamasý müjdesinden de mahrum oluyor insanlýk.  “Rabbimiz, üzerimize sabýr yaðdýr. Ayaklarýmýzý istikamet üzere sâbit kýl (Bize cesaret ver ki tutunalým), kâfir kavme karþý bize yardým et!”(2/Bakara, 250) demesi gereken insanýmýz, “Rabbimiz, bize aceleyi (dünyayý) ver, biz korkmayý tercih ediyoruz, ayaklarýmýzý sâbit kýlma, çünkü biz bâtýla doðru deðiþip geri adým atmak istiyoruz, kâfirlere karþý çýkmak istemiyoruz, onlara benzeyip onlar gibi olmayý tercih ediyoruz, onlarla bizi karþý karþýya getirme!” diye fiilî olarak duâ ettiði müddetçe, her halde (her durumda) Ýlâhî yardým gelmez.  
 
Ýnsanýmýzýn çoðu þaþkýnlýðý ve sapkýnlýðý hidâyete tercih ediyor. Hakký arama içinde bile deðil. Doðru ile eðriyi ayýrt edemiyor. Hakla bâtýlý karýþtýrmayý seviyor. Kitabýn, doðru ile eðri arasýnda bir ölçü, bir furkan olduðunu çoktan unutmuþ. “Ey iman edenler! Eðer Allah’tan (hakkýyla) ittika eder (þirk ve isyandan) sakýnýrsanýz; O, sizin için furkan kýlar (hakla bâtýlý, doðru ile yanlýþý ayýrt edecek özellik ihsan eder).” (8/Enfâl, 29) müjdesi, yalancý politikacýlarýn bâtýl çaðrýlarýnýn gürültüsüyle duyulmaz olmuþ.   
 
Müslümanlarýn önemli bir kýsmý, gerçek anlamýyla iman etmediði, imanlarýna zulüm karýþtýrdýðý veya en azýndan imanýn tadýna varacak bir kaliteye eriþemediði için, Ýsrailoðullarýnýn gittiði yoldan giderek dünyevîleþmiþ ve yozlaþmýþ durumda. Adý konulmamýþ irtidadý, gerisin geriye cahiliyyeye dönüþü yaþýyor nice insanýmýz.
 
Tâðutî düzen ve câhiliyye toplumu insaný nasýl deðiþtirip dönüþtürüyor? Dünyaya geliþi güzel bir bakýþ bile yeterli (Zaten hep geliþi de gidiþi de güzel olmalý bakýþlarýmýzýn ve davranýþlarýmýzýn). Batýlý kâfirlere, hýristiyan ve özellikle de yahudilere ait Kur'an'da beyan edilen olumsuz özelliklerin çoðu, bugün "müslümaným" diyenlerde hiç eksiksiz bulunmakta. Dolayýsýyla hýristiyan ve yahudilere verilecek dünyevî ve uhrevî cezalar, mü'min geçinenlerden onlarý örnek alan taklitçilere de verilecektir. Bu, Ýlâhî adâletin gereðidir. Lânete, gazaba uðrama ve dalâlet/sapýklýk hükümleri/damgalarý da... Bu deðerlendirmeler, fertler için olduðu kadar, toplum için de geçerlidir. Toplumlarýn, devlet ve rejimlerin, lânetli ve sapýk yolu izledikleri zaman, helâkleri ve cezalarý, tarihtekinden farklý olmayacaktýr. Sünnetullah'ta (Allah'ýn toplumsal kanunlarýnda) bir deðiþiklik olmaz. Saâdeti asra taþýmak ve sahâbeleþmek mümkün olduðu gibi, Ýsrâil'leþmek de mümkündür. Bu tercih; mutluluk veya felâketi, cennet veya azâbý seçmektir. Dýþýmýzdaki kâfirden daha tehlikeli olan, içimizdeki küfür ve kâfirdir, yahûdileþmedir; inanç, ahlâk ve yaþayýþ tarzý olarak gâvurlaþmadýr; içimizdeki tâðutlar ve onlara destek olan anlayýþtýr. Akýllý düþman ve akýlsýz dost örneði… "Ey iman edenler! Siz (önce) kendinize bakýn. Siz hidâyet üzere/doðru yolda olunca, dalâlette olan kimseler size zarar veremez.” (3/Âl-i Ýmrân, 139) “Ey iman edenler! Eðer siz Allah’a (O’nun dinine) yardým ederseniz, Allah da size yardým eder, ayaklarýnýzý saðlam tutar.” (47/Muhammed, 7). Bu toplum deðiþir mi, yönetim deðiþir mi? “Bir toplum, kendini deðiþtirinceye kadar Allah onlarda bulananý deðiþtirmez.” (13/Ra’d, 11). Yapýlmasý gereken ne var, ýslaha nereden baþlamalýyýz, diye soruluyorsa: "Ey iman edenler, iman edin!" (4/Nisâ, 136) Ýman ettiðini sanan gâfiller, nasýl iman edilmesi gerekiyorsa öyle iman edin. Ýman nasýl ispatlanabilirse davranýþlarýnýzla öyle ispatlayýn.
 
Tehlike ve Helâk
 
Tarihin helâk olaylarý tekrarlanmasýn, eski kavimlerin baþýna gelen âfetler, içinde yaþadýðýmýz toplumlara ulaþmasýný istiyorsak, helâk sebeplerini tümüyle terk etmek zorundayýz. Ýbret alýnmadýðý müddetçe tarihin tekerrür edeceðini unutmamalýyýz. Kur’an sýrf ibret alalým, bizden öncekilerin baþýna neler gelmiþ görelim ve ayný tehlikeli yolu tutmayalým diye yeryüzünde gezip eski kavimlerin durumunu öðrenmemizi ister. Bu gerekçelerle helâk olan kavimleri anlatýr.
 
Türkçe’de tehlike olarak bilip kullandýðýmýz kelimenin aslý, helâk kavramýyla ilgilidir. Helâk kelimesiyle tehlike kelimesi ayný kökü paylaþýrlar. Tehlike (aslý, tehlüke): Helâke sebep olan, helâke yani yok olmaya, büyük zarara sebep olabilecek durum demektir. Ýnsanlar tehlikeden, tehlikeli olan þeylerden kaçýnmak ister. Bu, doðaldýr; insanýn kendini koruma fýtratýyla ilgilidir. Yok olmak, helâk olmak istemez insan. Ama insanlarýn çoðu, tehlikenin ne olup olmadýðý ve esas tehlikeye karþý nasýl bir tedbir aldýklarý konusunda çoðunlukla aldanmaktadýr.
 
Þeytan günahý, haramlarý, saðlýða zararlý, birey ve toplum için tehlikeli olan þeyleri tehlikeli olarak göstermeyip, içinde câzibe gösterir. “Þeytan, onlarýn amellerini ziynetleyip süsler.” (16/Nahl, 63; 27/Neml, 24; 29/Ankebût, 28…). Tehlikeli olanlarý unutturmakla yetinmez; insanlarý Allah'ýn rahmetinin ve affýnýn geniþ olmasý ile aldatýr ve onlarý âhiretleri ve hatta dünyalarý için tehlikeli þeylere teþvik eder, günahlarý süsler. Onlara sanki 'yiyin, için, zevkinize bakýn, ibâdeti sonra yaparsýnýz, Allah nasýl olsa affedicidir, sizi de affeder' der. Ýman açýsýndan, âhiret ve dünya saâdeti açýsýndan tehlikeli olan þeyleri unutturarak, te’vil ettirerek, hiç deðilse önemsiz göstererek insanlarý helâke sürükler. "...Sizi ðarûr/aldatýcý (olan þeytan), sakýn Allah'a güvendirerek aldatmasýn." (31/Lokman, 33; 35/Fâtýr, 5)
 
Baþta þirk ve küfür olmak üzere bütün günahlar, insanýn âhiretini ve dünyasýný mahveden tehlikelerdir. Kur’an, sýrât-ý müstakîm yolcusuna bu tehlikeli hususlarý kýrmýzý ýþýk gibi “haram” iþaretleriyle uyarmakta, tehlikeyi ve helâki bildirmektedir. Baþta þirk olmak üzere her çeþit haram, tehlike ve uyarý iþaretleriyle, Cennet yolcusu mü’min, yoldan sapmamasý, kazaya uðramamasý için Ýlâhî rahmet ikazlarýyla uyarýlmaktadýr. Peygamberler ve onlarýn izinden giden âlim ve sâlih insanlar, bu yoldaki trafik görevlileri gibidir. Onlarýn temel görevlerinden biri inzâr (uyarý, ikaz ve korkutma)dýr.   
 
Esas tehlike nedir?“(Mallarýnýzý) Allah yolunda infak edip harcayýn, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayýn, ihsân/iyilik edin, doðrusu Allah muhsinleri, iyilik edenleri sever.” (2/Bakara, 195). Bu âyette müslümanlara, Allah yolunda mallarýný infak edip harcamalarý, cimrilik edip kendi elleriyle kendilerini tehlikeye atmamalarý, iyilik etmeleri, Allah'ýn, iyilik edenleri sevdiði buyurulmaktadýr. Buhârî'nin Huzeyfe'den naklettiðine göre âyet infak/sadaka hakkýnda inmiþtir. Müslümanlarýn Ýstanbul'u kuþattýðý sýrada bir müslüman, düþman saflarýna hücum edip düþmanýn arasýna dalmýþ, sonra çýkýp gelmiþ, herkes ona: "Subhânellâh! Kendisini tehlikeye attý!" diye baðýrmýþ, Ebû Eyyûb (el-Ensârî) onlara: "Siz, âyeti yanlýþ yorumluyorsunuz. Bu âyet biz Ensâr hakkýnda inmiþtir. Allah, dinini güçlendirip, dinin yardýmcýlarý çoðalýnca biz kendi aramýzda: ‘Keþke artýk biz mallarýmýzýn baþýna dönsek de onlara baksak!’ demiþtik de Allah bu âyeti indirdi." demiþtir (Kurtubî, el-Câmiuli Ahkâmi’l-Kur’an, II/361-362; Ýbn Kesir, Tefsir, I/229). 
 
Ebu Eyyub el-Ensarî’nin belirttiði gibi, esas tehlike, Allah yolunda infak etmemek, fedâkârlýk yapmamak, cihadýn tüm þûbelerini hayata geçirmede yeterli gayret sarf etmemektir. Kýsaca, Allah’ýn tüm emirlerine tam bir teslimiyetle itaate yönelmemek, tüm yasaklarýndan kaçmaya çalýþmamaktýr. Helâk budur, tehlike budur. Esas tehlike, esas helâk; dünyada baþa gelenler deðil; esas ahiretteki ebedî felâketlerdir.
 
Var eden de, helâk edip yok eden ve edecek olan da Allah’týr. O’nun izni dýþýnda helâk yoktur. O yüzden O istemedikçe dünyadaki bütün insanlar ve imkânlarý bir araya gelse bir insana en küçük bir zarar veremezler. O yüzden esas tehlike insanlardan gelecek olan þeyde deðil; kendi elimizle yapacaðýmýz suçlarýn cezâsý olarak Allah’ýn cezalandýrmasýndadýr. 
 
Filmlerde çeþitli tehlike sahneleri, artýk yerini helâk sahnelerine býrakýyor. Toplumsal helâk senaryolarý romanlarýn ve filmlerin temel konusu gibi oldu. Armagedon, Altýncý Element, Yarýndan Sonra gibi filmler, bir taraftan yaklaþan helâkin sinyallerini verirken, diðer yandan bu yaþayýþýn çýkmaz sokaðýný, yolun sonunun nasýl bir helâk olduðunun cezâsýný da düþündürüyor, hatta sanal âlemde de olsa, psikolojik olarak kýsmen yaþatýyor. Küresel ýsýnma, çölleþme, buzullaþma gibi insanýn iklim deðiþikliklerine sebep olabilecek küresel fitne ve fesatlarýnýn sonuçlarýný, Allah bilir, ama bu çaðýn insaný tadacaða benziyor. Batýnýn gidiþi, teknolojinin aldýðý boyut, uygarlýk diye takdim edilen Ýslâm dýþý dünya görüþünün durumu, toplu helâkleri paratoner gibi çekiyor. Kýyâmet senaryolarý yetmiyor, Tanrýyý kýyâmete zorlama(!) faâliyetleri için Ortadoðudaki Müslümanlar, uygar Batýnýn insanat bahçelerini dolduranlar tarafýndan, sözüm ona insan eliyle helâk edilmeye çalýþýlýyor. Aslýnda kýyâmeti, çevre felâketlerinin yol açacaðý bir tabiat olayý olarak düþünmek, Kur’an’daki kýyâmet olayýný çarpýtmak demektir. Bütün bunlarla birlikte, Kýyâmeti unutan, Kýyâmet sonrasýna hazýrlanmayan, hatta Kur’an’daki Kýyâmet olayýný inkâr eden insan, bunun dehþetini istemese de daha þimdiden yaþýyor. Ne dersiniz, bu tehlikeli gidiþ tümüyle helâke doðru deðil mi? Toplumlar þimdiden helâki yaþamaya baþlamadýlar mý? Helâk gelip çatmadý mý?!
 
“Baþýnýza gelen herhangi bir musîbet, kendi ellerinizle iþledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoðunu affeder.” (42/Þûrâ, 30)
 
Bazý insanlar “Allah, nimetlerini kulu üzerinde görmekten hoþlanýr” þeklindeki hadis rivâyetini, kendilerini gurur ve kibre, lüks ve isrâfa yönelten haramlarý nimet diye takdim ederek, farkýnda olmadan da olsa, davranýþlarýyla Allah’a ve Rasûlüne iftira atma gibi büyük bir yanlýþa düþebilmektedir. Bu hadisle cimrilik, malý gerektiði þekilde kullanmama, sadece biriktirmekten hoþlanma kýnanmýþ olmakla birlikte; nimeti Allah yolunda ve meþrû bir þekilde kullanmak tavsiye edilmiþtir. Ama unutulan veya yanlýþ bilinen “nimet” tanýmýdýr. Esas nimet; Ýslâm’dýr, takvâdýr, yardýmlaþmadýr, kötü deðil; iyi örnek olmadýr. Allah, her þeyden önce bu nimetleri kulu üzerinde görmek ister.   
 
Dün, en sevdiðimiz gýdalarý yemiþ, eðlenmiþ, günümüzü zevkle geçirmiþ olsaydýk, farz edin ki Maldivlerde bir ay tatil yapmýþ olsaydýk, bugüne kalan hiçbir þey olmayacaktý, gafletle geçirilen, dolayýsýyla kaybedilen zamandan baþka. Hele o zevk ve eðlenmelerde ölçüye dikkat etmediysek, bugüne ve yarýna kalacak olan sadece günah yükü olacaktý. Yok, dünü zorluk ve sýkýntýlarla geçirmiþ isek de bugün için pek bir þey deðiþmeyecek, hatta bu gün daha az sýkýntý içinde isek, dünle karþýlaþtýrdýðýmýzda bu, mutluluk sebebi olacaktý. Ve eðer o sýkýntýlar Allah için idiyse ve sabrettiysek, bugüne ve yarýnlara taþýnacak kalan þey, sevaplar olacaktý. Hayat, dünler, bugünler ve yarýnlardan ibaret olduðuna göre; dün geçmiþtir, yok hükmündedir. Yarýn yaþayacaðýmýz meçhuldür, bugünü deðerlendirmek ve âhirete azýk hazýrlamak en akýllý yol olsa gerek. Hayat oyun ve eðlenceden ibaret. Hayat oyunu bitmek üzere, göz perdelerimizin kapanmasýna kim bilir, belki fazla bir vakit kalmadý. Zevkler, sanal; hayat ise bir oyun, masal, rüya. Bir varmýþ bir yokmuþ.
 
Lüks hayat, daha rahat yaþam, dipsiz bir kuyu, bir girdap, tatminsizlik cehennemi, bitmeyen, ama insaný bitiren sonsuz yarýþ. Yiyen ama doymayan insan, kendine/nefsine/hevâsýna kul/köle. Para para diye paralanan insan, þükrü unutmuþ, sabrý lügatýndan silmiþ, þikâyetin ise binbir çeþidini tekrarlamakta. “Alma tutkusu”, “verme zevki”ni katletmiþ. Hýrs ve tamahýn sonu yok. “Ýnsanoðlunun iki vâdi dolusu altýný olsa, üçüncüsünü ister” kutlu sözü ibret levhasý olmaktan çýkmýþ. Ashâb birbirleriyle hayýrda yarýþýyordu; þimdiki insan ise fâni eþyada yarýþýyor. Akýl, midelerin hizmetçisi; gönül, vicdan ve fýtratýn sesi çýkmýyor; demek ki duygularýn esiri olarak hapis hayatý yaþýyor bunlar.
 
Dünkü lezzet veya acý, bugün yok hükmünde. Akýllý, bazý istek ve zevklerini ertelemesini bilen, az önemli ile çok önemliyi ayýrt edebilen insandýr. Ýnsan, en çok 60-70 yaþýnda hükmü infaz edilecek müebbet hapisteki bir idam mahkûmu gibi gününü bekliyor. Ölüm olmasa, belki bazý zevklerin kýymeti olabilir; ama ölüm var, ruh ve ego ise sonsuzluk ve yarýnlarda mutluluk istiyor. Bir çeliþki doðuyor. Temel çatýþma denilen bu durumdan kurtulmak için insan, sonunu, yani ölümü hatýrlamak istemeyip unutmaya çalýþmak için eðlenceye, lüks otellerde kahkaha atmaya, içki ve uyuþturucuya, futbol, tv. seyretmek, müzik dinlemek gibi avutucuya yöneliyor; bu temel çatýþmadan ölümü yok sayarak kurtulmaya çalýþýyor. Ýslâm insaný ise, bilir ki, ölüm yokluk deðil; daha güzel, daha hayýrlý ve ebedî bir âleme açýlan kapýdýr. Dolayýsýyla böyle bir çatýþma, gerçek müslüman için söz konusu deðildir.
 
“Ey iman edenler! Sizi acý bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Rasûlü’ne iman eder, mallarýnýzla ve canlarýnýzla Allah yolunda cihad edersiniz. Eðer bilirseniz, bu sizin için daha hayýrlýdýr. Ýþte bu takdirde O, sizin günahlarýnýzý baðýþlar, sizi zemininden ýrmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. Ýþte en büyük kurtuluþ budur. Seveceðiniz baþka bir þey daha var: Allah’tan yardým ve yakýn bir fetih. Mü’minleri (bunlarla) müjdele.” (61/Saff, 10-13). Allah’ý, âhireti akýllarýna getirmeden Maldivlerde ve eðlence yerlerinde keyif sürenler mi? “Onlarý býrak; yesinler, eðlensinler ve boþ emel onlarý oyalayadursun. (Kötü sonucu) yakýnda bilecekler!”(15/Hicr, 3). Yakýnda, çok yakýnda! 
 
Ýki yol var: Biri dünyevîleþme, dünyayý âhirete tercih; ikincisi ise dünyayý ebedî hayatýn kapýsý yapmak. Bugün yol ayrýmýndayýz: Ya hevâmýz veya Rabbimiz. Ya geçici menfaat veya dâvâ. Ya fâni olan ya bâki olan. Tercih bize kalmýþ. Tercihini Allah’tan yana yapanlara selâm olsun!                      

Bu Makale 4419 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

17 Sevvâl 1445 |  26.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Allah adýna gerektiði gibi cihad edin. O, sizleri seçmiþ ve din konusunda size bir güçlük yüklememiþtir, atanýz Ýbrahim'in dini(nde olduðu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize þahid olsun, siz de insanlar üzerine þahidler olasýnýz diye. Artýk dosdoðru namazý kýlýn, zekatý verin ve Allah'a sarýlýn, sizin Mevlanýz O'dur. Ýþte, ne güzel mevla ve ne güzel yardýmcý.


( Hac Suresi - 78)

Bir Hadis

Âiþe (r.a.) þöyle dedi:

Hz. Peygamber’in küçük dili görünecek þekilde kahkahayla güldüðünü hiç görmedim.

O sadece tebessüm ederdi.


Buhârî, Edeb 68; Müslim, Ýstiskâ 16 Ebû Dâvûd, Edeb 104

Bir Dua

“…Allah’ým! Ey Rabbimiz ve her þeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve ahirette her
an sana ihlasla baðlý kýl. Ey yücelik ve ikram sahibi!...”

(Ebû Dâvûd, Vitr, 25)

Hikmetli Söz

Rýzýk ve dünyalýk hususunda kanaat sahibi ol. Çünkü kanaat tükenmez bir hazinedir.


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com