Allah'ýn buyruklarýný yerine getirerek, O'nun güven çemberine giren mü’min, içinde yaþadýðý toplumda da güvenilen, kendisinin sahip olduðu her þeyi emanet olarak kabul eden ve hiçbir emanete asla ihanet etmeyen kimsedir, öyle olmalýdýr. Ýslâm, her þeyden önce, kendi baðlýlarýný, her konuda ve her konumda Allah’tan korkan, O’na vereceði hesaba hazýrlanan, sahip olduðu nimetlere sýnav bilinciyle bakan ve o nimetleri baþkalarýyla paylaþmaya çalýþan inançla eðitir.
Ýslâm’ýn dýþýndaki rejimler anlamýnda câhiliye ise; insan haklarý, hümanizm, özgürlük gibi içini boþalttýðý sloganlar altýnda insana çeþitli yönlerden zulmetmekte, bireysel ve sosyal adalete ters uygulamalarla yeryüzünde fesat üretmektedir. Ýslâm’ýn yaþanmadýðý, câhiliyyenin hâkim olduðu yerlerde ise emniyet/güven yoktur; çünkü doðruluk, yani sýrat-ý müstakîm de denilen Ýslâm yoktur! Sözler yalan, sloganlar ve vaatler yalan, gülücükler yalan, sevgiler yalan, eðitim yalan, hukuk, adalet yalandan ve kandýrmacadan ibarettir. Adýna “Emniyet” denilen yerler ne kadar emniyetlidir; sorgu için karakola yolu düþ(ürül)enlere sorun. Emniyet kelimesi bile bu topraklarda korku ve zulmü çaðrýþtýrýyorsa, zulüm “adalet” adýna uygulanýyorsa, gerisini siz deðerlendirin. Balýk baþtan kokar. Düzen yalan ve yalancý olunca düzenin düzenbaz üretmesi anormal sayýlmaz.
Günümüz ve Yalan Dolan...
Yalan günümüzün tek gerçeði haline geldi. Yalan her iki anlamda düzenbazlýktýr. Düzen, yalaný el altýndan (hatta el üstünden) teþvik etmektedir. Sözgelimi, en nâmuslu tüccarý zulümden farksýz vergiler isteyerek, kendi malýnýn yalancýsý durumuna zorlamaktadýr. Gereksiz bürokrasi ve formaliteler de kiþiyi yalana alýþtýrmaktadýr. Eðitimin de yalandan pek uzak olmadýðýný söylemek gerekir. Zaten þirk en büyük yalan olduðuna göre, þirke dayalý câhilî eðitim ve kültürün temel malzemesinin yalan olmasý kaçýnýlmaz olacaktýr.
Evrim teorisinden, inkýlâp tarihindeki balýklarýn kavaða çýkmasýna denk uydurmalara, sosyal konularda hakka ve hakikate ters çarpýtýlmýþ olay ve yorumlara kadar sayýsýz yalan, bilim diye insanýmýza verilmektedir. Ýnsanýn çevresi de Allah’tan hakkýyla korkan insanlardan oluþmuyorsa, altta kalmamak, ayýplanmamak için, kalabalýða uymak endiþesiyle bulaþýcý mikroplardan çok hýzlý bir þekilde yalan mikrobu tüm çevreye yayýlacaktýr. Tüccarýn, esnafýn, pazarcýlarýn, aðýzlarýyla veya tezgâhlarý ve vitrinleriyle söyledikleri yalanlara þâhit olmayan kimse var mýdýr? Malýn kusurunu söylemeyip gizlemek bile yalan kabul edilip kazancý haramlaþtýrdýðý halde, açýkça yalan söylemek, hatta yalan yere yemin etmek sýradan bir olay halindedir. Günümüz medyasý yalan pazarý halindedir. Arz-talep meselesi; yalan alýcýlarý, hem de para vererek müþterileri varsa, yalandan para kazanan yalan tüccarlarý niye olmasýn ki?!
Yalancýlýk, günümüz câhilî düzenlerinde ve Ýslâm dýþý çevrelerde açýkgözlük olarak deðerlendirilmekte, doðruluðun karýn doyurmadýðý için enâyilik olduðu söylenmektedir. Öyle ya; “doðruluk karýn doyurmaz!”, “doðru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” Günümüzün en popüler ve saygýn kabul edilen meslekleri temelde “profesyonel yalancýlýk” diye tanýmlanabilecek, meslek icabý yalan söylemenin kaçýnýlmaz kabul edildiði uðraþlardýr. Politikacýlar, diplomatlar, avukatlar, reklâmcýlar, pazarlamacýlar, halkla iliþkiler þirketlerinin temsilcileri, sinema ve tiyatro sanatçýlarý, falcýlar, sihirbazlar, medyumlar, cinciler, muskacýlar, antikacýlarýn... bu saygýn(!) mesleklerinden dolayý görev ve meslek icabý, (geçim endiþesiyle, yani kutsal geçim tanrýsýnýn izniyle) çok rahat yalanlar söylemek zorunda(!) olduklarý kabul edilir. Nasýl sanatçýlarýn sanat adýna her boyaya girip, her çirkinliði üzerlerinde göstermeleri gerekiyorsa, bu durum, kutsal(!) mesleklerinin gereði ise; aynen öyle, diðerlerinin de söyledikleri yalanlar, günah veya kara deðil; “beyaz yalan” kategorisine sokulmaktadýr. Bu kimseler, yalan söyleme becerilerini öylesine geliþtirip parlatýrlar ki, insanlar bu yalanlarý duymak için can atarlar, teþvik ederler ve bundan mutluluk bile duyarlar.
Fýtrata ve fýtrat dini olan Ýslâm’a uyup her çeþit yalaný reddedip karþý çýkmak yerine; günümüzde yalanlar, farklý kategorilere ayrýlmakta ve âdi yalandan farklý kabul edilen yalanlara toleransla bakýlmakta, hatta teþvik edilmektedir. Modern câhilî kültüre göre yalanlar çeþitlidir: Kiþinin söylediði yalanýn, karþýsýndaki tarafýndan bilindiði, fakat karþý çýkýlmadýðý “ortak yalan”lar vardýr. Bir programa veya dâvete katýlmak istemeyen kiþi, dâveti yapan kiþiye “iþim var” veya “baþka programým var” ya da “baþkasýna sözüm var” der. Bunu söylerken, karþýsýndakinin söylediði yalaný anladýðýný da tahmin edebilir. Bu þekildeki “ortak yalan”lar modern insanlarýn gündelik hayatlarýnda önemli bir yer tutar. Ýkinci gruptaki yalanlar, doðrusu ortaya konamayacaðý için karþý çýkýlmayan yalanlardýr. Bu tür yalanýn ortaya çýkmasý kimseye yarar saðlamayacaðý için kimse konunun üzerine gitmez. Üçüncü grupta profesyonel yalancýlarýn söyledikleri yalanlar vardýr. Profesyonel yalancýlar, meslekleri gereði yalan söylemek zorunda olanlardýr. Bunlarýn yalanlarý çoðunluðun rahatsýz olup þikâyet ettiði yalanlar deðildir. Dördüncü gruptaki ise, iþi yalan söylemek olmayan ve bu konuda çok usta(!) olmayan sýradan insanlarýn söyledikleri ve kendilerine dünyevî yarar saðlayan, basit çýkar amaçlý küçük veya büyük yalanlar gelir. Bunlar fark edildiði zaman “yalan!” diye adlandýrýlan “âdî yalan”lardýr. Ayrýca, nezâket icabý, alýþkanlýk gereði söylenen “âdet yalan”lar vardýr, “moda yalan”lar vardýr, “beyaz yalan”lar vardýr. Bir yalanýn sakýncasýz olduðunu, hatta beyaz, bembeyaz(!) olduðunu tespit etmek ise, azgýnlaþmýþ hevâya, câhilî çevreye kalmýþtýr.
Ama, bu arada “yalan”la “yanlýþ”ý da karýþtýrmamak gerekir. Yanlýþ da, gerçeðe uymayan, doðru olmayan bir þeydir, ama çoðunlukla bu, bir hatadan, bir yanýlmadan veya bilgisizlikten kaynaklanan bir durumdur. Yalan ise, kandýrmak için kasýtlý olarak söylenen asýlsýz, gerçeðe uymayan uydurma sözdür. Coldini’nin meþhur masalýnda olduðu gibi, her yalan söyleyenin burnu uzasaydý, modern insanýn burun uzunluðu ortalamasý kaç cm. (km. mi demeliydim?) olurdu, dersiniz?!
Yalancýlýk :
Yalan, kiþinin gerçeði saklayýp doðru olanýn veya doðru bildiðinin aksini söylemesidir. Dürüstlükle uyuþmayan, dolayýsýyla insan onurunu aþýndýran kötülüklerin baþýnda yalan gelir. Kur’an ve hadislere göre yalan, bir münâfýklýk alâmetidir. Ýslâm dini, prensip olarak insanýn ruhsal geliþmesine, toplum düzenine ve barýþýna zarar veren her türlü kötülüðü yasaklamakla birlikte, gerek âyetlerde ve gerekse hadislerde yalan konusunda oldukça aðýr ifadelerin kullanýldýðý görülmektedir. Bunun sebebi, ahlâk kültüründeki veciz ifadesiyle yalanýn “bütün kötülüklerin anasý (ümmü’l-habâis)” olmasýdýr. Ýslâm ahlâk anlayýþýna göre doðruluk, bütün iyiliklerin temeli, yalan ise bütün kötülüklerin anasý kabul edilmiþtir.
Riyâ ve dalkavukluk gibi davranýþlar da doðruluk ve dürüstlüðe aykýrý, Kur’an’ýn azîz saydýðý mü’minin onurunu zedeleyen, dolayýsýyla kiþinin kendisini özenle korumasý gereken kötülüklerdir. Çünkü dalkavuklarýn ve riyâkârlarýn en büyük sermâyeleri yalandýr. Onlarýn asýlsýz veya abartýlý, böyle olduðu için de dürüstlükle baðdaþmayan övgüleri hem kendi kiþiliklerini lekelemekte, hem de övülen kiþilerin boþ ve temelsiz bir gurura kapýlarak kusurlarýný görmelerine engel olmaktadýr. Bu yüzden Hz. Peygamber, bu kiþileri insanlarýn en kötüleri arasýnda saymýþ; “Dalkavuklarla/meddahlarla karþýlaþtýðýnýzda yüzlerine toprak savurun!” buyurarak onlara yüz verilmemesini öðütlemiþtir.
Dinde, ýslah amaçlý, harp esnâsýnda ve karý-koca arasýnda maslahat için yalana ruhsat verilmiþse de, yalan gibi izâfî olan þeylerin miktarlarý, ölçü altýna alýnýp tâyin edilememekte, hatta bu gibi olgular için; "sýnýrlarý belli olmayan ve muayyen olmayan bir þey sûistimâle sebep olabileceði gerekçesiyle hükümlere illet ve mahal olamaz" denilmektedir. Bundan dolayý yalana teþebbüs edecek olan bir kimsenin, hukuk nezdinde söyleyeceði yalaný doðru söylemeye tercih edecek sebeplerin mukayesesini büyük bir ictihad dairesinde yapmasý lâzýmdýr ki, yalaný kullanabilmeye ruhsatý olabilsin; bu ise, çoðu kimse için mümkün deðildir.
Yalan, Kur'an nazarýnda büyük cürümlerden biridir. Hatta Kur'an, münâfýklarýn sayýsýz cürümleri içinde yalanlarýyla azaba müstahak olduklarýna dikkat çekmektedir:
"Onlarýn kalplerinde bir hastalýk vardýr. Allah da onlarýn hastalýðýný çoðaltmýþtýr. Söylemekte olduklarý yalanlar sebebiyle de onlar için acýklý bir azap vardýr." (2/Bakara 10)
Bu veriler ýþýðýnda konuþma hususunda yalnýzca iki yol kalmaktadýr: "Ya sükût etmek ya da doðruluk."
Kur'an'ýn en fazla hücuma tâbi tuttuðu yalan, Allah'ý, âyetlerini, âhiret gününü, peygamberlerini, nimetlerini yalanlama hususundadýr. Geçmiþ ümmetlerden Nûh kavmi, Âd, Semûd, Lût, Ress ve Firavun kavimlerinin bu hususlarý yalanladýklarý, bu yüzden de Kur'an bunlarýn çetin azaba müstahak olduklarýný belirtmektedir: "... Bu þekilde onlardan öncekiler de (peygamberleri) yalanladýlar da sonunda azâbýmýzý tattýlar..." Kur'an, buna þâhit olmak üzere muhâtaplarýn yeryüzünde gezip dolaþarak yalanlayanlarýn hallerini görüp ibret almaya teþvik etmektedir: "De ki: Yeryüzünde dolaþýn, sonra yalanlayanlarýn sonunun nasýl olduðunu düþünüp araþtýrýn." (6/En’am 11)
Kur'an, Allah ve âyetlerini yalanlama hususunda, genellikle zâlim kelimesinin ism-i tafdîl (üstünlük karþýlaþtýrma kipi) formunu kullanmaktadýr. Bundan dolayý yukarýda sayýlan yalanlarýn içinde de, en buðz edilen yalan da, Allah'a ve âyetlere karþý olan iftira ve yalan olduðunu söyleyebiliriz: "Allah'a karþý yalan uyduran veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim vardýr?" Âhiret gününü ve peygamberleri yalanlama hususu da, Kur'an'da sýk sýk iþlenen temalardan biridir. Bu hususlarý yalanlamanýn, eskilerin tarzý olduðu belirtilmektedir: "(Rasûlüm!) Eðer seni yalancýlýkla itham ettilerse (yadýrgama); gerçekten, senden önce apaçýk mûcizeler, sahîfeler ve aydýnlatýcý kitap getiren nice peygamberler de yalanlandý/yalancýlýkla itham edildi." Allah'ýn nimetlerini yalanlama konusu ise, Rahmân sûresinde yoðun bir tema halinde iþlenmiþ olup birer ikiþer âyet aralýklarýyla; "Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlarsýnýz?" þeklindeki bir ifâde, toplam 31 sefer tekrar edilmiþtir.
Yalan denilince, akla yalaný iþ edinme, çok yalan söyleme gelir. Yalan, kiþinin gerçeði saklayýp bildiðinin aksini söylemesidir. Yalancýlýk, çok çirkin bir huydur. Dinimiz yalaný kesin þekilde haram kýlmýþ ve þiddetle yasaklamýþtýr. Yalan, rûhî bir hastalýktýr, müslümanlarýn kendilerini bundan kesinlikle korumalarý gerekir. Çocuklar daha küçükken doðru sözlülüðe alýþtýrýlmalý, yalanýn zararlarý kendilerine anlatýlmalýdýr. Cenâb-ý Hak, “Yalan sözden kaçýnýn.” diye emrettiði halde basit dünya menfaatleri için yalan söyleyenler vardýr. Özellikle yalan yere þâhitlik yapmak çok kötü bir davranýþ ve büyük bir günah sayýlmýþtýr. Peygamber Efendimiz de yalan söylemenin ve yalan þâhitlik yapmanýn büyük günahlardan olduðunu ýsrarla belirtmiþtir. Ayrýca, yalanýn münâfýklýk alâmetlerinden olduðunu haber vermiþtir. Peygamberimiz, “...Yalan kötülüðe, kötülük cehenneme götürür...” buyurmuþtur. Yalanýn en büyük kötülüðü iþte budur. Yani, insaný Allah’ýn rýzâsýndan uzaklaþtýrýp cehenneme götürmesidir. Ayrýca yalan, insanlarý birbirine düþürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karýþýklýklara sebep olur; dostluklarý yýkar, yerine düþmanlýk tohumlarý eker. Yalan, er geç ortaya çýkacaðýndan, yalancýlar, kendilerine güvenilemeyen, saygý duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düþerler. Kýsaca yalan, insaný dünyada da âhirette de felâkete sürükler.
Yalan, söz ve davranýþlarda gösterilen doðrudan ayrýlýp uzaklaþmayý hedef alan bir davranýþtýr. Bencil birtakým sonuçlar elde etmek kasdýyla yapýlan bir hareketi, hatayý gizlemek amacýyla, iþin doðrusunu da bildiði halde isteyerek gerçeðe uygun olmayan beyan ve giriþimlerde bulunmak, hakikati deðiþtirmek þeklinde görülen yanlýþ ifadelere “yalan” denir. Yalancýlýk, sözle olabildiði gibi, hareketle (jest, mimik vs.), yazý ve susmayla da olabilir.
Yalanýn Psikolojik ve Sosyolojik Zararlarý
Yalan söylemenin yol açtýðý pek çok psiko-sosyal olumsuzluklar vardýr. Yalancýlýk, fertler arasýndaki birlik ve dayanýþmayý kaldýrarak insanlarý birbirine düþürür, düþmanlýklara sebep olur. Yalnýz insan iliþkilerini deðil; insan sinirlerini de bozar, insanýn içinden gelen sesi (vicdan) susturur, meseleleri yozlaþtýrýr. Kur’ân-ý Kerim, bu psiko-sosyal gerçeklerden dolayý ve daha önemlisi imanýnýn bir gereði olarak mü’minlerden yalan söylememelerini emir buyurmuþtur: “... Pislikten, putlardan sakýnýn; yalan sözden kaçýnýn.” Ýmanýn iç dinamikleri, mü’mine nasýl putlardan sakýnmayý emrediyorsa, ayný þekilde yalandan sakýnmayý da emreder. Allah’a ortak koþmaktan sakýnmakla, yalandan sakýnmak konusunda mü’mini vazifelendiren ilk kaynak imanýn iç dinamikleridir: “En büyük günahý size haber vereyim mi? Allah’a þirk koþmak, ana babaya itaatsizlik etmek ve Ýyi belleyin, bir de yalan söylemek, yalancý þâhitlik yapmaktýr.”
Yalan, toplumda karþýlýklý güven duygusunu yýkan, insanlarýn birbirlerine karþý olan sevgi ve saygý duygularýný sarsan, yüksek ahlâkî deðerleri tahrip eden büyük bir âfettir. En içten toplumlarýn dahi yýkýlmasýna yol açabilen bir hastalýktýr. Yalan, fýtratta olmadýðý için bebekler ve küçük çocuklar kendiliðinden yalan söylemezler, büyüklerini taklit ederek yalana alýþýrlar. Kasýtlý yalanýn, temyiz yaþýna tekabül eden 6-7 yaþlarýndan sonra söylendiði ileri sürülmektedir.
Yalan söyleye söyleye insan kalbi, devamlý yalancý bir intibâ ile kaplanarak, ruh hayatý, evhamlar dünyasý halini alýr. Artýk kiþi bu safhada âdeta iðneli bir beþikteymiþ gibi yaþamaya baþlar. Bu durum, ileride büyük buhran ve streslere sebebiyet verir. Nitekim münâfýklarýn yalana pervâsýzca baþvurmalarý, onlarý psikolojik bazda streslere itmiþ olacak ki, Kur'an, onlarý hasta olarak nitelemektedir.
Kur'an, en büyük tesirlerinden birisini, sosyal yaþantýda göstermektedir. Birçok âyet, cemiyet yaþantýsýný ihlâl eden suçlarý, büyük günah kategorisine sokarak onlara karþý mücâdele eder. Bu münasebetle toplum yaþantýsýnýn dayanaðý olan meslek ve sanat sahiplerinin alýþveriþlerinde büyük oranda güvenilirlik ve doðruluða ihtiyaç duyulmaktadýr. Yalan ise, bu husustaki güvenilirliði yýkmaktadýr. Bundan dolayý Kur'an yalana karþý amansýz mücâdele vermiþ ve ona devam edenleri dalâlet bataklýðýna saplanýp kalmakla tehdit etmiþtir: "Allah haddi aþan ve (iddiâsýnda) çok yalancý olan kimseyi doðru yola ulaþtýrmaz." ; "Þüphesiz Allah, yalancý ve inkârcý kimseyi doðru yola iletmez."
Yalanýn Sýrýtan Yüzü; ya da Yalaný ve Yalancýyý Nasýl Tesbit Ederiz?
Yalan, fýtrata ters olduðu için, insan beyni baþta olmak üzere birçok organýn çalýþma yapýsý anormalleþir, yalan söylemek için daha anormal ve olaðandýþý efor sarfetmek zorunda kalýr. Kalp ritimlerinde deðiþiklik, çeþitli salgýlarda farklýlýk, heyecanýn artmasý gibi sinir sisteminde anormallikler ortaya çýkar. Bu normal dýþý davranýþlarý tesbit eden “yalan makinesi” insanýn yalan söylediðini büyük ihtimalle tesbit eder. Beden dili de yalaný çoðunlukla ele verir: Burna fazla kan pompalandýðýndan, kaþýnma isteði ortaya çýkacak, bundan dolayý yalan söyleyen çoðunlukla eliyle burnunu tutacaktýr. Ýnsan diline söylettiði gibi kolayca gözlerine de yalan söylettiremez, yalancý, muhâtabýnýn gözlerine normal bir þekilde bakmakta zorlanacaktýr. Heyecan faktörü kendini belli edecek, ses yapýsý, normalin dýþýna çýkýp biraz farklýlaþacaktýr. O yüzden iyi bir gözlemci, (buna ferâset ve basiret sahibi olan da diyebiliriz), kiþinin beden dilinden yalan söyleyip söylemediðini büyük bir ihtimalle çýkarabilecektir. Yalaný insan ruhu, vicdaný, psikolojik yapýsý, fýtratý, hatta organlarý (vücut dili), özellikle de imaný kabul etmemektedir.
Günümüzdeki stres, rûhî bunalým ve sebepsiz sýkýntýlarýn, suçluluk duygusu, intihar isteði gibi mânevî hastalýklarýn büyük bölümünün “yalan”la ilgisi olduðunu söylemek zor olmaz. Bunlar, yalancýlara verilecek esas uhrevî cezânýn küçük avanslarýdýr; Yalandan kaçýnan sâdýklar/doðrular ise, bütün bu acýlardan ve vicdan azâbýndan emîn olduklarý gibi bu doðruluklarýnýn karþýlýðýný esas olarak âhirette alacaklardýr. Unutmamak lâzýmdýr ki, esas cezâ ve ödül yeri âhirettir.
Hakk'a uygun olan þey, gerçek anlamda 'hakikat/doðru' olabilir. Hakk'a uygunluðu ispatlanamayan göreceli/sanal 'doðru', bir zandan ibârettir. O yüzden acý da olsa doðruyu söylemeliyiz. Doðru bilinmeyince eðri bilinmez. Evvelâ doðruyu bilmek gerektir; doðru bilinirse yanlýþ da bilinir, ama evvelâ yanlýþ bilirse doðruya ulaþýlamaz. Yanlýþ sonsuz þekillere girebilir; doðru ise yalnýz bir türlü olabilir.
Doðruluk, her durum ve þartta meyve verir. Doðruluðun en güzel meyvesi, ruh huzûru ve Allah rýzâsýdýr. Mutluluk, doðrularýn bahçesinde yetiþen çiçektir. Kiþinin doðru olmasý için gittiði yolun da doðru olmasý gerekir. Yanlýþ yolda doðru sonuç elde edilmez. Baþarý da doðruluktadýr. Doðru yolda giden kaplumbaða, yanlýþ yolda koþan yarýþ atýný geçer. Küfrün mâhiyeti yalan, imanýn mâhiyeti doðruluktur. Unutmayalým; gerçek doðruluk, doðru bir niyetle, tevhid halinin doðruluðudur. Doðru, sarsýlýr belki, ama yýkýlmaz. "Rabbim Allah'týr" de, sonra dosdoðru ol; Sýrât-ý müstakîmdir, budur en doðru yol.
Ýçinde yalan olmayan en doðru kitabýmýz Kur’an þöyle diyor: "Yalan uyduranlar, ancak Allah'ýn âyetlerine inanmayanlardýr." Ve tek önderimiz Rasûlullah da þöyle diyor: "Þaka da olsa yalandan kaçýnmadýkça insanýn imaný kemâle ermez."; "Yalan, nifak kapýlarýndan bir kapýdýr." "Yalan rýzký azaltýr." Ashâbdan Safvan Ýbnu Süleym (r.a.) anlatýyor: "Ey Allah'ýn Rasûlü! dedik, mü'min korkak olur mu?" "Evet, olabilir!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine: "Evet!" buyurdular. Biz yine: "Pekiyi yalancý olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayýr, asla!" buyurdular.
Ve o yüce Rasûl’ün duâsý: "Allah'ým, kalbimi nifaktan, edeb yerimi zinâdan ve dilimi yalandan temizle."
Yalan geçici, doðru ebedîdir. Yalanýn eðer varsa faydasý bir kere içindir, gerçeðin ise sonsuzdur. Günah iþlemenin birçok aracý vardýr; fakat yalan, bunlarýn hepsine uyan bir saptýr. Yalanýn biri de birdir, bini de. Bir kez yalan söyleyenler ikincisini de söyleyebilirler. Az yalan söylenmez; yalan söyleyen her yalaný söyler. Çünkü, hiçbir hayvan yalan kadar velûd/doðurgan deðildir: Bir yalan en aþaðý on yalan doðurur.
Halkýn söylediði güzel doðrulardan biri þöyledir: "Yalan ile iman bir arada durmaz." Hakiki müslüman aldanabilir, ama aldatmaz. Dünyanýn sahte rahatý ve zenginliði için yalana tenezzül etmez!