1- Güzel isim: Doðumunun ilk gününde veya en geç yedinci güne kadar çocuða güzel bir isim verilir (Bkz. Buhâri, Akika 1, Edeb 108; Müslim, Fezâil 62). "Siz, kýyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarýnýzýn isimleriyle çaðrýlacaksýnýz; öyleyse güzel isimler seçin." (Ebû Dâvud, Edeb 70) Örnek insanlarla baðý koparýlamayan nice insanýmýz, çocuðuna isim koyarken örnek almasýný arzuladýðý baþta peygamberler olmak üzere sahâbe ve kâmil insanlarýn isimlerini, peygamberlerin ve sahâbe hanýmlarýnýn isimlerini asýrlardýr çocuklarýna koymayý görev bilmiþlerdir.
2- Ýyi terbiye: Hadis-i þerifte güzel isim ve iyi terbiye, çocuðun babasý üzerindeki haklarý arasýnda zikredilir (Bkz. Ýbn Mâce, Edeb 3). Çocuðun en mükemmel þekilde yetiþmesi, ihtiyaç duyduðu bütün insanî ve ahlâkî faziletleri, sosyal kural ve davranýþlarý, hepsinden önemlisi tevhidî inanç ve Ýslâmî deðerleri öðrenmesi ve yaþamasý, ruh ve beden bakýmýndan saðlýklý, bilgili ve faziletli, ayrýca meslek ve hüner sahibi olabilmesi için ana babanýn tüm imkânlarýný kullanarak gayret sarfetmeleri gerekir. Çocuðun hem dünya hem de âhiret mutluluðunu hedef alan böyle bir terbiye, Hz. Peygamberimiz tarafýndan ana babanýn çocuðuna býrakacaðý "en güzel miras" olarak nitelendirilmiþtir (Tirmizi, Birr 33).
3- Evlendirme: Ana babaya ait olan neslin korunmasý görevi, büluð çaðýna gelen evladýn bir yuva kurmasýna imkân hazýrlanmasýyla yerine getirilmiþ olur. Evlenme çaðýna gelmiþ olan çocuðun fazla bekletilmeden evlendirilmesi gerekir. Mâzeretsiz olarak bunun ileri yaþlara ertelenmesi neticesinde doðabilecek birtakým kötü sonuçlardan ana baba da sorumlu olur. Peygamberimiz'den rivâyet edilen bir hadiste bu husus vurgulanmaktadýr: "Çocuk büluða erince babasý onu evlendirsin; aksi halde çocuk günah iþleyebilir, onun bu günahý babaya da ait olur." (Ýbn Kayyim el-Cevziyye, s. 159)
4- Eþit muâmele: Aralarýnda herhangi bir ayrým yapmaksýzýn çocuklarýna karþý eþit davranmak, ana babanýn baþlýca görevlerinden biri ve ayný zamanda çocuðun da tabii hakkýdýr (Bkz. Müsned IV, 269). Çocuklarýn kýz-erkek, büyük-küçük, öz veya üvey olmasý sonucu deðiþtirmez. "Allah'tan korkun ve çocuklarýnýz arasýnda adâleti gözetin." (Buhâri, Hibe 12-13, Þehâdet 9; Müslim, Hibât 13). Ebeveyn, çocuklarýna karþý gösterdiði sevgi, þefkat ve ilgide de adaletli olmaya çalýþmalýdýr. Anne baba, iradesini aþan duygularda -bir çocuðunu daha çok sevmek gibi- bunu diðer çocuklarýna hissettirmemeye çalýþmalý ve davranýþlarýnda eþitliði gözetmelidir. Aksi halde, kardeþlerin birbirini kýskanmasý ve birbiri aleyhinde olumsuz bazý duygu ve düþüncelere kapýlmasý kaçýnýlmaz olur.
Bu temel görevlerin yanýnda ebeveynin diðer görevlerini de þöyle sýralamak mümkündür: Tahnîk: Yeni doðan bebeðin, henüz ana sütünü tatmadan önce hurma, bal vb. tatlý bir besin ezilerek bununla damaðýnýn oðulmasý. (Müslim, Tahâret 101) Kulaðýna ezan okuma: Bebeðin sað kulaðýna ezan, sol kulaðýna da kaamet okunur (Müsned VI, 391; Ebû Dâvud, Edeb 108; Tirmizi, Edâhi 17). Akika kurbaný: Doðumun yedinci günü, yahut daha sonraki günlerde þartlarýna göre kurban kesilerek eþe dosta ikram edilir. Sünnet (hýtân): Doðumunun ilk gününden büluð yaþýndan önceye kadar bir zaman içinde çocuk sünnet ettirilir. Saçýný týraþ edip aðýrlýðýnca sadaka vermek: Doðumunun yedinci günü çocuðun saçý týraþ edilir ve bunun aðýrlýðýnca gümüþ ya da altýn tutarýnda para veya mal sadaka olarak verilir.
Bütün bunlarýn yanýnda unutulmamalýdýr ki, çocuða sevgi, þefkat ve anlayýþla muâmele etmek Ýslâm eðitim sisteminin en belirgin özelliðidir. Ýslâm eðitimcileri, eðitimin doðumla birlikte, hatta daha önceden (anne veya baba adayýný seçerken) baþlamasý gerektiði hususunda görüþ birliði içindedir. Çocuðu, saðlýklý, ahlâklý ve iyi bir müslüman olarak yetiþtirmek, ancak çok erken yaþlardan baþlayarak onun eðitimini ciddiye almakla mümkün olur. Çocuðun, kendisine söylenenleri tam olarak anladýðý ve kendi düþüncelerini az çok ifâde edebildiði yaþlardan itibaren Ýslâmî esaslarýn öðretimi yapýlmalýdýr. Bu konuda ilk öðretilecek þey, tevhid inancýdýr. Nitekim Hz. Peygamberimiz'in "Çocuklarýnýza önce 'Lâ ilâhe illâllah' cümlesini (anlamýyla birlikte) öðretin." þeklinde tavsiyede bulunduðu nakledilir (Ýbn Mahled, s. 142; Ýbn Kayyim, s. 158). Allah inancý, küçük çocuklara onlarýn anlayabileceði sade ve açýk bir dille, ümit ve baðlanma duygularýný geliþtirecek þekilde anlatýlmalýdýr. Ayrýca, temyiz yaþýna doðru Allah sevgisiyle birlikte uygun bir üslûpla Allah korkusunu da aþýlamak, bu suretle deðer yargýlarýna ters düþen davranýþlar karþýsýnda iyiliklerini ödüllendirecek, kötülüklerini cezalandýracak olan Ýlâhî otoritenin varlýðýný vicdanýnda hissetmesini saðlamak gerekir.
Çocuklarda küçük yaþlardan itibaren imanla birlikte ibâdet þuurunun da geliþtirilmesi gerekir. Namazýn öðretilmesi ve emredilmesi, aile reisinin de bunda devamlý olmasý Kur'an-ý Kerim'de özel olarak açýkça zikredilmiþtir (20/Tâhâ, 132). Peygamber Efendimiz'in, çocuklara yedi yaþýnda namazýn öðretilip kýldýrýlmaya baþlanmasýný, on yaþýna geldikleri halde kýlmýyorlarsa, hafifçe cezalandýrýlmalarýný tavsiye eden hadisleri (Ebû Dâvud, Salât 25; Tirmizi, Mevâkît 182) bu konuda baþta anne babalar olmak üzere müslüman eðitimcilere ýþýk tutmaktadýr. Küçük çocuklara namazýn dýþýndaki ibâdetler hakkýnda da bilgi kazandýrýlmasý, bunlardan uygun olanlarýnýn zaman zaman tatbik ettirilmesi, onlarýn gelecekteki müslümanca hayatlarý için büyük önem taþýr. Bu konularda unutulmamalýdýr ki, Ýslâm eðitimi, tedrîcîlik, sevgi ve ikna gibi pedagojik metotlarý esas alýr. Korkutucu, ürkütücü, emredici tutumlar, çocuk için hem anlaþýlmazdýr, hem de yýpratýcýdýr. Çocuðun sevgiye, iyi örneklere, açýklayýcý doðru bilgilere ihtiyacý vardýr. Bunlarýn yerli yerinde uygulanmasý ölçüsünde onun müslümanca eðitimi ve öðretimi de baþarýya ulaþacaktýr.