Ortada gerçek bir düþman yokken, düþman icat etmek zor bir iþti, Batý halen bu zor iþi baþarabilmiþ deðil. Normal koþullarda birbirinden farklý Batý’lar varken, Ýslam ve Müslümanlar söz konusu olduðunda tek bir Batý var. Ýçerisinde bulunduðumuz dönemde Batý entelektüel-felsefi hayatý, post-seküler toplumu tartýþýrken, Türkiye örneðinde izlenebileceði üzere laiklik politik ve ideolojik bir kavram olarak, baskýcý ve terörize edici bir kavram olarak kullanýlýyor. Batý kültürü kendi ürettiði kavram ve kurumlarý eleþtirebilirken, bu kavramlarý ihraç ettiði, bu kavramlarla yönetmeye/denetlemeye çalýþtýðý ve ötekileþtirdiði ülkelerde bu kavramlar hiç bir þekilde eleþtirilemiyor. Tarihsel, kültürel, felsefi, ahlaki temeli/iþlevi/etkisi bulunmayan, tarihsel) geçmiþi olmayan, derinliði bulunmayan bu kavramlar bütün bu nedenlerle ideolojik bir mahiyet taþýyor.
Her toplum, hangi alanda olursa olsun, tarihsel, düþünsel, siyasal, felsefi geliþmeleri, deðiþim ve dönüþümleri, kendi kültür ve uygarlýk deðerleri, yaklaþýmlarý, kendi kültür ve uygarlýk mantýðý içerisinde algýlar, deðerlendirir, hayata kazandýrýr. Laiklik söz konusu olduðunda kesinlikle böyle bir hassasiyet gösterilmiyor. Günümüz dünyasýnda ifade özgürlüðü de, politik bir araç olarak kullanýlýyor, ifade özgürlüklerini ancak egemen ideolojik düþünceler/unsurlar kullanabiliyor. Ýslam karþýtý dil, her tür ifade özgürlüðünden yararlanabilirken, Siyonist karþýtý dil, hiç bir ifade özgürlüðünden yararlanamýyor. Günümüzde, Müslüman halklarýn/toplumlarýn güvenlik sorunlarý hiç bir þekilde gündeme alýnmazken, Ýsrail’in güvenlik sorunu bütün dünyanýn gündeminde her gün önemini koruyabiliyor.
Günümüz entelektüel dünyasý, ideolojik bunaklýkla maluldür. Ýdeolojik bunaklýklar sebebiyle, ideolojik dünya ahlaki denetimi kabul etmiyor, ahlaki uyarýlara itibar etmiyor. Ýdeolojik bunaklýklar sebebiyle bütün olaðandýþýlýklar, hukuk dýþýlýklar ve ahlak dýþýlýklar ideolojik maskelerle gizlenebiliyor.
Müslümanlar olarak, indirgemeci tanýmlara, sömürgeci dile, mantýða, söyleme, yaklaþýma mahkum olmadýðýmýzý öðrenmeliyiz, Bizler, Müslümanlar olarak kendimiz kalmak, kendimiz olmak istiyoruz, ideolojik çevreler bizim kendilerine benzememizi ve kendimizden vazgeçmemizi istiyor. Sömürgeci dil, ötekileþtirici, yabancýlaþtýrýcý, aþaðýlayýcý bir dil’dir. Bu nedenle de hakkaniyetten ve adaletten uzaktýr, ideolojik düþünme biçimlerinin, her tür düþünsel özgürlüðe kapalý olduðunu bilmek gerekir, içerisinde bulunduðumuz dönemde, Ýslam dünyasýnda, Türkiye’de de Ýslamcý algý/bilinç/proje ve yapýlanmalara karþý, bu yapýlanmalarý etkisiz kýlmak üzere yeni bir kuþatma çalýþmasý yapýlýyor. Kuþatmalarý ruhumuzda hissetmediðimiz için, kuþatmaya karþý alýnmasý gereken önlemleri, tavýrlarý konuþmuyoruz, Anlaþýlmasý güç bir tevekkül anlayýþý içerisindeyiz, anlaþýlmasý güç bir rehavet içerisindeyiz. Hiç bir rahatsýzlýðýmýzý dile getirmiyoruz, her kuþatmayý, saldýrýyý bir kader gibi kabul ediyoruz, Ýslam dünyasý ülkeleri/toplumlarý jeopolitik kimlikleri olmayan, stratejik bakýþ açýlarý olmayan ülkeler/toplumlar olarak yaþýyor.
Sömürgeci yapýlar tarafýndan ötekileþtirilenler, zayýflar, güçsüzler için her vesile ile bir olaðanüstü durum, bir sýký denetim/sýký gözetim durumu icat edilebiliyor. Ötekiler için, zayýflar için kurallar iþletilmeyebiliyor. Hukuk boþluklarý Türkiye’de olduðu gibi yönsüzlüklere ve olaðandýþý durumlara yol açabiliyor. Siyaset bir türlü siyasal alana býrakýlmýyor, bireyler gereði gibi siyaset yapamýyor, toplum iktidara katýlamýyor. Okullar/üniversiteler ideoloji, üretim merkezi gibi kullanýlýyor, buralarda pedagojik mühendislik yapýlýyor. Otoriter toplumlarda resmi/ideolojik vatandaþ algýsý, bireyin kendisini gerçekleþtirmesine izin vermiyor. Ayný þekilde Ýslami kesimlerde de, bir hizbe, bir cemaate, bir lidere baðlananlarýn bireyselliklerine hiç kimse saygý duymuyor. Bu yolla, bütün otoriter yapýlar, her durumda edilgin üyeliklerle varlýklarýný sürdürebiliyor. Tüm otoriter yapýlarda liderlikler topluma karþý, cemaate karþý sorumluluk taþýmýyor. Daha güçlü bir iradeyi taklit eden bireylerin de, toplumlarýn da, bu yolla, hiç bir sorunlarýný çözümleyemediklerini hatýrlamak gerekir.
Belirsizlik dönemlerinde, bunalým dönemle rinde, kararlý bir Ýslami duruþ sergileyemiyoruz. Yaþadýðýmýz, maruz kaldýðýmýz sarsýntýlar karþýsýnda, sahicilikleri, içtenlikleri en güzel þekilde geliþtirerek çoðaltabiliriz.
Hiç bir þekilde Ýslami sorumluluklarýmýzdan vazgeçmemeyi direnmeyi öðrenmeliyiz,
Vazgeçmemeyi öðrenmeliyiz,
Her insan, ilahi hakikati, bilgiyi, bilinci, ahlaký temsil yeteneðine sahip olarak dünyaya gelir, ilahi hakikate karþý sorumluluk kadar insaný baðýmsýz/özgür/onurlu kýlan bir baþka þey olamaz. Sorumluluk duygusunu ve bilincini yitiren insan, her tür zillete mahkûm olur. Ýnsan, ilahi varoluþun bütün tezahürlerini algýlama, yorumlama ve yaþama iradesine/potansiyeline sahiptir. Taklit’i kýnayan/reddeden, Ýslama raðmen taklidin din haline getirilmesi kabul edilemez. Hayatýmýz boyunca, yaþadýðýmýz, tanýklýk ettiðimiz ve kayýtsýz kaldýðýmýz, müdahil olmadýðýmýz her þeyden sorulacaðýmýzý hatýrlamalýyýz.
Hepimiz, yaþadýðýmýz dönemden sorumlu tutulacaðýz. Sorumsuzca yaþanan bir hayat, hayvani bir hayattýr.
Müslümanlar olarak, bütün insanlýða örnek olmak gibi, evrensel bir sorumluluðumuz var.
Zamanýn, tarihin, toplumun, gündelik hayatýn tam orta yerinde, tam kalbinde sorumluluk alarak ve sorumluluk alanlarýný geniþleterek örnek olmak þiarýmýz olmalýdýr. Baðlý bulunduðumuzu iddia ettiðimiz bütün Ýslami ilkeler, hayatýn içerisinde hareket halinde ve hayatý düzenleyen ilkeler olmalýdýr, Ýslami metinler uygulanmayan ve üzerinde çalýþýlan metinler olmaktan çýkarýlmalýdýr. Biçimci alýþkanlýklarý, kalýplarý, gelenekleri aþamamanýn, içerikle ilgili hassasiyet, yoðunluk ve sorumluluk sahibi olamamanýn mazereti olamaz. Hareketsizlik, bilinçsizlik, duyarsýzlýk, cehalet, teslimiyetçilik mazur görülemez.
Hayatýn ve tarihin her safhasýnda ilahi hakikate tanýklýk etmesi gerekenler, zulme intibak edemezler, zulmü unutamazlar,
Gerçeðe, gerçekliðe uyanmak için, baðýmsýz ve kuþatýcý bir dil’e ihtiyacýmýz olduðunu bilmeliyiz.