Modern zamanlar boyunca, Ýslam toplumlarýnda yaþanan tarihin aklý yoktu, Ýslami bir yönü yoktu. Toplumlarýmýz sömürgeci tarihin aklýna maruz kaldýklarý için, putkýrýcý düþünceler, putkýrýcý düþünürler üretemediler. Zihinlerimizin kolonyalist düþünce tarafýndan erozyona uðratýldýðý günden bu güne kadar, baðýmsýz iradeye sahip, üretken özneler yetiþtirmeyi baþaramadýk. Tarihsel sorumluluklar alabilecek öznelerin oluþturacaðý kolektif bilince sahip olmadýðýmýz için, hepimiz koþullarýn, konjonktürün, statükolarýn ürünü haline geldik. Koþullarýn ürünü olduðumuz için, gerçekleþtirmek istediðimiz Ýslami amaçlarýmýz yok. Küçük, kýsmi, biçimsel, yüzeysel Ýslami özgürlüklerle yetiniyoruz, özne üretmek yerine, kalabalýklar, sürüler üreten bir geleneðimiz var.
Modern barbarlýk "uygarlýk" ve "demokrasi" maskesi altýnda yürüyüþünü sürdürüyor. Ýyi ile kötü kavramlarýnýn çok bulanýk bir hale geldiði bir dönelden geçtiðimiz için, daha çok haysiyetsiz tiranlarýn sesini/sözünü duyuyoruz. Saðcý, gelenekçi, görenekçi, hoþgörücü dini unsurlar; haysiyetli maðdurlar, haysiyetli direniþçiler ile birlikte görünmekten, onlarla dayanýþma içerisine girmekten korkuyor. Avrupa Aydýnlanmasý tarafýndan yürütülen paradigma savaþlarýný kaybettiðimiz günden bu yana, her durumda Aydýnlanma Aklýnýn/mantýðýnýn/yorumlarýnýn onayýný alma ihtiyacý duyuyoruz. Avrupa Aydýnlanmasýnýn her tür tahakkümü meþrulaþtýran bir iktidar ve güç mantýðý oluþturduðunu unutuyoruz.
Aydýnlanma düþünürleri evrenselleþtirmeye çalýþtýklarý, özgürlükçü retoriðe raðmen, köleliðe teoride karþý çýnarken, pratikte kölelik karþýsýnda sessiz kaldýlar. Avrupa’da, köleler evcil hayvan muamelesine tabi tutuldular, mal gibi alýnýp satýldýlar, insanlýkdýþý konumlara mahkûm edildiler. Özgürlükçü Aydýnlanma düþünürleri kendi ýrkçýlýklarýný mazur görebilecek yol ve yöntemlere baþvurmaktan geri durmadýlar. Avrupa'da, Amerika'da kölelik insani/vicdani/ahlaki gerekçelerle deðil, Saint-Dominque (1794) örneðinde de görülebileceði üzere, kölelerin muhteþem özgürlük mücadeleleri ve örgütlü isyanlarý sebebiyle yürürlükten kaldýrýlmýþtýr. Bu isyanlara katýlanlar arasýnda Müslüman kölelerde vardýr.
Günümüzde, zihinlerimizi/hayatlarýmýzý mütehakkim modern-seküler uygarlýk þekillendiriyor. Milliyetçiliklerin siyasallaþtýrýlmasý, halklarýn etnik terimlerle tanýmlanmasý, organik ulus, organik devlet anlayýþýnýn icat edilmesi, teketnisiteli yapýlar oluþturma giriþimleri insanlýk dýþý bir dün ya oluþturdu. Aziz Ýslam’ýn mütehakkim bir kültür tarafýndan tanýmlandýðý, sýnýrlandýrýldýðý, yönlendirildiði, etkisizleþtirildiði bir dünyada, Müslümanlarýn kendilerini özgür hisset meleri kadar korkunç bir yanýlsama olamaz. Hangi nedenlerle olursa olsu; baðýmlýlýðý kabul etmek, baþkalarýnýn mülkü olmak demektir.
Boyun eðerek, yalan söyleyerek, ikiyüzlülük, çokyüzlülük yaparak, maske kullanarak, mütehakkimlerin dilini kullanarak yaþamak, yaþamak deðildir. Bu tür bir yaþamak sürekli aþaðýlanma ve alçalmýþlýk içerisinde yaþamaktýr. Günümüzde insanlýðý kategorize eden yapýsal ýrkçýlýk, Müslüman hayatlarý deðersizleþtirmeye devam ediyor. Bizler, böyle bir dünyada, Ýslamýn düþmanlarýndan, Müslümanlar için adalet ve merhamet talep ediyoruz. Hayatýn, toplumun, tarihin içerisinde karþýlýðý olmayan, böyle olduðu halde bütün halklara dayatýlan soyut felsefi ilkeler karþýsýnda i3Ýami baðýmsýzlýk bilincini yükseltemiyoruz. Dýþlayýcý, ýrkçý kavramlarla evrenselci bir yaklaþým oluþturulamayacaðýný hatýrlamýyoruz. Tarihin bu son döneminde, Müslümanlar olarak niçin hiç bir aðýrlýða sahip olmadýðýmýz üzerinde düþünmüyoruz. Hiç bir tarihsel olaya/soruna müdahale edebilecek bir güce sahip deðiliz.
Ýçerisinde yaþadýðýmýz yüzyýlýn gerçeklerine nüfuz edebilecek, bu gerçekleri doðru tanýmlayabilecek, bu gerçekleri aþmak ve kendi gerçekliðimizi oluþturmak üzere, yeni bir dil, düþünce, pratik, dünya/ahiret görüþü inþa etmek üzere kuþatýcý bir irade oluþturmak zorundayýz. Bunun için her tür korkuyu aþmak ve bilincimizi bilemek durumundayýz.
Ýnandýrýcý umutlara baðlanmalýyýz.
Ýnançlarýmýz, düþüncelerimiz ve pratiklerimiz arasýndaki çeliþkileri ortadan kaldýrmalýyýz.
Ýdeolojik illüzyonlar da, batini illüzyonlar da hor durumda körleþmeye neden olur.
Libidinal bencillikler ve tüketimin kölesi olmaktan daha büyük bir düþüþ olamaz.
Hayatýmýza sorumlu akýl, sorumlu düþünce, sorumlu duruþ yoluyla derin, anlamlar ve içerikler kazandýrabiliriz. Çýkar yaklaþýmlarýndan, iliþkilerinden feragat edebilseydik, Ýslamýn bütüncül amaçlarý için daha güçlü temellere sahip olabilecektik Mezhep asabiyeti, etnik: asabiyet gibi aþýrýlýklarý, çatýþma ve nefretleri aþamayan bir ahlak/kültür hiç bir þekilde hiç bir sorunu aþamaz. Böyle bir kültürden/ahlaktan Ýslam ümmeti adýna bir gelecek beklenemez. Batý dünyasýnýn entelektüel ve akademik hegemonyasýnýn zihinsel köleleri olarak yaþadýðýmýz bir dönemde bütün sorunlarýmýzý çözümlemiþ gibi davranmaya devam edemeyiz.
Ýnançlarýmýzý, düþüncelerimizi küresel çerçeveyi etkileyebilecek þekilde özgürleþtiremediðimiz takdirde, modernliðin barbarlýðý karþýsýnda sessiz kalmaya devam edeceðiz. Hem geleneksel dünyaya yönelik olarak, hem de modern-seküler dünyaya yönelik olarak çok güçlü hesaplaþmalar yapmadýðýmýz takdirde, neoliberal kuþatmayý aþamayýz.
Modern tarih tarafýndan tarihsizleþtirilen halklarýn, toplumlarýn; kendi kendilerini yönetme yeteneðine sahip olmadýklarý düþünüldüðü için, bu toplumlara savaþlar/iþgaller/katliamlar yoluyla "demokrasiler" dayatýlýyor. Ortadoðu'da "devrim" den söz edenler, Ortadoðu'da hiç bir ülkede yapýsal sorunlarýn deðiþmediðini, güç dengelerinin deðiþmediðini hatýrlamýyor.Ortadoðu'da her þey maalesef pragmatizm ve oportünizmden ibarettir. Emperyalist amaçlarla yazýlan modern tarihin, ideolojik ve ýrkçý maskeler halinde kullanýlan modern kavramlarý hayatýmýz üzerinde dönüþtürücü etkiler uyandýrabiliyor. Bu kavramlara karþý baðýmsýz olmayý baþaramadýðýmýz için medya tarafýndan üretilen "gerçek"leri gerçek sanýyoruz. Kültürel anlamda bir "inziva" hayatý yaþýyoruz. Ne teknoloji üretebiliyoruz, ne düþünce, ne kültürne irfan, ne bilgelik üretebiliyoruz. Hiç bir alanda bir direniþ göstermeksizin, kokuþmuþ bir konformizm içerisinde bütün dayatmalarý kabullenmiþ durumdayýz.
Zihinlerimize vurulmuþ sömürgeci prangalarý paramparça etmedikçe hiç bir þey iyi olmayacak, hiç bir umut gerçekleþmeyecek. Koþullara boyun eðmek, yapabileceðimiz bir þey yok, yalnýzca dua edelim demek, köleliðe razý olmak denektir. Köleliðe razý olmak demek hiç kimse olarak yaþamak demektir. Üretmek özgürlükle ilgilidir; taklit etmek, kopyalamak ise boyun eðmekle ilgilidir.
Hýristiyan dünyasýnýn oluþturduðu ve bütün dünyaya dayattýðý, askeri yöntemlerle kabul ettirdiði evrensel tarihi çerçeveye asla mecbur ve mahkûm olmadýðýmýzý bir kez daha hatýrlatmak/hatýrlamak gerekir. Sözünü ettiðimiz tarih sekülerizm temelinde oluþturulmuþ/icat edilmiþ bir tarihtir. Bugün de, Ýslam dünyasý toplumlarýna dayatýlan "demokrasiler askeri bir proje olarak düþünülmüþtür.
Baðýmlýlýðý boyun eðmek zorunda kaldýðýmýz bir keder gibi görmemeliyiz.
Atalet ve meskenet içerisinde sürdürülen varoluþlarýn Ýslami anlamda bir deðeri olamaz.
Tarihin ideolojik ve ýrkçý amaçlar doðrultusunda þekillendirildiði bir dönemde, hiç bir kültürel ýrkçýlýða tahammül etmek zorunda deðiliz.
Ýnandýklarýmýzý ve düþündüklerimizi yüksek sesle ifade etmekten kaçýnmamalýyýz.
Ýslamcýlýk düþüncesi, Ýslam’ýn bir bütün halinde tarihe kazandýrýlmasý, bir bütünlük içerisinde özgürleþtirilmesi için her alanda yürütülmesi gereken bir mücadele biçimini içerir. Ýslamcýlýk mücadelesini yalnýzca politik bir ideoloji gibi algýlayanlar, Ýslamcýlýðý böyle takdim etmeye çalýþanlar, kolonyalist etkilere maruz kaldýklarý için böyle düþünüyor. Ýslamcýlýðý politik bir kliþe olarak görmek kadar büyük bir sapkýnlýk olamaz.
Ýslamcýlýk bir iktidar projesi deðil, bir özgürlük projesidir.
Aziz Ýslam'ý keþif/ilham/sezgiden ibaret ruhani bir akým gibi takdim etmeye çalýþmak, Ýslam'a yapýlmýþ en büyük ihanet olacaktýr.
Etnik mutlakçýlýkla, mezhepçi mutlakçýlýkla, cemaatçi mutlakçýlýkla hiç bir þekilde ve hiç bir zaman bir Ümmet iklimi veharitasý oluþturamayacaðýmýzý artýk fark etmeliyiz. Bu tür mutlakçýlýklarla evrenselci deðerler inþa edil edilmeyeceði gibi, insanlýkla da etkileþim içerisine girilemez. Bunun içindir ki; bugün, Ümmet'i oluþturmasý gereken unsurlar arasýnda gerçek bir iletiþim yoktur.
Zihinsel sömürge durumunda oluþumuz, Ýslami dile/söyleme hukuka/siyasete özgürlük kazandýramayýþýmýzýn sorumlusu yalnýzca kolonyalistler deðil; bunun sorumluluðu daha çok, takküm üreten dilin baskýsý altýnda, bu baskýyý içselleþtirerek yaþamaya devam edebilen biz Müslümanlarýz. Nerede olursa olsun özgürlük için bütün imkânlarýmýzý, gerektiðinde hayatlarýmýzý ortaya koyarak mücadele etmemiz gerekir.
Baðýmlý olmak demek, bir özne iradeden yoksun olmak, yalnýzca bir "þey" olmak, "eþya" olmak demektir. Baðýmlý olmak demek bir baþkasý için, bir baþkasý adýna var olmak, bir baþkasýnýn iradeci doðrultusunda hareket etmek demektir. Baðýmlý olan bireyler ve toplumlar nerede durduklarýný, nerede ve nasýl durmalarý gerektiðini, hangi yönde yol almalarý gerektiðini bilemezler. Statükolara ve konformizme kölece baðýmlýlýðý bir gelenek haline dönüþtüren Nurculuk ve Neonurculuk örneðinde görülebileceði üzere, Siyonist ve Evangelist tiranlýklar karþýsýnda hiç bir þey yapýlamayacaðýný, yalnýzca "dua etmek ve aðlamak" tan ibaret bir tavýr takýnýlmasý gerektiðini söylemek, tarihte bir benzeri görülmemiþ ve benzeri, asla yaþanmamýþ bir düþüþ/acziyet/zillet ifadesidir. Elveriþli koþullar oluþuncaya kadar Ýslami sorumluluklarý ertelemek çok ucuz, çok bayaðý bir mazerete sýðýnmak anlamý taþýr.
Fikirlerimiz, düþüncelerimiz, inançlarýmýz sadece zihinlerimizde deðil, kalbinizde, ruhumuzda, davranýþlarýmýzda, ahlakýmýzda, eylemlerimizde, toplumsal/siyasal iliþkilerimizde yaþamak üzere vardýr.