Kur'an'ı Nasıl Okuyalım ?

Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
(Nahl, 98)
Yüce Allah, insanlara mesajlarını kutsal kitaplarıyla bildirmiştir. Son kutsal kitap Kur’an’dır.
21/03/2009


       Kur’an  âlemlerin  Rabbi Allah tarafından vahiy yoluyla Arapça olarak (Yusuf, 2), peyder pey 23 yılda Hz Muhammed’e indirilen, (Şuara, 192–195), nesilden nesile bize kadar tevatüren gelen, müminler için rahmet, müjde ve şifa olan (Nahl, 89 Lokman, 2 Neml, 2) insanlara doğru yolu gösteren (Bakara, 185; Lokman 2–3) onları karanlıklardan aydınlığa çıkaran (İbrahim 1 İsrâ, 9), insanlar ve cinler bir araya gelseler bir benzerini meydana getiremeyecekleri (İsrâ 88) Hakkı batıldan doğruyu yanlıştan, helâlı haramdan ayıran (Bakara, 185)  Fatiha suresi ile başlayıp Nâs suresi ile sona eren, muciz bir kelâmdır.



       Yazımızda bu muciz kelâmın “Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl, 98) anlamındaki ayetini tahlil etmeye çalışacağız. Ayette iki hususa dikkat çekilmektedir: “Kur’an’ın okunması” ve “okumanın usul ve adabı”



1. Kur’an Okumanın Önemi ve Değeri



      Yüce Allah, hem ilk inen ayette “Yaratan Rabbi’nin adı ile oku.” (Alâk, 1) emriyle hem de daha sonra inen ayetlerde meselâ Ankebût suresinin 45. Ayetinde  “Kitaptan sana vahyolunanı oku” Neml suresinin 92. Ayetinde  “Müslümanlardan olmam ve Kur’an’ı okumam emredildi” anlamındaki ayetlerde Kur’an’ın okunmasını emretmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.), bu emre uyarak inen ayetleri özenle okumuş; Kur’an’ı öğrenen, okuyan, emir ve yasaklarına riayet eden kimselerin en hayırlı ve en faziletli kimseler olduğunu, okunan Kur’an’ın her harfine sevap verileceğini ve kıyamet gününde sahibine şefaatçi olacağını bildirerek müminleri Kur’an öğrenmeye ve okumaya teşvik etmiştir.



      “Kur’an’ı öğrenin ve okuyun.”(Tirmizî, Fedâilül-Kur’an, 2) “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Tirmizî, Fedâilü’l Kur’an,15), “Kur’an’ı okuyunuz; çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaat edecektir.” (Müslim, Müsâfirîn, 252), “Kur’an’ı güzel ve zahmetsiz okuyabilen kimse şerefli ve sadık yazıcı meleklerle beraberdir. Kur’an’ı güçlükle okuyan kimseye ise iki kat sevap vardır.” (Tirmizî, Fe-dâilü’l-Kur’an, 13), “Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa ona bir “hasene” vardır, haseneye ise on misliyle sevap verilir. “Elif lâm mîm” bir harftir demiyorum, fakat elif  bir  harf, lam bir harf  ve mîm  bir harftir.” (Tirmizî Fedâilü’l Kur’an, 16) Ancak iki kişiye gıpta edilir. (Bunlardan birincisi), Allah’ın kendisine Kur’an’ı öğrenme imkânı verdiği kimsedir. Bu kimse, gece gündüz Kur’an’ı okur ve hükümleriyle amel eder…” (Müslim, Salâtü’l Müsâfirîn, 266)



       Kur’an’ı öğrenmek ve okumak dinî bir görevdir. Bu görevi yapanlar, Allah’ın affına ve rızasına mazhar olurlar. Şu ayet bu hususu açıkça ifade etmektedir:“Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler. Allah kendilerine mükâfatlarını tam olarak versin ve kendi lütfünden daha da artırsın diye (böyle yaparlar.) Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını çokça verendir.” (Fâtır, 29-30)



      Kur’an’ı öğrenmek, okumak, anlamak ve hükümlerini uygulamak zor değildir. “Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” (Kamer 40) anlamındaki ayet, bu hususu açıkça ifade etmektedir.



     Her Müslüman Allah kelâmı Kur’an’ı aslından okumasını öğrenmeli, her gün belli bir miktar okumalı, namazda okumak için bazı sure ve ayetleri ezberlemelidir. Böylece, “Kur’an’dan ezberinde bir şey bulunmayan kimse harap olmuş ev gibidir” (Tir-mizî, Fedâilü’l- Kur’an, 18)anlamındaki hadis ile ifade edilen kişinin durumuna düşmemiş olur. Namazın farzlarından biri namazda Kur’an’dan bir parça okumaktır. Yüce Allah, Müzzemmil suresinin 20.ayetinde namazda Kur’an’dan kolayımıza geleni okumamızı emretmektedir. Bu sebeple de Kur’an’dan bazı sure ve ayetler ezberlenmelidir.



     Peygamberimiz (s.a.s.), her sabah-akşam “kovulmuş şeytandan, bilen ve işiten Allah’a sığınırım”anlamındaki  eûzü billahis-semî’ıl-‘alîmi mineş şeytanirracîm duasını üç defa, sonra Haşir suresininson üç ayetini (Hüvallâhüllezî); akşam, sabah ve yatağa yatınca İhlâs, Felâk ve Nas surelerini (muav-vizatı) üçer defa; her gece Bakara suresinin son iki ayetini (âmenerresulü), Fatiha, Kâfirun, Yasin ve Mülk surelerini okumamızı tavsiye etmiş ve “Birgecede on ayet okuyan kimse gafillerden yazılmaz” (Münzirî, II, 446)buyurmuş, bu okumalar sayesinde geceyi ihya etmiş olacağımızı, rahmet meleklerinin bizim için gece gündüz dua edeceklerini, Allah’ın bizi bağışlayacağını ve kötülüklerden ve kabir azabından koruyacağını, Kur’an’ı hatim etmiş gibi sevap kazanacağımız bildirmiştir. (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 8, 9, 10, 11, 12, 22)



     Kur’an’ı okumaktan maksat, anlamaktır. Onun için aslını okuduğumuz gibi meal ve tefsirinden de okuyarak onu anlamaya çalışmalıyız. Anlamaktan maksat da Kur’an’ın emir ve yasaklarına uymaktır. Yüce Rabbimiz A’râf suresinin 3. ayetinde “Rabbinizden size indirilene uyun” emriyle Kur’an’a uymamızı istemektedir. Kur’an’ı okuduğumuz, anlamaya ve hükümlerini uygulamaya çalıştığımız  zaman gerçek anlamda ona saygı göstermiş oluruz. Aksi takdirde Peygamberimizin, “Ahir zamanda Kur’an’ı okuyan, ancak okudukları gırtlaklarını aşmayan (okuduklarına inanıp onunla amel etmeyen) bir topluluk gelecektir” (Ahmed, II, 621)anlamındaki hadisinde ifadesini bulan ikaza muhatap oluruz. Bilmeliyiz ki Kur’an’ı evin en mutena köşesinde saklamak, öpüp başa koymakla gerçek anlamda Kur’an’a saygı göstermiş olmayız. 



    2. Kur’an Okumanın Usul ve Adabı



     Yapılan her işi usul ve adabına uygun olarak, en iyi ve en güzel bir şekilde yapmamız dinî bir görevdir."Yüce Allah, her şeye karşı ihsanı yazmış farz kılmıştır” (Müslim, Kitâbü's, Sayd ve'z-Zebâih, 57) “Allah, sizden birinizin yaptığı ameli iyi, sağlam ve kaliteli yapan kimseyi sever” (Münâvî, II, 287, No: 1882) anlamındaki hadisler  bunun açık delilidir. Bu itibarla Kur’an’ı usul ve adabına uygun olarak en iyi ve en güzel biçimde okumamız gerekir. Kur’an okumanın usul ve adabını şöyle özetleyebiliriz:



   a) Kur’an okumaya eûzü besmele ile başlanmalıdır: Tahlil etmeye çalıştığımız, “Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın” anlamındaki ayette geçen “istiâze” ile Kur’an okumaya başlanmamız emredilmektedir. Sığınmak, korunmak ve sarılmak anlamındaki “a-v-z” kelimesinden türeyen “istiâze” şeytanın ve kötü insanların şerrinden, her türlü zarar, belâ, afet ve musibetlerden Allah’a sığınmak demektir.



    Kur’an’da istiâze; “eûzü billahi” (Allah’a sığınırım) (Bakara, 67), “eûzü bir Rahman” (Rahman’a sığınırım)(Meryem, 18), “eûzü bi Rabbil-felâk” (sabah’ın Rabbine sığınırım) (Felâk, 1), “eûzü bi Rabbinnâs” (insanların Rabb’ine sığınırım) (Nâs, 1)ve “meâzallah” (Allah’a sığınırım, Allah korusun) (Yusuf, 31, 58)cümleleri ile ifade edilmiştir. “İstiaze” daha çok “kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım” anlamındaki eûzü billâhi mineşşeytanir racîm cümlesiyle yerine getirilir.



    Kur’an’da istiâze; “eûzübillahi” (Allah’a sığınırım) (Bakara, 67), “eûzü bir Rahman” (Rahman’a sığınırım)(Meryem, 18), “eûzü bi Rabbil felâk” (sabah’ın Rabbi ne sığınırım) (Felâk, 1), “eûzü bi Rabbinnâs” (insanların Rabb’ine sığınırım) (Nâs, 1)ve “meâzallah” (Allah’a sığınırım, Allah korusun) (Yusuf, 31, 58)cümlele ri ile ifade edilmiştir. “İstiaze” daha çok “kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım” anlamındaki eûzü billâhi mineş şeytanirracîm cümlesiyle yerine getirilir.



    Kur’an okumaya başlarken bile eûzü çekilmesi emredildiğine göre diğer işlere başlarken istiâzenin daha da gerekli olduğu açıktır. Yüce Allah kötülüğe karşı sabır ile ve kötülük yapanı affederek (Şura,40, 43) veya kötülüğe karşı iyilik yaparak (Fussılet, 34; Şura, 40, 43)insanlardan gelecek belâdan, eûzü çekerek şeytandan gelecek olan vesvese ve kışkırtmalardan korunmayı (Müminûn, 96)öğretmektedir.



    Peygamberimiz (s.a.s.), camiye girerken, istiaze etmiş (Ebu Dâvûd, Salât, 18), öfkelenen bir sahabiye “Allah’ım kovulmuş şeytandan sana sığınırım” demesini tavsiye etmiş, bu şekilde Allah’a sığınan kimsenin öfkesinin dineceğini bildirmiştir. (Ebu Dâvûd, Edeb,4)Akşam, sabah ve yatacağı zaman nasıl dua etmesini soran Ebu Malik’e öğrettiği duada kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınma cümlesi devardır. (Ebu Dâvûd, Dua, 110, (5083)



     Asıl adı İblis olan şeytan, Allah’ın “Âdem’e secdeet!” emrine uymadığı, kendisinin daha üstün oldu-ğunu ileri sürerek emre karşı geldiği için meleklerin vatanından (melekût âleminden) kovulup sürgün edilmiş; o da imtihan dünyasında Allah’ın kullarını, O’nun yolundan ve rızasından ayırmak için uğraşmayı kendine görev edinmiştir. (A’râf, 11-17)Şeytan, kendine uyan diğer cinleri ve insanları dakullanarak vazifesini yapmaya çalışır. (En’âm, 112) Ancak Allah’a iman eden, O’na dayanan ve güvenen müminlere şeytanın zarar veremez ve onlara hükmünü geçiremez. (Nahl, 98-100)



    “Besmele” “rahman ve rahîm olan Allah adıyla” anlamındaki “bismillâhirrahmânirrahim” cümlesine denir. Bu cümle, Neml suresinin 30. ayetinin bir bölümü ve Fatiha suresinin ilk ayetidir. Tevbe suresi hariç diğer sure başlarındaki besmeleler, müstakil birer ayettir, ancak o sureye dahil değildir.



    Yüce Allah; “Yaratan Rabbi’nin adı ile oku” (Alak, 1) ayeti ile hem Kur’an okunmasını hem de Kur’an’ın Allah adıyla okunmasını yani okumaya besmele ile başlanmasını emretmiş, Peygamberimiz (s.a.s.) ise her hayırlı işe besmele ile başlanmasını tavsiye etmiş ve “Besmele ile başlanmayan her iş bereketsiz ve sonu güdüktür” buyurmuştur (Aclûni, Keşfü’l Hafa,II,174)Bu itibarla Kur’an okumaya, bir şey yiyip içmeye veya bir işe başlanırken besmele çekilmesi sünnettir. Bir hayvanı keserken besmele çekilmesi ise zorunludur, besmele çekilmeden veya Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanların etleri yenmez.(En’âm, 121)



    Besmele çeken insan; başka bir varlık adına değil sadece Allah adına, O’nun rızası için ve O’nun izniyle “Kur’an okumaya, yemek yemeye… başlıyorum” demiş olur. Besmele çeken aynı zamanda Kur’an okumuş ve Allah’ı anmış olur.



b) Kur’an tertil ile okunmalıdır: Yüce Rabbimiz,“Kur’an’ı tertil ile oku” (Müzzemmil, 4) anlamındaki ayette Kur’an’ın tertil ile okunmasını emretmektedir. (bk. İsra, 106; Furkan, 32)Sözlükte bir şeyi güzel bir şekilde sıralamak  dizmek, açığa çıkarmak ve açıklamak anlamlarına gelen “tertil” kelimesi  Kur’an’ıtane tane, yavaş yavaş, kelime ve harflerin hakkını vererek; anlamını bozmayacak şekilde, tecvit kurallarına uyarak düzgün ve doğru bir şekilde okumak demektir.



   Kur’an’ı tertil üzere okumak ilâhî bir emirdir, dolayısıyla bu emrin yerine getirilmesi gerekir. Yüce Allah’ın bizzat kendisi Kur’an’ı peygamberimize öğretmiş (Rahman, 2)ve tertil üzere okumuş (Furkan, 32),peygamberimiz de dinleyenlerin rahatça anlayacakları bir tarzda tertil üzere, sesli olarak okumuş,(Bakara, 129)ve her ayetin sonunda durmuştur. (Buharî, Fezâilü’l Kur’an, 29,30)Peygamberimiz Kur’an’ı tertilüzere ve güzel sesle okuyanları överek (Buharî, Fezâi-lü’l-Kur’an, 31–33)ashabını Kur’an’ı doğru öğrenmeyeve okumaya teşvik etmiştir. Bu itibarla biz deKur’an’ı acele etmeden hakkını vererek en güzelbir şekilde tertil üzere okumalıyız ve özelikle namazda okuyacağımız ayet ve sureleri anlamı bozmayacak şekilde düzgün ve doğru bir şekilde öğrenmeliyiz, aksi takdirde namazda farz olan kıraat yerine getirilmemiş olur.



    c) Kur’an ihlâs ve kemali edeple okunmalıdır  Kur’an, güzel sesle ve kendine has eda ile okunan,okuyana ve dinleyene etki eden ilâhî bir kitaptır.Bu itibarla Kur’an okunurken son derece ihlâslı ve kemali edep içinde olunmalı, okunuşu sırasında başka düşüncelerden zihin ve kalp temizlenmeli,okunan sure ve ayetlerin doğrudan doğruya kişinin kendisine hitap ettiği düşünülmelidir. Kur’an okurken makam uygulanabilir, ancak yersiz teganniden ve gösterişten sakınılması gerekir.



       Yüzünden Kur’an okumak isteyen kimse abdest alır, mümkünse kıbleye döner, eûzü besmele çeker, sesli veya kendisi işitebilecek sesle vakar içinde usulüne uygun olarak okur. Peygamberimiz,“Kur’an’ı sesli okuyan kimse, açıktan sadaka veren kimse gibidir. Kur’an’ı sessiz okuyan kimse gizli sadaka veren kimse gibidir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an, 20) buyurmuştur. İnsanların bulunduğu bir yerde sesli okunduğu zaman dinlenmeyecekse sessiz okuma tercih edilmelidir. Çünkü okunan Kur’an’ı dinlemek ilâhî bir emirdir. Yüce Allah, “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki sizemerhamet edilsin.” (A’râf, 204)buyurmuştur. Okuma sona erince “sadakallâhü’lazîm” (yüce Allah doğru söyledi) denilmelidir.



     Kur’an; ayakta, oturarak, yürürken veya yatarken, abdestli veya abdestsiz olarak ezbere okunabilir. Ancak cünüp olan kimse ezbere veya yüzünden Kur’an okuyamaz, âdetli olan kadınlar öğrenmekve öğretmek amacıyla Kur’an okuyabilir. Çünkü cünüplükten temizlenmek insanın elindedir, fakat âdet halinden kurtulmak kadının elinde değildir.



         Sonuç olarak, yüce Rabbimiz Nahl suresinin 98. ayetinde “Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” anlamındaki ayetle hem Kur’an okumamızı hem de Kur’an okumaya başlarken şeytan’dan kendisine sığınmamızı istemektedir.



      Kur’an’ı tertil üzere okumak ilâhî bir emirdir. Bu itibarla tertil ile Kur’an okuyan kimse Allah’a kulluk etmiş ve okuduğu her harf başına sevap kazanmış olur. Peygamberimiz Kur’an’ın nasıl okunacağını, anlamını ve hükümlerini ashabına öğretmiş ve ashabını Kur’an’ı öğrenmeye ve okumaya teşvik et-miştir.



      Peygamberimiz her yıl ramazan ayında Cibril’inhuzurunda Kur’an’ı okumuş, bazı sahabiler de dinlemiştir. Vefat ettiği yıl ise iki defa okumuştur. (Bu-harî, Fezâilü’l-Kur’an, 7) Mukabele geleneği de bu oku-madan kaynaklanmıştır.



     Kur’an’ı okumaktan maksat, anlamak, anlamaktan maksat da emir ve yasaklarına uymak, hüküm ve ilkelerini uygulamaktır. Kur’an’ı okumaz, okurken usulüne uymaz veya Kur’an’ın buyruklarına uymazsak Peygamberimizin, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey haline getirdiler.” (Fur-kan, 30) şeklindeki şikâyetine muhatap olabiliriz.