Evet, bir açıdan baktığınızda da gençlik çok kötüye gidiyor, bir açıdan baktığınızda da gençlik hiç de fena gitmiyor! Bu sorunun cevabı, bizim nereden baktığımıza ve ne aradığımıza bağlı.
Bir kere şunu en başa koyalım:
Gençlerin bizim gibi olmalarını beklemeyelim. Çünkü onlar bizim gibi değil, ancak 'kendileri' gibi olacak.
Biz de bizden öncekiler gibi olmadığımız gibi.. Aslında doğrusunu söylemek gerekirse, onlara kim 'dokunmuş' ve ne yüklemişse gençlerimiz o olacak..
Herkes kendi çağını yaşayacak, bu doğru. Ancak biz, bizimle birlikte yaşayan gençlere ne verebiliyoruz, onlara güzel örnek olabiliyor muyuz? Biz buna bakalım.
Önce bu günün gençliği biraz tanımak istersek;
Özgüveni yüksek, ben bilirim esasında, bireyselliği önemseyen, kendine düşkün, etkiye açık, bir o kadar da etkilemeyi seven ve dijital dünyaya hâkim, okumayı değil seyretmeyi seven, nefsi ne kadar büyümüş olsada, kalbi damarları hâlâ tıklanmamış ve daha güzeli henüz katılaşmamış, bununla birlikte iyi bir şey güzel ve farklı bir üslupla sunulursa etkiye ve tepkiye açık bir anlayışla geliyor.
Ancak doğruluğa ve dürüstlüğe önem veren, batıya hayranlığı bize göre azalmış, inancını 'sorgulayarak' inanmaya eğilimli, yaşanmış iyi örnekliklerden çok etkilenen, ülkesini seven ve kişisel hedefleri, toplumsal hedeflerinden biraz daha fazla olan henüz 'fıtratında' giden bir yapıda..
"Hakikat" onlara güzel bir üslupla ve farklı bir metotla sunulursa, sözü sonuna kadar pür dikkat dinlemeye yatkın, interaktif yöntemle sunulan doğruları ise daha iyi alan, kalbi ölmemiş ama biraz bulutlanmış, 'değerli' olduğunu hissetmek isteyen bir birey..
Ben acizâne 7 yıldır sürekli okullarda seminerlere gidiyorum. Türkiye'yi dolaşıyorum ve gözlemliyorum.
Özellikle İmam hatip okullarına ve diğer okullara gidiyorum. Gençlerin arasındayım. Sürekli onlarla konuşuyorum ve dinliyorum..
Bir kere imam hatip okulları ve düz liseler, mâneviyat ve değerlerimiz açısından birbirinden çok farklı. Ama her iki okullardan da çok güzel gençler geliyor bence..
Şu bir gerçek;
Gelen 'gençlik' bizden çok farklı olacak ve bizi çok şaşırtacak. Bir yönüyle milli ve manevi değerlerine düşkün ve 'inançlarını' önceleyen bir gençlikte var, bir yönüyle tam tersi de..
'Hayra' doğru giden de var, 'şerre' doğru giden de..
Ancak siz,
Kötüye bakarsanız kötüyü görürsünüz ve onları çok zannedersiniz. Halbuki 'iyiler' hâlâ çok fazla. Hem de her yerde ve geliyorlar Allah'ın cc izniyle..
Gelecek ve gençler ile ilgili çok 'kötümser' olmayın, ama çok aşırı iyimser de olmayın. Her şey aslında bizim onlar için ne yaptığımızda ve ne yapmadığınızda saklı! İşte sorun burada.
Biz onlarla ilgili yapmamız gerekenleri tam olarak yaptığımızı söyleyemeyiz. Onlarla olması gerektiği gibi ilgilendiğimizi de söyleyemeyiz!
Türkiye'de toplumsal olarak iyiye doğru gidiş maalesef olması gerekenden 'yavaş' ilerliyor. Burada büyük ölçüde suçlunun bizim olduğumuzu düşünüyorum.
Çünkü vakıflar, dernekler câmialar ve cemaatler olması gereken kadar iyi çalışmıyor! Olması gereken kadar 'gayret' göstermiyor. Yani 'düşük verimle' gidiyoruz. Ama buna rağmen büyük seyler olsun istiyoruz!
Sonra dönüp bir de "niye herşey bizim istediğimiz gibi gitmiyor" diyoruz.
Biz 'düzelmeden' toplum düzelmeyecek. Toplum düzelmeden şartlar ve 'rüzgâr' değişmeyecek..
"İnsana ancak yaptığı vardır"
Selâm ile.
Abdülhamit Kahraman
11 Zilkade 1441
02 Temmuz 2020