ÇOCUKLARIMIZA İBDET BİLİNCİ KAZANDIRMAK
Namaz insanı Allah’a yaklaştırır.
07/05/2015


Allah Teâlâ’ya ibadet yapmak için yaratılan insan,(Zariyat, 51/56) bu temel görevini yerine getirirse dünyada da âhirette de huzur ve mutlu­luğa kavuşur. İbadet, gönülden ve isteyerek Allah Teâlâ’ya saygı göstermek ve O’na kulluk görevlerini yerine getirmektir. İbadetler, inanç esaslarından sonra İslâm dininin ikinci önemli halkasını oluşturur. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerim’de  “Allaha ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın”(Nisa 4/6) buyrulur.   Birçok din psikoloğu duâ ve ibadeti mükemmel bir ruhî tedavi aracı olarak değerlendirme eğlimindedir. Mesela Johnson’a göre ibadet tedavi edici bir tecrübedir.  Bazı ruhsal hastalıkların iyileştirilmesinde duâ ve ibadet terapisinin iyi sonuçlar verdiğine dair gözlem ve tespitlere rastlamak mümkündür. İbadetler günümüzün en önemli ruhsal hastalığı sayılan gerilim ve strese karşı da yararlı görülmektedir.


 


Din ve dinin ibadet boyutu ise kişinin hayatını anlamlandırma, ölüm, hastalık ve sakatlık gibi kişinin ruh sağlığını önemli ölçüde etkileyen acılara katlanma, yaşam umudunu yenileme ve hayatın bütün zorluklarıyla baş edebilme gücü vermektedir. İbadet, insanı Allah’a yaklaştırır ve O’nun sevgisini kazanmaya götürür. İbadetlerimiz, kalplerimize Allah sevgisini ve saygısını yerleştirir. Bizleri her türlü fenalıktan uzaklaştırır ve ahlâkî güzelliğe ulaştırır. Kalbimizi çeşitli sıkıntı, üzüntü ve stresten korur. Çünkü gönüller, ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur. Kur’ân-ı Kerim, bu gerçeği, “Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ı zikretmekle huzura erenlerdir. Biliniz ki kalpler, ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur”(Ra’d, 13/28) şeklinde açıklar.


 


Çocuk, Allah’ın insana en büyük lütuflarından biridir. Bununla birlikte insan için bir imtihan vesilesidir. Her Müslüman en az çocuğunun dünyasını imar etmeye çalıştığı gibi ahiretini de inşa ve imar etme sorumluluğunu da taşımalıdır. Farz olan ibadetler, sorumluluk yaşı olan ergenlikle başlar. Bülûğa erme, dinde sorumluluğun başlangıç işareti olarak kabul edilmiştir. Bu durum, bu dönemin önemini arttırmaktadır. Ergen, din nazarında yetişkin kişi statüsünde yer alır; o artık dinin emir, yasak, görev ve kuralları çerçevesinde davranışlarının sorumluluğunu yüklenmiş birisidir.


 


Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır (herhangi bir sorumlulukları yoktur). Bunlar bülûğ çağına gelmemiş çocuklar, aklı başında olmayan mecnun (deli) ve uykuda olan kimselerdir.”1 Hadiste çocukların, bülûğ çağına kadar, dinî açıdan sorumlu sayılmadıkları hatırlatılmış, kusurlardan dolayı çocukların hemen sert biçimde eleştirilmemeleri gerektiği belirtilmek istenmiştir. Özetle ibadet, kulu ile Rabbi arasında büyük bir mânevî yakınlık meydana getirir. Kur’ân-ı Kerim’de; “Bana kulluk et ve beni zikir için namaz kıl” (Tâhâ, 20/14) buyrulmaktadır.


 


Namaz, bizi yaratan, yaşatan, sayısız nimetleri veren Yüce Allah'a karşı bir kulluk görevimizdir. Namaz Allah’ı sevmenin ve ona samimiyetle bağlanmanın bir göstergesidir. Namaz insanı Allah’a yaklaştırır. Yüce Rabbimiz bize "Secde et ve yaklaş"(Alak, 96/19)  buyurur. Demek ki Allah'a yaklaşmanın en iyi yolu secde etmek, yani namaz kılmaktır. Namaz,  "dinin direği" 2, "mü'minin mi'racı" ve "cennetin anahtarı"3 dır. Allah katında en sevgili amel odur. Peygamberimizin "gözümün nuru" 4 dediği ibâdet yine namazdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş temel üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka bir ilâh bulunmadığına, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.5 Belirlenmiş ibadetlerin başında gelen namaz, insanın kötülüklerden alıkonmasını sağlar; en azından bu hedefe yardımcı olur. Müslüman, namazda Allah’ın huzurunda olmanın mânevî zevkini yaşar, dünya meşgalelerinden uzaklaşarak ruhen huzur bulur. Oruç; nefsin terbiye edilmesi ve insan iradesinin güçlendirilmesi! Zekât; toplumda ekonomik yapının düzenlenmesi ve insandaki mal tutkusunun frenlenmesi için bir araçtır. Hac; dünyanın her tarafından gelen; dilleri ve renkleri ayrı olan Müslümanları kutsal topraklarda bir araya getirerek İslâm kardeşliğini evrensel bir hale getirir. Kuşkusuz bu ibadetlerin daha başka dünyevî faydaları da vardır. Esas faydaları da âhiret mutluluğuna sebep olmalarıdır.


 


Çocuk ve Namaz


 


İlk görevimiz,  Allah’ın varlığına birliğine, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamberliğine inanmaktır. İmandan sonra,   ikinci görevimiz namaz kılmaktır. Çünkü namaz dinin direği, ibadetlerin en üstünüdür. Yüce Allah'a karşı en önemli ibadet görevimiz günde beş defa kıldığımız namazlarımızdır. Müslüman kişi namaz kılmakla mükellef olduğu gibi, çocuklarına da namazı öğretmek zorundadır. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Çocuklar yedi yaşına ulaştıkları zaman, namazı telkin ediniz. On yaşlarına ulaştıklarında ise, kılmadıkları takdirde hafifçe vurun ve o yaşta yataklarını ayırın."6 “Ehline, ailene namazı emret, kendin de o(nun güçlükleri)ne sabret.(Tâhâ, 20/132) “(Lokman, oğluna) ‘Yavrum, namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve (bu hususlarda) başına gelene sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdendir.”(Lokman, 31/17) Namaz kılmak, Hz. Lokmanın oğluna öğütlerinde azmedilmeye değer olan işlerin başında zikredilmektedir. Çünkü namaz çocuğun davranışlarını disipline edip onu olgunlaştıracaktır. Böylece çocuk kararlı ve ölçülü davranmaya alışacaktır.


 


Namaz eğitiminin 7 yaşında başlatılıp 10 yaşına kadar sürdürülmesi istenmiştir.7 Yani 3 yıllık bir kesintisiz çalışma ile çocuğa namaz alışkanlığı kazandırılabilecektir. Bu zaman içinde çocuk hiçbir şekilde kaba davranışlara, baskıya maruz bırakılmamalıdır. Bu olumsuz davranışlar, çocuğun namaza karşı sempatisini yok edebilecektir. Bu dönemde namaz için çocuğu küçük düşürmek gibi davranışlardan kaçınmak gerekir. Çünkü ibadette ölçü ihlâs ve samimiyettir. Çocuklarımıza namazı sevdirmek için öncelikle kararlı ve düşünceli olmak zorundayız. Çocuklarımızı daha çok küçük yaşlarından itibaren namaz ibadetine karşı sevgi dolu olarak yetiştirmek gerekiyor.


 


1) İkna edip sevdirmek en temel düsturdur. Namazı sevdirin.


 


2) Sevdirmeden ve anlatmadan çocukları namaza zorlamak, namaz kılmalarını mecburi tutmak onları namazdan soğutur. Buna dikkat etmek gerekir.


 


3) En iyi öğretmen örnekliktir. Çocuklar, sizin namaza gösterdiğiniz saygı ve sevgiyi, ilgiyi görmeliler.


 


4) Namazı ilgi çekici hale getirerek, çocukların sevgi dolu bir merak edinmelerini sağlamak gerekir. Kitaplarla, CD lerle namaz eğitimi çeşitlendirilmelidir.


 


5) Çocuk güzel hediyelerle teşvik edilmeli, onun için sürprizler hazırlanmalıdır. Teşvik ve tebrik edilmelidir.


 


6) Kendisine ait bir seccadesi, tesbihi ve takkesi olmalıdır. Kız çocuklarına namaza mahsus özel başörtüsü alınmalıdır.


 


7)  Beş vakit namaz, evde cemaatle kılınmalı veya çocuğun elinden tutulup camiye götürülmelidir.


 


Çocuklara küçük yaşlardan itibaren ibedet duygusu aşılanmalı, bilgisi verilmelidir. Âlimler, yedi yaşından itibaren “çocuğa namaz öğretilmesi” hadisinden, namazla ilgili her çeşit bilginin öğretilmesi gereğini anlamışlardır; Namaz vakitleri, farzları, vacipleri, sünnetleri, namazda okunacak sûreler, duâlar, tesbihat, abdest ve temizlikle ilgili teferruat vs.


 


Çocuklara gerek ibadetlerle ilgili bilgilerin öğretimi, gerekse ibadetlerin yerine getirilmesi konusunda, İslâm'ın temel prensiplerini teşkil eden müsamaha, hoşgörü, sabır, sevgi ve şefkatle davranmalıdır. Böylece, çocuğun kalbi kazanılmalı, duygularına hitap edilmelidir. Zaman zaman teşvik ve takdir edilmeli, bazen maddî mükâfatlarla ödüllendirilmelidir. Çocuğun namazı zorla değil, isteyerek kılması için alt yapıyı ebeveyni hazırlamak zorundadır.


 


Çocuk ve Duâ


 


Duâ insan ile Allah arasındaki iletişimi sağlayan en önemli ibadettir. Bu nedenle ibadetlerin özü ve en değerlisidir. Duâ, kişinin Allah’a yakarması ve O’ndan isteklerde bulunması demektir. Çocuk duâ yolu ile Allah’a sığınmaya, kendisini, onun korumasına bırakmaya alıştırılmalıdır. Zaten çocuğun dünyasında dua; kişisel kanaatlerin, istek ve şikâyetlerin Allah’a sunulması, bir bakıma korunma ve savunma aracı bir yakarış ve isteme faaliyetidir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bana duâ edin, duanızı kabul edeyim."(Mü'minûn, 23/60) "Kullarım sana Beni soracak olurlarsa, haber ver ki, Ben şüphesiz onlara yakınım. Bana duâ edenin duâsını kabul ederim." (Bakara, 2/186) Allah Teâlâ, kendisine duâ edenlerin duasını kabul edeceğini bildirmektedir. “(Rasûlüm!) De ki: (kulluk ve) duânız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin”(Furkan 25/77)  Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  “Duâ mü’minin silâhı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.”8 “Duâ ibadetin aslı ve özüdür.”9 “Duâ, gelmiş olan musibet için de, henüz gelmemiş olan mu­sibet için de faydalıdır. Duâ belâyı def eder.”10 Duâ, üzüntüleri giderir, huzur ve mutluluk getirir.


 


Duâya neden ihtiyaç duyduğumuzu maddeler halinde açıklayabiliriz:


 


1. Allah'a yakın olmak, onun sevdiği ve razı olduğu bir kul olmak için dua ederiz.


 


2. Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek için dua ederiz.


 


3. Kötülüklerden, bela ve afetlerden korunmak için dua ederiz.


 


4. İyi bir insan olmak, güzel ahlak ve davranışlara sahip olmak, doğru yoldan ayrılmamak için dua ederiz.


 


5. Dileklerimizi ve isteklerimizi gerçekleştirmesi için Allah'a dua ederiz.


 


Dua eden kişi gönülden dua etmeli, iyi şeyler istemeli, istediği şeyler doğrultusunda da çaba göstermelidir. Dua etmenin belli bir kuralı yoktur. İçimizden geldiği gibi güzel olan her şeyi isteyebiliriz. Allah’a dua etmek için hiçbir aracı kurum ve kişiye de ihtiyacımız yoktur. Namaz kılarken Fatiha suresinde söylediğimiz gibi:  “Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz.” (Fatiha, 1/4)


 


Çocuk ilk önce duanın ne olduğunu, niçin yapıldığını ve kimden istekte bulunulduğunu bilmeli. Dua; istemek ve yakarıştır. Çocuk önce kimden istediğini bilmeli ve istekte bulunduğu kişiyi tanımalı. Bu konu çok önemli bir konudur. Çocuklarımıza, yanımızda kimse olmazsa, zor bir durumda olduğumuzda bile, Allah’ın yanımızda ve bizi işitiyor olduğunu anlatmamız gerekir. O’nu çağırdığımız zaman bizi işitir ve imdadımıza yetişir. Zor ve sıkıntı anında rabbinden yardım alacağını bilen bir çocuk ümitsizlikten kurtulur. Aslında böylece çocuklarımızı ümitsizlikten de kurtarmış oluyoruz. Bu inanç büyük bir önem arz ediyor. Dua eğitimine, Yüce Allah’ın çocuklara tanıtılması ve sevdirilmesi ile başlanabilir. Allah'a imanın temel bir tezahürü olarak dua etmenin önemi üzerinde durulabilir. İnsanın isteklerine cevap verebilecek yegâne güç ve kudret sahibinin Allah olduğu, yetişmekte olan çocuklara ve gençlere güzel bir şekilde verilmelidir. Bir çocuk, yöneldiği kapının yüce, kendinin de oldukça zayıf olduğunun farkında olursa, duanın mahiyetini daha iyi idrak eder. Dua eğitiminin vazgeçilmez temel şartı Allah'a imandır. Allah'ı tanımada, O'na güvenmede eksiklikler varsa, dualar da eksik demektir. Zîrâ Allah katında makbul olan dua, yürekten inanarak yapılandır.


 


Her şeye gücü yeten, herkesin yardımına koşan, her şeyi bilen ve işiten, atomlardan galaksilere kadar her şeyi tespih taneleri gibi evirip çeviren bir Zat'a edilecek derin güçlü bir iman, duanın da o nispette ihlâs ve samimiyet içerisinde yapılmasına vesile olacaktır. Netice itibarı ile yemeklerden önce ve sonra, bir karar aşamasında, sıkıntı veya ferahlık ânlarında, istirahat öncesi, yeni bir güne başlarken duaya ayrılacak kısa bir zaman çocuklarımızda duanın ehemmiyeti hususunda güzel düşünceler oluşmasına vesile olur. Dua, insanın iç dünyasını aydınlatır, geleceğe Allah'a güven ve itimat içerisinde bakabilmesini sağlar. Allah'a yönelmiş, şükür hisleri ile dopdolu, zor zamanlarında O'nun yardımının kendisine ulaşacağı ümidini taşıyan bir çocuk kopmaz bir ipe tutunmuş demektir. Dua eğitiminde, eğiticinin şahsiyeti de önemlidir. Burada asıl olan, anne ve babaların duayı nasıl hissettikleri ve yaşadıklarıdır. Meselâ namazlardan sonra, istirahata çekilirken, yemek öncesi ve sonrası ebeveynini dua ederken gören çocuklar, dua alışkanlığını daha kolay edinir.


 


Çocuklar duasında anne-baba ve kardeşlerine yer vermesi hatırlatılmalı, böylece aile içi ilşkiler sıcak bir ortama ulaştırılırken, çocukta paylaşım duygusu güçlendirilmeye çalışılmalıdır. Çocuklara, sadece kendileri için değil, başkaları için de duâ etmek öğretilmelidir. Annesine, babasına, kardeşlerine, akrabalarına, komşularına, fakirlere, felakete uğramış zor durumdaki insanlara duâ etmek çocuğun kalbini iyilik ve hayır duygularıyla dolduracaktır. Her yaş grubu için olduğu gibi çocuklar için de duâ, stres ve depresyondan koruyan rahatlatıcı bir mahiyete sahiptir.  Duâ, ruhun gıdası ve ilâcıdır. Duâ, insanı maddî ve mânevî sıkıntılardan kurtarır. Duâ, kişide psikolojik bakımdan bir rahatlık, huzur ve mutluluk sağlar. Bu açıdan çocuklarımıza, ibadet ve duâ etme bilinci kazandıralım.


 


Dipnot


 


1. Ebu Davut hudut 16;  Tirmizi hudut 1


 


2. Tirmizî, İman 8


 


3. Tirmizî, Taharet 3


 


4. Neseî, Nisâ 1


 


5. Buhârî, İman 1


 


6. Ebû Dâvûd, Salât, 26


 


7. Ebu Davud Salât 26


 


8. İmam Suyutî, Câmü’s-Sağîr Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,, c. 2, s. 400, Hds. 2192


 


9. Tirmizi, Deavât 1


 


10. Tirmizî, Deavât 112 


 


Süleyman GÜLEK /  Vuslat dergisi