Karne sendromu

Günümüzde ilkokulda çocukların karnesine kırık not koymak pek adet değildir. Öğretmenler, karneleri genelde pekiyilerle doldurma eğilimindeler. Çocuklar, ilköğretimin ilk beş yılını bitirip eskiden ortaokul denilen 6. sınıfa başladıklarında aynı zamanda yetişkinler dünyasına deneme niteliğindeki seviyede eğitim almaya değil, aynı zamanda şimdiye koruyucu olan bir dünyaya doğru ilerlemelidirler.
24/01/2011


Tam beş yıl boyunca aşina oldukları sınıfta aynı öğretmen tarafından eğitilmek yerine, şimdi kendilerini gün içinde bir çok defa değişen ortamlarda bulurlar. Artık bir ders süresi kadar bile görmedikleri bir sınıf öğretmenleri vardır. Gün boyunca farklı derslerine girmek durumunda oldukları kadınerkek, farklı eğiticilere sahiptirler. İşte ebeveyn bu noktada gençten başarılı olmasını, yüksek notlarla dolu bir karne getirmesini daha bir dikkatle bekler. Genç başarısızsa... Öğrenci, kırıkları çok bir karne ile geldiğinde ebeveyn, hemen onu suçlama eğilimine girer. Öfkeyle "ne oldu sana böyle?" diye sorar. "Eğer müzik dinlemeye, televizyon izlemeye, telefonda konuşmaya, top oynamaya, bilgisayarla uğraşmaya bu kadar çok zaman ayırmasaydın, ev ödevleri için daha çok vaktin olacaktı ve daha iyi notlar alacaktın." Ergenlik çağı çocukları, hızlı bir değişim sürecinden geçerler. Hayatlarına yeni ilgi alanları dahil olmaya başlamıştır. Çevresindekilerin ilgi ve hayranlığını kazanabilmek ona okuldan daha önemli ve çekici gelebilir. Ev ödevleri çoğunlukla sıkıntı verir. Cinsel duygu ve ilgileri uyanma çağına girmiştir. Ebeveyn ne yapmalı? Çocuk başarısızsa, elbette hatanın önemli bir kısmı ona aittir. Ama ebeveynin de dikkat etmesi gereken noktalar vardır. Çocuktan önce annebaba "acaba nerede hata yaptık?" diye sormalı ve cevabını aramalıdırlar. ·Annebaba arasında geçimsizlik ve problem varsa, çocuğun derslere ilgisinin daha da düşeceği bilinmelidir. Acaba evde huzurlu bir ortam var mıdır? ·Ebeveyn, çok baskı mı yapıyor? Çünkü devamlı ders çalışması konusunda çocuğu sıkıştırmak ters tepebilir. İsmet'in babası ölmüştü ve annesi onun okumasını ailenin çıkış kapısı olarak görüyordu. Bu yüzden devamlı "ders çalış" diye baskı yapıyor, elinde kitap görmediğinde sert davranışlara giriyordu. Sonuçta İsmet, kırık dolu bir karneyle eve gelmişti ve şunu bana söyledi: "Doktor amca, ders çalışmaktan soğudum annemin yüzünden. Bir kabus gibi geliyor." Başarısız olan çocuk, annebabasının beklentilerini karşılayamadığından kendini büyük bir başarısızlık ve yetersizlik içinde hissedebilir. Bir de başarılı öğrencilerle kıyaslanırsa, kendine güvenini kaybedebilir. ·Gencin bir derdi, bilmediğimiz bir takıntısı başarısının düşmesine yol açabilir. Onunla bir arkadaş gibi konuşarak, problemlerini anlamaya çalışmak gerekir. ·Bazen de çocuğun kapasitesi yetersizdir. Nasıl yetişkinler aynı maaşı almıyor veya görevlerinde değişik başarılar gösteriyorlarsa gençler de kapasitelerinin üzerine çıkamayabilirler. Ahmet'i kötü bir karne ile geldiği için getiren babası, şunları anlatmıştı: "Ben okuyamadım. Bir türlü başarılı olamadım. Annesi de talihsizdir, ama okumanın önemini çok anladım. Oğlumun ne yapıp ne edip iyi bir üniversite bitirmesini istiyorum. Ancak karnesi beni çok üzdü." Burada kapasite yönünden kendine benzediğini düşünmek istemeyen bir baba sözkonusuydu. ·Bir takım ödül ve teşviklerle gencin ders başarısı konusunda desteklenmesinde fayda vardır. Arkadaşlarıyla vakit geçirmesine izin verme şeklinde olabilir veya çok istediği bir bisikleti almaya söz verilebilir. ·Yine gence ders çalışmanın prensiplerini anlatan kitaplar alarak, tavsiye ederek okumasını sağlamakta fayda vardır. Öğrenciliğimde Prof.Dr. Ali Fuat Başgil'in "Gençlerle Başbaşa" adlı eserinden çok yararlanmıştım. ·Bazen de genç, ilgi alanı ve yeteneklerine ters bir bölümde okumakta olabilir. Bunu da gözönüne almakta fayda vardır. Bir doktor arkadaşımın kızı edebiyata çok meraklıydı. Bol kitap okur, şiir denemeleri kaleme alırdı. Fakat devam ettiği özel okul, tercih sebebi olan üniversitelerin hep fen puanıyla almasını gerekçe göstererek fen bölümüne kaydetti. Sonuç kızın bir yıl kaybıydı. Halbuki edebiyat bölümünde hem başarılı olacak, hem de kendini göstermenin verdiği mutluluğu tadacaktı. ·Seyrek de olsa genç eğitim sistemini saçma bulup ders çalışmaktan soğuyabilmektedir. Gerçekten gençlerin kıvrak zekasına; atak, enerjik ve sağlık dolu yapısına uygun eğitim verilmemektedir. Araştırıcı, geliştirici olmayan bir eğitim modeline sahibiz. Sadece not almaya dayanan, bir de öğrencinin kılık kıyafetini ve kafa yapısını basmakalıp yapmaya dayatan bir sistemimiz var. Ama bunlara rağmen gence yine de başarılı olmasını beklediğimizi telkin etmeliyiz. Tembel ve pasif yaşantı daha yanlış olacaktır. Gelecek döneme hazırlık Gencin üzücü notlarla gelmesi, ebeveyni paniğe sokmamalıdır. Muhakkak soğukkanlılıkla bu durumun sebeplerini araştırmak gerekir. Artık kırılan testiye üzülmeyi bırakıp yeni testinin kırılmaması için alınacak tedbirleri gözden geçirmelidir. ·Öncelikle gence bir hasım gibi değil, arkadaş gibi davranmalı, ona kulak vermelidir. ·Evde çalışmaya uygun bir ortam hazırlamalıdır. Sessiz bir oda ve uygun bir çalışma masası vazgeçilmezdir. ·Dersleriyle ilgilenmeli, neler öğrendiği ve aldığı notlar sorulmalıdır. ·Sık sık okuluyla, öğretmenleriyle görüşmeli ve ebeveyn olarak ne yapması gerektiği konusunda görüşlerini almalıdır. ·Bilgisayarı, televizyonu, ders dışı kitap okumayı kısıtlamalıdır. Son olarak ebeveyn şu gerçeği unutmamalıdır: Gencin hayattaki başarısı okul başarısına paralel değildir. Bir de okul başırısından daha önemli olan husus gencin kişilikli yetişmesidir.