Örtülü çıplaklık
Kadının cazibesini örtmesi gerekirken, örtü, şimdilerde kendisi cazibe merkezi oldu…
16/12/2019 - 10:40

Bizim kuşağın yaklaşık yarım asırlık bir başörtüsü öyküsü var… Nereden nereye geldik? Ciddi mesafeler alındı… Kamusal alanda, kışlalara kadar başörtüsü girdi… Bu süreçte elde edilen kazanımları kimse küçümseyemez… Ancak cephede kazanılan bu mücadele, “ciddiyet sınavı”nda sulanmaya başladı… Başörtüsünün buharlaşmaya başladığı günlerden geçiyoruz… Bu günde başörtüsü baş meselemiz… İçi boş bir başörtüsü ile karşı karşıyayız… Galiba meydanlarda kazandığımız başörtü mücadelesini bilinç dünyamızda kaybetmeye başladık…
 
  Örtü artık örtmüyor…
 
  Örtü akidevi bir amel olmaktan öte; bir örf, bir alışkanlık, bir adet, bir kültür, bir moda olmaya başladı…
 
  Örtü artık bir görüntü… Atlası-İpeği… Yerlisi-İthali… Binbir çeşit…
 
  Yeni öykümüz özenti ve öykünme…
 
  Örtüde ölçü taştı… Şayet şer’i ölçüler yoksa şeytani dürtüler devreye girer ve dönüştürür…
 
  Kadının cazibesini örtmesi gerekirken, örtü, şimdilerde kendisi cazibe merkezi oldu…
 
  Cinsellik kokan bir tesettürde ciddiyet aranmaz…
 
  Şimdilerde hicabın hazin öyküsünü yaşıyoruz… Rengârenk, cıvıl cıvıl, binbir desen, renk cümbüşü, albenili her zevke uygun örtüler uçuşuyor…
 
  Firmaların etiketine bakmayın. Çoğunda ortak tema aynı: “Bak bana” markası… “Ben özelim”, “Ben güzelim”, beğeni toplama yarışı…
 
  Artık mesture mankenlerimiz(!) bile var…
 
  Saçının telini sakınan günlerden tenin rengini gösteren günlere geldik…
 
  Hassasiyet gidince hayâ da kalmıyor…
 
  Tüketim ve teşhire endekslenmiş bir tesettür bizi temsil etmiyor…
 
  Kapitalizmin rant dünyasında bir başörtüsü sektörü oluştu…
 
  Örtü aksesuarlaştıkça, tesettür endüstrisi büyüdü… Reklam dünyasında kapak resimlerinde bizim kızlar…
 
  Kısacası, tesettür “teberrüc”e kurban gidiyor…
 
  Rasulullah(sav) ‘ın tanımıyla “örtülü çıplaklık” ile yüz yüzeyiz… Helal haram koalisyonu mu yoksa koleksiyonu mu desem… Ne diyeceğimi ben de bilmiyorum… Aslında en doğru tanımlama Efendimize ait; örtülü çıplaklık…
 
  Peki, nebevi uyarıyı nasıl okuyacağız?
 
  Ahir zaman deyip geçiştirecek miyiz yoksa kendimizi gözden geçirecek miyiz?
 
  Evet, tesettürde çıplaklık; giyinik çıplaklık… Yani tesettürde tenakuz… Veya tesettüre kurulan tuzak… ‘Çakma tesettür’ de diyebiliriz…
 
  Görüyoruz ki, takva örtüsü olmadan tesettür örtmüyor…
 
  Popüler kültür tesettürü perişan etti… Tesettür telef oldu... Çözülme, çürüme sınır tanımıyor çaresiz seyrediyoruz…
 
  Bir kimlik, bir kişilik, bir duruş olan tesettür ziynetleşti…
 
  Artık bu kıyafetler kifayet etmiyor… Aslında kıyafet bir boyutu ile karakterimizin de göstergesidir…
 
  Belki iyi niyetlerle genç kızlarımızı ürkütmeden örtünme konusunu işleyelim diye düşünüyoruz ama doğrularımızı ve değerlerimizi zedeleme, incitme hakkımızın olmadığını da unutmayalım…
 
  Sonuçta tesettür bir ibadettir… Fantezi değil farzdır… Allah’ın üzerimizdeki bir hakkı ve hâkimiyetidir…
 
  Rabbin kuluna müdahalesi ve korumasıdır… Rahman’ın şefkat göstergesi ve güvencesidir…
 
  İslam’ın şiarı, müminin şuurudur…
 
  Görünen o ki, bugün tesettür yorgun ve yoz... Ancak sınavımız devam ediyor… Dün dış baskılara karşı savunduğumuz tesettürü bugün yeniden asli mecrasına çekmek zorundayız…
 
  İçeriden ve içtenlikle… İçi boşaltılmış şekli bir örtüden, özünü ve ruhunu kuşanmış bir tesettüre hicret etmek zorundayız…
 
  Tesettüre takva ve hayâ yüklemek durumundayız…
 
  Komplekse düşmeden, onurumuzla özgürlüğü öncelemeliyiz…
 
  Kendimize ve tesettürümüze acıyalım, tesettüre kıymayalım…