ALLAH'IN VELÎLERİ KİMLERDİR?
Ehl-i Sünnet'in meşhur âlimlerinden İmam Tahâvî (rh.a.), "el- Akidetu't - Tahâviyye " veya "Beyanu Akîdeti ehli's-Sünne ve'l - Cemaa" adlı akîde risâlesinde, "Evliyâullah " konusunda İslâm ulemâsının ortak görünüşünü ve bu konudaki inancı şöyle beyan ediyor:
07/11/2016 - 11:47

Ehl-i Sünnet'in meşhur âlimlerinden İmam Tahâvî (rh.a.), "el- Akidetu't - Tahâviyye " veya "Beyanu Akîdeti ehli's-Sünne ve'l - Cemaa" adlı akîde risâlesinde, "Evliyâullah " konusunda İslâm ulemâsının ortak görünüşünü ve bu konudaki inancı şöyle beyan ediyor:
 
Mü'minlerin tümü, Rahmân 'ın velîleridir. Allah katında en değerlileri ise, daha itaatkâr olanları ve Kur'ân'a en çok uyanlarıdır."1
 
Rahmân Allah'ın velîleri olan mü'minlerin özellikleri nelerdir? Mü'minler kimdir? Âlemlerin Rabbi Allah'ın velîleri, yani dostları olmalarını nasıl sağlamışlardır? Sorularının cevablarını , içinde hiçbir çelişki bulunmayan ve muttakîlere hidayet rehberi  olan hayat Kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de olduğu gibi gündeme getirmek ve yegâne önderimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'in beyanlarından hareketle anlayıp anlatmak gerekir!..
 
Şöyle buyurur yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ:
 
"Haberiniz olsun, Allah'ın velîleri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.
 
Onlar, iman edenler ve takvalı davrananlardır.
 
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur."2
 
Rabbimiz Allah, ayetlerinde apaçık beyan buyurdu ki, Allah'ın velîleri, yani dostları:
 
"İman edenler ve ( Allah'dan ) sakınanlardır."
 
Katıksız iman ve Rasulullah (s.a.s)'i  örnek edinerek yapılan salih ameller sonucu takva!..
 
Allah'ın velîlerinin özelliği iman ve takvadır... İçine şirk karışmamış, küfürden arındırılmış iman ile içine riyâ, gurur ve kibir karışmamış takva!
 
Gökte de İlâh, yerde de İlâh Allah Teâlâ, velîleri olan mü'min müslüman kullarının iman edişleri konusunda şöyle buyurur:
 
"Rasul, kendisine Rabb'indan indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü Allah 'a, meleklerine, kitablarına ve Rasullerine inandı."
 
"Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, Allah'a ve Rasulüne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık olanların tâ kendileridir."4
 
"Allah'a ve o'nun Rasulüne iman edenler, işte onlar Rabbleri katında sıddîklar ve şehid (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nûrları vardır."5
 
"Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infâk ederler.
 
Ve onlar, sana indirilene, senden öce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
 
İşte bunlar, Rabblerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır."6
 
"Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır."7
 
Muvahhîd mü'minler, böyle iman ettiler ve imanlarını, en büyük zulüm olan şirkten korudular, küfür karıştırmadılar... Misak ânında Rabbleri Allah'a verdikleri sözde durdular ve sadıklardan, sıddîklardan, salihlerden oldular...
 
Evliyâullah olan muvahhîd mü'minler, Rableri ve İlâhları Allah Azze ve Celle tarafından böyle beyan olunurken, yegâne önderleri Rasulullah (s.a.s) tarafından da bu özellikleriyle beraber ayrıca şu şeklide anlatılmıştır:
 
Ebu Hüreyre (r.a.)rivayet eder.
 
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:
 
"Mü'min, insanların canları ve malları hususunda emniyet ettikleri kişidir."8
 
Abdullah b. Amr (r.a.) anlatıyor:
 
Rasulullah (s.a.s.):
 
"Mü'minin kim olduğunu biliyor musunuz? diye sordu.
 
Ashab:
 
-Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler.
 
Rasulullah (s.a.s.):
 
"Canları ve malları konusunda diğer insanların kendisine güvendiği kişidir."9
 
Tevhid ehli ve katıksız iman etmiş olan muvahhid mü'minler hem akîde konusunda, hem de amel konusunda emin şahsiyetlerdir… Onlar, Allah Teâlâ'ya velî olmuş, Allah da onların velîsidir… 10 Onlar, Allah'ı sever, Allah da onları sever… 11 Onlar, Allah'dan razı olmuşlardır, Allah da onlardan razı… 12
 
Bu muvahhîd mü'minler, imanın ve Tevhidin hakikatını kavramış, imanın tadını tatmışlardır...
 
Abbas b. Abdulmuttalîb (r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
 
"İmanın tadını, Rabb olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Rasul olarak da Muhammed'e razı olan tatmıştır."13
 
İmam Muhyiddin en-Nevevî (rh.a.), bu hadisin şerhinde şunları kaydeder:
 
"İmanın tadını alır.” et-Tahrir Sahibi (rh.a.)dedi ki:
 
-Bir şeye razı oldum, ona kanaat getirdim, onunla yetindim, onunla birlikte başkasını istemiyorum demektir. Buna göre hadisin anlamı, yüce Allah'dan başkasını istemezse, İslâm yolundan başka bir yolda yürümezse, Muhammed (s.a.s.)'in Şerîatı'na uygun olmayan yolu izlemezse demek olur. Şüphesiz bu nitelikte olan bir kimsenin kalbine imanın tadı ulaşır ve böyle bir kişi de onun tadını almış olur.
 
Kadı Iyaz (rh.a.)dedi ki:
 
-Hadisin anlamı şudur: Böylesinin imanı sahih olur, o iman ile nefsi rahat ve huzur bulur, o iman onun içinde iyice yer etmiş olur. Çünkü onun, sözü geçenlere razı olması, Allah'ı tanımasının sabit, basiretinin derinlikli olduğuna, imanın kalbinin içine kadar karıştığına bir delildir. Çünkü bir işte razı olana o iş kolay gelir. Mü'minin de kalbine iman girecek olursa, yüce Allah'a itaatler ona kolay gelir ve onlardan lezzet alır.
 
Allah, en iyi bilendir."14
 
Âlemlerin Rabbi Allah'ın velîleri, Allah'dan başka hüküm koyucu hak İlâh olmadığına iman eder, Allah'dan başka hüküm koyucu, yani yaşama makamında bulunan bütün tağutları redderler. İslâm yolundan başka bir yolda yürümez, en son Nebî ve en son Rasul Muhammed (s.a.s.)'in şerîatı'ndan başka bir hukuk sistemi kabul etmezler... Çünkü Allah Teâlâ'nın razı olduğu din, yani hayat düzeni yalnız ve yalnız İslâm'dır... İslâm'ı bir yana bırakıp beşerin hevâsından meydana getirdiği beşerî ve tağutî hangi düzeni benimsemiş olandan asla kabul etmeyeceğini beyan buyuran yegâne Rabb ve İlâh Allah Teâlâ'dır...
 
Şöyle buyurur Âlemlerin yegâne Rabbi ve İlâhı Allah Azze ve Celle:
 
"Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetlerimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı razı olup seçtim."15
 
"Kim İslâm'dan başka bir din ararsa (veya benimserse), asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır."16
 
Allah'ın velî kulları olan Muvahhîd mü'minler, Allah'dan başka hüküm koyucu rab, İslâm'dan başka hayat düzeni, Kur'ân'dan başka hayat kitabı ve Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'den başka önder kabul etmezler... Beşerî ve tağutî düzenlerin hiçbirini diğerinden ayırt etmeden redderler... Bu, onların imanın gereğidir...
 
İbn Abbas (r.anhuma) rivayet eder.
 
Rasulullah (s.a.s.)şöyle buyurur:
 
"Kişiye iman olarak:
 
-Allah'ı Rabb, Muhammed'i peygamber ve İslâm'ı da din olarak kabul edip razı oldum, demesi yeterlidir."17
 
Böyle katıksız bir iman ile inanan Allah'ın velî kulları olan muvahhîd mü'minler, hevâsından söz söylemeyen ve ancak kendisine vahyedîlen hakikatları beyan eden18 yegâne önderleri Rasulullah (s.a.s.) tarafından cennet ile müjdelenmişlerdir... Allah'ın razı olduğu iman ile inanan ve imanlarının gereği olan salih amelleri, hayat örnekleri Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti üzere işleyerek takvaya ulaşan "Evlîyâullah mü'minler", emrolundukları gibi dosdoğru olmaya bütün imkânlarıyla gayret eden şahsîyetlerdir...
 
Ebu Saîd el- Hudrî (r.a.)'dan.
 
Rasullullah (s.a.s.)şöyle buyurur:
 
"Her kim, Rabb olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, peygamber olarak da Muhammed'e razı olursa, o kimseye cennet vâciptir."19
 
Sevbân (r.a.)'dan.
 
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
 
"Her kim, akşama (ve sabaha) vardığı zaman:
 
-Rabb olarak Allah'a, din olarak İslâm'a ve peygamber olarak da Muhammed'e razıyım, derse, (kıyamet günü) kendisini memnun etmesi Allah üzerine hak olur."20
 
Gerek ferdin, gerek toplumun, siyasî, ekonomî, hukukî, ahlakî, ailevî, sosyal ve eğitim hayatına egemen olan hükümlerin Allah'ın hükümleri olmasına razı olmak ve Allah'dan başka hüküm koyucu hiç kimseye razı olmamak, kabul etmemek ve reddetmek, Allah'ın velîlerinin imanlarının gereğidir... Çünkü Allah'ın velîleri olan muvahhîd mü'minler, yegâne Rabb ve İlâh Allah'a verdikleri "Misak Ahdi"nde sadık olan Allah'ın kullarıdır...
 
"Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: 'Ben, sizin Rabbiniz değil miyim? ' (demişti de) onlar : 'Evet (Rabbimizsin), şahid olduk' demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: ' Biz bundan habersizdik' dememeniz için."21
 
"Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki Allah ile yaptıkları ahîde sadakat gösterdiler. Böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar, hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
 
Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan ) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak."22
 
Allah'ın velîleri olan mü'minler, hayat nîzamı olarak yalnızca İslâm'a razı olur, İslâm'dan başka hiçbir düzene rızaları yoktur... Hiçbir gayr-i İslâm'ı düzeni benimsemez, ona meyletmez, taraftar olmaz!.. Allah'ın velîleri için, gerek ferdî, gerek toplumsal hayata egemen olacak düzen yalnızca İslâm olmalıdır... Böyle inanır, böyle hareket ederler...
 
Çünkü:                                                                                         
 
"Hiç şüphesiz din, Allah katında İslâm'dır."23
 
Allah'ın velîleri, yani dostları, onlara korku yok ve mahzun da olmayacaklar... Çünkü onlar, muvahhîddirler ve mümindirler...
 
İman etmiş, imanlarına şirk karıştırmamış, küfür bulaştırmamışlar... İman, katıksız bir hâlde kalblerini ihâta etmiş ve onlara tadından tattırmıştır...
 
Enes(r.a.) rivayet eder.
 
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
 
"Kimde üç şey bulunursa, imanın tatlılığını tatmış olur:
 
Allah ile Rasulü, kendisine başkalarından daha sevgili olmak.
 
Bir kimseyi sevmek, fakat yalnız Allah için sevmek.
 
(Allah onu, küfür ve şirkten kurtardıktan sonra) yine küfre dönmekten, ateşe atılacakmışçasına hoşlanmamak."
 
Allah ve Rasulüne herkesten ve her şeyden daha çok seven, sevdiği şeyleri Allah için seven ve Rabbi Allah onları şirkten, küfürden kurtarıp hidayet nâsip ettikten sonra, tekrar şirke- küfre dönmektense, ateşe atılmayı tercih eden muvahhîd mü'minler, Allah'ın velîleri, yani dostlarıdır...
 
Tamamen Tevhîd'e dönüşmüş imanlarıyla yegâne önderleri Rasulullah Muhammed (s.a.s)'i örnek edinerek ibadet eden evliyâullah kullar, takva ehli muttakî kullardır... Hidayet rehberleri, hayat Kitabımız Kur'ân-ı Kerim'dir... Çünkü Kur'ân, ancak muttakîlerin hidayet rehberidir...
 
"Elif, Lâm, Mîm.
 
Bu, kendisinde şübhe olmayan, muttakîler için yol gösterici bir kitabdır."25 buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ, Âdem(a.s.)'ın oğlunun lisânıyla:
 
"Allah, ancak muttkîlerden kabul eder."26 hakikatini beyan buyurur...
 
"Mü'min ve muttakî olanlardır" Allah'ın velî kulları... Mü'min, katıksız iman eden, muttakî, takva sahibi olan...
 
Hep beraber Allah'ın, gökten yeryüzüne uzatılmış ipi olan Kur'ân'a sarılmış, dağılmamış, parçalanmamış, birbirlerine kardeş ve velî olmuşlardır evlîyâullah kullar...
 
Yalnız Allah'a kul olmuşlardır... Kullara kul olmaktan kurtulmuş, hevâya kul olmayı reddedip, kendisine ibadet etmek için yaratıldıkları Âlemlerin Rabbinden başka yasama yetkisine sahib bütün makam ve mevki sahiblerinin uyduruk yasalarını asla kabul etmemişlerdir. Allah'ın velîleri olan mü'min muttakî şahsiyetler...
 
Evlîyâullah kullar, Rabbleri Allah'ın sevdiği ve razı olduğu şekilde o'na kul olmuş, Allah'ın dinine yardım etmiş, böylece Allah'ın yardımını hakk etmişlerdir...
 
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
 
"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslâm'a ve müslümanlara) yardım ederseniz, o da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır."27
 
"Allah, kendi(dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şübhesiz Allah, güçlü olandır, Azîz olandır."28
 
"İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimize bir haktır."29
 
Ebu Hüreyre (r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
 
"Allah şöyle buyurdu:
 
- Her kim Beni tanıyan ve ihlâs ile bana ibadet eden bir velîme düşmanlık ederse, Ben de ona harb İlân ederim.
 
Kulum Bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan bir şeyle yaklaşamaz. Kulum Bana, nafile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet Ben, onu severim. Ben, kulumu sevince de artık onun işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da kendisine ihsân ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sığındırır, korurum."30
 
İmam Tahâvî (rh.a.)'in "Akîde Rîsâlesi"ni şerh eden İbn Ebi'l-Îzz el-Hanefî (rh.a.), " el-Akîdetü't Tahavîyye ve Şerhi"adlı eserinde şunları beyan eder:
 
"Yüce Allah'ın mü'minleri velî edinmesi, O'nun rahmet ve ihsânındandır. Bu, yaratılmışların birbirlerini, ihtiyaçtan dolayı velî (dost) edinmelerine benzemez. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
 
"Ve de ki: ' Çocuk edinmemiş, mülk(ve hakimiyetin)de hiçbir ortağı olmayan, acze düşüp de velî(dost ve yardımcı) edinmeyen Allah'a hamdolsun."(İsra, 17/111)
 
Buna göre yüce Allah'ın, acze düşüp velî (dost ve yardımcı )edinmesi söz konusu değildir. Aksine güç ve izzet, bütünüyle Allah'ındır. O, kendisine yardımcı olacak bir velî edinmeye ihtiyacı bulunan hükümdarlara ve başkalarına benzemez.
 
Velîlik, bir açıdan imana benzer. O zaman Şeyh'in (İmam Tahavî'nin) maksadı şu olur: Velîliğin aslı itibarıyla bütün velîler birbirine eşittir. Ancak bunun Kâmil olanı eksik olanı vardır. Kemâl derecede velîlik, takva sahibi mü'minler için söz konusudur.31 Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
 
"Haberiniz olsun, Allah'ın velîleri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.
 
Onlar, iman edenler ve takvalı davrananlardır.
 
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur."(Yunus,10/62-64)
 
Buradaki, 'onlar iman edenler ve takvalı davrananlardır.'buyruğu, iman edip takva sahibi olanların 'Allah'ın velîsi' olduklarını ve bunun, onların bir özelliği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu üç ayet-i kerimede sözü edilen va'dlere lâyık olanlar da onlardır. Bu ise, sadece çok oruç tutmakla, çok namaz kılmakla, üstü başı yırtık pırtık olmakla ya da rîyâzetle (bedenî mahrumiyetlere katlanmakla) olacak bir şey değildir. Bu, ancak Allah'ın sevdiği ve gazab ettiği hususlarda O'na muvâkatla (yani sevdiklerini sevip, gazap ettiklerini gazab gazablanmakla) mümkündür."32
 
Gerek erkek olsun, gerek kadın olsun katıksız iman edip takvalı olanlar Allah'ın velî kulları olan muvahhîd mü'minlerdir...Allah Teâlâ, erkek olsun, kadın olsun bütün insan kullarını yalnızca kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır...33 İnsanlar, yaratılış gayelerine uygun iman ile ibadet ettikleri zaman Allah'ın Evliyâsı olan kullar olurlar...
 
İbn Abbas(r.anhuma)rivayet eder.
 
Rasulullah(s.a.s.) şöyle buyurdu:
 
"Haberiniz olsun, Allah'ın velîleri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır."(Yunus10/62) ayetinin anlamı, onlar anıldığında, Allah hatıra gelir, demektir."34
 
İbn Abbas (r.anhuma) anlatıyor:
 
Bir adam, Rasulullah (s.a.s.)'e
 
-Ya Rasulullah, Allah'ın velîleri kimlerdir? diye sordu.
 
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
 
"Onlar, görüldükleri vakit Allah Teâlâ'yı hatırlatan kimselerdir."35
 
Esmâ bint Yezid (r.anha) anlatır:
 
Rasulullah (s.a.s.)şöyle buyurdu:
 
"Dikkat ediniz! Ben, size en hayırlı olanınızı bildireyim mi?"
 
Ashab:
 
-Belâ (yani bize bildir) ya Rasulullah, dediler.
 
Rasulullah (s.a.s.):
 
"Sizin en hayırlınız o (mü'min) kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah Azze ve Celle hatırlanır."36
 
Enes b. Mâlik(r.a.)anlatıyor:
 
Rasulullah(s.a.s.) şöyle buyurdu:
 
"Şübhesiz insanlardan, Allah'a yakın olanlar vardır."
 
Ashab:
 
- Ya Rasulullah, Allah'a yakın insanlar kimlerdir? diye sordular.
 
Rasulullah(s.a.s.):
 
"Onlar, Kur'ân ehli, Allah ehli ve Allah'ın hâs kullarıdırlar."buyurdu.37
 
İşte Allah'ın velîleri olan muvahhîd ve muttakî mü'min müslümanlar bunlardır!..
 
"Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur."38
 
"O gün, mü'min erkekler ile mü'min kadınları, nûrları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün.'Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedî kalıcılar(olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir.'
 
İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur."39
 
Dipnot
 
1) Dr. Arif Aytekin, Ehl-i Sünnet İnanç Esasları - Tahavî ve Akîde Risâlesi, İst. T.y. Sh. 58, Md. 63. (Arabça Metliyle tahkikili neşir)
 
2) Yunus, 10/62-64
 
3) Bakara, 2/185
 
4) Hucurat, 49/15. Ayrıca bkz, Nur, 24/62.
 
5) Hadid, 57/19.
 
6) Bakara, 2/3-5 Ayrıca bkz. Neml, 27/3. Lokman, 31/4.
 
7) Zuhruf, 43/69
 
8) Sünen-i Timizî, Kitabu'l - İman, B. 12, Hds. 2762.
 
Nûreddin el - Heysemî, Sahih-i İbn Hibbân Zevâidi, çev. Hanefi Akın, İst. 2012, C. 1, Sh. 64, Hds. 26.
 
Nûreddin el- Heysemî, Mecmau'z - Zevâid, çev. Adem Yerinde, İst. 2007, C. 1, Sh. 138, Hds. 168. Ebu Ya'lâ ve Bezzâr'dan.
 
9) İmam Ahmad b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst. 2013, C. 1.Sh. 235, Hds.257. Sh. 237, Hds. 262. Sh 298-299, Hds. 376-379.
 
İmam Taberânî Hadislerle İslâm - Mu'cemu'l - Evsat çev. İsmail Mutlu - Ayşenur Kade, İst. 2003, Sh. 263, Hds. 180 (Aynı nûsha: C. 1, Hds. 234).
 
Nûreddin el- Heysemî, Sahih-i İbn Hibbân Zevâidi, C. 1, Sh. 63, Hds. 25.
 
10) Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 
"Allah, İman edenleri velîsi ( dost ve desdekleyicisi) dir. Onları, karanlıktan nûra çıkarır." Bakara, 2/257.
 
11) "Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidâd eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü minlere karşı olacak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir." Mâide, 5/54.
 
12) İman edip salih amellerde bulunanlar ise, işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır.
 
Rabbleri katında onların ödülleri, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O'ndan razı kalmıştır. işte bu, Rabbinden içi titreyerek korku duyan kimse içindir." Beyyine, 98/7-8. Ayrıca bkz. Mâide, 5/119.
 
13) Sahih-i Müslim,, Kitabu'l İman, B. 11, Hds. 56.
 
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l - İman, B.10, Hds. 2758.
 
İmam Ahmed b. Hambel, Müsned, C.1, Sh.225-226, Hds.236-237.
 
14) İmam Muhyiddin en - Nevevî, Sahih-i Müslim şerhi - el - Min'hac, çev. M. Eryarsoy, İst. 2012, C. 1, Sh. 503.
 
15) Mâide, 5/3
 
16) Âl-i İmrân, 3/85.
 
17) İmam Tabarânî, Hadislerle İslâm - Mu'cemu'l - Evsat, Sh.51, Hds.1. (Ana nüsha:  C. 82, Hds. 7468).
 
Nûreddin el - Heysemî, Mecmau'z - Zevâid, C. 1, Sh. 134, Hds.162.
 
18) Kendisinden başka hüküm koyucu  hak İlâh bulunmayan Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 
"O (Rasul), Hevâsından (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
 
O (söyledikleri, yanlızca vahyolunan bir vahyidir." Necm, 53/3-4.
 
19)Sahih-i Müslim, Kitabu'l - İmâre,B. 31, Hds. 116.
 
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l - Vitr, B.26, Hds. 1529.
 
Sünen-i Nesâî, Kitabu'l, Cihad, B.18, Hds. 3117.
 
Hâkim en- Nîsâbûrî, el- Müstedrek Ale's- Sahihayn, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2013, C.3, Sh.402, Hds. 1947.
 
İmam Nesâî, es- Sünenü'l Kübra, çev. Hüseyin Yıldız, İst. 2011, C.4, Sh.377, Hds. 4324. C.9, Sh. 20, Hds. 9748-9749.
 
20) Sünen-i Tirmizî, Kitabu'd- Daavat, B.12, Hds.3611.
 
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l- Edeb, B.100-101, Hds.5072.
 
Sünen-i İbn Mace, Kitabu'd-Duâ, B. 14, Hds. 3869.
 
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 10, Sh. 342-345, Hds. 14519-14523.
 
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, C. 3, Sh. 403, Hds. 1948.
 
İmam Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, C. 9, Sh. 19, Hds. 9747.
 
21) A'râf, 7/172.
 
22) Ahzab, 33/23-24.
 
23) Âl-i İmrân, 3/19.
 
24) Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-İman, B. 8, Hds. 9.
 
                        Kitabu'l-İkrâh, B. 1, Hds. 2.
 
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B. 15, Hds. 67-68.
 
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-İman, B. 10, Hds. 2759.
 
Sünen-i Nesâî, Kitabu'l-İman, B. 2, Hds. 4954-4956.
 
25) Bakara, 2/1-2.
 
26) Mâide, 5/27.
 
27) Muhammed, 47/7.
 
28) Hacc, 22/40.
 
29) Rum, 30/47.
 
30) Sahih-i Buhârî, Kitabu'r-Rikâk, B. 38, Hds. 89.
 
Sünen-i İbn Mace, Kitabu'l-Fiten, B. 16, Hds. 3989. (İlk bölüm)
 
Beyhakî, Kitabü'z-Zühd, çev. Enbiya Yıldırım, İst. 2000, Sh. 228, Hds. 798.
 
İmam el-Beyhakî, el-Erbâun es-Suğra, çev. Mehmet Emin Akın, Ank. 2006, Sh. 99.
 
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 16, Sh. 122, Hds. 23146.
 
Ebu Nuaym el-İsfehânî, Hilyetu'l-Evliyâ ve Tabekatu'l-Asfiyâ, çev. Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst. 2015, C. 12, Sh. 180. Hds. 4026.
 
İbn Ebî'd-Dünya, İbn Ebî'd-Dünya Küllüyatı - Hadislerde Evliyâ, çev. Abdulkadir Kabakçı, İst. 2013, C. 3, Sh. 400, Hds. 45.
 
Kuzâî, Şihâbu'l-Ahbâr Tercümesi, çev. Prof. Dr. Ali Yardım, İst. 1999, Sh. 261, Hds. 877-878.
 
İbn Hacer el-Askalânî, el-Metâlibu'l-Âliye, çev. Adem Yerinde, İst. 2010, C. 1, Sh. 238. Hds. 505. Ebu Ya'lâ ve el-Mevsilî, Müsned'den.
 
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, çev. Adem Yerinde - Mahmut Bilici, İst. 2008, C. 4, Sh. 133, Hds. 3498.
 
Taberânî, el-Mucemu'l-Evsat'dan, C. 18, Sh. 92-93, Hds. 17949-17953. Bezzâr, Ebu Ya'lâ ve Taberânî'den.
 
31) Bu İfade, bize şu ayeti hatırlatıyor:
 
" Ey insanlar, gerçekten Biz sizi, bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şübhesiz Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şübhesiz Allah, bilendir, haber alandır." Hucurat, 49/13.
 
32) İbn Ebi'l-İzz el-Hanefî, el-Akîdetu't-Tahâviyye ve Şerhi, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2014, Sh. 424. (4. Baskı)
 
33) Bkz. Zariyat /51-56.
 
34) Nûreddin el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, C. 17, Sh. 32, Hds. 16778. Taberânî rivayet etti. Ravileri güvenilirdir.
 
35) Abdullah b. Mübarek, Kitabü'z-Zühd ve'r-Rekâik, çev. Abdullah Samed Afaracı, İst. 2015, Sh. 72, Hds. 218.
 
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, C. 17, Sh. 33, Hds. 16779. Bezzâr'dan.
 
Celâleddin es-Suyutî, el-Câmiu's-Sağir Min Ahâdîsi'l-Beşîri'n-Nezîr, çev. Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst. 2013, C. 5, Sh. 88, Hds. 7544 (2801). Hâkim et-Tirmizî'den.
 
36) Sünen-i İbn Mace, Kitabü'z-Zühd, B. 4, Hds. 4119.
 
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 16, Sh. 476. Hds. 23927-23928.
 
İbn Ebi'd-Dünya, İbn Ebi'd-Dünya Külliyatı - Hadislerde Evliyâ, C. 3, Sh. 386, Hds. 16.
 
37) Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 16, Hds. 215.
 
Sünen-i Dârimî, Kitabu Fedâili'l-Kur'ân, B. 1, Hds. 3329.
 
38) Yunus, 10/64.
 
39) Hadid, 57/12.