ZAFER ZAAFI
Hayatta, her şeyde olduğu gibi, zafer de sınav sebebidir…
15/12/2015 - 13:44

Sebepler âleminde zaferin zahiri sahibi biz görünebiliriz, ancak zaferin asıl sahibi müsebbibu’l esbabı asla unutamayız…

Zafer de bize emanettir… Zaferle gelen sorumluluk bilinci belimizi bükmeli, ‘Bu ağır yükün altından nasıl kalkabilirim?’ kaygısı ile kulluğumuzu gözden geçirmeliyiz. Çünkü herkes zaferi taşıyamaz.

Zaferle tanınmaz hale gelen nicelerini gördük, değil mi? Sakın zafer bizi zaferin gerçek ‘sahibi’nden uzaklaştırmasın, bize O’nu unutturmasın… Ve bizi utandırmasın…

Sanki zafere susamış olan bizler, insanımıza zafer sonrası ‘zafer ahlakı’ bilincini vermeyi unutuyoruz… Her zaferin bir risk içerdiğini hatırlamıyoruz… Zavallı insan, zaferle ‘ne oldum delisi’ oluveriyor… Zafer zafiyetleri, zeminimizi zorluyor ve kayıyoruz…

‘Zaferi hangi zerafetle karşılayacağız?’ sorusu önemli…

Zaferde duracağımız yeri bilmek erdemdir… Haddini bilmektir…

Zaferi kendine yazma… Zafer bizim zaferimiz olabilir ama sakın zaferi kendimizden bilmeyelim… ‘Zafer sadece ve daima Allah’tandır.’

Evet, zaferi nasıl okumalıyız? Zaferi mü’mince nasıl karşılamalıyız? Zaferin bizce kutlaması nasıl olmalıdır?

Hamdimizi arttıracak başarılara muhtacız.

Zikrimizi ziyadeleştirecek zaferleri özleriz…

Biz dünün boynu bükükleri, bugün zaferin büyüsü ile nasıl böbürlenebiliriz? Başarı ile nasıl büyüklenebiliriz?

Sakın muhteşem ve muazzam zaferler muvazenemizi bozmasın…

Biliyoruz ki, Allah’tan bağımsız bir zafer düşünülemez.

Bedir savaşında attığı çakıl taşlarını düşmana isabet ettiren, görünürde Hz. Peygamber (sav) idi. Fakat işin aslını bizatihi Allah (cc) açıklıyor:

‘Attığın vakit sen atmadın, Allah attı.’ (Enfal, 17)

Zaferi, başarıyı, kazanmayı Allah’a hasretmek sadece bir hakikatin tespiti değil, aynı zamanda haddini bilmektir… O aziz olan Allah dilerse vezir de eder, rezil de… Rezzak olan Rabbimiz, rızkı açar da kısar da… Kim karışabilir?

Topraktan yaratılan bizler tekasür, tefahür, tekebbür körleşmesine nasıl düşebiliriz?

Ey zafere susamışlar, gelen zaferler sarhoşluğa dönüşmesin, yeni savrulmalara neden olmasın… Galibiyetin gururu, kalplerin gafletidir…

Çoğu zaman zafer, akleden kalbi köreltiyor. Kahraman olmanın kahredici kibri insanda kişilik bırakmıyor…

Kibir ve gurur içeren zaferler, zevali çabuklaştırıyor…

Zafer, kin ve kıskançlıkları kamçılıyor, hased ve husumetleri harlıyorsa, hayatın hayrı ve huzuru bitti demektir…

İstikbar ve istiğnanın ilacı ise istiğfardır…

Nasr (zafer) suresi zaferi nasıl karşılamamız gerektiğini bizlere söylüyor… ‘Allah’ın yardımı ve zaferi geldiğinde, insanların akın akın Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O’na istiğfarda bulun. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.’

Hamd, tesbih ve istiğfar… Üç anahtar kelime… Elhamdülillah… Sübhanallah… Estağfirullah…

Eşya ve olayları Allah merkezli okumak…

Alkış, alayiş arayışına girmeden aşkınlık, arınmışlık ve adanmışlık ruhu ile duruşumuzu netleştirmek…

Evet, yengi, yenilgi önemli değil, önemli olan durduğumuz yerdir… Kimse kendini yenilmez zannetmesin… Düşmez kalkmaz bir Allah’tır…

Mahkeme kadıya mülk değildir… Her baharın bir kışı, her gündüzün bir gecesi vardır…

Mağlubiyet ve mazlumiyet günlerinde boynu bükük duranlar, muvaffakiyet ve mazhariyet günlerinde, bize yakışan tevazu ile başımızı önümüze eğmektir…

İşte son Nebi’nin Fetih Günü… Şölen, şatafat, şımarıklık yok, sadece şükür ve secde var. Fetih günü taşkınlık yapan birkaç sahabeyi Efendimizin nasıl uyardığını hatırlıyoruz, değil mi? Şımarma, semirme yok, sevinçleri bile ölçülü...

Evet, sevincimiz bile incitici olmayacak…

Galibiyetler gelip geçici, kalıcı olan tevazu ve takvadır…

‘Allah, günleri insanlar arasında döndürüp duruyor…’

Bedirlerin sonrasında Uhudların, Mekke Fetihleri sonrasında Huneynlerin olduğunu unutmayalım…

‘Hani şu tüm genişliğine rağmen yeryüzünün dar geldiği günler…’

Çoklukla şımaranlara Allah’ın şamarı şedid olur… Yüksekten uçanların düşüşü feci olur… Hızlı çıkışların inişi acı olur…

Devranı döndüren Allah’tır, duruşumuza dikkat edelim…

Tevazu Rahmani, tekebbür Şeytanidir…

İstikbar, istiğna, intikam, ihtişam ve imtiyazın istikbali yoktur; istiğfar ve ihlastan kopmayalım…

Güç zehirlenmesi tüm güzellikleri götürüyor… İnsanın en güçlü olduğu an, aynı zamanda en ciddi zaafları taşıdığı vakittir… Kazandığımız zaferler sakın rızayı ilahiden bizi koparmasın…

Başarı ve zafer günlerinin günlük yaşamımıza yankı ve yansıması nasıl oluyor? Allah’a yakınlaşıyor muyuz, yoksa uzak mı düşüyoruz?

Her zafer bir sonuçtur… Sonucu doğuran süreci ve sonuç sonrası seyri doğru değerlendirmeliyiz…

Her daim Allah’a teşekkür borçluyuz…

Ya O elini bizden çekerse nasıl ayakta durabiliriz?

Biz gariplere, galibiyetini çok görme Allah’ım!

‘Sevineceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir zafer. Müminleri müjdele!’ (Saf, 13)