PEYGAMBERE İHTİYAÇ VAR MI 9 |
(Herkesin peygambere ihtiyacı olduğunu on maddede anlatmaya devam ediyoruz.) |
23/11/2015 - 09:48 |
Sekizinci sebep: Peygamberin ümmet için şâhit/şehîd olması
Şâhit/şehîd kelimesinin aslı ‘şe-hi-de’ ve onun masdarı olan ‘şehâdet’ fiilidir. Bu da sözlükte; bir olaya şâhit olmak, bildiğini söyleyip tanıklık etmek, bir yerde hazır bulunmak, bir şeyin iç yüzünü bilmek, haber vermek, muttali olmak, sözle ifade etmek ve bilmek anlamlarına gelir.(1)
Şâhit, birşeye tanık olan, bir olaya tanıklık eden, birşeyin yanında hazır olan ise, şehîd, bütün bunları daha güçlü bir şekilde yapan demektir.(2)
Şâhit, Kur’an’da tekil ve çoğul olarak (şahidûn-şahidîn) onaltı âyette geçmektedir. Bu kullanımların çoğu Türkçe’de kullandığımız şâhitlik / tanıklık anlamındadır. (Hûd 11/17. Yûsuf 12/26. Ahkaf 46/10. Kasas 28/44. Saffât 37/150)
Kur’an hz. Muhammed’in peygamberliğini tahrif edilmemiş Tevrat’ın, Kur’an’ın ve diğer şâhitlerin desteklediğini (Hûd 11/17), kâfirler inkârlarına kendilerinin bizzat şâhitlik ettiklerini (Tevbe 9/17), hz. Muhammed’in, Hz. Musa’ya vahiy gelirken bu olaya bizzat tanık olmadığını (Kasas 28/44), hz. İbrahim’in gökleri ve yeri yaratanın Allah (c.c.) olduğuna tanıklık ettiğini(Enbiyâ 21/56) şâhid kelimesi ile anlatıyor.
Şâhit veya şehîd aynı zamanda şehâdet getiren, Allah’tan gelenlerin hak olduğuna yürekten tanıklık eden ve kabul eden, ‘eşhedü’ diyen mü’mindir. O, tıpkı Hz. İsa’ya inanan havariler gibi dua eder. (Mâide 5/83, 113. Âli İmran 3/53)
Kur'an şâhitlik/tanıklık olayına ‘şe-hi-de’ fiilinin çeşitli kalıplarını kullanarak yer veriyor. Bu kullanımların hemen hepsinde insanın şehâdeti, tanıklık yapmak, bir şeye bizzat şâhid olmak, bir şeyin doğruluğunundan emin olmak anlamları söz konusudur.
-Peygamberlerin şehîd/şâhit olması
Kur’an bazı peygamberlerin kendi ümmeti için şâhit/şehîd olduklarını haber veriyor. Mesela; hz. İsa kendisini kavmi hakkında şâhit olarak niteliyor.
“... Ve onların arasında yaşadığım sürece yaptıklarına şehîd idim (şâhitlik ettim)...”(Mâide 5/117)
Şu ayet hz. Musa’nın kendi kavmi için bir şâhit olduğunu dıolaylı bir şekilde haber veriyor: “Nasıl Firavun'a bir elçi göndermiş idiysek doğrusu size de, hakkınızda şâhitlik edecek bir peygamber gönderdik.”(Müzemmil 73/15)
Allah (c.c.), hz. Muhammed’i (s.a.v.) insanlığa bir şâhit olarak gönderdi. (Aşağıda gelecek). O peygamber olarak görevlendirildiği gibi, firavun ve kavmine de tıpkı onun gibi bir elçi, yani hz. Musa (a.s.) gönderildi. Görevleri ve şâhit olmaları açısında hz. Muhammed ile Hz. Musa arasında fark yoktur.
Buradan aynı zamanda; hz. Muhammed’in yeni bir din getirmediğini, geçmiş peygamberlere de indirilen, Allah’ın katında geçerli din olan İslâm’ı (Âli İmran 3/19, 85) tebliğ etmekle görevli olduğunu ve peygamberlerin davetinin ortak olduğunu anlıyoruz.
Bir çok âyette de bütün insanların kendi şâhitleriyle diriltilip ve hesaplarının görüleceği bildiriliyor.Mesela; “O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şâhit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şâhit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”(Nahl 16/89. Ayrıca bakınız: Kaf 50/21. Nahl 16/84. Nisâ 4/41.Mü’min 40/51)
Âhirette kendi ümmetleri için şâhit olarak getiriilecek olan peygamberler, dünyada iken de elbette kendi kavimleri için birer şâhittirler.
-Ahiret gününde şâhitlik:
Kur’an bir kaç âyette kıyamet gününde, hesap olayı hakkında etkileyici bir gerçekten haber veriyor: O gün bazı şeylerin ve kişilerin şâhitlik için getirilmesi.
“Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şâhitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.”(Zümer 39/69)
“(Kıyamet günü) her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şehîd (tanık) bulunduğu halde gelir.” (Kaf 50/21)
Bir âyette de kıyamet günü her ümmetten (din topluluğundan) şâhit getirileceği söyleniyor:
“Her ümmetten bir şâhit göndereceğimiz gün, artık ne kafir olanlara (özür dilemelerine) izin verilir ne de onların özür dilemeleri istenir.” (Nahl 16/84. Bir benzeri:Nisa 4/41. Nahl 16/89)
Bir başka yerde hesap gününde şâhitlerin dinleneceği haber veriliyor. (Mü’min 40/51)
Bu âyetlerde söz konusu edilen şâhitler/şehîd(ler) (tanıklar) kimdir?
Kişinin amel defteri mi?
Kendi zamanının peygamberi mi, bu işle görevli melekler mi?
Organları ve cildi mi?
Zira insanın organları ve cildi, melekler tarafından kayıt altına alınmış amel defteri onun aleyhine şâhitlik yapacaklar.(Yâsin 36/65. Fussilet 41/20-21. İsrâ 17/14. Nûr 24/ )
Âhirette dinlenecek şâhitlerin amel defteri, insanın organları veya peygamberler olması muhtemeldir. Tıpkı Hz. Muhammed’in İslâm ümmeti üzerine şâhit olarak gönderilmesi gibi.(Bakara 2/143)
“Nahl sûresi 84. âyette Allah'ın her ümmetin içinden çıkardığı peygamberlerin, kendi toplumlarına Allah'ın mesajını ulaştırıp onlara doğru ile eğrinin anlamını açıkladıklarına dair şehâdet edecekleri ve dolayısıyla inanmayanların hiçbir mazeret ileri süremeyecekleri Hesap Günü'ne ilişkin bir îma var.”(3)
-hz. Muhammed’in şâhit/şehîd olması
Peygamber’in (s.a.s.) Tevrat’ta geçen bazı sıfatları Kur’an’da yer almaktadır. Onlardan bir kısmı onun şâhit, beşîr (müjdeleyici) ve nezîr (uyarıcı) olmasıdır.(4)
Allah (cc) son elçisinin böyle beş sıfatla vasıflanadırdı. Bu da onun risaletinin maksadı ve o risalete has temellerdir. Bu beş özellik; onun şâhit, beşîr, nezîr, davetçi, aydınlatıcı bir ışık kaynağı olmasıdır.(5)
Kur’an Hz. Muhammed’i (sav) de ‘şehîd’ veya ‘şâhit’ sıfatıyla anıyor. O, hem kendi ümmeti için, hem bütün insanlar için bir ‘şâhit’ olarak gönderilmiştir. Hz. Muhammed (sav) insanlığa bir şâhid olarak gönderildiği üç âyette vurgulanıyor.
“Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şâhit, bir müjdeleyici (beşîr) ve uyarıcı (nezîr) olarak gönderdik.
Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).” (Ahzab 33/45-46)
İbni Abbas (r.a) şöyle demiş: “Bu âyet indiği zaman Peygamber (s.a.s.) hz. Ali’yi (r.a.) ve hz. Muaz b. Cebel’i (r.a.) Yemen’e görevli olarak gönderirken onlara kolaylık göstermelerini emretti. Onlara şöyle dedi: “Onlarala karşılaştığınız zaman müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın güçleştirmeyin. Zira benimle ilgili “Biz seni bir şâhit, bir müjdeleyicive uyarıcı olarak gönderdik” âyeti nazil oldu.”(6)
“Şüphesiz biz seni, bir şâhit, bir müjdeleyici (beşîr) ve uyarıcı (nezîr) olarak gönderdik.
Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resûlüne iman edesiniz, Resûlüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.” (Fetih 48/8-9)
“Bakın (ey insanlar!) Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de karşınızda hakikate şâhitlik yapacak bir elçi gönderdik.” (Müzemmil 73/15)
Allah (cc) hz. Muhammed’i şâhit olarak gönderdi. Yani Tevhid diniyle. O (s.a.s) Allah’tan başka ilah olmadığına şâhitlik ettiği gibi, insanların hak daveti tasdik edip etmediklerininve işledikleri amellerine şâhitlik edecektir.(7)
O insanların amellerinin hayır mı şer mi olduğuna da şâhitlik edecektir. Zira onun şahitliği âdildir ve elbette makbuldur.(8)
Taberî’ye göre o, davetine ve onunla birlikte gönderilen risâlete icabet edip etmedikleri konusunda kendi ümmetine şâhit olarak, davetine icabet edenleri müjdelemek, davetinden yüz çevirenleri de Allah’ın azabından sakındırmak üzere gönderildi.(9)
Diğer peygamberler kendi kavimleri için bir şâhit iken Hz. Muhammed (s.a.v.) aynı zamanda bütün insanlara gönderilmiş bir şâhittir. Kur’an bunu şöyle açıklıyor:
“O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şâhit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şâhit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”(Nahl 16/89)
Peygamber’in (s.a.s) daveti zaman itibariyle kendi çevresine yönelik olsa da, kapsamı ve hedefi açısından bütün insanlığa hitap etmektedir. O bu açıdan Hakikate nisbetle insanlığın şâhididir. Hem tebliğ ettiğini samimiyetle yaşayarak şehâdet ettiği gibi, hem de insanlık görevi ve model şahşiyet açısından bir örnektir. O aynı zamanda kıyamet günün davetine icabet edilip edilmediğinin de şâhidi olacaktır.
Hz. Muhammed’in insanlar karşısındaki şahitlik misyonuKıyamette de devam edecektir. Kur’an şöyle diyor:
“O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şâhit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şâhid olarak getireceğiz...” (Nahl 16/89)
“Asıl her toplumdan bir şâhid (şehîd) getirdiğimiz ve seni de onlar aleyhine şâhid gösterdiğimiz zaman ne olacak (onların hali).” (Nisâ 4/41-42)
Burada zımnen: Peygamberlik ‘birtoplumsalşâhitlik’ kurumudurdeniliyor.(10) İyiahlâkıtamamlamakiçingönderilmiş, hakdinindeğişmezesaslarınıyenidentebliğetmişveuygulamış, kıyametekadarhükmügeçerliolacakbirdinvehayatnizamıgetirmişolan Son Peygamber (sav), hem kendiümmetinin hem de bütünpeygamberinşâhidiolacaktır.
“... Size bundan önce müslüman ismini O verdi. Bunun sebebi, Rasûl sizin üzerinize, sizler de insanlar üzerine ‘şehîd’ (tanık/örnek) olasınız diye...”(Hac 22/78)
Allah (cc), her şeyin şâhidi (veya şehîdi) olduğu gibi, aynı zamanda Peygamber (sav) de hakikatin ve insanların hakikat karşısındaki duruşlarının bir şâhididir.(11)
Yeniden dirilişten sonra Hesap Günü her toluluk (ümmet) için şahitler getirilecek. Hz. Muhammed (sas) ise hepsi için şahit yapıulacak.
“Her bir ümmetten bir şâhit getirdiğimiz ve seni de onlara şâhit olarak gösterdiğimiz zaman halleri nice olacak?”Nisa 4/41)
Bütün peygamberler ümmetlerine aynı iman esaslarını getirmiş ve tebliğ etmişlerdir. Son Peygamber (s.a.s.) insanlara en ileri derecede rehber olacak en kâmil dini getirmiş ve tebliğ etmiştir. Peygamberlerinin getirdiği dini ve daveti değiştiren veya inkâr edenler Âhirette muhakeme edilecek ve peygamberleri de onlar aleyhine şâhitlik edecekler. hz.Muhammed (s.a.s.) ise bütün peygamberlerin lehinde şâhitlik ederek onları tasdik edecek. (Allahua’lem)(12)
İbnu Mes'ud (r.a.) şöyle anlatıyor:Rasûlüllah (sav) bana: “Bana Kur'an'dan biraz okur musun?” dedi. Ben hayretle: “Size indirilmiş bulunan Kur'an’ı mı size okuyayım?” diye sordum.“Evet, onu başkasından dinlemek hoşuma gidiyor” dedi. Ben de ona Nisâ sûresin iokumaya başladım. Ne zaman ki “Her ümmete bir şâhit getirdiğimiz ve seni de ey Muhammed onların üzerine şâhit getirdiğimiz vakit halleri nasıl olacak?”mealin dekiâyete (41.âyet) gelmiştim ki “şimdilik yeter” dedi.Durdum. Baktım (Rasûlüllah) ağlıyordu.”(13)
İslâm ümmetinin vasat (dengeli) ümmet yapılmasının sebebi Hz. Muhammed’in onlar üzerine bir ‘şehîd-tanık’ olmasıdır.Hz. Muhammed (sav) nasıl bir ‘şâhit’ ise, O’nun ümmeti de insanlar üzerine bir şehîtler (tanıklar) topluluğudur. Kur’an bunu ‘şehîdin çoğulu olan ‘şühedâ’ kelimesiyle ifade ediyor.
“İşte böylece sizin insanlığa şâhitler olmanız, Rasûl'ün de size şâhit olması için sizi mutedil bir millet kıldık...” (Bekara 2/143)
Rivâyete göre kıyamette milletler peygamberlerinin davetini ve tebliğ ettiklerini inkâr ederler. Allah (c.c.) peygamberlerden tebliğ ettiklerine dair delil ister. Bunun üzerine Peygamberin ümmeti getirilir ve onlar buna şehâdet ederler. Onlara “Siz bunu nereden öğrendiniz?” diye sorulur. Onlar da “Kur’an’dan ve Resûlüllah’tan öğrendik” derler. Nihayet Resûlüllah (s.a.s.) getirilir ve o da buna şâhitlik eder.(14)
Hz. Muhammed’in hayat tarzı nasıl ümmet-i İslâma örnek-model ise, müslümanların hayat tarzı da bütün insanlığa bir model olmalıdır.(15)
İslâm ümmeti hayatın her alanında, inaçta, ibadette, ahlâk ve davranışlarda dengeli, mu’tedil, uyumlu, ılımlı ve hayırlı bir ümmettir. Kur’an’a göre böyle olan bu ümmet insanların üzerine sözlü ve fiilen şâhit, model ve örnek olma konumundadır.
Şâhit, bir gerçeği ispat konusunda şâhitliğine, yani bilgisine ve görüşüne başvurulan, verilecek kararlarda rolü olandır. Şâhit, davacı ile davalı arasında ortada, tarafsız, âdil ve yalnızca gerçeği söyleyen, sözü dinlenir ve sözüne itibar edilir bir kimse demektir. Bundan dolayı davranışları örnek alınan kimselere de ‘şâhit’ denilir.(16)
Allah (cc) Muhammed ümmetini insanlar arasında böyle hakşinas, doğru sözlü, âdil, dürüst ve iyi ahlâk sahibi, ilim ve irfan ile seçkin, adaletli, şâhidlik yapmaya layık, imamlığa (önderliğe) uygun bir cemaat yapmak için, hz. Muhammed’in (sav) görevlendirdi. Onun peygamberliği ile insanları doğru yola ulaştırdı. Bu bakımdan Peygamber (s.a.s.) öncelikle müslümanlar için şâhit ve kendisine uyulacak, peşinden gidilecek düşülecek bir önderdir.
Şehîd ve şâhidin bir anlamı da ‘temsileden, şahsında gösteren’ demektir. Peygamberler Allah’ın irade ve rızasını temsileden, onun dilediği, beğendiği, hoşnut olduğu kulluğu kişiliklerinde gerçekleştirmiş kâmil insanlardır. Bir manada tebliğ ettiklerinin canlı şâhitleridir.(17)
Âyette geçen ‘şehîd’, tanık (şâhit) anlamına, ‘hayatını imanına şâhit kılan ve çağına şahit olan’ anlamına geldiği gibi, ‘örnek, model’ anlamına da gelir. Ümmetin ‘şehîd’ olması da, insanlığın imanına şâhit olan ve insanlığı imanına şâhit kılan ana yürekli toplum olması demektir.”(18)
İnsanların saygın ve Allah katında değerli bir toplum, yani ümmet olabilmeleri için, kendisine indirilen hakikate benliği ile (hayatıyla ve ahlâkıyla) şâhitlik yapan, kendilerine hakka şâhitlik açısından örnek olan bir imama, son Peygamber’e uymaları gerekir. Ona uyduktan sonra, ona vahyedilene onun gösterdiği ve yaptığı gibi uyanlar ana yürekli toplum (ümmet) olarak insanlığın karşısında şâhit olurlar.
Bu açıdan bakıldığı zaman hiç bir kimse Peygamber (s.a.s.) olmadan ne o şâhit kılınan o ideal kişiliği, kimliği ve modeli görebilir, ne de bunu kendisii oluşturabilir.
Hem hakikatin samimi bir şahidi, hem şehâdet getirrek yaşayan şehîd (tanık) , hem de insanların önünde Allah’tan gelenin hak olduğuna şâhitlik yapmak isteyen kişi; şâhit, beşîr ve nezîr kılınan, üsve-i hasene (en güzel örnek) yapılan son elçiye uymak zorundadır.
Peygambere uymadan bu güzelliğe, bu şerefli sıfata ulaşmak mümkün değildir.
Hüseyin K. Ece
21.11.2015
Zaandam-Hollanda
(1)-el-Isfehânî, R. el-Müfredat, s: 392
(2)-İbni Manzur, Lisânu’l-Arab 8/151-153
(3)-Esed, M. Kur’an Mesajı, İşaret Yay. İstanbul 1996, 2/547
(4)-İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, Dâru’l-Fikr, Beyrut Trh. 3/102
(5)-es-Sa’di, A. B. Nasır. Teysiru’l-Kerimi’r-Rahman, Muessesetu’r-Risâleh, Beyrut 1421-2000, s: 667
(6)-İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, Dâru’l-Fikr, Beyrut Trh. 3/103
(7)-İbni Kesir, Muhtasar Tefsir. 3/103. Zamahşerî, Omer B. Muhammed. El-Keşşaf, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut 1415-1995, 3/530
(8)-es-Sa’di, A. B. Nasır. Teysiru’l-Kerimi’r-Rahman, s: 667
(9)-Taberî, Muhammed B. Cerir, Tefsiru’t-Taberî, Dâru’l-Kutubi’l-Ilmiyye, Beyrut 14206-2005, 11/328
(10)-İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, Düşün Yay. İstanbul 2008, 1/159)
(11)-Taberî, Tefsir 2/10-13
(12)-Komisyon, Kur’an-ı Kerim Ve Açıklamalı Meali, TDV Yay. Ankara 2003, s: 84)
(13)-Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an/32
(14)-Komisyon, Kur’an-ı Kerim Ve Açıklamalı Meali, s: 21
(15)-Esed, M. Kur’an Mesajı,1/40)
(16)-Elmalılı, H. Y. Hak DiniKur’an Dili (sad.) AzimDağ. İstanbul trh. 1/432
(17)-Komisyon, Kur’an Yolu, DİB Yay. Ankara 2008, 2/52
(18)-İslâmoğlu, M. HayatKitabıKur’an, 1/54 |