Dosdoğru Yolun Eşkiyası
Dosdoğru yol, izzetin, huzurun ve selâmetin yoludur... Dünya hayatının izzetli, huzurlu ve saadetli geçmesi, insan kullarının bu yola girmeleri ve sağa-sola sapmadan dosdoğru yürümelerine bağlıdır…

Allah katında, Allah'ın kullarını, Allah yolundan alıkoymak, haram ayda savaşmaktan daha büyük bir günahtır...

... Allah'ın yolu, Tevhid yoludur... Tevhidin şirk ile engellenmesi büyük bir fesâddır...

Fitne, aynı zaman da şirk demektir...
31/07/2015 - 14:48

"es-Sirâte'l-Müstekîm=  Dosdoğru yol!" Bu yol, öyle dosdoğru bir yoldur ki, Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ'nın kendilerine nimet verdikleri en faziletli ve en izzetli kullarının yoludur!..

Allah'ın, mü'min müslüman kullarına öğrettiği duâ:

"Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna."1

O nimet verilen kullar: Peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salihlerdir!..2 Dosdoğru yol, onların yoludur ki, Allah'ın razı olduğu ve emrettiği yoldur...

Dosdoğru yol, yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah'ı Teâlâ'nın yolu... Kullarına, bu yolda yürümelerini ve başka yola sapmamalarını emir buyurmuştur Allah  Teâlâ!..

"Bu, Benim dosdoğru olan yolumdur. Şu hâlde ona uyun. Sizi, onun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki korkup sakınırsınız."3

"Şübhesiz doğru yol Allah'ın yoludur."4

"De ki: 'Hiç şübhesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz, Âlemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk."5

Dosdoğru yol, izzetin, huzurun ve selâmetin yoludur... Dünya hayatının izzetli, huzurlu ve saadetli geçmesi, insan kullarının bu yola girmeleri ve sağa-sola sapmadan dosdoğru yürümelerine bağlıdır…  Dosdoğru yolun yolcuları olan muvahhid mü'minler, mutlu sona ulaşabilmeleri için bu yoldan asla ayrılmamaları gerekir... Bu yolun üzerinde eşkıyalar, anarşistler ve teröristler çok çeşitli tuzaklar, engeller ve barikatlar kurmuşlardır... Ayrıca dosdoğru yol olan Allah'ın yolundan alıkoymak isteyen şeytanlar, dosdoğru yola benzetmeye çalıştıkları yollarına insanları davet etmektedirler...

Abdullah b. Mes'ud (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.), bize bir çizgi çizdi. Sonra onun sağına ve soluna da bir takım çizgiler çizdi ve arkasından şöyle buyurdu:

"Bu, Allah'ın yoludur. Bu yollara gelince, bunların her birinin başında bir şeytan vardır ve insanları ona çağırmaktadırlar."

Sonra:

"Bu, benim dosdoğru olan yolumdur. Şu hâlde ona uyun. Sizi, onun yolundan ayıracak başka yollara uymayın." (En'âm 6/153) buyruğunu okudu.6

Allah yolunun yol kesenleri, Allah'ın yalnızca kendisine ibadet, yani itaat etsinler diye yarattığı insan kullarını, yeğâne Rabb ve İlâh Allah Teâlâ'dan uzaklaştırmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar... Her türlü şeytanî plan hazırlamakta, çeşitli tuzaklar kurmakta ve ihanet projelerini geliştirmektedirler...

Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: "Sana, haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolunda alıkoymak, O'nu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. Sizden kim dininden geri döner ve kâfir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır."7

Allah katında, Allah'ın kullarını, Allah yolundan alıkoymak, haram ayda savaşmaktan daha büyük bir günahtır... İnsanları Allah'ın yolundan alıkoyanların çıkardıkları fitne, katilden daha büyük bir suçtur... Onların fitnesi, yani yeryüzünü bozgunculuk çıkararak kirletmeleri büyük bir cinayettir... Çünkü:

"Fitne, öldürmekten beterdir."8

Fitne, aynı zaman da şirk demektir... Müşriklerin çıkardığı fitne, şirkin insanlara ve topluma egemen olması, dolayısıyla Tevhidin kalplere, beyinlere, bedenlere ve topluma hakim olmasının engellenmesidir...  Allah'ın yolu, Tevhid yoludur... Tevhidin şirk ile engellenmesi büyük bir fesâddır... Bu fitne ve fesâdın yeryüzünden kaldırılması cihadı, her muvahhid mü'minin üzerine farzdır... Bu farzı, imkanları nisbetinde yerine getirmesi, ötelememesi ve ertelememesi,  mü'min müslümanların vazifesidir...

Bundan dolayı Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din, tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur."9

Allah'ın yolundan alıkoymak isteyen şeytanî ve tağutî güçler, bu bozgunculuklarını hem maddî, hem de manevî olarak devam ettirmekte, bu uğurda servetlerini harcamaya çalışmaktadırlar ve her zaman olduğu gibi, yaşadığımız çağda da bunu sürdürmektedirler...

O hainlerin bu şeytanî karakterlerini haber veren Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:

"Gerçek şu ki inkâr edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğrayacaklardır. İnkâr eden (kâfir)ler, sonunda cehenneme sürülüp toplanacaktırlar.

Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırt etmesi, murdarı, bir kısmını, bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar, hüsrâna uğrayanlardır.

O inkâr edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse, geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Amma yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından da)geçmiş olacaktır.

Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.

Geri dönerlerse, bilin ki gerçekten Allah, sizin Mevlânızdır. O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır."10

Rabbimiz Allah'ın, vazifeli kılıp gönderdiği bütün Nebîler ve Rasuller (Allah'ın Salât ve Selâmı üzerine olsun), Allah'ın yolundan sapanları, tekrar doğru yola koyabilmek ve hidayetlerine vesile olabilmek için bütün gayretleriyle çalışmışlardır...

Kâfirlerden, müşriklerden ve münafıklardan gördükleri bunca eziyetlere katlanarak vazifelerine devam etmişlerdir.. Örnek olarak Şuayb (a.s.)'ın kıssasından bir bölümü analım...

Rabbimiz Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

"Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb, onlara) dedik ki: 'Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Size, Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanları (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesâd) çıkarmayın. Bu, sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız.

O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoymak için ve onda çarpıklık arayarak (böyle) her yolun (başını) kesip oturmayın. Hatırlayın ki, siz azınlıkta (ve güçsüz) iken O, sizi çoğalttı. Bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bakın.

İçinizden bir grup, kendisiyle gönderildiğim şeye inanmışken diğer bir grup inanmadığına göre artık Allah, aramızda hüküm verenlerin en hayırlısıdır..."11

Allah'ın yolundan alıkoymaya çalışanlar, bu şekilde uyarılmış ve haklarında olan hüküm kendilerine bildirilmiştir... Bu uyarı ve bildirim, bütün çağları ve insanları kapsamaktadır...

Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ, insanları dosdoğru olan hak yoldan alıkoyanları, yeğâne hayat Kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de beyan buyurmuştur... Kur’ân da beyan olunduğu üzere Allah'ın yolundan alıkoyanları şöyle sıralaya biliriz:

1-Şeytan

Kendisinin ateşten, Âdem(a.s.)'in topraktan yaratıldığını öne sürerek, üstünlüğünden dolayı, Allah'ın emrini dinlemeyip Âdem (a.s.)'a secde etmeyen Şeytan, Âdem oğullarının baş düşmanı olmuştur... Bütün çabası, insanları Allah'ın yolundan alıkoymak, onları dosdoğru yoldan sapıtıp bâtıl yollara sevk etmektir...

Rabbimiz Allah, şeytan'ın bu değişmeyen karakterini ve kararlılığını şöyle beyan buyurur:

"(Şeytan) dedi ki: 'Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar (ı, insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.

Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulamayacaksın.'

(Allah) dedi ki: 'kınanıp alçalmış ve kovulmuş olarak oradan çık andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım."12

"Âd'ı ve Semûd'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip, çekici kıldı. Böylece onları (dosdoğru) yoldan (Allah'ın yolundan) alıkoydu. Oysa onlar, (gerçeği) görebilen kimselerdi."13

"Gerçekten şeytan, içki, kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alı koymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?"14

"Şeytan, sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır."15

2- Tağut

"Tağut, haddin, aşan her türlü put, önder ve itaat edilen amirdir. Her Kavmin tağutu, Allah ve Rasulünün dışında kendi hakemliğine müracaat edilen, Allah dışında ibadet edilen, Allah'dan bir yol gösterme olmadan kendisine tabi olunan, insanlara bilmedikleri konularda kendisine itaat etmeyi, Allah'a itaat etme kabul ettikleri kimselerdir. İşte bunlar, dünyanın tağutlarıdır.

Düşünüp incelediğin zaman, insanların çoğunun Allah'a ibadetten onlara kulluğu, Allah ve Rasulünün hakemliğinden onların hakemliğine, Allah'a itaat ve Rasulüne ittibâdan onlara itaat ve ittibâya yöneldiğini görürsün."16

İbn Kyyım el-Cevziyye (rh.a.) tağutu böyle açıklıyor…

Tağut, egemen olduğu ülkede Allah'ın hükümlerini geçersiz kılıp, o hükümler yerine kendi hevâsından kaynaklanan kanunlar koyan, egemen olduğu halka uygulatan, halkın kendisine itaat ettiği güç sahibidir... O, hakim olduğu ülkelerdeki insanları, Allah'ın nûru olan İslâm'dan , küfrün ve şirkin karanlığı olan tağutî düzenlerine sürükler... Onları, nûrdan karanlığa götüren tağuta itaat edenler, Allah'ın yolundan alı konulmuş ve sapıklıktan sapıklığa saplanmış kişilerdir...

Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:

"Allah, iman edenlerin velîsi (dostu ve destekleyicisi) dir. Onları karanlıklardan nûra çıkarır. İnkâr eden (kâfin)lerin velîsi ise tağuttur. Onların, nûrdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır."17

"Andolsun, biz her ümmete: 'Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmesi için) bir Rasul gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün."18

3- Kafirler ve Müşrikler

Eşi, benzeri ve ortağı olmayan Âlemlerin Rabbi Allah'a şirk koşan, yani eşler, benzer ve ortaklar kabul eden Müşrikler ile Allah'ın gönderdiği dini kısmen ya da bütünüyle kabul etmeyip inkâr eden kâfirler, muvahhid mü'minlere karşı çok kinli ve düşmanlıkta aşırı gidenlerdir... Onların bütün istediği, mü'min müslümanları dosdoğru yol olan İslâm'dan sapıtıp bâtıl yollara sevke etmek ve diğer insanların İslâm'a girmesini engellemektir... Bu uğurda malları ve canlarıyla mücadele etmektedirler...

Rabbimiz Allah Teâlâ, kâfir ve müşriklerin değişmeyen şeytanî karakterlerini, isteklerini, düşmanlıklarını şöyle beyan buyurur:

"Şiddetli azab dolayısıyla vay inkâr eden(kâfirlere).

Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler."19

"Gerçek şu ki, inkâr edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azab taddırırız."20

"Onlar ki inkâr ettiler ve Allah'ın yolundan alıkoydular(işte Allah da) onların amellerini giderip boşa çıkarmıştır."21

" (O müşrikler,) Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri satın aldılar, böylece O'nun yolunu engellediler. Onların yaptıkları gerçekten ne kötüdür."22

"Şübhesiz inkâr edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra Rasul'e karşı gelip zorluk çıkaranlar, kesin olarak Allah'a karşı hiçbir şeyle zarar veremezler. (Allah,) onların amellerini boşa çıkaracaktır."23

"Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.

Ki onlar, Allah'ın yolundan alıkoyanlar, onda çarpıklık arayanlar ve ahireti tanımayanlardır."24

"Haberiniz olsun, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir.

Bunlar, Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti tanımayanlardır."25

4- Ehl-i Kitab

 Yahudi ve Hristiyanlar... Gadaba uğramış ve dalâlete düşmüş olanlar... Ehl-i Kitab kendilerine Allah tarafından Peygamber ve Kitab gönderilmiş, dosdoğru yolu tanımış, daha sonra hak yoldan sapıp bâtıl yola girmiş olanlardır... Hak ile bâtılı birbirine karıştıranlar ve bile bile hakkı inkâr edenlerdir... Hakka yönelmiş ve hak yolda olan mü'min müslümanlara en çetin düşmanlığı yapan Ehl-i Kitab, bir yandan müslüman olmayı arzulayanları çok çeşitli iftiralarla engellemeye çalışırken, diğer yandan müslüman olanları İslâm’dan soğutmak ve uzaklaştırmak için ne kadar şeytanî tuzak var ise kurmaya çalışmışlar, hâlâ bu çalışmalarına son hızla devam etmektedirler...

Yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ, Ehl-i Kitab için şöyle buyuruyor:

"De ki: 'Ey Ehl-i Kitab, sizler şahidler olduğunuz hâlde, ne diye iman edenleri Allah yolundan-onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.'

Ey iman edenler, eğer kendilerine Kitab verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar küfre döndürürler."26

"Ey iman edenler, gerçek şu ki, (yahudî) bilginlerinden ve (hristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele."27

"Yahudîlerin yaptıkları zulüm ve birçok kişiyi Allah'ın yolundan alıkoymaları nedeniyle (önceleri) kendilerine helâl kılınmış güzel şeyleri haram kıldık."28

"Ey iman edenler, yahudî ve hristiyanları dostlar (velîler) edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost (velî) edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez"29

5- Münâfıklar

"Münafıklar: İtikât olarak küfrü içinde gizleyen ve iman ettiklerini söyleyen (yani, içinden İslâm'ı inkâr edip dışından iman etmiş görünen) kimse."30

Rabbimiz Allah, münâfıkların durumlarını şöyle buyuruyor:

"İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz, Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler. Oysa inanmış değillerdir.

(Sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.

Kalplerinde hastalık vardır. Allah’da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azab vardır.

Onlara: 'Yeryüzünde fesât çıkarmayın' denildiğinde: 'Biz, sadece ıslah edicileriz' derler.

Bilin ki, gerçekten, asıl fesâtçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler."31

Münafıklar, gizli kâfir ve müşrikler oldukları için, yani kalben küfür ve şirk içinde, zâhirde müslüman göründükleri için, mü'min müslümanlara zararlı olacakları  konusunda şübheler oluşmasına rağmen, fazlaca üzerin de durulmaz... Hâlbuki onlar, kalplerinde taşıdıkları necis küfür ve şirkten dolayı muvahhid mü'minlere korkunç düşmandırlar... Fırsat buldukça bu kin ve düşmanlıklarını gündeme getirir, mü'min müslümanlara zarar vermeye çalıştıkları gibi, insanları Allah'ın yolundan alıkoymaya var güçleriyle çalışırlar...

 Münâfıkların, içlerindeki kin ve düşmanlıktan dolayı insanları Allah'ın yolundan alıkoyduklarını ayetlerde şöyle beyan ediyor Allah Teâlâ:

"Münâfıklar, sana geldikleri zaman: 'Biz, gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın Rasulüsün' dediler. Allah da bilir ki, sen elbette O'nun Rasulüsün. Allah, şübhesiz münâfıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.

 Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar."32

"Allah, onlara (münâfıklara) şiddetli bir azab hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azab vardır.

Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiç bir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır."33

Rabbimiz Allah Teâlâ, dosdoğru yolun üzerine tuzak ve barikatlar kurup, insan kullarını engelleyen iman ve İslâm düşmanlarını böylece beyan buyurmaktadır...

İnsanları Allah'ın yolundan alıkoyup şeytanın yoluna sevk eden, yani haktan çevirip bâtıla yönlendiren bu yol kesen eşkıyaların cezalarını ne olduğunu beyan buyuran Rabbimiz Allah'ın ayetlerini hep beraber okuyalım:

"Şübhesiz, inkâr edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar, sonra ölenler, işte Allah, onlara kesinlikle mağfiret etmeyecektir."34

"İnkâr edip de Allah'ın yolundan alıkoyanlar, Biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azab üstüne azab ilave ettik."35

Ve Allah Teâlâ, kendisinden başka Rabb ve İlâh kabul etmeyen, İslâm'ı din, Kur'ân'ı hayat dûsturu ve Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'i önder edinen muvahhid mü'min müslüman kullarını uyarıyor!..

"Yeminlerinizi kendi aranızda, bozgunculuk unsuru edinmeyin. Sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azab da sizin içindir."36

"Bir de yurtlarından refahtan şımarıp-azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatandır."37

Allah'ın ve Rasulü Muhammed (s.a.s.)'in gösterdiği dosdoğru yolda yürüyen muvahhid mü'minlerin bu uyarıya çok dikkat etmesi gerektiği gibi, Allah'ın yolundan alıkoyan, yol kesen eşkıyalara karşıda çok uyanık olmalı, onların tuzaklarına düşmemeli, engellerine takılmamalıdır...

Ey iman ve akıl sahipleri, uyanık olun, dikkat edin ve şuurlu davranın!..

                       

Dipnot

1) Fatiha, 1/6-7.

2) Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

"Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar." Nisa, 4/69.

3) En'âm, 6/153.

4) Bakara, 2/120. Âl-i İmrân, 3/73.

5) En'âm, 6/71.

6) Hâkim en-Nisâbûrî, el-Mütedresk Ale's-Sahihayn, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2013, C. 5, Sh. 123, Hds. 3294.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst. 2014, C. 14, Sh. 647-648, Hds. 21504-21505.

İmam Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, çev. Zekeriya Yıldız, İst. 2011, C. 10, Sh. 175, Hds. 11109.

Nureddin el-Heysemî, Sahih İbn Hıbbân Zevâidi, çev. Hasan Yıldız, İst. 2012, C. 2, Sh. 227, Hds. 1741.

Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 11.

Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 23, Hds. 208.

7) Bakara, 2/217.

8) Bakara, 2/191.

9) Bakara, 2/193.

10) Enfal, 8/36-40.

11) A'râf, 7/85-87.

12) A'râf, 7/16-18.

13) Ankebut, 29/38.

14) Mâide, 5/91.

15) Zuhruf, 43/62.

16) İbn Kayyım, el-Cevziyye, İ'lâmü'l-Muvakkı'in, çev. Dr. Pehlül Düzenli, İst. 2013, C. 1, Sh. 75.

17) Bakara, 2/257.

18) Nahl, 16/36.

19) İbrahim, 14/2-3.

20) Hacc, 22/25.

21) Muhammed, 47/1.

22) Tevbe, 9/9.

23) Muhammed, 47/32.

24) A'râf, 7/44-45.

25) Hud, 11/18-19.

26) Âl-i İmrân, 3/99-100.

27) Tevbe, 9/34.

28) Nisa, 4/160.

29) Mâide, 5/51.

30) Seyyid Şerif Cürcânî, Arabça-Türkçe Terimler Sözlüğü - Kitabu't-Ta'rîfât, çev. Dr. Arif Erkan, İst. 1997, Sh. 226.

31) Bakara, 2/8-12.

32) Münafikun, 63/1-2.

33) Mücadele, 58/15-17.

34) Muhammed, 47/34.

35) Nahl, 16/88.

36) Nahl, 16/94.

37) Enfal, 8/47.