HAYATA DÖNÜŞEN ZİKİR
a-Sözlükte zikir:
‘Zikir’ sözlükte; anma, hatırlama, bir şeyi zihinde hazır etme, bir şeyi dile getirme, hatırlatma demektir .
Kişinin marifet (bilgi) olarak elde ettiği şeyi korumasını sağlayan bir faaliyettir ki, bu; zihne aittir.
18/03/2008 - 01:09

b-Kavram olarak ‘zikir’;

Allah’ı anmak üzere yapılması veya söylenmesi tavsiye edilen veya emredilen, hamd, dua, ibadet ve övgü gibi fiiller ve sözlerdir.

Bazılarına göre ‘zikir’, insana sevap kazandıran, yani Allah’ı hatırlatan her türlü amelin genel adıdır.

‘Zikir’ aslında kalbin, anılan kimseye dikkat kesilmesi ve ona karşı uyanık olmasıdır. Bunu dil ile ifade etmeye zikir denilmesinin sebebi, kalpteki zikre (hatırlamaya) işaret etmesindendir.

Zikir ve türevleri, fiil ve isim olarak Kur’an’da çok sık geçen kelimelerden biridir. Kur’an bu kavramı;

- Allah’ın insanlara ‘Hakkı, görevlerini ve hesabı’ hatırlatması,

- Kur’an ile hatırlatma,

- kulların Allah’ı cesitli ibadetle hatırlamaları,

- uyarı,

- şeref ve üstünlük gibi anlamlarda kullanmaktadır.

 

         c-Kur’an’da Zikrin anlamları: 

Tekrar hatırlatalım ki zikir; bir şeyin dilde veya kalpte hazır olması, o şeyin söz ile veya kalpte hatırlanmasıdır .

Bu hatırlama iki şekilde olabilir:  

Birincisi, unuttuktan sonra olan bir hatırlamadır ki, bu her insanda her zaman olan bir þeydir.

İkincisi, akılda tutulan, öğrenilen ve zaten kalbe yerleşen şeyin hatırlanmasıdır ki, kişi hiç unutmadığı bu gibi şeyleri dil ile söylediği zaman onu zikretmiş, dile getirmiş olur.

         “Andolsun, size, (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde olduğu bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?” ( 21 Enbiya /10) 

1-Kur’an’ın bir adı olarak Zikir:

Kur’an baştan başa bir öğüttür, hatırlatmadır, ilahi bildiridir. O, aynı zamanda  sürekli Allah’ı hatırlatan âyetlerden meydana gelmektedir. 

         “Bu, bizim O’na indirdiğimiz mübarek bir ‘Zikir’dir. Şu halde onu inkâr edecek olanlar siz misiniz?” (21 Enbiya /50)

         “Hiç þüphesiz Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.” (15 Hıcr /9)

2-Şeref ve şan:

         “ Sâd. Zikir dolu Kur’an’a andolsun.” (38 Sad /1-2)     

En yüce şeref ve şan ona aittir. Nitekim bir başka âyette buna işaret edilmektedir:

“Gerçekten O Kur’an, hem senin için, hem de kavmin için bir zikirdir (şereftir)” (43 Zuhruf /44) 

3-Şeriat hükümleri:

Sad 2. âyetteki zikrin hatırlatmanın yanında şeriat ve hükümleri, va’ad ve vaid, geçmiş ümmetlerin kıssalarından alınacak ders ve ibretler şeklinde de anlaşılmıştır. 

4-Yüce değerleri hatırlatan:

Sâd 2. âyetteki zikir, dinde ihtiyaç olan şeyleri hatırlatan, şerefli değerileri öğreten, ibret dersi veren Kur’an olarak da anlaşılmıştır.

5-Hz. Peygamber:

‘Zikir’ bir âyette Peygamberimizin bir özelliği olarak kullanılmaktadır . Tıpkı Hz. İsa (as) ya ‘Allah’ın Kelimesi’ denilmesi gibi. Hz. Muhammed (sav) Allah’in elçisidir, hatırlatan, uyaran veya şerefi yüce bir elçidir. 

         “Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır; öyleyse ey iman etmekte olan temiz akıl sahipleri! Allah’tan korkup-sakının. Doğrusu Allah, sizin için bir zikir (hatırlatan) indirmiştir.” (65 Talak /10)

(Bazı tefsirciler bu âyetteki zikr’in Kur’an olduğunu, bazıları ise ‘uyari’ anlamına geldiğini söylemişlerdir . (Muh. İbni Kesir, 3/518. Tefhimu’l Kur’an, 6/384)

         6-İlim ve marifet:

         “Biz senden önce kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (resûl) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.” (16 Nahl /43)

         * ‘Zikir ehli’, ilahi kitaplardır. Çünkü onlar da peygamberleri ve vahyi hatırlatırlar.

* kitap ehli kimselerdir. Çünkü onlar da peygamberleri ve görevlerini biliyorlar.

* kendilerine tebliğ edildiği zaman daha önceden iman etmiş mü’minlerdir. Çünkü onlar ‘zikr’i anlayan, ne olduğunu bilen kimselerdir. (el-Keşşâf, 2/584. Muh. İbni Kesir, 2/332. Fi-Zilali’l-Kur’an, 4/2173)

7-Unutmadan sonra hatırlama:

Daha önce bilinen bir şey unutulduktan sonra, hatırlanıyor ve bu hatırlama dil ile ifade ediliyor. (18 Kehf /63)

8-Kalb ve dil ile Allah’ı anma:

“(Hacc) ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız (zikrettiğiniz) gibi hatta daha kuvvetli bir anma ile Allah’ı anın (zikredin)…” (2 Bekara /200)

         Buradaki zikir, hem kalb, hem de Hacc esnasında veya hacc bitiminde çeşitli dua ve zikir sözleri okuyup dil ile Allah’ı anmaktır. (Ayrıca: 2 Bekara /198, 203, 239. 4 Nisa /103)

 

e-Zikrin türevleri:

1- ‘Mezkûr’;

 Zikredilen, anılan şey demektir.

“Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer (mezkûr) bir şey değilken, uzun zamanlardan bir süre gelip- geçti.” (76 İnsan /1) 

         Bu gerçeğe değinen başka âyetleri de görmekteyiz. (19 Meryem/67. 36 Yâsin /79. 10 Yunus/ 4, 34.  v.d.) 

         2-‘Zikrâ’;

Çok zikir, yoğun zikir demektir ki bu, ‘zikir’ kavramından daha geniştir. 

         “Korkup-sakýnanlar üzerinde onların (âyetlerle alay edenlerin ) hesabından herhangi bir şey (sorumluluk) yoktur. Ancak (bu) bir yoğun hatırlatmadır (zikrâ’dır). Umulur ki korkup- sakınırlar.” (6 En’am /69)    

         “Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl. Şüphesiz iyilikler (hasenat), kötülükleri (seyyiatı) giderir. Bu, öğüt alanlara yoğun bir hatırlatmadr (zikrâ’dır).” (11 Hûd /114 Ayrıca bak. 6 En’am /90. 7 A’raf/2. 21 Enbiya /84. 29 Ankebût/51. v.d.)

3-‘Tezkire’;

Hatırlatma, öğüt, hatırlatan şey demektir. (Tezkire; belli bir meslek mensuplarının biyoğrafilerinin anlatıldığı kitaplara da denilmektir. Türkçede ‘tezkere’ şeklindeki söyleyiþ; rapor, izin belgesi, askerlik görevinin bittiğini gösteren belge anlamında kullanılmaktadır.)

         “Hayır; O (Kur’an) bir tezkirâ’dır (bir hatırlatma, bir öğüttür). Artik dileyen, onu düþünüp-öðüt alsin.” (80 Abese/1-12 Ayrıca bak.  20 Tâhâ/3. 57Vakıa/73. 69 Hakka /12, 48.73 Müzemmil/19. 74 Müdessir/49, 54)

4-‘Tezekkür’;

Bu da düşünüp- öğüt almak, ibret almak demektir.

Kur’an bazı şeyleri hatırlattıktan sonra ‘düşünmez misiniz, ibret almaz mısınız?’ diye soruyor. (6 En’am /152 . 7A’raf/3, 57 . 11 Hûd /24 ,30.  24 Nûr /1, 20)

‘Zikir’ kökünden gelen ‘zeker’, ‘müzekker’, ‘zükûr’ kelimeleri ise, dişinin karşıtı olarak erkekliği ifade ederler.

5-Müzekkir;

Hatırlatan, öğüt veren demektir.

 

f-Zikri kullanıldığı formlar:

Kur’an;

- Peygamberimize,

-         mü’minlere,

-         ehl-i kitaba,

-         israiloğullarına,

-         sahabelere,

-         kendilerine elçi gönderilmiş topluluklara;

·        ‘hatırlat’,

·        ‘hatırlayın’,

·        ‘aklınıza getirin’, ‘

·        an’

·        ‘anın’ şeklinde hitap etmektedir.

“Ahireti arzu edenler ve Allah’ı zikredenler için, Hz. Muhammed’te en güzel örnek vardır.” (33 Ahzab /21)

         “Kur’an’da Allah’ın bir olduğunu zikrettiğin (andığın veya hatırlattığın) zaman, kafirlerin gerisin geriye kaçtıklarını görürsün.” (17 İsra /47)

         - Rabbimiz (cc) Peygamberimize, Hz. Meryem’i, İbrahim’i, Musa’yı, İsmail’i, İdris’i (as) anmasını veya onları mü’minlere hatırlatmasını söylüyor. (19 Meryem /16,41,51,54, 56)

         - Yine Peygamberimize ‘Hz.Davud’u , Eyyûb’u, İshak’ı ,Yakub’u, Elyesa’a’yı, Zülkifl’i (38 Sâd /17,41,45,48) ve Hûd’u da (46 Ahkaf /31) hatırlat’ buyuruyor.   

- İsrailoğullarına bir çok yerde; “Allah’ın size verdiği nimetleri ve size verdiği makamları hatırlayın” demektedir. (2 Bekara /40, 47,122. 5 Maide /20. 8Enfal /45)

- Müşrikler boğazladıkları hayvanların üzerine Allah’ın adını anmazlar (zikretmezler). (6 En’am /138)

Halbuki mü’minler avladıkları ve boğazladıkları hayvanların üzerine Allah’ın adını anarlar (zikrederler). (5 Maide /4. 22 Hacc /28, 34, 36. 6 En’am /118, 119, 121) 

 

            g- İbadet olarak ´zikir´:

Zikir de Allah’a itaattir. Öyleyse O’nun emrettiklerine uymak, yasaklarından kaçmak zikirdir. 

Mü’minler, inandiklari, her an tesbih ettikleri ve önünde kulluk yaptiklari Rablerini hiç bir zaman unutmazlar.

O Rabbe karsi duyduklari sevgi ve takva duygusu sürekli onlarin içindedir. Onlar devamli bir sekilde Allah’i zikrederler. Bu zikir (anma) hiç bir zaman unutulan seyin tekrar akla getirilmesi degil, bilakis; sürekli kalpte ve benlikte olan Allah’in varligini tekrar hatirlamak, O’nun ni’met verici oldugunu itiraf etmek, O’nun büyüklügünü ve yüceligini dile getirmektir. 

         Mu’minlere Allah’in âyetleri hatırlatıldığı (zikredildiği) zaman, onların kalbleri bu âyetlere karsi kör ve sağır olmaz. (25 Furkan /73)

Halbuki inkârcılar, kendilerine âyetler hatırlatıldığı zaman, hatırlatılan şeyden (zikirden) ögüt almazlar, zikr’i hatırlamak istemezler. (37 Saffat /13) 

Onlar, kelimeleri konuldukları yerden saptırırlar ve kendilerine verilen ‘zikir’den pay almayı unuturlar. (5 Maide/13)

         İbadet yerlerinde Allah’i tesbih eden mü’minleri, ne alış-veriş, ne ticaret Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan alıkoymaz. Onlar gözlerin ve gönüllerin döneceği günden korkarlar . ( 24 Nûr/36-37)

         Zikir, kalbleri doyuran, iştahların aç gözlülüğünü gideren, susuzları suya kandıran, akılları hedefine ulaştıran bir ibadettir.

Zikir kul için uyanıklılıktır, şuurdur, bilinçli olmaktır.

Zikir takvaya ulaştırır, takvayı öğretir, takvaya arkadaş eder.

Zikir şuurları diri tutar, gönülleri gafletten korur.

Zikir ilaçtır, zikir iksirdir, zikir ab-ı hayattır, zikir canlara can katan merhemdir.

Zikir yoksullukları kanaat zenginliğine, yalnızlıkları ebedi ve bitmez dostluğa, mahrumiyetleri ilâhí ilgiye dönüştürür.

Zikir dünyalık korkuları giderir, endişeleri umuta çevirir, hayalleri götürür; onun yerine ebedî gerçekleri yerleştirir.

Zikir boş kuruntular (ümniyye) yerine  Allah’ı bilme, takdir etme, önünde kul gibi eğilme ve O’ndan isteme cesareti arama ümidini verir.

         Zikretmeyenler, ya da ‘zikir’den yüz çevirenler ebedí açlığa, doyumsuzluğa, mutsuzluğa, sıkıntılı bir hayata ve yalnızlığa mahkûmdurlar.

         Kur’an; bedenin, kalbin ve toplumun mutluluğunu şu muhteşem ifadelerle ortaya koyuyor:

         “Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur (doyar).” (13 Ra’d/28)

 

         h-Niçin Zikir:

            1- Nimetleri hatırlamak icin

         Rabbimiz (cc), mü’minlere kendisini sürekli olarak zikretmelerini emrediyor. Zikretme emri bazen şükürle, bazen verilen nimetleri hatırlatma ile, bazen namazla, bazen diğer ibadetlerle, bazen verilen zaferle birlikte gelmektedir. Kur’an’da  zikredenler övülürken, zikirden yüz çevirenler  kınanmaktadır .      

- Kur’an, mü’minlere de sürekli bir şekilde Allah’ın nimetlerini hatırlamalarını söylüyor. (2 Bekara /231. 3 Âli İmran /103. 5 Maide /7, 11)

- Kur’an, ayrıca bütün insanlara Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri hatırlamalarını haber veriyor. (35 Fatır /3)

         - Bazı hayvanların, insanın emrine verilmesinin sebebi; insanların Allah’ı nimet veren olarak hatırlamalarıdır (zikretmeleridir). (43 Zuhruf /13) 

 

2-Hatırlayan hatırlanır:

Bütün ni’metlerin sahibi Allah (cc) insanlara;

         “Siz beni zikredin (anın) ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, fakat asla nankörlük etmeyin.” (2 Bekara/152) diye emretmektedir. 

 “Ey iman edenler, Allah’tan ittika edin ve kişi yarın içn ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah’tan korkup-sakının; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Şu, Allah’ı unuttuklarından dolayı (Allah’ın da) onlara kendi nefislerinin unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.”  (58 Haşr/18-19)

 

            3-Çünkü Allah emrediyor:

         “(Hacc zamani) O sayili günlerde Allah’ı zikredin (hatırlayın) …” (2 Bekara/203)

         “Ey iman edenler! Bir toplulukla (savas) için karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Allah’ı çok zikredin. Umulur ki kurtuluş (felah) bulursunuz.” (8 Enfal /45. bir benzeri için bak. 62 Cumua /10)

            Mü’minlerin bir özelliği de Allah’ı zikretmeleridir. (3 Âli İmran/133-135)  Halbuki münafıklar her konuda oldugu gibi bu konuda da Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Namaza üşene üşene kalkarlar, Allah’ı da az zikrederler. (4 Nisa /142)

         Bazıları kendi hevasına uyar, kendi arzusundan başka kural tanımaz, Allah’ın ne emrettiği onu ilgilendirmez. Böyleleri Allah’ı zikretmeyi unutan kimselerdir. (18 Kehf/28)    

         “Bizi zikretmekten yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.” (53 Necm/29)

         Allah (cc) mü’minleri şöyle uyarıyor:

         “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı zikretmekten alı- koymasın.” (63 Münafikûn /9) 

         Allah (cc), zikreden erkeklere ve zikreden kadınlara büyük mükâfatlar hazırlamıştır. Onların dereceleri pek yüksektir. (33 Ahzab /35) 

        

4-Değer kazanmak için:

Mescidler, -hatta kiliseler ve havralar bile- içlerinde Allah’ın adı anıldığı için değerlidirler. (22 Hacc/40) Mescidler aynı zamanda İslâmın şiarıdır. İçinde Allah’ın adının anıldığı insanı düşünün! Allah´ı anan taştan bedenler değerli olur da, şuur şahibi yürekler olmaz mı? İçinde Allah´ın adının anıldığı mescidler dinin şiari olduğu gibi, Allah’ı çokca zikredenler de İslâmın şiarı (sembolü) olmaya hak kazanır.

Diğer taraftan nasıl ki, mescidlerde Allah’ın adının anılmasını (zikredilmesini ) engellemek zulmün ta kendisi, bunu yapanlar da zalimler (2 Bekara /114) iseler, insanları Allah´ın zikrinden alıkoymak da zulümdür.

 

5- Çünkü Allah’ın zikrini unutanların hakkı dar bir hayattır:      

         “Kim de benim ‘zikr’imden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu Kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz (mahşere getireceğiz)” (20 Tâhâ /124)

         Bu âyetten bir önceki âyette, ilk insanın Cennetten çıkarılışı hatırlatılıp, Allah’ın gönderdiği hidayete uyanların dünya hayatında şaşırmayacakları haber veriliyor. Bu âyette geçen ‘Zikr’, insanı hidayete götüren vahy, vahyle gelen ilâhí kitaplar ve peygamberlere bildirilen şeyler veya son vahy olan Kur’an, ya da bizzat Allah’ı anmak anlamlarına gelebilir. (Muh. İbni Kesir, 2/497. Ebu’s Suud, Tefsir, 3/496)

Alış-verişler ve ticaretler Allah’ı zikretmeyi unutturmamalı. ( 24 Nûr /36-37. 63 Münafikûn /9) 

 

6-Diri kalmak icin:

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Allah’ı zikredenle zikretmeyen, diri ve ölü gibidirler.”  (Buharí, Daavât/ 67) 

Öyleyse diri kalmak için sürekli Allah’ı hatırlamak gerekiyor.

 

7-Şeytanın tasallutundan korunmak için:

Allah’ı zikretmekten yüz çevirenlere şeytan musallat olur. Şeytan ise insanın düşmanıdır. (43 Zuhruf/36)

        

8-Nifaka karşı korunmak için:

Ne zaman içerisinde ‘savaştan söz eden (zikreden) bir âyet’ nazil olsa, veya cihad’tan bahseden bir âyet okunsa, kalplerinde maraz olanlar, yani münafıklar, ölüm baygınlığı gibi bakmaya başlarlar. (47 Muhammad /20)

 

9-Zalim olmamak icin:    

         Kendilerine Allah’ın âyetleri zikredildiği zaman sırtlarını  dönenler zalimlerdir. Onların kalpleri üzerinde Hakk’ı anlamalarına engel bir perde vardır. (18 Kehf/57)

         Kendilerine Peygamberlerle ve vahyle zikredilenleri (hatırlatılan ilâhi hükümleri) unutanlar, servetleriyle şımarırken ansızın cezaya uğratıldılar . (6 En’am/44)

 

i-Zikrin hayata dönüşmesi:

Peygamber vahiy alir. Onu tebliğ eder, beyan eder ve uygulayarak örnek olur. Öyleki peygamber bir anlmada vahiy ahlakı kazanır. Yürüyen vahiy olur. Sözüyle, amelleriyle, varlığıyla vahyin canlı örneği olur. Buna hayatlasmış vahiy dememiz mümkündür. 

         Tıpkı bunun gibi, bir mü’min, evrendeki sayısız âyetleri gördükçe veya Kur’an’daki âyetleri okudukça, Rabbini tekrar hatırlar. Onun kalbi ve organları Allah’ı anmaktan hiç uzak kalmaz.

O´nu Allah’a götürecek bir sebep gördüğü zaman, imanı artar, Allah’ın ve O’nun uluhiyyetini (ilâhlığını) tekrar aklına getirir.

Fakat bu hatırlayış, yalnızca zihinde bir beliriş veya dilde bir söz halinde olmaz. Bu anma (zikir) bedeni kaplar, organlarda amel olarak ortaya çıkar.

         “Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı (zikredildiği) zaman yürekleri ürperir, O’nun âyetleri okunduğu zaman (bu onların) imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (8 Enfal /2, ayrıca bak. 22 Hacc /35)

         Bir başka âyette ise, Allah’ın adı anıldığı zaman mü’minlerin secdeye kapandıkları haber veriliyor. (32 Secde/15)

Peygamberimiz (sav)’den şöyle rivayet olunmuştur:

“ Allah (cc) þöyle buyurmuştur: Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği zaman onunlayım. Kim beni kendi nefsinde zikrederse (anarsa), ben de onu kendi nefsimde anarım. Kim beni kalabalıkta zikrederse, ben de onu, ondan daha hayırlı bir kalabalıkta zikrederim...”  (Müslim, Zikir/2-21, Hadis no: 2675, 4/2061. Buharî, nak. M. İbni Kesir, 1/142)

“...Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere otururlarsa, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar, üzerlerine sekine (huzur, feyiz) iner ve Allah onları yanındakilere anar...” (Müslim, Zikir/25, Hadis no: 2689, 4/2069)

 

j-Zikir İbadetinin Yerine Getirilmesi:

Zikir ibadetinin ne kadar önemli olduğu Kur’an âyetlerinden ve hadislerden anlaşılıyor. 

Bu açık da, bu ibadet nasil yerine getirilmeli?

* Bir anlamda imanın ortaya konulması ve Allah’a itaatın ifadesi olan bu zikir ibadeti nasıl yerine getirilecek? 

* Ya da hangi ibadetler zikir sayılmaktadır?

* Zikrin özel bir şekli var mıdır?

* Bazı kesimler tarafından gizli mi - açık mı, toplu mu - tek başına mı yapılmalı tartışması gerekli mi?

* İslâm, mü’minlerin nasıl ibadet edeceklerini göstermedi mi?  

* Emredilen ibadetlerin dışında nafile ibadetler var mı? Bunlar nasıl yerine getirilmeli?

* İbadetlerde bid’at ne demektir?

* Peygamberin ve O’nun sahabelerinin hayatında, kol kola verilmiş bir şekilde, yatarak- kalkarak, bağırıp çağırarak, kendinden geçerek bir zikir yapma şekli var midir?   

* Zikir, bir köşeye çekilip sadece zikir söylerini her gün belli bir miktarda tekrar etmek midir-

*Zikir bir üstadın/şeyhin gozetiminde mi yapılmalı?

* Zikir üstadlara, şeyhlere, ölmüşlere havale edip, onların da Allah’a götürmelerini beklemek doğru mudur?

* Zikir deyince niçin insanların aklına böyle şeyler geliyor?

Halbuki kul, gücü yettiği kadar ibadet yapar, dili döndüğü kadar dua eder, Rabbini anar; Allah´tan (cc) ibadetlerinin karşılığını bekler.

 

            Hayata dönüşen zikir örnekleri:

         “Onlar, ayakta iken, oturuken, yan yatarken, Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı konusunu düşünürler (ve derler ki :) ‘Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateş azabından koru.’”   (3 Âli İmran/191)

 

1- Bilindiği gibi ilk insan, kelimeler öğrenmiş ve bunlarla Rabbini ‘tezekkür’ etmiş, unuttuğu ilahi emri hatırlayabilmişti.

Levh-i Mahfuz’dan ‘zikr’  olarak indirilen Kur’an âyetleri, insanlara Allah’ı hatırlatan ilâhí belgedir. Öyleyse en büyük ‘zikir’ Kur’an’dır ve O’nu okumak, O’nunla meşgul olmak, O’nun ilkelerini hayat uygulamak, O’nun çizdiği sınırları korumak, O’nun hükmüne uymak; en güzel zikir’dir.