Ukbe b. Âmir (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.):
"Ümmetimin helâkı, Kitab ve süt sebebiyle olacaktır." buyurdu.
Sahabe:
- Ya Rasulallah, Kitab ve sütten maksat nedir? diye sordular
Rasulullah (s.a.s.)
"Kur'ân'ı öğrenip Allah'ın indirdiği şekilden farklı bir mânâ verirler ve süte olan sevgilerinden dolayı (daha fazla süt elde etmek için) cemaatle namazı ve cumayı terk ederek çöle çıkarlar." buyurdu. 1
Rasulullah Muhammed (s.a.s.)în Ümmeti…"İnsanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmet!.." "İnsanlara şahid kılınmış vasat ümmet!.." "Allah tarafından seçilmiş ve müslümanlar olarak isimlendirilmiş bir ümmet!.." "Peygamberlerin ve yeryüzünün vârisleri olan şahid ümmet!.."
Kendilerine hidayet ve kurtuluş yolunu gösteren yegâne önderleri Rasulullah Muhammed (s.a.s.), nasıl davranırlarsa helâk olacaklarını da beyân buyurmuştur… Yeryüzünün halifeleri ve vârisleri olan hayırlı ümmetin helâk sebebi, Kitab ve süt olacaktır!.. Kitabı, inzâl gayesinin dışında anlayıp yorumlayacak ve böylece sapıp helâk olacaklar… Sütten dolayı da dünyevîleşecek, dünya hayatının zevki ve safasını, ebedî ahiret saadetine tercih edecek, böylece sapıp helâk olacaklar… Bu helâk oluşları, hem maddî, hem de manevî olarak gerçekleşecektir…
Allah'ın Kitabı olan Kur'ân-ı Kerîm, Allah tarafından Cebrâil (a.s.) aracılığıyla Rasulullah (s.a.s.)'e vahyedilip indirildi… Allah Teâlâ, kendisine Kur'ân verdiği Rasulü Muhammed (s.a.s.)'e beyân buyurduğu ayetlerdeki muradının ne olduğunu da bildirmiştir… Rasulullah (s.a.s.), kendisine vahyedilen ayetlerdeki mânâyı en iyi anlayan ve en iyi uygulayan yüce şahsiyettir… Kur'ân'ı anlamak ve yaşamak isteyenler, yegâne hayat örneğimiz ve önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'in kalî, fiilî ve takrirî Sünneteni iyi öğrenmeli, bilmeli ve idrak etmelidir… Rasulullah (s.a.s.)'in Kur'ân'ı yorumlamasını ve uygulamasını bilmeyenler, Kur'ân-ı Kerim'i okuyarak, kendilerince yorumlayarak ve hevâlarınca uygulayarak, Kur'ân'dan yani Kur'an'ın gayesinden uzaklaşıp korkunç bir sapma ile sapıp giderler… Nitekim tarihteki örnekler, bu sapmanın apaçık şahidleridir…
Kur'ân'ı gönderen Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, Onun gayesini ve ayetlerindeki muradını Rasulü Muhammed (s.a.s.)'e bildirip öğrettikten sonra onu, insanlara açıklamasını emir buyurmuştur… Rasulullah (s.a.s.), kendisine vahyedilen ayetleri insanlara tebliğ etti, hem de o hükümlerdeki Allah'ın murad ettiğini apaçık anlatıp, akletmelerini sağlayarak hidayetlerine vesile oldu…
Rabbimiz Allah, Rasulullah (s.a.s.)'in Nübüvvet ve Risâlet görevini şöyle beyan buyurdu:
"Biz, senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (Peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
(Onları) apaçık delilleri ve Kitablarla (gönderdik). Sana da Zikr'i (Kur'ân'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye." 2
İmam İbn Kesîr (rh.a.), bu ayet hakkında şunları kaydeder:
"Daha sonra yüce Allah: ‘İnsanlara Rabblerinden kendilerine ne indirildiğini açıklasın ve onlar da iyi düşünsünler.’ ‘Kendilerine bakıp doğruyu bulsunlar, dünya ve ahirette kurtuluşa ersinler, diye sana da Zikr'i' yani Kur'ân'ı indirdik' Çünkü sen, Allah'ın sana indirdiği buyruklarının anlamını çok iyi bilensin. Ona son derce bağlısın ve onu takib edersin. Biz de senin yaratılmışların en faziletlisi ve Âdemoğullarının efendisi olduğunu bildiğimiz için sana Kur'ân'ı indirdik. Böylelikle sen onlara, Kur'ân'ın mücmel olanını geniş geniş açıklamış, müşkil olanını da (içinden çıkmadıkları, anlamakta zorlandıkları buyrukları da) açıklayasın diye seni gönderdik." 3
İmam Kurtubî (rh.a.) ise, tefsirinde şunları nakleder:
"el-Hattabî der ki:
- Hz. Peygamber (s.a.s.)'in:
"Bana, Kitab ve onunla birlikte onun gibisi verilmiştir."4 buyruğunun iki şekilde anlaşılma ihtimali vardır.
Birinci ihtimale göre anlam şudur: Rasulullah'a, zahiren tilavet edilen vahiy verildiği gibi, O'na, tilavet edilmeyen bâtınen vahiy de verilmiştir.
İkinci anlam: O'na, Kitab-ı Kerim okunarak kendisi ile ibadet olunan bir vahiy olarak verilmiştir. Ayrıca onun gibi sözlü açıklama da O'na verilmiştir. Yani, Kitab-ı Kerim'de bulunan ifadeleri açıklamasına, ayetlerin umumî olduğunu belirtmesine yahud hükümlerini tahsis etmesine, fazladan hüküm koymasına ve Kitab-ı Kerim'de bulunan hükümleri teşri' buyurmasına izin verilmiştir. O takdirde Kur'ân-ı Kerim'in tilavet edilip okunan zâhir vahyinde olduğu gibi, aynen bunları da kabul etmek gerekir ve gereklerince amel etmek icâb eder.
Diğer taraftan Peygamber (s.a.s.)'in beyanı iki türlüdür: Birisi, Kitab'da mücmel olarak gelen ifadeyi açıklamıştır. Beş vakit namazı, vakitlerini, secdelerini, rükûlarını ve diğer hükümlerini açıklaması, zekâtın miktarını, vaktini, hangi mallardan alınacağına dair açıklamaları, haccın menasikini açıklaması gibi.
Nitekim Rasulullah (s.a.s.), haccını edâ ettiğinde, insanlara şöyle söylemiştir:
"Hacc ibadetinizin şeklini benden öğreniniz." 5
Yine Rasulullah (s.a.s.)'in:
"Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öyle namaz kılınız."6diye buyurduğu Buhârî'de rivayet edilmektedir.
İbnu'l-Mübaret'in rivayet ettiğine göre İmrân b. Husayn, adamın birine şöyle demiş:
- Sen, ahmak bir insansın. Öğlen farzının dört rek'at olduğunu ve o rek'atlarda açıktan Kur'ân okunmayacağını Allah'ın Kitabı'nda görüyor musun?
Daha sonra İmrân (r.a.) ona, namazı, zekatı ve buna benzer hususları sayar ve ona şöyle der:
- Sen, bütün bunları Allah'ın Kitabı'nda genişçe açıklanmış olduğunu görüyor musun? Yüce Allah'ın Kitab'ı, bunları mübhem olarak zikretmiş, Sünnet'te bunları açıklamış bulunmaktadır!
Evzâî'nin rivayetine göre, Hassan b. Atiye şöyle demiştir:
- Vahiy, Rasulullah (s.a.s.)'e nâzil oluyor, Cebrail de bunu açıklayan Sünnet'i Hz. Peygambere getiriyordu.7
Bir diğer beyan şekli ise, Allah'ın Kitabı'nın hükmünden başka hüküm ortaya koymaktır: Kadının halası veya teyzesi ile birlikte nikâhlanmasının haram kılınması, evcil eşeklerin ve parçalayıcı azı dişi olan yırtıcı hayvanların yenmesinin haram kılınması, şahid ile birlikte bir yeminle hüküm vermek ve buna benzer diğer hükümler buna örnektir."8
Râşid halifelerden müctehid ve müceddid Ömer b. Abdülaziz (rh.a.), Kur'ân ve Sünnet konusundaki hakikati şöyle beyan ediyor:
- Kitab'da (yani Kur'ân-ı Kerim'de hükmü bulunan meselede) hiç kimsenin görüş (beyan hakkı) yoktur. Önder âlimlerin görüş (beyan hakkı) ancak, hakkında ne Kitab (Kur'ân hükmü) inmiş, ne de Rasulullah (s.a.s.)'den bir uygulama geçmiş olmayan şeylerdedir. Rasulullah (s.a.s.)'in koyduğu bir Sünnet'te (hükmü bulunan mesele de) hiç kimsenin görüş (beyan hakkı) yoktur!..9
Kitab, yani Kur'ân-ı Kerim, ancak onun nasıl uygulanacağını bilen Rasulullah (s.a.s.)'in Sünnet'i ile anlaşılıp sahih bir şekilde uygulanabilir… Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti'ne uymayanlar mutlaka hatâ eder ve saparlar…
Sufyan b. Uyeyne naklediyor.
Hişam b. Huceyr şöyle anlatır:
Tâvûs, ikindiden sonra iki rekat namaz kılardı.
İbn Abbas, O'na:
- Bunu bırak! dedi.
(Tâvûs da: )
- Bu, ancak bir merdiven edinilmesin diye yasaklanmıştı, dedi.
İbn Abbas, şöyle karşılık verdi:
- Şu hâlde gerçek şu ki, ikindiden sonra namaz kılmak yasaklanmıştı. Artık bilmiyorum, ondan dolayı sana ceza mı verilir, sevab mı verilir? Çünkü Allah şöyle buyuruyor:
"Allah ve Rasulü, bir iş hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur." (Ahzab, 33/36) 10
Ebu Rebâh anlatıyor:
Said ibnu'l-Musayyeb, ikindiden sonra fazla olarak iki rek'at namaz kılan bir adam gördü. Bunun üzerine (namaz kılan adam) O'na:
- Ebu Muhammed, Allah, namazdan dolayı beni cezalandırır mı? dedi.
O, şöyle dedi:
- Hayır! Amma seni Sünnet'e aykırı hareket etmekten dolayı cezalandırır! 11
Rasulullah (s.a.s.): "Ümmetimin helâkı Kitab'dadır." buyurduktan sonra bunun niçin ve neden olduğunu açıklamışlardır:
"Kur'ân'ı öğrenip Allah'ın indirdiği şekilden farklı bir mânâ verirler!"
Kur'ân'ın en iyi bilen, Kur'ân'ın kendisine indirildiği şahsiyettir, yani Rasulullah (s.a.s.)'in kendisidir… Kur'ân kendisine vahyedildi ve Allah, ayetlerinde ne murad etmişse O'na bildirdi… Rasulullah (s.a.s.)'i devreden çıkararak Kur'ân'ı anlamaya çalışmak, sapmanın başlangıç noktasıdır!.. Kur'ân, Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti ile anlaşılıp uygulanır… Sünnet olmadan Kur'ân'ı anlamaya çalışanlar, Kur'ân'ı yanlış anladıkları gibi, amelî uygulamaları da tamamen yanlış olacaktır…
Ya'lâ b. Hakim anlatıyor:
Said b. Cübeyr, bir gün Rasulullah (s.a.s.)'in bir hadisini rivayet etmişti de, bir adam:
- Allah'ın Kitabı'nda buna muhalif olan şeyler var! demişti.
( Bunun üzerine Said) şöyle karşılık vermişti:
- Allah, Allah! Ben sana, Rasulullah (s.a.s.)'den hadis rivayet ediyorum. Sen ise, Allah'ın Kitabı ile ona ta'rizde bulunuyorsun! Rasulullah (s.a.s.), Allah'ın Kitabı'nı senden daha iyi bilirdi! 12
Kur'ân hakkında konuşmak, fikir ve görüş beyan etmek isteyenler, Kur'ân'ın kendisine vahyedildiği Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti'ni çok iyi bilmesi gereklidir… Kur'ân, Rasulullah tarafında Allah'ın muradı doğrultusunda en mükemmel şekilde anlaşıldı, anlatıldı ve uygulandı… Rasulullah (s.a.s.)'in kalî, fiilî ve takrirî Sünneti'ni dışlayarak Kur'ân-ı Kerim'i anlamaya, anlatmaya ve uygulamaya kalkışanlar hakkında, Rasulullah (s.a.s.)'in şu ikâzları beyan olunmuştur:
1- İbn Abbas (r. anhuma)'nın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Her kim, Kur'ân(ın tefsiri) hakkında ilimsiz olarak konuşur (hüküm verir) ise, cehennemde oturma yerine hemen hazırlansın." 13
2- İbn Abbas (r. anhuma)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Her kim, Kur'ân(ın tefsiri) hakkında kendi görüşüne göre hüküm verirse, cehennemde oturma yerine hemen hazırlansın." 14
3- Cundub b. Abdullah (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Her kim, Kur'ân(ın lâfzı veya mânâsı) hakkında görüşüne (aklına) göre şeyler (hüküm verir) ve isâbet ederse, şübhesiz hatâ etmiş olur." 15
Meşhur mühaddislerden Rezîn (rh.a.)'in rivayetinde şu ilâve yer alır:
"Kendi görüşüyle (tefsir edip) hatâ ederse, küfre girmiş olur."16
Elmalılı M. Hamdi Yazır (rh.a.) meşhur tefsirinde bunu, şu ibare ile kaydeder:
"Kur'ân'ı re'yi ile tefsir eden kâfir olur." 17
4- İbn Abbas (r. anhuma)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Bilgisi olmadığı hâlde Kur'ân adına yalan söyleyen kişi, cehennem ateşindeki yerine hazırlansın." 18
5- İbn Abbas (r. anhuma)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Kim Kur'ân hakkında bilgisizce konuşursa, kıyamet günü (ağzı) ateşten bir gemle gemlenmiş olarak gelir." 19
6- Ebu Hüreyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Kur'ân hakkında (şahsî kanaatine dayanarak) tartışma yapmak küfürdür." 20
7- Abdullah b. Amr (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Kur'ân hakkında tartışma yapmayınız. Zirâ onun hakkında tartışma yapmak küfürdür." 21
8- Amr b. el-Âs (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
Kur'ân, bazısı, bazısını yalanlamak için inmedi. Siz, ondan bildiklerinizle amel edin, mânâsını anlayamadıklarınıza ise iman edin!" 22
9- Amr b. Şuayb babasında, o da dedesinden bildiriyor:
Rasulullah (s.a.s.), bir kavimin Kur'ân konusunda münakaşa ettiğini işitti ve:
"Sizden önceki kavimler bununla helâk oldular. Allah'ın Kitabı'nın bir kısmını, bir kısmı ile yalanladılar. Oysa Allah'ın Kitabı, bir kısmı, bir kısmını doğrulasın diye indirildi. Onun bir kısmını, bir kısmı ile yalanlamayın. Ondan bildiğinizi söyleyin, bilmediğinizi de bilene bırakın." 23
10- Mü'minlerin annesi Âişe (r. anha) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.), şu ayeti okudu:
"Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, Kitabın anası (temelli) olan bir kısım ayetler muhkemdir, diğerleri ise müteşâbihdir. Kalblerinde bir kayma (hastalık) olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumları yapmak için ondan müteşâbih olanına uyarlar. Oysa, onun te'vilini Allah'dan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz, ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler. Temiz akıl sahiblerinden başkası öğüt alıp düşünmez." (Âl-i İmrân, 3/7.)
Sonra Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Sen, Kur'ân'ın yalnız müteşâhib ayetlerine uyan delâlet sahiblerini gördüğünde, işte onlar, Allah'ın bu ayette isim ve sıfatlarını söylediği kimselerdir. Artık hepiniz onlardan sakının!" 24
Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'in bu ikazları, her muvahhid mü'minin hayat düstûru olmalıdır… Mü'min müslüman şahsiyetler, yegâne hayat Kitabımız ve düstûrumuz olan Kur'ân-ı Kerim'i okurken, mânâsını ve hükümlerini anlamaya çalışırken, mutlaka bu uyarılara çok dikkat etmeli, gereği ile amel etmeye çalışmalıdırlar… Kur'ân'ı anlamaya ve hükümlerini uygulamaya gayret ederken, Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti'ne ve bu konuda muteber tefsirlere mürcaat etmeli, önce Kur'ân ilimlerini öğrenmeli, tefsir usûlünü bilmeli, sonra Kur'ân'ı anlamaya gayret etmelidir… Kur'ân'ı okumak ve anlamak konusunda gerekli donanıma sahib olmayanlar, olmazsa olmaz ilmi elde etmeyenlerin, kendi hevâlarıyla Kur'ân'ı tefsire veya yorumlamaya kalkışmanın ne büyük bir suç olduğunu ve hangi ceza ile cezalandırılacağını, Rasulullah (s.a.s.)'in beyanlarıyla gündeme getirdik… Her muvahhid mü'min, Rasulullah (s.a.s.) ile O'nun vârisleri olan İslâm ulemâsının uyarılarını dinlemeli, ona göre davranmalıdır.
Kalbleri ve akılları hastalıklı olan bazı tipler, yüz yıldan beridir işgal altında esarette bulunan ve cahil bırakılan müslüman halk içinde, "mealcilik" denilen akıma kapılmış, Rasulullah (s.a.s.)'in hadislerini inkâr, müfessirlerin görüşlerini reddederek, Kur'ân'ı yorumlamaya çalışmaktadırlar… Bu hastalıklı tiplerin bu bâtıl yorumları, hem kendilerini sapıtmış, hem de kendilerindeki bu hastalığı sezemedikleri için onları bu işte yetkili zanneden aldatılan kitleleri sapıtmıştır…
Ukbe b. Âmir (r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Ümmetim için en çok endişe ettiğim Kitab ve süttür."
Sahabe:
- Ya Rasulallah, Kitab'dan maksad nedir? diye sordular.
Rasulullah (s.a.s.):
"Münafıklar, onu öğrendikten sonra, onunla iman edenlere karşı mücadele ederler." buyurdu. 25
Kalblerinde nifâk olanlar, Kitabı, yani Kur'ân-ı Kerim'i öğrenir, Allah'ın indirdiği şekilden farklı bir mânâ verir, hem sapar, hem saptırır!..
Bu hasta kalblilere kapılmama, onlardan uzak durma ve onlara karşı mücadele etme konusunda, Emiru'l-mü'min İmam Ömer ibnu'l-Hattab (r.a.) şöyle söyler:
- Durum şu ki, bazı insanlar çıkacak, size karşı Kur'ân'ı (değişik şekilde anlaşılabilecek olan) benzer ayetlerim (şubûhâtı) ile mücadele edecekler. O hâlde onların yakasına Sünnetlerle sarılın! Çünkü Sünnetleri bilenler, Allah'ın Kitabı'nı daha iyi bilirler. 26
O sapmış ve saptıranlara karşı dilleri ile cihad edenlerin müjdesi ve mükafâtı!..
Enes b. Mâlik (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Diliyle hakkı ayağa kaldıran bir adam, kendisinden sonra onun uygulayan kimselerden dolayı kıyamet gününe kadar sevab kazanır. Sonra Azîz ve Celîl olan Allah, Kıyamet günü ona sevabını tam olarak noksansız bir şekilde verir." 27
Dipnot
1- İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst. 2014, C. 14, Sh. 507, Hds. 21283.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, çev. Adem Yerinde, İst. 2007, C. 3, Sh. 501 - 502, Hds. 3183. Ebu Ya'lâ'dan.
2- Nahl, 16/43-44.
3- İmam Hafız İbn Kesîr, İbn Kesîr Tefsiri, çev. Dr. Savaş Kocabaş - M. Beşir Eryarsoy, İst. 2011, C. 6, Sh. 212-213.
4- El- Mikdâm b. Ma'dî Kerib (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Şunu iyi bilin ki bana, Kitab ve onunla birlikte onun gibisi de verilmiştir. Şunu iyi bilin ki, aradan fazla geçmeden karnı tok bir adam koltuğuna oturarak şöyle diyecektir:
- Siz, bu Kur'ân'a bağlanmaya bakınız. Ondan helâl diye gördüğünüz bir şeyi helâl, haram diye gördüğünüz bir şeyi de haram belleyiniz……"
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu's-Sünne, B. 5, Hds. 4604.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-İlm, B. 10, Hds. 2801.
Tirmizî'deki ziyâde:
"Oysa Rasulullah'ın haram kıldığı şey, Allah tarafından haram kılınan şey gibidir."
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 2, Hds. 12.
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 49, Hds. 592.
5- Cabir (r.a.) anlatıyor:
Ben, Rasulullah (s.a.s.)'i bayram günü hayvanın üzerine taş atarken ve:
"Hacc ibadetleri(nin şeklini benden) almalısınız! Çünkü bilmiyorum, belki bu haccımdan sonra bir daha haccedemem!" buyururken işittim.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Hacc, B. 51, Hds. 310.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Menâsik, B. 77, Hds. 1970.
Sünen-i Nesâî, Kitabu Menâsiku'l-Hacc, B. 220, Hds. 3049.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 8, Sh. 579, Hds. 12040.
6- Mâlik ibnu'l-Huveyris (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Benim nasıl namaz kılar olduğumu gördünüzse, öylece namaz kılınız. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. En yaşlınız da size imam olsun."
Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Ezan, B. 18, Hds. 28.
7- İmam Evzâî, Sünen-i Evzâî, çev. Ali Pekcan, Vdğ. Konya, 2012, Sh. 33, Hbr. 127.
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 49, Hbr. 594.
8- İmam Kurtubî, el-Câmiu Li Ahkâmi'l-Kur'ân, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 1997, C. 1, Sh. 242-244.
9- Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 39, Hbr. 438.
İmam Evzâî, Sünen-i Evzâî, Sh. 34, Hbr. 135.
10- Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 39, Hbr. 440.
11- Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 39, Hbr. 442.
12- Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 49, Hbr. 596.
13- Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru'l-Kur'ân, B. 1, Hds. 3121.
İmam Nesâî, es- Sünenu'l-Kübrâ, çev. Zekeriya Yıldız, İst. 2011, C. 7, Sh. 404, Hds. 8030-8032.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 506, Hds. 21279-21280.
14- Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru'l-Kur'ân, B. 1, Hds. 3122.
15- Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru'l-Kur'ân, B. 1, Hds. 3123.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-İlm, B. 5, Hds. 3652.
İmam Nesâî, es- Sünenu'l-Kübrâ, C. 7, Sh. 404, Hds. 8032.
16- İmam Muhammed b. Muhammed b. Süleyman er-Rûdânî, Büyük Hadis Külliyatı - Cemu'l-Fevâid, çev. Naim Erdoğan, İst. 2003, C. 4, Sh. 9, Hds. 6703'ün devamında.
Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Ank. 1988, C. 3, Sh. 218, Hds. 1 (409)'un devamında.
17- Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İst. T.Y. C. 1, Sh. 93 (Yenda Yayınları)
18- İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 483, Hds. 737-738. C. 14, Sh. 506-507. Hds. 21281.
19- el-Hafız İbn Hacer el-Askalânî, Metâlibu'l-Âliye, çev. Halil İbrahim Kaçar - Adem Yerinde, İst. 2006, C. 3, Sh. 445, Hds. 3027. Ebu Ya'lâ el-Mevsilî, Müsned'den. Hadis Sahih'dir.
Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 1, Sh. 442, Hds. 741.
20- Sünen-i Ebu Davud, Kitabu's-Sünne, B. 4, Hds. 4603.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 14, Sh. 510-512, Hds. 21289-21296.
Hakîm en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2013, C. 4, Sh. 538, Hds. 2937-2938.
İmam Hafız İbn Kesîr, A.g.e. C. 2, Sh. 371, Hds. 1365. Hafız Ebu Ya'lâ'dan.
21- el-Hafız İbn Hacer el-Askalânî, A.g.e. C. 4, Sh. 218, Hds. 3518. Ebu Davud et-Tayalisî, Müsned'den.
22- İmam Hafız İbn Kesîr, A.g.e. C. 2, Sh. 369, Hds. 1361. Hafız İbn Merduyeh'den.
23- Abdurrezzâk es-San'ânî, Musannef, çev. Zekeriya Yıldız, Vdğ. İst. 2013, C. 11, Sh. 269, Hds. 20367.
İmam Hafız İbn Kesîr, A.g.e. C. 2, Sh. 371, Hds. 1364-1365. Ahmed b. Hanbel ve Ebu Ya'lâ'dan.
Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 1, Sh. 467, Hds. 793. Taberânî, el-Mucemu'l-Kebîr'den.
24- Sahih-i Buhârî, Kitabu't-Tevsir, B. 53, Hds. 69.
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İlm, B. 1, Hds. 1.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 7, Hds. 47.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tafsiru'l-Kur'ân, B. 4, Hds. 3176-3177.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu Sünne, B. 2, Hds. 4598.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 14, Sh. 512-514, Hds. 21297-21300.
25- İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 14, Sh. 507, Hds. 21282.
26- Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 17, Hbr. 121.
27- Abdullah b. Mübarek, Müsned, çev. İshak Doğan, Konya, 2006, Sh. 192, Hds. 237.