ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 2
Allah kimleri veli (dost) edinir?
25/09/2012 - 10:56

Kur’an Peygamber diliyle Allah’ın salih kimseleri veli (dost-yakın) edineceğini söylüyor.

İnsanların Allah’ı bırakıp tapınmak ve yardım ummak üzere uydurdukları tanrıların hiç bir gücü yoktur. Putperestler onları yardıma çağırsalar, bu ilâhlar asla onlara yardıma gelemezler. Hatta bunları yürüyecek ayakları, tutacak elleri, görecek gözleri bile yoktur. İnsanların

“... De ki: ‘(Allah’a) ortak (koştuk)larınızı çağırın, sonra da bana tuzak kurun, haydi (elinizden geliyorsa) hiç göz açtırmayın bana!’

(Ama unutmayın) benim velim, Kitab’ı indiren Allah’tır. O salih kimseleri veli edinir.”(A’raf 7/194-196)

Âyet çoka çık: Allah (cc) salih kimseleri kendisine veli edinir.

Yani iman ettikten sonra, imanın gereği olarak salih amel işleyen, buna ömür boyu devam eden her mü’min salihlerdendir ve böyleleri Allah’ın velisi olmaya hak kazanır.

Türkçe meallerde buâyetteki ‘veli‘;koruyucu/koruyan, dost ve yardımcı, savunan, sahiplik eden şeklinde tercüme edilmiş. “O salihleri veli edinir“kısmı da; “O salih kimseleri gözetip korur, dürüst kimseleri savunur, dürüst kimselere sahip çıkar,erdemli olanları O savunur”şeklinde Türkçe’ye aktarılmış.

’Veli‘ kelimesinin anlamlarına baktığımız zaman, bütün bu çevirilerin yanlış olmadığını görürüz. Zira veli, dostturama koruyan, yardım eden, destekleyen, yardımı umulan, gözetip kollayan, yeri gelince de savunan birdosttur.Bu anlamda Allah (cc) saliha melişleyip, Kur’an’ın salih amel dediği eylemleri savunan, ya da bunların işlenmesi için çaba gösterip salihlerden olanları sever, onlara manen destekolur, onları şeytani oluşumlara karşı korur.

Böyleleri şüphesiz manevî açıdan hem Allah’a, hem de Hz. Peygamber’e yakın kimselerdir.

Peygamber kendi velileri/ yakınları ve dostları hakkında şöyle diyor: “Doğrusu falan soy benimdostlarım (velilerim) değildir.  Benim gerçek dostlarım (velilerim) Allah (cc) ve salihmü’minlerdir.”(Müslim, İman/366)

Bu hadis şu âyete uygun düşmektedir:

“...Bilin Allah kendi Rasûlünün mevlâsıdır, Cebrail  de, mü’minlerin salih (olan)ları da. Bunların arkasından melekler de onun destekcisidirler.”  (Tahrim 66/4)

Görüldüğü gibi Allah’ın velisi olmak demek olağan üstülüklere sahip olmak değil, salih amel işleyerek Allah’ın korumasını ve yaman evi ardımını hak etmektir. Bu yardım için biçimsel törenlere, yaldızlı nitelemelere, birilerine bağlanmaya ihtiyaç yoktur.

Bir başka âyet Allah’ın cennetlik olanların velisi olduğunu söylüyor.

“Onlar için Rableri katında ‘selam yurdu’ vardır ve O, yapmakta oldukları dolaysıyla onların velisidir.”(En’am 6/127)

Onlar, dünya hayatında işledikleri salih amelleri ve sadece Allah’ı razı edebilme niyetleriyle hem ebedi saadet yurdu olan cenneti, hem de Allah’ın yakını olmak gibi en büyük nimeti kazanırlar.

Allah (cc) kendisine karşı kulluk ve sorumluluk bilinci duyan, O’ndan hakkıyla korkup sakınan takva sahibi kullarının dostudur, velisidir.

“Bak, eğerAllah'ın iradesine karşı gelmiş olsaydın, onların sana hiçbir faydası dokunmazdı, çünkü bu zalimler sadece birbirlerinin dostlarıdır;halbuki Allah, O'na karşı takvalı olan herkesin velisidir.”(Casiye, 45/19)

Kur’an,bir âyette muttaki kimselerin özellikleri ayrıntılı bir biçimde açıklıyor.

“Gerçek erdemlilik (birr), yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir;  ama gerçek erdem sahibi,  Allah'a,  Ahiret Günü'ne, meleklere, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini –kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı [malî] yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve [gerçek erdem sahipleri] söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir: İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.”(Bekara 2/177)

Bu demektir ki bu âyette sayılan amelleri veya burada sayılmayan diğer sevap amelleri işleyen her mü’min müttakidir (takva sahibidir) ve takva sahibi her mü’min de Allah’ın velisi olma şerefini kazanabilir.

Allah (cc) iman edip takva sahibi olan kullarını kendine ‘veliler-evliyau’llah’ olarak seçiyor. Bu O’nun bileceği bir iştir.

Mü’min zaten İslâma bütün benliği ile iman edendir. İman ise takvayı gerektirir. Takvasız mü’min olunamayacağına göre, Allah’ın razı olduğu bütün mü’minler velidir (Allah’ın evliyasındandır). Allah (cc) da onların velisi veya mevlâ’sıdır.

Bu gibi mü’minler özel bir sınıf değillerdir. Bu velilik sıfatını onlar iman ettikleri ve uydukları Kur’an’dan alırlar. Bunlar, yani Allah’ındostları her tip toplulukiçindebulunabilir. Kur’anehliveâlimlerarasındabulunabileceğigibi, sıradanhalkarasında da bulunabilir.

Bilindiği gibi İslâmda ruhbanlık ve özel bir sınıf statüsü yoktur. Herkes Allah’ın önünde eşittir ve herkes Rabbine kulluk yapmakla yükümlüdür. Kimsenin Allah katında bir imtiyazı (ayrıcalığı) yoktur. Üstünlük (keremli olmak, kerâmet), derece ve sevap kazanma ölçüsü yalnızca takvadır. (Hucurat 49/13) Kimin takvalı olduğunu da yalnızca Allah bilir.

 

  • Allah’ın velilerinden olmak

Bazı hadislerde Allah’ın velilerinin kimler olduğunu ve bazı özelliklerini görüyoruz.

Peygamber (sav) ‘evliyâu’llah’ın (Allah’ın veli kullarının), birbirlerini Allah (cc) için severek karşılıklı dost, yârân, ahbab, müttefik olduklarını söylüyor. (Ebu Davud, Sünne/2 (4596))

Allah’ın yakınlığını (veliliğini) kazanan mü’minler, Allah (cc) uğruna, O’nun adıyla, O’nun celâli için birbirlerini severler. Bu sevgi ile beraber birbirlerine ilgi gösterirler. (Müslim, Birr/38 (2567). Darimí, Rekâik/44 (2760). Tirmizí, Zühd/53 (2390))

Peygamberimize ‘Allah’ın velileri’ kimlerdir diye sorulmuş, O da şöyle buyurmuştur: “Onlar öyle kimselerdirki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır (zikredilir.)” (Bezzâr’dan, İbniKesir, Tefsir, 2/199. İbni Mace bu hadisi; “...Sizin en hayırlılarınız, görüldükleri zaman Allah’ın hatırlandığı kimselerdir”şeklinde veriyor. Bak: İbni Mace, Zühd/4 (4119))

Takva sahibi mü’minler aynı zamanda, Hakk’ın canlı şahitleridir. Onlar, İslâmın güzelliklerini pratik hayatlarında gösterirler. İslâmı öylesine güzel yaşarlar ki, onlara bakıldığı zaman Allah (cc), O’nun verdiği nimetler ve İslâmın güzellikleri hatırlanır.

Peygamber (sav) şöylebuyurdu : “Allah’ın kulları içinde kendileri şehid veya nebi olmadıkları halde nebilerin ve şehidlerin bile gıpta ettiğinice kullar vardır. »Denildiki; Onlar kimlerdir, belki onlara sevgi duyarız? Allah’ın Rasûlü şöyle buyurdu: “Onlar, aralarında ticaret ve akrabalık olmadığı halde birbirlerini Allah için seven bir gruptur. Yüzleri nur (gibidir) ve nurdan tahtlar üzerindedirler. İnsanların korktukları ve üzüldükleri gün, bunlar ne korkar ne de üzülürler.” Sonra da Yunus 62. Ayeti okudu. (Müstedrek’tenElmalılıTefsiri, 4/495. Ebu Davud bu hadis Ebu Hureyre’den aktarıyor. İbniKesir, Tefsir, 2/199)

Allah (cc) Hz. Muhammed’i kendi dostlarıyla, düşmanları arasında tam bir ölçüt kıldı. İnsanlardan hiç birkimse, onun getirdiği gerçeklere iman etmedikçe ve ona bütünüyle bağlanmadıkça, Allah’ın dostu olamaz. Bundan dolayı, Allah’ın Rasûlünü sevmeden evliya olduğunu söyleyenler yalancıdır. (İbniTeymiyye, VelâyetRisalesi, s: 10)

Allah’ı sevdiğini iddia edenler Hz. Muhammed’e uymak durumundadırlar:

“Deki Allah’ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici ve çok merhametlidir.”(Âli İmran 3/31)

Keşif ve harikulâde (olağanüstü) şeyler peşinde koşanlar Hz. Muhammed’in getirdiği ölçülere uymadıkça yalancıdan başka birşey olmazlar. Şeytanda ima onların üzerine gelir ve onların yakını olur. Onun için böyleleri ancak şeytanın velileri olurlar, yoksa Allah’ın değil. (Şuara 26/221)

Allah (cc) şöyle buyuruyor :

“Her kim Rahman olanAllah'ın zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallatederiz. Artık o şeytan onun yakınd ostu olur.”(Zuhruf 43/36)

Allah’ı zikretmek demek, Peygamberin getirdiği kuralları hayata uygulamaktır. Hayatı heran Allah (cc) görüyormuş gibi yaşamaktır. Her işi Allah (cc) adıyla ve Allah (cc) adına yapmaktır. Yani, bir başka deyişle Kur’an’ın emirlerine sımsıkı sarılmaktır. Her kim Kur’an’a inanmaz, onun içindeki düsturları kendisi için düstur  haline getirmezse, Allah’tan yüz çevirmiş, şeytana dost/ yakın olmuş demektir.

Bir kutsí hadiste Peygamberimiz (sav) şöylebuyuruyor:

“Yüce Allah’ım bana buyurduki: “Kim benim bir velime düşmanlık ederse ona savaş açmışolurum.

Kulumu bana yaklaştıracak şeylerden arasında en çok sevdiğim ona emrettiğim farzları yerine getirmesidir. Kulum bana nâfile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder. Öyleki ben onu sevmeye başlarım. Onu sevince de duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar ve benimle yürür. Benden birşey isterse elbetteki veririm.  Bana sığınırsa onu korurum.

Yaptığım hiç birişte tereddüt etmedim. Yalnız mü’min kulumun ruhunu almakta tereddütettim. O ölümden tiksinir, ben de onun hoşlanmadığı şeylerden hoşlanmam. Fakat ölümden kurtuluş yoktur.”(Buharî, Rikak/38)

“Kulum bana nafile ibadetleri yaparak yaklaşmaya devam eder. Öyleki artık ben onu severim...”Yani o, farzları yerine getirerek Allah’a yaklaşmaya çalışmazsa, asla takva sahibi bir mü’min olamaz. Takva sahibi olmayanların, yani Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle davranmayanların da Allah’ın velsi olması mümkün değildir.

Hadiste söylendiği gibi takva sahiplerifarz (emredilen) ibadetleri hakkıyla yerine getirerek iyiler (ebrar) derecesini kazanırlar. Bundan sonra da ‘sadık mukarrebler’den olmak üzere nâfile ibadetlerle Allah’ayaklaşmaya çalışırlar.

Unutmamak gerekir ki Allah’ın iyi dediği (ma’ruf, birr ) işleri yerine getirmeden, kötü dediği (münker, fısk) işlerden uzaklaşmadan Allah’la yakınlık kurduğunu iddia edenler kötü birer yalancıdırlar. Elbette yalancılar da Allah’ın velisi olamazlar. (İbniTeymiyye, VelâyetRisâlesi, s: 39)

Dünyada Allah’ın velisi olma şerefini kazanan mu’minlere hem dünya da hem de âhirette melekler veli olacaklar. Meleklerin dostluğunu kazanmak, onların desteğini ve duasını beraberinde getirir.

“Şüphesiz; ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner ve ‘hüzne kapılmayın, size va’dolunan cennetle sevinin.

Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniz. Orda nefislerinizin arzuladığı her şey sizindir ve istemekte olduğunuz her şey de sizindir.

Çok bağışlayan, çok merhametli olan (Allah) tan bir ağırlanma olarak. ”  (Fussilet 41/30-32)

Allah’ın velilerini müjdeleyen âyete tekrar bakalım:

“Haberiniz olsun; Allah’ın velileri (evliyâu’llah), onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir.

Onlar iman edenler ve (Allah’tan) korkup sakınanlardır.

Müjde dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş/ mutluluk budur.” (Yunus 10/62-64)

Bu müjdeyi bir başka ayet şöyle tamamlıyor:

“Ey kullarım, bugün sizin için bir korku yoktur ve siz bir üzüntüye de kapılacak da değilsiniz. Ki onlar, benim âyetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır.”(Zuhruf 43/68-69)

Her insan Allah’ın halifesi (Bekara 2/30) olma adayı olduğu gibi, her mü’min de Allah’ın velisi (evliyâ’dan) olma adayıdır. Takvası ve salih amelleriyle Allah’ın velilerinden olma şerefini kazanan mü’minlere selâm olsun. 

Hüseyin K. Ece / Zaandam/Hollanda

24.09.2012