ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 1 |
Allah’a dost olmanın manasını da böyle anlamamız gerekiyor. Yoksa ‘Allah’ın velileri’, avamdan bir takım kimselerin anladığı gibi meczuplar veya kendilerine veli adı verenler değildir.” (S. Kutub, fi-Zılâli’l Kur’an, 3/1804) |
27/08/2012 - 15:54 |
‘Veli’ kelimesinin kökü ‘velâ’dır. Bunun masdarı da ‘velâyet’tir. Velâ/velâyet sözlükte; arada bir şey bulunmadan bitişiklik, yanyana olma ve yaklaşma manasına gelir.
Bu anlamdan hareketle ‘velâyet’ kavramına; arkadaşlık, niyet, yer, zaman, din ve nisbette, yardımda, inançta tam bir yakınlık, nusret (yardım) ve işi üzerine alma, müttefik ve destek olma manaları da eklenmiştir. (Lisanu’l-Arab, 15/406. Isfehani, el-Müfredat, s: 837)
‘Veli’ sözlükte bazen, seven, dost anlamıyla da geçmektedir.
Veli olmak, veli olunan üzerinde hak ve yetki sahibi olmayı gerektirir. Velâyetin doğasında bu vardır. Yalnız bu veli edinilen üzerinde bir baskı ve hükmetme değil, aksine her açıdan onun iyiliği için çalışma, onun için gerekli yardımı yapma yetkisidir. Tipki bir ebeveynin çocukları karşısındaki durumu gibi. Onun için İslam kültüründe yöneticilere ‘veliyyul-emr-işin kendisine emanet edildiği yetkili’ denilir.
Allah’ın (cc) kullarından bazılarını kendine veli edinmesi, hiç bir zaman insanlardan yardımcı veya yönetici secmesi anlamına gelmez. Bu, sevgi ve rıza açısından bir yakınlık/dostluktur.
Kur’an ‘veli’ kelimesini hem olumlu hem olumsuzanlamda, Allah (cc) hakkındavemü’minlerhakkındakullanıyor. Velikavramınıdahaiyianlayabilmekiçinşuörneklerebakmakgerekiyor:
Şeytanınvelisiolabildiğigibi, putların da velisiolabilir. (Âliİmran 3/175. Nisa 4/76. En’am 6/121. A’raf 7/27, 30. Kehf 18/50. Meryem 19/45. Zümer 39/3. Casiye 45/10. Şura 42/6)
İnkârcılarvezalimler her bakımdanbirbirlerininvelisidirler. (Enfal 8/73. Casiye 45/19)
Buna karşın Allah (cc) mü’minlerinvelisi-dostuveyardımcısıdır. (Maide5/55. Enfal 8/72. Tevbe 9/71)O (cc) müslümanların kendi aralarında da velâyet ilişkisinin olmasını emrediyor.(Tevbe 9/71. Ahzab 33/6)
Müslümanlarıninkârcıları (Âliİmran 3/28. Nisa 4/79, 139, 144. Maide 5/57, 81. Tevbe 9/23. Ankebut 29/41. Mumtehine 60/1), yahudivehırıstiyanları (Maide 5/51, 57. A’raf 7/3) veliedinmeleriharamdır.
‘Veli’ mü’minlerhakkındakullanıldığıyerlerdegenellikleüçanlamagelir:
Birincisi, Allah’ınyardımettiği, işlerindekendisinekolaylıklarsağladığıkimse,
İkincisi, Allah’a ibadet ve itaat sorumluluğunu üstüne alan kimse,
Üçüncüsü, din kardeşine yardım eden, birbirine yakın ve müttefik olan kimse.
Allah’ın güzel isimlerinden biri de ‘el-Veliyy’dir ve onüç âyette geçmektedir. Bunun anlamı, yardım eden, destekleyen, insanların ve evrenin işlerini üzerine alan demektir.
Kimileri bunu, seven ve yardım eden şeklinde açıklamışlardır. ‘Veli’ kelimesi doğrudan doğruya sevgi anlamı taşımasa bile, bu velâyetin gereği sayılır. Birine yardım etmek, onun işini üzerine almak sevgi ile yakından ilgilidir.
“Allah (cc) iman edenlerin velisi” ifadesi ise Kur’an’da fiil ve isim halinde bir kaç defa geçmektedir. (Bakara 2/257. Ali Imran 3/68 122. En’am 6/14, 127. Casiye 45/19
“Allah veli olarak yeter”bir yerde geçiyor. (Nisa 4/45)
Hz. Musa (as), kavmi arasından seçtiği yetmiş kişiyi bir sarsıntı tutunca Rabbine, beyinsizler yüzünden kendilerini helâk etmemesini diledi, içinde bulundukları durumun bir imtihan olduğunu ve dilediğini doğra yola iletebileceğini itiraf ettikten sonra; “...Bizim mevlâmız ancak sensin. Bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin.” şeklinde duada bulundu. (A’raf 7/155)
Melekler Allah’a ibadet ederlerken de “Seni tenzih ederiz (noksanlıklardan uzak tutarız), Sen bizim Velimizsin’ derler.” (Sebe’ 34/41)
Kendisine verdiği nimetlere şükreden Hz. Yusuf (as) şöyle niyaz etmişti:“Dünyada ve Ahirette benim Veli’m Sen’sin.”(Yusuf 12/10)
Allah’ın isimlerinden olan Veli, bir çok âyette ‘nâsır-yardımcı’ ismi ile beraber geçmektedir. Veli kelimesinde yardım etmek, işini üzerine almak ile ‘nâsır-yardımcı’ ismi arasındaki bağlantı dikkat çekicidir. (Bakara 2/107, 120)
Bir kaç âyette ise veli isminin mürşid (yol gösteren) (18/Kehf, 10), ‘şefî’ (şefaat eden) (6/En’am, 51, 71. 32/Secde, 4), vaak (koruyucu) (13/Ra’d, 37) ve hamîd (övülen) (42/Şûra, 28) sıfatlarıyla beraber geçtiğini görmekteyiz. Şüphesiz ‘veli’ kavramının bunlarla yakın ilişkisi vardır. Bunlar aynı zamanda gerçek dostun (velinin) da belirgin nitelikleridir.
Üç ayette geçen ‘mevlâ’ da veli anlamındadır. (Enfal 8/40. Hac 22/78. Muhammed 47/11)
Allah lafzı ile veli kelimesinin çoğulu olan evliya kelimelerinden meydana gelen bu kalıp ifade Kur’an’da bir ayette geçmektedir.
“Haberiniz olsun; Allah’ın velileri (evliyâu’llah), onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir.”(10 Yunus/62)
Bu bazıları hakkında yüce, övücü bir sıfat, Allah’ın verdiği bir ünvan, lütuf ve müjde, yüksek bir makamdır.Allah’ın verdigi ünvan insanlığın tanıdığı hiç bir rütbeye benzemez. Bu taltif, hiç bir makamın verdiği mükâfat gibi değildir. Hiç bir armağan bu denli değerli ve üstün olamaz. Allah’ın dostu, yakını (velisi) olmak ulvi bir şereflidir. İnsanın yüreğine bahar çiçekleri açtıran, bütün üzüntülerini sevince çeviren, bütün umutsuzlukları ebedî umuda döndüren bir muştudur. Bu muştu, bütün tereddütleri, bütün endişeleri bir fecir aydınlığı gibi ışığa çevirmektedir.
Bu müjdeye kavuşacak olan ‘evliyâ-veliler’ kimlerdir acaba?
Her konuda olduğu gibi bu konuda da şaşmaz ölçü Kur’an ve sahih sünnettir.
Cevabı bu âyeti takip eden ikinci âyet veriyor:
“Onlar iman edenler ve (Allah’tan) korkup-sakınanlardır.
Müjde dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş/mutluluk budur.” (Yunus 10/63-64)
Burada sözü edilen Allah dostlarından maksat tam manasıyla inanmış olan mü’minlerdir. Gerçek manada takvaya ermiş olanlardır. İman ise gönülde yerleşip ve amellerle doğrulanan şeydir. Amele gelince o, Allah’ın emrettiği şeyleri yerine getirip yasak ettiklerinden sakınmaktır.
Allah’a dost olmanın manasını da böyle anlamamız gerekiyor. Yoksa ‘Allah’ın velileri’, avamdan bir takım kimselerin anladığı gibi meczuplar veya kendilerine veli adı verenler değildir.” (S. Kutub, fi-Zılâli’l Kur’an, 3/1804)
Kur’an kimin Allah’in velisi olduğunu açık açık anlatıyor. O’nun dostları O’nun koyduğu ölçülere titizlikle uyanlar, O’ndan hakkıyla korkup-sakınanlar, O’na karşı sorumluluk bilinciyle davrananlardır. Ya da amellerini, ibadetlerini, içlerini ve dışlarını güzelleştirenler, salih amel (hayırlı işler) yapan salihlerdir. Dini Allah’a has kılıp ihlas sahibi olan sâdıklardır. (Bakara 2/177. Nisa 4/146. Zümer 39/2, 14. Mü’min 41/14, 66. Beyyine 98/5. Ahzab 33/35. Haşr 59/8)
Onlar tam bir iman ile ilâhî emirleri ve hükümleri yerine getirmeye devam ederler. Kendilerinden Allah rızasına aykırı bir durum olmaması için dikkatli davranırlar. Her türlü haramdan ve şüpheli şeylerden sakınırlar.
Allah’ın velisi olmanın (evliyadan sayılmanın) ölçüsü iman ve takvadır. Kim hakkıyla iman eder, imanını şirk veya riya gibi şeylere bulaştırmazsa ve arkasından da Kur’an’ın tanımladığı takvaya ulaşırsa, yani Allah’a karşı sorumluluk bilinci duyarsa, ya da hayatının her anında Allah’ı ve O’nun ahiretinde insana nasıl muamele edeceğini biliçli bir şekilde hesaba katarak yaşarsa; işte böyleleri Allah’ın yanında veli olurlar. Bunu da Allah’tan başka kimse bilemez.
Buna göre şöyle söylemek mümkün:
Her insan Allah’ın halifesi olmaya adaydır. Zira Allah insanıyerzünün halifesi olsun diye yarattı. (Bakara 2/30) Her insan mü’min olmakla da mükelleftir. ÇünküAllah (cc) insanı yalnızca kendisine kulluk yapması için yarattı. (Zariyat 52/56) Her mü’min de veli adayıdır. Her mü’min imanının sayesinde, takvasının gücü nisbetinde Allah’ın velisi olabilir. Allah (cc) zaten insana yakındır. İnsana düşen de Allah’ın razı olacağı amelleri işleyerek O’nun sevgisini, salih amelleriyle ve samimiyetiyle O’nun yakınlığını kazanmaktır.
Allah’ın (cc) mekân ve yön bakımından insanlara yakın olması mümkün değildir. O’na yakınlık mecazidir. Kalb Allah’ın nuruna dalınca O’na yakınlık meydana gelir. Bundan sonra da -bir kutsí hadiste denildiği gibi- bakınca O’nun kudretini görür. Konuşunca Allah’ı över. Yürüyünce Allah’a hizmet için yürür. Çalışınca O’na kulluğa çalışır.
“Veli kelimesinin fiili, öncelikle bir şeyin başka bir şeye yakın olmasını ifade eder. Yukarıdaki âyette Allah’ın müslümanlara yakın (veli) oluşundan söz edilmektedir. Veli, özellikle Allah için kullanıldığında, ya da insanlar arası ilişkiyi belirtmek üzere insan için kullanıldığında her ne kadar Kur’an’da ‘yardımcı’, ‘dost’, ‘koruyucu’ vb. anlamlar yükleniyorsa da, sözcüğün bu ikincil anlamlarından hiç biri -Allah’a karşı gözetilmesi gereken saygıyı zedeler gibi olduklarından- insanın Allah’a karşı tutumunu ya da O’nunla olan ilişkisini tanımlamak için uygun gözükmemektedir.
Sonuç olarak yukarıda, mü’minleri Allah’ın evliyâsı olarak tanımlayan ifadenin, onların Allah’a karşı hep bilinçli ve duyarlı kimseler olması anlamında, ‘Allah’a yakın olanlar’ ifadesiyle aktarılması yerinde olacaktır. (M. Esed, Kur’an Mesajı, çev. Heyet, 2/407)
Bu özellikleri taşıyan bütün müslümanlar Allah’ın velisi olmaya aday olmasına rağmen, her nasılsa insanlar bu Kur’an kavramını çok farklı anlıyorlar, bambaşka ‘veli’ tarifi yapıyorlar. Bütün mü’minlere ait olması gereken bu özelliği, bazı özel kimselere veriyorlar.
Veli olmanın şartı Kur’an’a göre iman, takva ve salih amel (hayırlı işler) yapmak olmasına rağmen; böyleleri evliyâ’dan sayılmanın şartlarını kendileri belirlerler, velilerde hep özel statü, olağanüstülükler, manevi tasarruf gücü ararlar. Onlara göre Allah’ın velileri, İslâm ümmeti içerisinde yüksek maneví özellikler kazanmış olan özel bir tabakadır.
Kur’an başka ayetlerde kimlerin Allah’ın velisi olabileceğine dair işaretler vermeye devam ediyor. Allah (cc) müslümanların velisidir, yardımcısı ve dostudur. (Bakara 2/257. Âli İmran 3/68) Mü’minler Rabblerine hakkıyla iman ettikten sonra O’na karşı takvalı davranırlar. Bundan dolayı da Allah (cc) onlara veli olur. (En’am 6/127) Allah’a yakın olmaya çalışanlara Allah (cc) yakınlığını, O’nu sevenlere sevgisini bildirir.
Devamı var…
Hüseyin K. Ece / Zaandam/Hollanda |