Büyüklerinize hürmet, küçüklerinize şefkat ve merhamet gösteriniz.
Allah Rasûlü(sav) bir hadisinde çocuklara şefkati, büyüklere hürmeti şu sözlerle vurgular:
27/08/2012 - 12:08

"Küçüklerimize şefkat ve rahmet duymayan, büyüklerimize hürmet göstermeyen, hakkı, iyiliği ve doğruyu yaymak, kötülükleri yok etmek için gayret etmeyen bizden değildir." [1]

   Bu hadis şüphesiz bir çok açıdan değerlendirilmesi gereken bir hadistir. Küçüklerimize şefkat duyulmasının ve merhametle muamele edilmesinin, büyüklerimize hürmet duyulmasının ve bunların davranışlarımıza aksetmesinin İslâm ahlâkının bir parçası olduğunu vurgulayışı da kesin ve nettir.

    Hadisin Sünen-i Tirmizî de yer alan bir başka rivâyetinde;  "Küçüklerimize şefkat ve rahmet duymayan, büyüklerimizin izzet ve şerefini bilmeyen bizden değildir," buyrulur. [2]

   Sünen-i Ebu Davûd da yer alan rivâyette ise biraz daha değişiklikle; "büyüklerimizin hakkını, kadrini ve kıymetini bilmeyen," lafzı yer alır. [3]

   Her bir ifade farklılığında, bizlere hitap eden bir başka incelik vardır.

    Küçüklere şefkat ve merhamet duygusu beslmek gibi büyüklerin büyüklüğünü, küçükler üzerindeki hakkını bilmek, takdir etmek ve onlara hürmet göstermek de İslâmî ahlâkın bir gereği olduğunda şüphe yoktur.

    Böylece küçükler emniyet duygusu içinde ve huzurlu yetişip filizlenirken büyükler de kendilerine düşeni yapmanın huzurunu duyacaklar ve karşılığını dünyada hürmet görerek, ihtiyaç halinde yardımlarına koşularak alacaklardır. Ebedî hayatta ise yaptıkları sebebiyle çok daha fazla sevinecekler, daha da yapmış olmanın hasretini, isteğini, arzusunu derinden hissedeceklerdir.

    Ayrıca çocuklarla yaşlı büyükler arasında çok güzel bağlar kurulur. İş dünyasında boğuşan babalara göre büyük babalar ve annelere göre büyük anneler torunlarla ilgilenmeye daha müsait olabilirler. Onlara babaların, annelerin anlatmakta zorlanacağı bir çok şeyi anlatabilirler. Çocuklar büyük babalara, büyük annelere hizmet ederek hem ahlâkî duygularını geliştirirler, hem de işe yaramanın, bir iş başarmanın hazzını duyarlar. Onlardan duydukları sözlerle, gördükleri davranışlarla zekâları gelişir, ufukları genişler.

    Büyük babalar ve büyük anneler de, kendilerinden bir parça olan, üzerlerinde emeklerinin ve haklarının olduğu bir aile yuvasında olmanın veya onlarla buluşmanın, torunlarını sevmenin, onlarla ilgilenmenin, onların gelişip filizlenmesine şahid olmanın gönül huzurunu duyarlar.

    Çocuklar müthiş bir merak taşırlar. Akıl almaz sorular sorarlar. Anne ve babalar çok defa çocukların bu sorularından bunalır ve onları başlarından savmaya çalışırlar. Büyük babalar ve büyük anneler onların bitmez, tükenmez sorularına cevap vermekte daha sabırlıdırlar. Çok defa kendilerine verilen cevabı bütünüyle anlamasalar bile çocuklar ciddiye alındıkça, sorularına cevap verildikçe bundan hoşlanır ve rahatlık hissederler. Kendileriyle ilgilenilmesi ve ilgilenen insanların olması ayrıca onlara güven duygusu verir. Fikren, bedenen ve ruhen gelişmelerine müsbet tesir eder.

    Ömrü yeten her insan çocukluk, gençlik, olgunluk ve dinçlik ve yaşlılık devrelerinden geçer. Bu devrelerin hepsinde çevresinde yer alan yakınlarına, dostlarına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç şüphesiz çocukluk ve yaşlılık devresinde çok daha büyüktür. Her insan kendisini karşısındakinin yerine koyabilmeli ve onun nasıl bir bekleyiş içinde olduğunu çok iyi değerlendirmeli ve bu ihtiyacı karşılamada kusur etmemelidir.

    Daha önce anne ve babalara hürmet ve hizmet üzerinde durmuştuk. Büyüklere hürmet anneleri, babaları, büyük anneleri ve büyük babaları içine aldığı gibi amcaları, dayıları, teyzeleri, halaları ve cemiyet içinde yaşça büyük olan her insanı içine alır.

    Allah a hamd ediyoruz ki bütün menfî gelişmelere rağmen bizim cemiyetimiz bu hassasiyeti kaybetmemiştir. Mensubu olmakla izzet ve şeref duyduğumuz İslâm dininin ahlâk güzelliklerinden biri de budur.

    Batı dünyasındaki yaşlı insanların kalabalıklar içindeki yalnızlığı esef vericidir ve ibretlik bir derecededir. Şefkatsizliğin, merhamet eksikliğinin, hürmet yokluğunun, akraba bağlarındaki kopukluğun insanları nasıl bir ümitsizlik ve yalnızlık dünyasına ittiğini görüp ibret almak isteyenler, batı dünyasında boş bakışlarla park ve bahçelerde dolaşan, balkonlarındaki çiçeklerini sulayarak, ellerinde köpeklerini gezdirerek bu dünyadan göçünceye kadar zaman dolduranları ibretle seyretmelidirler.

    Nasıl bir dünyaya imrenir duruma getirildiğimiz o zaman kendini daha iyi belli edecektir.

    Bizim şiârımız büyüklerimize hürmet, küçüklerimize şefkattir. Büyüklerle istişare etmek, onların duygu ve düşüncelerine değer vermek, onların hayata iştiraklerini sağlamak, rızalarını kazanmak, dualarını almak, onları iki cihan saadetine vesile etmektir. 

--------------------------------------------------------------------------------

 [1] Sünen-i Tirmizî, Birr (4/ 322). Tirmizî, hadisin hasen olduğunu söyler.

 [2] Sünen-i Tirmizî, Birr (4/ 322). Tirmizî hadis için hasen, sahih der.

 [3] Sünen-i Ebu Davûd, Edeb (5/ 232-233)