İlmi seviniz ve çocuklarınıza ilim sevgisi aşılayınız. |
İlim, irfan sevgisiyle ilgili ne kadar güzel kelime yanyana sıralansa ve ne kadar güzel cümle birbirini takip etse yeridir. Bu gerçeği biliyoruz, hepimiz dile getiriyoruz, ancak yeterli gayreti göstermiyoruz. Yüne de hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. |
27/02/2012 - 15:26 |
Zikr-i Hakîm anlatmak istediklerimize şöyle ışık tutuyor: “Allah, içinizden îman eden ve kendilerine ilim verilenleri yükseltir, onlara dereceler verir. Allah, yaptığınız her şeyden, her yönüyle haberdardır.” (Mücâdele, 58/ 11)
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu, selim akıl sahipleri düşünür ve ibret alır.” ( Zümer, 39/ 9)
Bu âyet-i kerîmeler, anlayan gönüller için çok şey anlatıyor… İmanla ilmin birleşmesi, salih amellerle bütünleşmesi gerçek bir yüceliştir. Bilerek ve şuurla hareket etmek, akıntıya kapılışla kıyaslanmayacak kadar ulvîdir. İlim, -elde edinilen bilginin derecesi ne olursa olsun- her insanın ihtiyacıdır. Ona duyulan susamışlık, en değerli susamışlıklar arasında yer alır.
Rabbimiz, hiçbir beşere bahşetmediği derecede ilim, irfan ve ihlâs bahşettiği Rasûlü’nden(sav) şöyle duâ etmesini istiyor: “Rabbim! Benim ilmimi artır, de.” (Tâhâ, 20/ 114) Bu duâ bizlere çok şey anlatmalıdır.
İlim sevgisi, ilim ehlini takdir, ilim, amel ve edebi bir araya getiren hak yolcularına hürmet ve gıpta, her mü’minin vazgeçilmez hasletlerinden olmalıdır.
Öğrenmenin de dünyaya gelişle başladığını azm, gayret, sabır ve sebatla arttığını, her bilgi artışının ufuk genişliğine vesile olduğunu, geniş ufkun ve bilgi birikiminin anlama ve kavrama melekesini geliştirdiğini ve böylece güzelliklere yelken açıldığını her selim fıtrat sahibi bilir.
İnsan beyni de gelişme açısından kaslarımıza benzer. Şuurlu ve istikrarlı bir şekilde çalıştırılarak geliştirilmesi, güçlendirilmesi, kıvraklık kazandırılması mümkündür. Srî düşünme ve doğru karar verme melekesi giderek gelişir. Her güç kazandığında, daha da güçlendirilmeye, çalıştıkça daha da maharetini artırmaya müsâid hale gelir... Bu açıdan kaslarımızdan daha büyük bir kabiliyete sahiptir.
Çocuklar, düzenli öğrenme çağına girdikleri anlardan itibaren yaş ve zekasına uygun bir şekilde eğitim ve öğretimden geçirilerek hayata hazırlanmalıdırlar.
Çocuklara verilen elbette ki sadece kuru bilgi olmamalıdır. Bilgi ile birlikte onlara ilim, irfan, okuma sevgisi, öğrenme arzusu aşılanmalı, öğrenilen faydalı bilgilerin, ilim ile elde edilen geniş ufkun ve onunla bütünleşen tecrübelerin nelere vesile olduğu gösterilmeli, tattırılmalı, böylece hayat boyu ilim elde etme, öğrendiklerinden istifade etme ve onları başkalarıyla paylaşma isteği ve melekesi kazandırılmalıdır.
Bu paylaşma hem onun diğer insanlar arasındaki değerini yükseltecek, hem de bilgilerinin kökleşmesine, sağlamlaşmasına sebep olacak, ifade kabiliyetini artıracaktır.
Bu da geleceğe hazırladığımız yavrularımızın hem dünyası, hem de âhireti için hayırlara vesile olacaktır. Çocuklarımızın hayatta elde edecekleri en güzel kazançlardan biri şüphesiz budur.
Allah Rasûlü(sav); “İlim elde etmeye giden yola giren bir kişinin, Allah Cennet’e giden yolunu kolaylaştırır.” [1] buyuruyor.
Bir başka hadis-i şeriflerindede; “Allah kimin için hayır murad ederse, onu din-i mübînde ince ve derin anlayışlı ilim ve amel sahibi kılar,” [2] buyurur.
Allah Rasûlü’nün(sav) hayatın basamaklarını yeni tırmanmaya başlayan İbn Abbas(ra) için; “Allah ım! Ona hikmeti öğret!”, “Allah ım! Ona Kitab’ı (Kur’ân’ı) öğret!”, “Allah ım! Onu dinde fakih kıl,” [3] diye duâ etmiştir. Abdullah İbn Mes ûd u öğrenmeye olan merakı sebebiyle övmüştür.
Faydalı ilim sahibi her zaman övgüye, gıptaya lâyıktır. Allah Rasûlü nün (sav) şu teşvikine dikkat ediniz:
“ İki insan gerçekten gıpta etmeye değerdir:
Allah’ın kendine dünya malı nasib eyleyip bu malı hak yolda harcama dirâyet ve şuuru verdiği kimse.
Ve Allah’ın kendisine ilim, hikmet verdiği, bu ilim ve hikmetle hükmeden ve onları başkasına da öğreten kimse.” [4]
Yavrularımıza ilmi elde ediş gayesi de öğretilmeli, aşılanmalı, ilimle ulaşılacak hedeflerin ulvî olması gerçeği kalplerine nakşedilmelidir. Kuru ve Allah rızasını baş tacı etmeyen bilgiler kudurmaya, çığırdan çıkmaya ve sahibini de çığırdan çıkarmaya hazır bilgilerdir. Sebep olacakları tahribat, nice güçlü silahlardan, dehşet uyandıran bombalardan hiç de az değildir. Hatta onlar, bu tür bilgilerin eserleridir. Bu alanın korku dolu girdaplarına dalmadan, ilâhî bir ikazı hatırlatmakla yetiniyoruz:
“Bizi anmaktan yüz çeviren, sadece dünya hayatını isteyen kimselere yüz verme, onlardan uzak dur. Onların ilim alanında erişebileceği seviye budur.
Şüphesiz ki Rabbin yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayette olanı da en iyi bilen O dur.”(Necm 53/ 29-30)
İlim sevgisi, gayenin güzelliği yavrularımıza Allah katında da, insanlar arasında da dereceler kazandıracaktır.
Çığırından çıkmış, hatta kudurmuş bir ilim anlayışının insanlığı hangi mecraya doğru sürüklediğini gördükçe, faydasız bilgi yığınlarının insanlığa verdiği kayıplara şahid oldukça ilim, irfan ve edeble yoğrulu insanlara ihtiyacımız, gerçek ilme susuzluğumuz giderek daha da artıyor.
(1) Sünen-i Tirmizî, İlm (5/ 28)
(2) Sahih-i Buharî, Fedâil (13/ 320), Vudû (2/ 256), Sahih-i Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe (4/ 1927).
(3) Sahih-i Buharî, Zekat (7/ 196), Sahih-i Müslim, Salât (1/ 559).
(4) Sahîh-i Buhârî, İlm (1/ 429), Sahîh-i Müslim, Zekât (1/ 718-7189), İmâre (3/ 1524) |