Güzele, En Güzele |
İnsan, tarih boyunca hep güzellik arayışında olmuştur. “Ortak iyi”nin savaşımını vermiştir. Bunun için ağır bedeller ödemiştir. |
03/08/2011 - 11:07 |
Kendisi ile çelişmeyen, fıtratı ile çatışmayan insanın tercihi hep güzel olmuştur… Çünkü insanı yaratan Allah, insanı bu özellikte ve güzellikte yaratmıştır. Hem de en güzel biçimde… Bunun için insan farklıdır… Yaratılmışların fevkindedir… “Doğrusu, biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin) Tüm güzellikler ile donatılan insan Allah’ın muhteşem eseridir… Çünkü O “ahsenü’l Halikin”dir… “Yaratıcıların en güzeli olan Allah (ahsenü’l Halikin) ne yücedir.” (Müminun-) Yaratıcıların en güzeli, insanı en güzel biçimde yarattı… Bundan daha güzel ne olabilir ki? Yaratılışın en güzeli insana has… Ve sonra bu güzelliği nalsı koruyacağını ona öğretti… “Pislikten (rücz) kaçınıp uzaklaş.” (Müddessir- ) “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytanın işlerinden olan pisliklerdir (rics). Öyleyse bunlardan kaçının, umulur ki, kurtuluşa erersiniz.” (Maide- 90) “O, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar (habais) şeyleri haram kılıyor…” (Araf- 157) “Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler (neces)…” (Tevbe- 28) En güzel Yaratıcı, insanı en güzele yönlendiriyor… Rücz… Rics… Hübs… Habais… Necis…Zeyğ… Bağy… Tuğyan… Fısk… Fücur… Şirk… İsyan… Nifak… Haram… Münker… Nezğ… Riya… Hased… Pis… Pas…Küf… Kir… ne varsa yasaklıyor… Ta ki insan güzel kalsın, bozulmasın… Hep ahsene, eşrefe, ekreme, efdala çağırıyor… Niçin? İnsan esfelden, erzelden, ehvenden kurtulsun diye… Güzelin tanımını en güzel İslam yapıyor… İslam’ın güzel dediği güzeldir. Bu açıdan güzelin, iyinin, doğrunun, gerçeğin adresi bellidir… Başka referans aramaya ihtiyaç yoktur… İştahların, arzuların, şehvetlerin, hevaların beşeri ideolojilerin güzellik tanımı, tercihi görelidir, aldatıcıdır… Evet, güzellik izafidir… Esas olan aziz ve celil Olan’ın işaret buyurduğudur… Yapay güzellikler… Rölatif güzellikler… Çoğu zaman yanıltıcı, saptırıcı ve baştan çıkarıcı olabiliyor… Bize lazım olan sadece göze hitap eden güzellikler değil… Çünkü; arızi güzellikler aldatıyor… Önemli olan gök merkezli güzelliklere kendimizi açık tutmaktır… Müteal güzellikler… Rabbani güzellikler… Baki güzellikler… Genelde geçici beşeri ve dünyevi güzellikler insanı büyülüyor… Basireti tutulan insan baki güzellikleri atlayabiliyor… İşte önemli olan sentetik, estetik, kozmetik dünyanın güzelliklerinden sonsuz güzelliklere uzanabilmektir… İmaj çağında tüm iç güzellikler görselliğe feda edildi… İnsanoğlu çamurunu makyajlamakla meşgul, cevherini unuttu… Neyimizle güzeliz? Endamımızla mı? Evladımızla mı? Emlakımızla mı? Emtiamızla mı? Envanterimizle mi? Yoksa amellerimizle mi? Hangi güzelliklerin peşindeyiz? Gelişigüzel değil gerçekten güzel olanın arayışında mıyız? Kirlilik kanıksandı… Kötülerin iktidarı kutsandı… Güzellikler tüketildi, üretilmedi… Güzelin çoğu zaman sadece edebiyatı, hatıratı, hamaseti ve hasreti kaldı… Çirkinlik, çılgınlık ve çarpıklık hep alkışlandı… Kirlilik, çağdaşlık ambalajı ile sunuldu… Güzellere ve güzelliklere hayat hakkı tanımayan bu çağ sabıkalı bir çağdır… Çirkinliklerin güzellikleri örtmesi kabul edilemez… Bir çok yerde güzellikler acemiliklere, aşırılıklara, asabiyetlere kurban gitti… İnsanlık güzele hasret… Toplumlar iyiye muhtaç… Güzellik perspektifini sadece göze indirgeyen, gönlü atlayan anlayış arızalıdır… Güzelliği ve gerçeği Samiri’nin buzağısında arayan mantalite sapkın ve şaşkındır… Bize gelince, kötü bir dünya kaderimiz olamaz… Kötülüklere yakınmak, sızlanmak, şikayetlenmek, kahretmek ancak kötülerin ömrünü uzatır… Bize düşen görev, karanlığa küfretmek değil bir mum yakmaktır… Kalıcı güzelliklere imza atmaktır… Ertelenen güzellikler güzellik değildir… Belki güzel rüyalar görmek güzeldir, ancak ondan da güzeli her gün yeni güzelliklere uyanmaktır… Çünkü; “iki günü müsavi geçen aldanmıştır” buyurmuyor mu Efendimiz? İşte bu gerçekten hareketle bizim kendimizi daha güzele hazırlamamız gerekiyor… Güzelle yetinemeyiz, bize düşen en güzeli talep etmektir… Rutine takılı kalamayız… Derdimiz günü kurtarmak olamaz… Dostlar pazarda görsünler hesabına hareket edemeyiz… O zaman ne bereket kalır, ne de rahmet… Göz kamaştıracak, güne damgasını vuracak, gönülleri fethedecek güzelliklerimiz var mıdır? En güzel örneklik bizde belirmeli, en yüce ahlak bizde yankı bulmalıdır… Rasulullah (sav) buyurmuyor mu? “Allah güzeldir, güzeli sever…” (Tirmizi) Şimdi güzel olan Rabbimiz bizi en güzele nasıl hazırlıyor onu görelim… Kur’an-ı Kerim’den seçtiğimiz beş ayetle en güzeli nasıl inşa edeceğimizi netleştirmeye çalışalım… 1- En güzel boya ile boyanmak… “Allah’ın boyası ile boyanınız. Allah(ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca)O’na kulluk edenleriz.” (Bakara- 138) Boyalardan bir boya değil, boyanın en güzeli… İşte tüm güzelliklerin menşei ve mebdei olan boya budur… Bu boya ile aidiyetimizi belli ediyoruz… Rengimiz ortaya çıkıyor, kimden yana olduğumuzu ilan ediyoruz… Güzelliği tende, kanda, ette, ırkta, ciltte, nesepte, asalette, kavimde, ulusta, servette, şöhrette değil bu boyada buluyoruz… Belki bu en güzel boya ile sürekli yenilenmemiz gerekiyor… Allah’ın boyası ile anlam, kavram, akıl, tasavvur, bilgi, yaşam, ev, aile, gece ve gündüzün yeniden boyanması zaruret arz ediyor… Günümüze, gecemize, gündemimize, gönlümüze sinen aykırı renkleri ayıklamak ertelenemez bir sorumluluktur… Bunu yaptığımız zaman her şey yeni baştan anlam kazanacak, Rabbimizin sonsuz güzellikleri ve görünmez yardımları tecelli edecektir… Bunu yapabildiğimiz oranda çekim gücümüz, etki alanımız büyüyecektir… Benliğine bu boyayı çalan Habeşli siyahi köle Bilal, tüm cahili kriterleri alt-üst ediyordu… O siyah tozlu ayakları ile Kabe’nin damında ezan okuduğu gün, şirk paradigmasının tabuları ters-yüz oluyordu… Öyle bir ezan ki, asırları aşıp bugün bile yüreklerde yankı buluyordu… 2- En güzel ahkamı kuşanmak… “Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgi ile inanan bir toplum için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” (Maide-50) En güzel hüküm elbette O’nun hükmüdür… Bunda şüphe yok… Çünkü Allah’ın hükmü mahza hayattır… Akıllı olanlar bunun farkındadır… “Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara- 179) Kokuşmuş bir hayattan kurtulup yeniden hayat bulmanın yolu Allah’ın hükmünden ve hakimiyetinden geçiyor.. Allah’ın hükmü sadece adalettir… Zaman bunu eskitemez, insan bunu aşamaz… Hiçbir beşeri güç, otorite bu seviyeye ulaşamaz… Zulmün izalesi bununla mümkün… Rahmetin tecellisi bu yolla mümkün… Sahabe nesli bu ahkamla arındıkları için bu kadar güzel idiler… Allah’a rağmen hüküm arayışları aldanıştan başka bir şey değildir… Yukarıda ki ayetlerden anlaşılan o ki, cahiliyenin en belirgin vasfı Allah’ın hükmünden yüz çevirmektir… Güvenliğin, özgürlüğün, adaletin, merhametin güvencesi ilahi ahkamdır... Bundan ötesi, zillet, zulmet, ve zulümdür… Böyle olduğu içindir ki; “Şeriatın kestiği parmak acımaz” deniliyordu… 3- En güzel sözü yüklenmek… “Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve ‘Gerçekten ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet-33) Sözün gücü güzelliğindendir… Güzel söz, yarınlarda yüzümüzü kara çıkarmayacak olan sözdür… Yarın arkasında duramayacağımız söz bugünden bize ait olmamalıdır… Sözün güzeli, yürekten gelip yüreklere ulaşan sözdür… Sözün gerçeği amelle desteklenen sözdür… Kendi içinde tutarlı, kararlı ve ölçülü olan sözler etkili ve kalıcı olan sözlerdir… Mus’ab’ın ihlas ve hikmet yüklü sözleri Yesrib’i fethetmeye yetmişti… Cafer’in iman ve aksiyon fışkıran sözleri Habeşistan’a güzellikler saçmıştı… Muaz’an anlam ve hayat dolu sözleri Yemen’i sarmış-sarmalamıştı… Güzel söz, yılanı deliğinden çıkarmanın şifresiydi… Firavun’a bile hakikati dinletebilmenin yolu; kavl-i leyyindi… Evet, en güzel söz, Allah’ı önceleyen ve salih amelle beslenen sözdür… En güzel mesaj bu yolla verilir, en güzel sonuca böylece varılır… 4- En güzel mücadeleye durmak… “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel biçimde mücadele et…” (Nahl- 125) Müslüman’dan beklenen mücadelenin en güzelini sergilemektir… Öfkeye yenik düşmeden, kin ve nefrete açık kapı bırakmadan, hırs ve hasede prim vermeden mücadeleden yüz akı ile çıkmaktır… Kaba kuvvetle değil, baskı ve zorbalıkla değil, sert ve itici bir yöntemle değil, ikna edici yani hilim ve hikmetle mücadeleyi sürdürmek… Bize düşen mücadelenin en güzelini sergilemektir… Sonuç ne olursa olsun güzelliklerimiz düşmanın bile belleğinde iz bırakmalıdır… Allah bu konuda Rasulünü bile uyarıyor: “Allah’tan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli davransaydın onlar çevrenden dağılır, giderlerdi…” (Al-i İmran- 159) Kötülükleri bile iyilikle savma sorumluluğumuz bulunuyor: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.” (Fussilet- 34) Kötülüğü iyilikle savacağız… Nefretleri sonlandırmak için dostlukların çiçeklenmesi için iyilik ve güzellik tohumlarını yüreklere serpeceğiz… En güzel mücadeleyi ortaya koyduktan sonra artık bize düşen güzel bir sabırdır… Sabr-ı cemil… Eziyetlere katlanmak, şımarıklıklara aldırmamak, uzayan zamana rağmen usanmamak… İşte mücadelenin bereketi burada saklıdır… 5- En güzel amelde bulunmak… “O (Allah), amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı…” (Mülk- 2) Ölümünde, ömründe amacı; en güzel amelleri işlemek… Vahye şahitliği en güzel biçimde sürdürmek… Şu gök kubbede hoş bir sâdâ bırakmak… Ölümsüz eserleri insanlığa armağan etmektir… Unutmayalım ki; en güzel adamlar, kuşkusuz “Allah adamı” olanlardır… O’na olan ahitlerine sadakat gösterenlerdir… En güzel günler, Allah’a adanmış günlerdir… Hayatın en güzeli iman ve cihad içerenidir… Ölümün en güzeli, şehadet değil midir? Sözlerin en güzeli; Allah’ın kelamı… Yaratılmışların en güzeli; Hz. Muhammed (sav)… Aklın güzelliği, hikmeti bulmadadır… Bilginin güzeli, mehafetullah içerendir… Başarının güzeli, takvaya yönelik olanıdır… Kazancın güzeli, helal olmasındandır… İktidar adaletle… Amel ihlasla… Servet infakla… İnsan imanla… Hayat İslam’la… Toplum ahlakla güzeldir… Şimdi biz hangi güzelliklerle anılmak istiyoruz? Bizden sonrakiler bizi hangi eser ve eylemlerimizle hatırlayacaklar? Biz güzele layığız… Bize iyilik yaraşır… Niyetimiz güzel olsun… Amelimiz güzel olsun… Hayatımız güzel olsun… Akıbetimiz güzel olsun.. ki bu sayede ahiretimiz güzel olsun… Dualarımızda cenneti talep ederken bile en güzelini talep etmek durumundayız… Firdevs cennetine müşteriyiz… Aslında tüm zamanlar güzelliklere gebe… Karanlıklar gündüze… Zorluklar kolaylığa… Kışlar bahara… Sancılar doğuma… Çileler müjdeye gebe… Gelecek günler, yani güzel günler İslam’ındır… |