POPÜLER KÜLTÜR KISKACINDA İNSAN ve ARINMA
Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene,
Sonra ona fücurunu (günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı (takvayı) ilham edene
Onu (nefsini-kendini) arındarıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve Onu (nefsini-kendini) kirletip örten ise elbette ziyana uğramıştır. (Şems-7,8,9,10
02/05/2009 - 16:15

    İnsan dış etkilere açık olarak yaratılmıştır. İyi insanlarla ve iyi ortamlarda bulunursa iyileşebilir, kötü insanlarla ve kötü ortamlarda bulunursa kötüleşebilir. Yukarıdaki ayetler, bizim nefsimizin (kendimizin) arınma ile kirlenme arasında gidip geldiğimizin en güzel göstergelerinden birisidir. Düşünerek ve dikkat ederek yaşamak insanın kirlenmesinin önünde ciddi bir engeldir. Kirlenmek, insan ruhunda sanıldığından daha fazla hasar açan bir durumdur. O yüzden iyileşmek ve manen güzelleşmek için önce kirlenmenin giderilmesi gerekir. Kirlenmek hem içerden hemde dışardan çift yönlü bir etki ile gerçekleşir.

       Dışardan oluşan kirlenmeler, çoğunlukla bizim dışımızda ve özelliklede geleceğimizle ilgili hesapları olanların, yavaş yavaş ama sonuçları düşünülmüş olarak uzun vadeli çalışmalarının bir sonucu olarak gerçekleşir.

       Tüm yaralanmalar ve hasarlar kişisel dikkatsizliklerimiz sonucunda oluşur. İnsan yapısında türlü zaaflar vardır. Sosyal yapının yönlendirmesini kendisine iş edinmiş toplum mühendisleri bunu çok iyi bilirler. İçerden gelen kirlenmeler ise çoğu kez nefsimiz (yani kendimiz) merkezli olan kirlenmelerdir. Popüler kültür, nefsin kirlenmesi için azami çaba harcar. Tüm hesaplarının merkezinde bu vardır. Çünkü nefisler bozulursa kişi(lik)ler bozulur ve sonuçta toplumlarda bozulur. Tabiki bu bozulma süreci bir anda olmaz. Uzun bir süreçtir, zaman alır, belki otuz, belki kırk, belki elli yıl. Ama hedefi olan, eninde sonunda hedefine varır! Sonu belli olmayan ve köksüz olan popüler kültüre karşı insanımızda öz koruma bilinci ve öz kültür bilinci oluşmalıdır.

     Burada ise bize düşen belli görevler vardır. Biz bunu dört adımda sıralıyoruz.

     birinci adım; kendimizi tanımak,

     ikinci adım; inancımızı tanımak,

     üçüncü adım; toplumu tanımak,

     dördüncü adım; öz kültürü oluşturmak.

     Bu tanıma süreçleri içersinde bize ilk başta en çok faydası olan ve işin başıda olan kendini tanıma evresidir. Çünkü kendisini tanıyan insan, zaaflarını kusurlarını ve artılarını ve eksilerini bilir. Bu tanıma, kişisel düzelmeninde başlangıc yeridir.

     İkinci adım olan inancı tanıma, bağlı olduğumuz Rahman’a karşı görev ve sorumluluk-larımızı bilme, O’nun öngördüğü hayatı hayatlaştırma çabasıdır. Popüler kültürün açtığı derin yaraların tedavisi buralarda aranmalıdır. İman, ‘bağlandığımız tüm anlamsız bağlardan kurtularak yanlız Allah’a bağlanabilme’ başarısıdır. Rahman’a karşı kuvvetli bağı olan insanlar, başka bağlarla bağlanamazlar.      

 

Popüler Kültür Nedir ?

 

     Halkın beğendiği, ilgi gösterdiği, ‘güncel ve moda olan’, halkın içeriğini sorgulamadan

aldığı, adeta hayat felsefesi yaptığı, her türlü bilgi, duygu, düşünce, dil, sanat, yaşayış unsurlarının tümüdür.

     Popüler kültür, bir çeşit köksüz kültürdür. Bu yönüyle güncel ve geçicidir, doyurucu değildir,  eğitici değildir, bilgilendirici değildir, ikna edici değildir, aslıda masum da değildir, Popüler kültür oyalayıcı, halkları sürükleyici, herhangi bir konuda derinleşmeyi ve hakikate ulaşmayı engelleyicidir. Çok iyi bir ‘oyalayıcı kültürdür’. Belki bu yönüyle ona bir kültür demekte doğru değildir. Çünkü insana birşey katmaz, belki çok şeyi alır götürür!

     Popüler kültür bir yaşam biçimi oluşturmayı hedefler. Bunun kısa tanımı, sorgulamayan,  anlamayan, gününü güneden ruhu bedeninden ayrılmış, adeta robotlaşmış toplumlar oluşturmaktır. Bir bitki uygun zemin bulduğu yerde yetişir. Bu açıdan popüler kültürün hayatımızda bu kadar yoğun olarak yaşanmasında bizimde kusurlarımız yok değildir. Biz ona kapı açmasaydık, belkide o bu kadar rahat içeri giremeyecekti.

    

     Popüler Kültürü Besleyen Objeler

 

a) Özendirme psikolojisi ve reklamizasyon:

     Bir toplumu etkileyip değiştirmenin en ucuz yolu, özendirme yöntemidir. Zamanla içi boşaltılmış nesiller türlü özendirme araçları ve reklamizasyon yöntemi kullanılarak en hızlı şekilde etkilenir ve değiştirilir. Ve buna malesef kimsenin pek birşey dediğide yoktur. Çünkü iş sonuçta, alan razı veren razı konumuna getirilir. Ancak mesele bu kadar basit değildir. Elden giden nesil bizim neslimizdir ve bir daha kolay kolay geri gelmemektedir.

     Özendirme, maliyeti en düşük toplum mühendisliği yöntemi olduğu için, toplumlarla ilgili hesabı olanların, bu günde sıklıkla kullandığı bir yöntemdir. Gençlerimiz düşünmeden yaşamayı sevdiği için, içine girdiği girdabı çoğu kez farkedememektedir. Bu konuda tecrübesi olanlar ne yazık ki kendinden kendine yaşama hastalığına yakalandığı için gençlerimize el uzatmamaktadır. Birbirine bakarak yaşayan bireylerimiz, zamanla özendiğiyle ‘aynılaşma’ durumuna gelmektedir. Zaten en tehlikeliside budur...       

 

b) Yenilmişlik psikolojisi ve komleksler:

     Kopleksler insanın ruhunda oluşmuş çukurlar yada tümseklerdir. Yükseklik kompleksi ve aşağılık kompleksi olarak ikiye ayrılır. Yükseklik kompleksi muzaffer ve başarılı olmuş insanların yada toplumların içine düştüğü bir ‘tepeden bakma’ durumdur. Kendini üstün, güçlü ve muktedir görme hastalığıdır.

     Aşağılık kompleksi ise tam tersidir. Kendini zayıf, yetersiz, güçsüz ve başarısız göme halidir. Bizim insanımız ise yaklaşık ikiyüz yılı alan sistemli bir çalışmanın sonucu olarak aşağılık kompleksi olan bir toplum haline getirildi. Düşünerek, aklını kullanarak ve çok çalışarak başarıyı elde etmiş batı toplumlara bakarak daha da kötüsü onlara özenerek, benzeşmeyi ve açıklarımızı kapatmayı hedefledik. Halbuki onlar bir yere bakarak özenerek birilerini taklit ederek başarmadılar. Biz ise bunu bir türlü görmek istemedik. Kötü kopyacılık bize kolay geldi. Bu durumun farkına varan batılı toplumlar bizimle adeta oyun oynar gibi kendi popüler kültürü önümüze koydu. Bizde düşünmeden sorgulamadan aldık.

     İşte yenilmişlik psikolojimizin kısa tarihi bu.

 

Daha sonraki yıllarda ise satl taklitçiliğin ötesine geçerek, artık kendi popüler kültürümüzü oluşturmaya başladık. Sorunun ençok büyüdüğü yerde tam burası oldu. Çünkü yerli popüler kültür ne tam yerli idi nede tam yabancı. Karma karışık, köksüz ve basit...

 

c) Şahsiyet zayıflığı ve imani terbiye azlığı:

    Kopleksli toplumlarda tabi olarak görülen bir durum vardır ki, oda şahsiyet zayıflığıdır. Şahsiyet ancak, güçlü, inançlı kendine güveni ve hedefi olan bireylerde oluşur. Şahsiyet, öz gelişimini tamamlamış, iyeriye dönük bakabilen toplumlarda görülür. Toplumu oluşturan bireylerde olgunlaşmış şahsiyet henüz oturmamış ve buna bağlı olarakta ‘imani terbiye’ süreci oluşmamış ise, popüler kültürün orada yerleşmesi kolay olur. Zaten popüler kültürün nihayi hedeflerinden biriside, düşünmeden, sorgulamadan ve anlamadan yaşayan, ‘birçok şeyin bağımlısı’ bir nesil oluşturmaktır ve bu yönüyle masumda değildir.

 

d) Topluma suni modeller sunma:

     İnsan, kendisinden önde ve önemli gördüğünü modellemeye yatkındır. Bu fitri bir durumdur. Ancak doğru yerde kullanırsa yararlı, yanlış yerde kullanılırsa çok zararlıdır. Allah’ın Resullu (s.a.v) bizim için iyi birer modeldir. Popüler kültürün en sorunlu yönü, topluma suni modeller oluşturarak insanımızın çarpık bir anlayışa saplanmasına sebeb olmaktadır. Çünkü suni modellerin en büyük zararı, gerçek modellerin önünü kesmesi ve dikkat dağıtmasıdır. Bu durumda bireyin gelişimini son derece yavaşlatacaktır. Suni modeller her zaman yalarcıdır, aldatıcıdır ve geçicidir. Asıl olanı gölgelemek ve engellemek için geliştirilmişlerdir. 

 

e) Yanlış çevre ve arkadaşlıklar edinme:

     Bizim kültürümüzde iki güzel deyiş vardır; ‘Üzüm üzüme baka baka kararır’ ve ‘bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ diye. Bu sözler etkileşimin ne kadar önemli bir gerçek olduğunu ortaya koyuyor. İnsan birlikte olduğu arkadaşına dikkat etmesi gerekir, çünkü zamanla ‘benzeşme ve aynılaşma’ olabilmektedir. Popüler kültür, çoğu kez arkadaş etkisi ile kendine zemin bulur. İki arkadaş arasındaki sevgi, sorgulamadan birçok şeyi almayı ve yapmayı beraberinde getirir.

 

d) Nefsin şişmesi ve dünyevileşme:

    Nefis, insan içindeki bir çocuk gibidir. Arzu ettiği her şeyi ister, arzu etmediğinde de uzak durur. Nefis terbiye edilebilirse düzelir, olgunlaşır, şekle girer. Eğer başıboş bırakılırsa, yabani otlar gibi kontrolsüz bir şekilde büyür ve azgınlaşır. Bu azgınlaşma evresine biz ‘nefsin şişmesi’ diyoruz.

     Popüler kültürün nihayi hedeflerinden biriside, insanların nefis öncelikli yaşamasını hedefleyerek bireyselleşmesini sağlamaktır. İnsan nefsini şişirdikçe, dünyevileşecek, dünyevleştikçe de şeytana yaklaşacaktır. Şeytana yaklaştıkça da, Allah’tan uzaklaşacaktır.

     Popüler kültürün asıl istediğide budur...

 

     Popüler Kültüre Örnekler ve Nihayi Hedefler

 

a) Futbola aşırı düşkünlük:

     İnsan için tüm düşkünlükler, düşkün olduğunun adeta içine düşmektir, yani zaaftır ve acziyettir. İnsan kendisini kontrol edebildiği nisbette akıllı, iradeli ve başarılıdır. 

     Futbol nihayetinde bir spordur ve spor olarak kalmalıdır. Ancak olması gereken yerde durmamıştır. Abartılmış, büyütülmüş, hepsinden önemlisi yüceltilmiştir. Futbola karşı bu aşırı yüceltme ve düşkünlük popüler kültürün beslenme aracıdır.

Bugün futbol, büyük kitleleri, ‘büyük yığınlar’ haline getirerek, tepkisiz, etkisiz ve hissiz bir toplum oluşturmaktadır.

     Popüler kültürün belkide en kötü tarafı, en basit olanı en yüce gibi göstermesidir.

 

b) Hafif ve geçici müzik idolleri sunma:

     Müzik insanı etkileyen, kişiye içinde olana göre birşeyler söyleyendir. Müzik evrensel bir dildir. İyi niyetli olarak kullanılırsa bir çok şeye hizmet edebilir. Popüler kültür geçici ve köksüz olduğu için müziğide kendigibileştirir. Gerçekte ruhun gıdası Allah’ı hatırlamak iken, popüler kültür ruhun gıdasını müzik diye bize öğretmiştir. Halbuki müzik gerçekte ruhun değil, ‘nefsin gıdasıdır’.

     Bugün gençlerimiz birçok müzik idollerinin peşinden gitmektedir. Düşünmeden, anlamadan ve sorgulamadan! Onların anlayışları, hayatları, inanışları insanımız tarafından olduğu gibi alınmaktadır. Bu zamanla ‘dışı hoş’, ama ‘içi boş’ neslin yetişmesi anlamına gelecektir.

     Gerçekte popüler kültürün nihayi hedeflerinden biride budur. 

 

c) Moda ve kıyafet tutkusu:

     Giyinmek tabii ve fırtı bir ihtiyaçtır. İnsanlar temiz ve uygun olanı giyinmelidir. Kıyafete olan düşkünlük, nefsin beğenilme arzusunun bir tecellisidir. İnsanların çok büyük bir kısmı insanlara bakarak yaşar. Bu beraberinde etkileşimide getirir. Davranışlar, anlayışlar ve kıyafetler zamanla birbirine benzemeye başlar.

     Moda dediğimiz olgu, aslında büyük tekstil devleririn suni bir şekilde toplumu yönlendirerek insanlara ihtiyaç olmayan şeyleri ihtiyaç gibi göstereren yalancı rüzgarlardır. Sürekli değişmesi, kazancın büyümesi içindir. Özendirmek, reklamizasyon, suni modeller sunma bunların hepsi sonuçta birilerinin ‘kadife’ dayatmasıdır.

     Artık moda, insanlar için neredeyse vazgeçilmez haline gelmiştir. İnsanların tükettiği hemen her şeyin modası oluvermiştir. Modanın içinde olmayan bir obje kusurlu gibi algılanır olmuştur.  Ancak tüm bunlarla birlikte bir nesil daha oluşmaktadır ki, onlar için moda asıl değil, ihtiyaç asıldır...

 

d) Düşünmeden, okumadan hedefsiz yaşama:

     Allah, insanı birçok mahlukattan üstün yaratmıştır. Bu ütünlüğün en bariz örneği kendi ruhundan üflemiş olmasıdır. Bu durum diğer yaratılmışların hiçbirinde yoktur. Yani insan özeldir. Ancak insanın manen güzelleşebilmesi için ‘yaratılışındaki hedefe’ uygun hareket etmelidir. Allah insanı ‘yeryüzünde halife’ olarak yaratmıştır. Bu şuur kendisinden kaybolmadığı sürece (Allah’ın izniyle) insan kaybolmayacaktır.

     Allah(cc) insana müthiş bir ‘kitap’ indirmiştir. Kendisi için gerekli herşey bu kitaptadır. Ancak ne yazık ki popüler kültür ve cahili anlayışlar, insanla  Allah(cc) arasına girerek insanın yoldan çıkmasına sebep olmuşlardır. Düşünmeden, sorgulamadan ve okumadan, adeta hedefsiz bir hayat yaşamasını istemişlerdir. Sadece bu yönü ile bile popüler kültür ‘masum’ değildir.

     Allah(cc) ise kitabının inen ilk kısmını ‘oku’ ile başlatmıştır.

Çünkü okumak görmektir. Okumak farketmektir. Okumak anlamaktır. Okumak, kendini, insanları hayatı, olayları ve tarihi algılamaktır. Okuyan alır, alan düşünür, düşünen anlar. Okumayan ise göremeyendir ve anlamayandır.

     Okumayan hisleriyle ve duygularıyla hareket edendir. Okumayan ve düşünmeyen ‘yolun dışında’ kalandır.

     Hedefli olmak, idealist insanların işidir. Hedefli olmak, varacak yeri olan derli olan insanların işidir. Hedefli olmak, hakiki bir ‘ahiret yolcusu’olmaktır. Hedefli olmak amacına inanmanın bir  sonucudur. Allah(cc) hakiki hedefleri olarak yaşayanları sever... 

Popüler Kültürden Korunma Yolları

     Özellikle yeni yetişen genç nesille bağlarımızı koparmadan, ‘öz kültürün’ oluşumuna önem verilmelidir. Öz kültür bizim hayatımızın her alanına sirayet etmelidir. Bize ençok zarar veren komplekslerimizdir. Kopleksler, maalesef kalenin içeriden feth edilmese imkan vermektir. Komlekslerden sıyrılmak, ancak güçlü bir irade eğitimi, bilgilendirme ve ‘imani şahsiyet’ ile oluşabilir.

     Ayrıca topluma, özelliklede gençlerimizi doğru modeller sunmak son derece önemlidir. İnsan tabiatı modellemeye çok yatkındır. Doğru modellerin olmadığı yerlerde, yanlış modeller öne çıkacaktır.

     Hatırlarsanız, yazımızın baş tarafında dört ayşamadan bahsetmiştik. Bu aşamaları bir kez daha hatırlayarak, yazımıza son verelim. Çünkü bu aşamalar popüler kültürün açtığı yaralara bizce en iyi çözümdür.

     birinci adım; kendimizi tanımak,

     ikinci adım; inancımızı tanımak,

     üçüncü adım; toplumu tanımak,

     dördüncü adım; öz kültürü oluşturmak.

 

      [email protected]