Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 4715
Toplam 15280864
En Fazla 20355
Ortalama 2610
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
ÝNSANIN GÖREVÝ -1-
05/06/2008 - 23:35
 
Hüseyin K.Ece
Ýslam inancýna göre insanýn yaratýlýþ sebebi bellidir. Kulluk, deneme, kimin daha salih amel
(güzel iþ) yapacaðýnýn belli olmasý için insan yaratýldý.

 Yani o bir kuldur. Kulun da bir sahibi ve o sahibine karþý görevleri vardýr. Sahipsiz kul olmayacaðý gibi, sahibine karþý sorumsuz bir kulluk da düþülenemez. Zira kul her açýdan sahibine muhtaçtýr. Sahibi olmadan ‘kul’ tek baþýna bir þey ifade etmez.

Her ne kadar bazýlarý insaný faklý bir yere koysalar da, insanýn bebek olarak doðumu ve belli bir süre sonra ölümü onun baþkasýna muhtaç olduðunun en harika isbatýdýr. Baþka kanýta hiç te ihtiyaç yoktur. Ýþte insan doðuyor ve ölüyor. Üstelik bu konuda hiç bir dahli, hiç gücü ve hiç bir seçim imkaný yok.

Öyleyse insanýn bir Sahibi vardýr. O Sahip, ona hakimdir ve insan Ona aittir. Dünyaya geliþi boþuna olmadýðý gibi, gidiþi de tesadüfen deðildir. Yani insanýn (kulun) görevleri vardýr. Evrende (zerreden kürreye) her þeyin bir görevi olduðu gibi, akýl ve irade sahibi insanýn baþýboþ olmasý düþülemez.

Ýnsanýn kul olarak görevlerini bir çok madde ile sýralamak mümkün. Ama biz burada bunlarý üç maddede özetlemek istiyoruz.

Bunlar: A-Ma’rifet, B-Ýman, C-Ýtaat.

 

A-MA’RÝFET

Allah’ý sýfatlarýyla ve fiillerinin tecelleriyle (sonuçlarýyla) tanýmak insanýn ilk görevidir. Ki buna marifetullah denir. Bu bir anlamda Allah’ý ve O’na ait sýfatlarý hakkýyla anlamak demektir.

‘Ma’rifet’, ve ‘irfan’, ‘arafe’ kelimesinden türemiþtir. ‘Arafe’; herhangi bir þeyi görünümüne bakarak duyularla kavramak, o þeyin eserine (izine) bakarak ve akýl yorarak o þeyi hakkýyla tanýmak demektir.

‘Ma’rifet’ de yaklaþýk ayný anlamdadýr. Bir þeyi, ona ait iþaretlerle, o þeyin izine bakarak, düþünerek anlamaktýr.

‘Ma’rifet’, ustalýk, herkesin yapamadýðý þeyi yapabilme anlamýna da gelmektedir. Bu demektir ki, aslý, özü bilinmeyen bir þeyi, o þeye ait emarelere bakarak anlamaya çalýþmaktýr. Bunun da ustalýk gerektireceði açýktýr.

Arap dilinde, ‘þu adam Allah’ý biliyor’ denmez. Çünkü Allah (cc) ‘ma’lum’ yani bilinen bir þey deðildir. O, insan bilgisine konu olmaz. Ýnsan ne kadar uðraþýrsa  uðraþsýn, Allah’ýn zatýnýn ne olduðunu bilemez.

Ama O’nu sýfatlarýyla, fiilleriyle ve bunlarýn kâinattaki tecelleriyle tanýyabilir. O’nun gücünün ve hükümranlýðýnýn eseri yerde ve göklerdedir. O’nun âyetleri evrende, insanda, Kur’an’da ve Peygamber mesajýndadýr. Kiþi onlara bakar ve Allah’ý tanýmaya, idrak etmeye çalýþýr.

Ýþte bu ‘ma’rifettir’.

Arap dilinde ‘þu adam Allah’ý tanýyor’ denir. Çünkü Allah (cc) insan için bilinen bir þey deðil, belki ‘ma’ruf’ olan, yani âyet ve sýfatlarýyla tanýnýr.

Ma’rifet, sadece Allah’ý gereði gibi tanýmak deðil, o ayný zamanda O’na gereði gibi baðlanmayý da ifade eder.

Hz. Ali’nin deyiþi ile Din’in baþlangýcý ‘ma’rifettir. Kim Allah’ý hakkýyla tanýrsa, kulluðunu, teslimiyetini daha iyi yapar. Tevhidí inancýn kökleþmesi de ‘ma’rifet’ þuurunun artmasýna baðlýdýr.

Marifet sahibi olanlara da ‘ârif’ denir. « Allah’ý hakkýyla takdir edemediler...”  (6 En’am/91)

 

b-Marifetin Ýmkanlarý:

1-Akýl

‘Akl’ sözlükte, masdar olarak; engellemek, alýkoymak, baðlamak gibi anlamlara gelmektedir. ‘Akl’ isim olarak; idrak, muhakeme yeteneði, kavrayýþ, zekâ demektir.

‘Akýl’,  bilgi edinmeye yarayan güç, düþünme, kavrama, anlama ve bilgiye ulaþma yeteneðidir.

Sözlük anlamýndan hareketle denilebilir ki ‘akýl’; ilimle insaný koruyan, kale içerisine alan, insaný mahveden yollara sürüklenmekten koruyan ruhí bir kuvvettir.

Kur’an-ý Kerim’e göre insaný insan yapan, onun her türlü fiillerine anlam kazandýran, Allah’ýn emirleri karþýsýnda yükümlülük (mükelleflik) altýna sokan ve ona sorumluluk yükleyen akýldýr.  Aklý genellikle fiil halinde kullanan Kur'an, akletmenin ve doðru düþünmenin önemine dikkat çekiyor.

“Bu örnekleri biz insanlar için vermekteyiz. Ancak bilenlerden baþkasý akletmez” (29 Ankebût/43)

Bu demektir ki âyetler üzerinde iilim sahipleri daha çok düþünürler ve onlarýn ötesindeki gerçeði anlayabilir. Bunlara basiret sahipleri de denir.

Bir gerçeðe varabilmek için âyetler, iþaretler, deneyler ve eserler (izler) aklýn üzerinde yürüdüðü yoldur. Akýl bunlardan geçerek, bunlarýn ifade ettiði gerçeðe ulaþýr.

‘Akýl’, eþyanýn özelliklerini tanýyan, idrak eden bir kabiliyettir. O insana verilmiþ bir manevi kuvvet, bir nurdur.

Ama maalesef insanlarýn çoðu bu akýl gücünü ve yeteneðini iyi yolda kullanmazlar.

“Küfre sapanlarýn örneði çaðýrma ve baðýrmadan baþka bir þeyi duymayýp haykýran bir kimsenin örneði gibidir. Onlar, saðýrdýrlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayý akýl erdirmezler.” (2 Bekara/171)

“Gerçek þu ki, Allah katýnda, yerde hareket edenlerin en þerlisi (kötüsü) akýl erdirmez saðýrlar ve dilsizlerdir.” (8 Enfal/22)

Aklýný kullanmayýp sapýklýk üzere devam edenlere azaptan baþka bir þey yoktur. (10 Yunus/100)  Cehennem azabýndan kurtuluþ da ancak akletmek ve aklý kullanmakla mümkün. (67 Mülk/10)

Aklýn birinci görevi eþyadaki düzeni, ilâhí gerçekleri anlama, sezme, onlarýn üzerinde düþünüp yorum yapma, onlarýn hikmetini idrak etmedir.

Kur’an, mü’minler için bazý hükümleri sýraladýktan sonra;

“Ýþte  Allah, size âyetlerini böyle açýklar; umulur ki akýl erdirirsiniz” (2 Bekara/242) buyuruyor.

Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

“Hiç kimse kendisini hidayete götürecek ya da tehlikeden alýkoyacak akýldan daha faziletli bir þey kazanmamýþtýr.” (nak. Müfredat, s:511)

“Akýllý kimse, nefsini kontrol altýna alýp ölümden sonraki hayat için hazýrlýk yapan, aciz insan da nefsini hevasýna (istek ve tutkularýna) uyup ta Allah’tan (olmayacak þeyleri) temenni eden kimsedir.” (Ýbni Mace, Zühd/31, Hadis no: 4260, 2/1423)

Bilindiði gibi Ýslâma göre, ancak akýllý insanlar Allah’ýn tekliflerinden sorumludurlar. Ýlâhî teklifler akýlla idrak edilir. Akýl, bu tekliflerin sebebini, hikmetini, yerine getirildiði zaman faydasýný, yerine getirilmediði zaman zararýný  anlayabilir.

Ýslâm akla bu kadar önem verirken, onu hiç bir zaman son karar yeri, bilginin, fayda-zararýn, insanla ilgili hükümlerin son hakemi yapmamýþtýr.

Gerçek ‘ma’rifet’ ehli kimseler, neyin çirkin neyin güzel olduðunu o þeylere ait özelliklere bakarak tanýyabilirler. Çünkü onlar ‘selim akýl’ sahibidirler.

 

2-Âyetler:

'Âyet' sözlükte, bir þeyin ve bir amacýn varlýðýný gösteren açýk alâmettir.

Açýkça ortada görülmeyen þey âyetiyle bilinir ve tanýnýr. Bir yolu bilmeyen, o yola ait alametleri bilirse, yolu tanr. Âyet, duyularýn, düþüncelerin veya akýlla bilinen þeylerin dýþa vurmuþ þeklidir denilebilir.

Yüzü kýzaran bir kimsenin kýzdýðýný veya utandýðýný anlarýz. Yüzü kýzarmak kýzgýnlýðýn âyetidir.

‘Âyet’, bu þekilde, açýk alamet, niþan, belirti, iz, eser ve iþaret  anlamlarýna gelmektedir.

Kur’an âyetlerinin her biri Allah’a ait alametler, iþaretlerdir. Bununla beraber Allah’a mahsus bir yüceliðe de iþaret ederler. Bu yücelik onlarýn baðlý olduklarý Kudret’ý hatýrlatýr, O’nun büyüklüðünü tanýtýr.

 

b1-Kaç çeþit âyet vardýr?

Ýslâm alimleri, aklý, yani insaný Allah’ýn varlýðýna ve birliðine ulaþtýran âyetleri ‘kevnî ve kavlî’ olmak üzere ikiye ayýrýrlar. Þimdi bunlardan söz edelim.

Kevnî âyetler: Evrendeki sayýsýz varlýklara, çeþitliliðe, sürekli bir oluþuma ve evrensel düzene ‘fiilí veya kevnî âyetler-oluþun alametleri’ denmiþtir. Bu âyetler, yüce bir varlýðýn kudretini açýkça haber vermektedir.

b2-Kevnî âyetlere nerededir?

Bu âyetlerde ya âfakta, ya da enfüstedir:

“Biz âyetlerimizi hem âfak’ta (insanýn dýþýnda), hem de enfüste (kendi nefislerinde) onlara göstereceðiz; öyleki þüphesiz onun (Kur’an’ýn) hak olduðu kendilerine apaçýk belli olsun. Her þeyin üzerinde senin Rabbinin þahit olmasý yetmez mi?” (41 Fussilet/53)

 

1-Âfakta

Kur’an, âyetlerden meydana geldiði gibi kâinat da âyetlerden meydana gelir. Çevremizde gördüðümüz her þey, Allah’ýn birer âyetidir. Bütün varlýklar, bütün olaylar Allah’ýn ‘ol’ emriyle meydana çýkmýþ kelime’leridir. Bunlar, insana Allah’ý tanýtmalarý açýsýndan ise birer âyettirler.

Mesela, Güneþin bir aydýnlýk, Ay’ýn bir nur kýlýnmasý yýllarýn sayýsý bilinsin diye Güneþ’e ve Ay’a duraklarýn tesbit edilmesi (10 Yunus/5), tanenin ve çekirdeðin yaratýlmasý, sabahýn gecenin içinden çýkýp gelmesi, gecenin dinlenme zamaný yapýlmasý, karanlýðýn derinliklerinde yol bulmak için yýldýzlarýn bir lamba gibi var edilmesi, insanlarýn tek bir nefisten yaratýlmasý, gökten inen su ile bitkilerin büyütülmesi, her türlü meyvanýn var edilmesi (6 Enlam/95-99), arýnýn bal yapmasý, hayvanlarýn çeþit çeþit yaratýlmasý, hayvanlar tarafýndan insanlara süt hazýrlanmasý  (16 Nahl/65-69), gece ile gündüzün deðiþmesi (3 Âli Ýmran/190. 10 Yunus/6), kuþlarýn havada tutulmasý (16 Nahl/79), yerden bitkilerin çýkarýlmasý (26 Þûara/7-9) hep birer âyettir.

“Ve O, yeri yayýp uzatan, onda sarsýlmaz daðlar ve ýrmaklarý var edendir. Orada ürünlerin her birinden ikiþer çift yaratmýþtýr. Geceyi gündüze bürümektedir. Þüphesiz bunlarda düþünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardýr.” (13 Râd/3)

Peygamberimiz (sav) Güneþ’in ve Ay’ýn Allah’ýn kudretinin iki âyeti olduðunu haber veriyor. (Buharí, Bed’ü’l Halk/88, 4/251)

Buna göre kâinatta zerreden kürreye, canlý veya cansýz; var olan her þey, madenler, bitkiler, hayvanlar hepis birer âyettir. Kâinattaki denge, yani hayatýn bizzat kendisi muazzam bir âyettir.

 

2-Enfüste (Yürüyen âyetler)

Ýnsanýn çevresinde bunca âyet olduðu gibi bizzat kendi yapýsýnda âyetler vardýr. Ýnsanýn harika yapýsý, yaratýlýþý, hayatýný devam ettirmesi, can-ru, akýl, irade, zekâ sahibi oluþu, düþünebilme, icat edebilme ve hatýrlama ve unutma kabiliyetlerinin oluþu hep birer âyettir.

Her insanýn ayrý bir yüze, ayrý bir karaktere, ayrý bir kapasiteye, hatta ayrý bir sese sahip olmasý ne kadar düþündürücüdür. Ýnsanýn iç dünyasýnýn derinliði, ortaya koyduklarý, düþünce dünyasý hep olaðanüstü deðil mi?

Ma’rifete ulaþmak isteyenler insandan yola çýkabilirler. Ýnsan nasýl yaratýldý? Ýnsanýn durumu ve konumu nedir? Ahsen-i takvim ve eþrefi mahlûkat nedir?

Kur’an, insanýn yaratýlýþýn anlatýp, Allah’ýn yüce kudretine iþaret ediyor.

“Sizi topraktan yaratmýþ olmasý O’nun âyetlerindendir. Sonra siz, (yeryüzünün her tarafýna) yayýlmakta olan bir beþer oldunuz.” (30 Rûm/20)

“Ýnsaný bir sudan yaratýp onu soy-sop yapan O’dur. Senin Rabbin her þeye gücü yetendir.” (25 Furkan/54)

“Andolsun, biz insaný süzme bir çamurdan yarattýk. Sonra da onu bir su damlasý olarak, savunmasý saðlam bir karar yerine yerleþtirdik.” (23 Mü’minûn/12-13)

“And olsun biz insaný, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çýkarýlmýþ çamurdan) yarattýk.

Sonra onu emin ve saðlam bir karargahta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik.

Sonra nutfeyi bir alaka (embrio) yarattýk, derken o alakayý bir mudga (bir çiðnem et parçasý halinde) yarattýk, derken o mudgayý bir takým kemik yarattýk, derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra onu diðer bir yaratýk olarak teþekkül ettirdik. Yapýp yaratanlarýn en güzeli olan Allah, pek yücedir.

Sonra siz bunun ardýndan, muhakkak ki öleceksiniz.

Sonra da siz, þüphesiz, kýyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.” (23 Mü’minûn/12-16)

Lisanlarýn ve renklerin ayrý ayrý oluþu (30 Rûm/22), eþler arasýna konan sevgi (30 Rûm/21), insanýn uykuda veya uyanýkken canýnýn alýnmasý (39 Zümer/42) âyettir.

 

c-Kavlî âyetler

Peygamberlere indirilen bütün ilâhí kitaplar da ‘kavlí’, yani sözlü âyetlerdir. Bu kitaplarýn gönderiliþ þekli olan vahy bir âyet olduðu gibi, bu kitaplarýn anlattýðý her þey de birer âyettir.

Kur’an âyetleri, Rabbimizin bize gönderdiði apaçýk belgeler ve delillerdir. Bu belge ve deliller, bir yönden Rabbimizin ilâhlýðýnýn isbatlarýdýr, bir taraftan da bizi doðru yola götürecek alâmetlerdir.

Kur’an, Hz. Muhammed’e indirilen Kitab’ýn insanüstü olduðunu bildirdikten sonra, bundan þüphe edenleri, “haydi bakalým, bunun gibi bir kitap, ya da bunun sûrelerine benzer sûreler yazýp getirin” diye meydan okumaktadýr. (2 Bekara/23-24. 29 Ankebût/50-51. 17 Ýsra/88. 11 Hûd/13)

Öyleyse O’nun kendisi, sûreleri, âyetleri hem birer mucize’dir, hem de onlarý gönderen Rabbimizin Rabliðinin, büyüklüðünün, kudretinin alâmetleri (âyetleri)dir.

 

3-Rasûl:

Allah (cc) kullarýyla doðrudan konuþmaz. Onlarla iletiþimi bir elçi aracýlýðýyla yapar.

“Kendisiyle Allah’ýn konuþmasý bir insan için olacak þey deðildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasýndan veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediðine vahyetmesi (durumu) baþka. Gerçekten O, yüce olandýr, hüküm ve hikmet sahibidir.” (42 Þûra/51)

Rasûllerin ve enbiyanýn rolü belli. Onlarýn vazgeçilmez sýfatlarý bize ipucu verir. Peygamberler tarihine tarafsýz gözle bakanlar, onlarýn örnek kiþiliklerine þahit olurlar.

Son elçi son örnek. O’nun el-Emîn sýfatý ve yaþadýðu hayat kiþiyi mana götürebilecek imkanlardan biridir. Hayatýna yalan söylemeyen, yanlýþ iþ yapmayan, çýkarýný düþünmeyen, insanî faziletler için çalýþan bir insanýn yaptýðý teblið haktýr.

 

B-ÝMAN

Ýnsan, marifet imkanýný kullandýktan sonra, yani bir anlamda varlýkta Allah’ýn rabliði ve ilahlýðý ile karþýlaþtýktan sonra yapacaðý þey, iman etmek, teslim olmaktýr.

Ýman insanýn kendini bulmasýdýr. Ýman, köke baðlanmadýr, yitiðini bulmadýr, korkuyu emniyete, ümitsizliði ümide, kaosu düzene, baþýboþluðu nizama çevirmedir.

Burada akidene söz edeceðiz. Yani iman baðýný saðlamlaþtýran baðdan...

a-Akide esaslarý

‘Akide’ sözlükte, gönülden baðlanýlan þey demektir.

‘Akd’ aslýnda iki þeyin arasýný birleþtirmektir. Bu, ipin parçalarýný birbirine baðlama hakkýnda, bir binanýn parçalarýný baðlama anlamýnda kullanýldýðý gibi; yemin, nikâh, sözleþme, satýþ gibi manevi alanlardaki ‘baðlama’ hakkýnda da kullanýlýr.

Sözün akd edilmesi, yani baðlanmasý yemin, inanýlacak esaslara baðlanma imandýr.

‘Akide’ gönülden baðlanýlan þey manasýnda kiþinin isteyerek, benimseyerek, inanç esaslarýný kabul edip inanmasý demektir.

‘Akide-Akaid’, Ýslâmýn inanýlmasý gerekli olan temel esaslarý ve hükümleri demektir. ‘akide’; Allah (cc)ýn gönderdiði Ýslâmý, Hz. Muhammed (sav)in getirip teblið ettiði Din’in bütün esaslarðnð, bütün hükümlerini kalp ile doðrulamak, dil ile söylemek, bir anlamda Ýslâmýn doðruluðuna tanýklýk etmek demektir. Bir kiþi o inanç esaslarýný kabul ettiði zaman, o dini benimsemiþ olur. Akide ayný zamanda, o dinde bulunan emir, tavsiye, prensip, yasak gibi amel ilkelere de yön verir. Çünkü, akidenin gereði ahlâk ve davranýþ, yani amel olarak hayata yansýr.

Bu açýdan bakýldýðý zaman denilebilir ki, akide kiþinin dünya ve ahiret görüþünün bütünleþmiþ þeklidir.

 

b-Ýslâm akidesinin özellikleri:

b1-Akide dinin temelidir:

Sözlük anlamýnda geçtiði gibi ‘akit’ yapmak, bir anlamda sözleþme yapmak, söz vermektir (ahd etmektir). Akide, bu söz veriþin, bu sözleþmenin ilâhí yönüdür. Mü’min, Ýslâmýn akide ilkelerini kabul ederek kulluk yapma sözleþmesini imzalar, Allah (cc) ile yaptýðý ahd’i (anlaþmayý) uygulamaya karar verir.

Akide, insanla ilgili yaratýlýþ gerçekliðine ulaþmak, insan ile Yaratan arasýndaki baðý bulmaktýr.

Bu kuvvetli bað, insaný Allah karþýsýnda sorumlu hale getirir. Akide, hayatýmýzý hangi amaç doðrultusunda yaþayacaðýmýzý gösterir. Ýslâm’da inanç sistemi (akide) kuru kuruya bir inançlar sýralamasý deðildir. Akide, Din’i kabul etmenin ve ona uygun olarak yaþamanýn, daha doðrusu yalnýzca Allah’a kulluk yapmak üzere karar almanýn, buna söz vermenin kendisidir.

Ýslâmýn akide anlayýþý ayný zamanda, Allah’ýn bâtýl saydýðý bütün inançlarý bir tarafa atmanýn göstergesidir.

b2-Kapsamlý bir akide:

Kur’an’a göre, Allah bir kavme peygamber göndermedikçe onlara azap etmez. (17 Ýsra/15), her kavme peygamber gönderilmiþ, onlarýn sadece Allah’a ibadet etmeleri emredilmiþti. (16. Nahl/36)

Bütün peygamberler, ayný inanç esaslarýný insanlara anlattýlar. Ýslâm akidesi, çaðlara, ülkelere, halklara, kültürlere, gruplara ve sistemlere göre deðiþmez. Üstelik inanýlmasý gereken ilkeler bütün insanlar için geçerlidir. Çünkü Ýslâmýn inanç esaslarý Mutlak Hakikat’týr, çaðlara göre deðiþmez.

b3-Tevhidî esas:

Ýslâmýn akidesi, Tevhid’tir. Her þey, bir Allah inancý üzerine kurulur. Ýslâm þirki (politeizmi) þiddetle reddeder. Varlýðý bir Allah inancý ile açýklar. Ýnsaný ve görevlerini Allah’a nisbet eder. Allah mutlak yaratýcý, mutlak hükümran, mutlak sahip ve mutlak hesap görücüdür.

Bütün peygamberler insanlarý Tevhide davet ettiler.  Bu davette Allah’a, Ahirete ve peygamberliðe iman gibi üç temel vardýr.

Allah (cc) bütün topluluklara, ‘Allah’a ibadet edin, taðuta kulluk yapmaktan kaçýnýn’ diye teblið yapmasý için elçiler gönderdi. Ancak onlardan kimileri hidayeti, kimileri sapýklýðý (dalâleti) tercih ettiler. (16 Nahl/36)

b4-Saðlam kaynak:

Ýslâm akaidi insan aklýna, aklýn yorumlarýna, insanlarýn ortaya attýklarý görüþlere deðil, vahye ve vahyin uygulamasý olan mütevatir sünnete dayanýr.

b5-Akla uygunluk:

Ýslâm akidesinin ilkeleri akýl üstüdür ama, akýl dýþý deðildir. Ýnsan aklý yukarýda saydýðýmýz marifet imkanlarýný kullanarak akideyi idrak eder. Ýnsanýn hissi yaný, vicdaný ve fýtratý akidenin ortaya koyduðu gerçeklere yatkýndýr.

 

c-Sahih iman (sahih imanýn þartlarý)

c1-Þüpheden Uzak:

Ýslâm akaidi þüpheden, zandan, tereddütten, beþeri görüþlerden uzaktýr. Kiþinin müslüman olmasýný saðlayan esaslarda þüphe olmaz.

c2-Akide parçalanma kabul etmez:

Ýmanýn þartlarý bir bütündür. Bir tanesine inanan hepsine iman etmiþ olur. Bir tanesini inkâr eden hepsini inkâr etmiþ olur. Ýmanda pazarlýk olmaz. Bu þart deðiþirse iman ederim denilemez. Ya da iman ilkelerini kendi anlayýþýna uydurmak dalalettir.

c3-Dinî hükümleri benimsemek:

Kur’an’da yer alan dinî hükümler, ölçüler, ilkeler, haberler, bilgiler ayný zamanda birer akide ilkesidir. Ýman eden bunlarý beðenir, benimsr, itiraz etmez.

c4-Ýman yeis kabul etmez:

Akidenin müjdelediði þeylerden ümit etmek gerekir. Ýman hayat devam ederken, normal þartlarda olur. Ölüm korklusuyla yapýlan iman geçersizdir. (10 Yunus/92)

 

C-ÝTAAT

a-Ýtaat nedir?

Ýnsanýn Rabbine karþý üçüncü görevi itaattýr.

Ýmanýn gereði iman edilen bir yüce gücün karþýsýnda itaat etmek, boyun eðmek, ondan gelenleri kabul etmek, itiraz etmemek, emre muhalif davranmamaktýr.

Ýþte böyle bir durum insan için ibadet anlayýþýdýr.

Ýnsan, kul olarak Yaratýcýsýnýn karþýsýnda ne yapacaktýr? Onun rolü nedir? Rabbi ondan ne gibi bir tavýr beklemektedir?

Ýtaat, inkýyad etmek, yani boyun eðmek demektir. Emre uyma, sözü dinleme, alýnan emri yerine getirme, verilen emre göre hareket etme anlamlarýna da gelir.

Kur’an-ý Kerim diyor ki:

“Gökte ve yerde her ne varsa hepsi de isteyerek veya istemeyerek Allah’a teslim olmuþlardýr.” (3 Âli Ýmran/83)

Buradaki isteyerek kelimesi ‘itaat’ kelimesiyle ifade edilmektedir.

‘Ýtaat’ýn karþýtý ‘isyan’dýr.  Allah, yarattýðý ve nimet verdiði kullarýnýn kendisine isyan deðil ‘itaat’ etmelerini istiyor. Eðer insan âlemlerin Rabbine itaat etmezse; baþka ilâhlara itaat edecektir.

“Ey Ýman edenler! Allah’a, Peygamberine ve sizden olan emir sahiplerine (sizin gibi mü’min olan yetkililere) itaat edin….” (4 Nisa/59)

Peygambere itaat, O’nun yoluna gitmek Allah’a itaat gibidir, O’na karþý gelmek Allah’a isyan gibidir. (4 Nisa/80)

Allah’ýn adýyla ve O’nun emirleri doðrultusunda iþ yapan bütün yetki sahiplerine, dinin sýnýrlarý içerisinde kalmak þartýyla itaat edilir. (Buharí, Ahkâm/4, 9/79. Ýbni Mace,  Cihad/39, Hadis no: 2859-2862, 2/954.)

Allah’a isyan konusunda yaratýlmýþlara itaat edilmez. (Buharí, Cihad/109, 4/60. Müslim, Ýmâre/38, Hadis no: 1839, 3/1469.)

Peygamberimiz (sav) þöyle buyuruyor: “Kim bana itaat etmiþse mutlaka Allah’a itaat etmiþtir. Kim de bana isyan etmiþse, mutlaka Allah’a isyan etmiþtir. Kim emir’e (meþru yöneticiye) itaat ederse mutlaka bana itaat etmiþ olur. Kim de emir’e isyan ederse mutlaka bana isyan etmiþ olur.” (Buharí, Ahkâm/1, 9/77. Müslim, Ýmare/32-33, Hadis no: 1835, 3/1466. Nesâí, Bey’at/27. 7/138.)

 

b-Ýtaat Nasýl yerine getirilir? (Ýbadet)

Ýtaatýn diðer adý ibadettir.

Ya da müslüman Allah’a, Allah’ýn koyduðu ölçülere itaat ettiði, ya da O’nun çizdiði sýnýrlara dikkat ettiði zaman, bu davranýþý ibadet olur.

 

Öyleyse ibadeti nasýl tanýmlayabiliriz?

 

1-Kelime anlamýyla ibadet

Ýbadet ve ubudiyyet, ‘abd’ fiiliinden gelir. Bu da, itaat etmek, alçak gönüllülük (tevazu) göstermektir. Daha açýk bir ifade ile kiþinin bir kimseye isyan etmeksizin, ondan yüz çevirmeksizin, karþýlýk vermeksizin itaat etmesi ve boyun eðmesi, kendi özgürlüðünü terkedip tam bir baðlýlýkla onun emrine girmesi demektir.

 

2-Istýlah olarak ibadet

Ýbadet, niyete baðlý olarak yapýlmasý sevap olan, özel bir þekilde yapýlan, iman, itaat ve fiillerden meydana gelir.

Evet iman da öncelikle bir ibadettir. Deðil mi insan Rabbinden gelen ölçülere uyuyor, kabul ediyor, o hükümlere boyun eðiyor.

Ýbadet, kendini kul olarak kabul eden insanýn Rabbine karþý teslim oluþu, Rabbine itaat ediþi, benliðinin derinliðinden gelen bir saygý ile boyun eðmesidir. Kul bu görevi, Allah’ýn emirlerine uyarak, yasaklarýndan kaçýnarak yerine getirir.

Allah’ýn razý olduðu bütün ameller ibadet kapsamýna girer. Allah, insanlardan güzel davranýþlar ve kendi hükümlerine uyma istemektedir. Yani Allah’a itaat manasý taþýyan her hareket ibadettir.

“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin. Umulur ki takvaya erersiniz.” (2 Bekara/21)

Ýbadet, ayný zamanda nimetleri veren makama karþý þükrün yerine getirilmesidir. Ýnsana verilen en üstün nimet herhalde hayat nimetidir. Öyleyse ibadet hayatý var eden Allah’a yapýlýr.

Ýslamdaki ibadet anlayýþý, batýl dinlerde olduðu gibi bir tapýnma deðil, Allah’a karþý olan sevginin, saygýnýn, azametine teslim oluþun, O’nun Rabliðini tasdik ediþin dua, itaat ve belli hareketlerle ortaya konmasýdýr.

Allah (cc) insaný ‘abd-kul’ olarak yaratmýþtýr. Dolaysýyla insana düþen bu kulluðun þuurunda olmaktýr. Abd, efendisinin emrine itiraz etmeksizin, karþý gelmeksizin uyar. Verilen emri yerine getirir, istenen hizmeti görür. Çünkü efendisi onun sahibidir, ona nimet vermektedir, ona sayýsýz iyilikte bulunmaktadýr.

Gerçek Efendiye kulluðu unutanlar, baþka yalancý mevlâlar (efendiler) bulurlar.

Ýbadette, itaat edenin yalnýzca boyun eðip söz dinlemesi yeterli deðildir. Ýtaat eden kul (abd), ayný zamanda önünde boyun eðdiði efendisinin yaptýðý iyilikleri de bilmelidir. Verdiði nimetlere teþekkür ederek (veya þükrederek) kalpten ona baðlanýr.

Ýslâm, bu þekilde bir boyun eðmenin, kayýtsýz þartsýz itaatin ve bu yüceltmenin ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a karþý yapýlabileceðini  ortaya koymuþtur.

Ýman eden kimse, bir anlamda bütün kölelikleri, bütün yanlýþ kul ve kulluk anlayýþlarýný reddettiðini ilân etmiþ olur. O, imanýyla der ki, ‘ben âlemlerin Rabbini ilâh olarak kabul ediyorum, ben O’nun kuluyum. Dolaysýyla mutlak itaati, mutlak hizmeti ve ibadeti yalnýzca O’na yapacaðým. O benim sahibimdir, ben O’na aitim, O’ndan geldim ve yine O’na döneceðim.’

 

c-Niçin Ýbadet?

Ýbadetin amacý, Allah’ýn rýzasýna ulaþmak, bir anlamda takva sahibi olmak, bununla dünya hayatýný düzene koymak, iyi bir insan olabilmek ve öldükten sonra da Cenneti kazanmaktýr.

Ýbadet, yaratýlýþtan gelen bir ihtiyaçtýr. Ýnsanlar Yüce Allah’a ibadet için yaratýlmýþlardýr. (51 Zariyat/56)

Burada niçin ibadet etmeliyiz sorunun cevabýný, ya da ibadet görevinin gerekçelerini sýralamaya çalýþalým.

 

1-Þükür için;

“Rabbiniz þöyle buyurmuþtur: ‘Andolsun, eðer þükrederseniz gerçekten size (ni’metimi, mükâfatýmý) artýrýrým ve andolsun eðer küfrederseniz, þüphesiz benim azabým pek þiddetlidir.” (14 Ýbrahim/7)

Mü’minler bilirler ki Allah âlemlerden müstaðnidir. Ýbadet kulun ihtiyacýdýr. Nimet veren O’dur. Ýyilik edene teþekkür edilir.

‘Þükr’ sözlükte; hayvanlarýn bedenlerinde yedikleri gýdanýn etkisinin apaçýk ortaya çýkmasýdýr.

Din dilindeki ‘þükür’ de bunun gibidir. Yani ‘þükür’, Allah’ýn ni’metinin etkisinin kulun dilinde ‘itiraf ve övgü’ olarak, kalbinde ‘þahitlik ve muhabbet’ olarak, organlarýnda da ‘itaat etme ve boyun eðme’ olarak, dilde ‘zikir’ olarak ortaya çýkmasýdýr.

‘Þükür’, kiþinin kendine ulaþan ni’meti bilmesi ve ni’met sahibini bilip onu övmesi demektir. ‘Küfr’ ise, ni’met vereni inkâr edip onu gizlemektir.

‘Þükür’, ni’met vereni boyun eðerek itiraf etmek,  ihsan yapan kimseyi, ihsanýný anarak övmek,  ni’met verene kalbin sevgiyle dolmasý,  O’na boyun eðmek, O’nu sevmek ve ni’met konusunda O’nu hoþnut edecek þeyleri yapmak ta bulunmaktadýr.

‘Küfr’ kelimesi, iman etmemeyi, insanlara sonsuz nimetler veren rýzýk sahibi Allah’ý inkâr etmeyi anlattýðý gibi, ‘þükr’ kelimesi de iman etmeyi, verilen nimetlerin sahibi olan Allah’ý tanýmayý ve O’na minnettarlýk duymayý ifade eder.

Þükür, hamdetmeyi ve Tevhide inanmayý bir araya toplar.

‘Þükür’ ayný zamanda ni’meti bilmedir. Çünkü ni’meti bilmek, ni’meti vereni bilmenin yoludur. Kul ni’meti tanýdýðý zaman, ni’metin sahibini de tanýr. O’nu tanýyýnca O’nu sevmeye baþlar ve O’nun hoþlanacaðý þeyleri yapmaya niyet eder.

Ýþte bunun için Allah (cc), Kur’an’da Ýslâm’a ve imana ‘þükür’ diye isim vermektedir.


Bu Makale 4847 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/02/2019 - 14:41 KUR’AN’DA YOL (SEBÝL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 2

©

01/02/2019 - 14:36 KUR’AN’DA YOL (SEBÎL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 1

©

01/02/2019 - 14:26 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 2

©

01/02/2019 - 14:23 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 1

©

01/02/2019 - 14:18 “BEN NEFSÝMÝ TEMÝZE ÇIKARMAM”

©

01/02/2019 - 14:12 YOLUN EN DOÐRUSU YOLUN EN EÐRÝSÝ

©

20/04/2018 - 17:02 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 7

©

23/03/2018 - 15:10 KUR’AN’DA MÜJDE ve EÐÝTÝM ÝLÝÞKÝSÝ

©

19/02/2018 - 12:30 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 6

©

19/01/2018 - 10:43 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 5

©

25/12/2017 - 11:58 SELÂM OLARAK TAHÝYYE

©

20/11/2017 - 10:27 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 4

©

18/10/2017 - 10:33 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 3

©

21/09/2017 - 12:14 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 2

©

28/08/2017 - 09:17 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 1

©

24/06/2017 - 12:14 ÞEHÂDET ÝMAN ÝDDÝASIDIR AMA ÝSBATI GEREKÝR

©

23/05/2017 - 16:44 ORUÇ ÝMSAK (TUTMAK)TIR

©

29/03/2017 - 10:51 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 5

©

08/03/2017 - 16:07 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 4

©

04/02/2017 - 11:56 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 3

©

02/01/2017 - 10:23 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 2

©

05/12/2016 - 10:11 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 1

©

02/11/2016 - 10:38 KUR’AN’A GÖRE KUR’AN’IN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ

©

01/10/2016 - 11:23 SÖZÜN EN GÜZELÝNE UYMAK ÝYÝ SONUCA GÖTÜRÜR

©

08/09/2016 - 09:05 ÝBRAHÝM’ÝN ve HÂCER’ÝN KURBANI

©

31/08/2016 - 10:15 ZALÝMLERE YANAÞMAK TEHLÝKELÝDÝR

©

15/07/2016 - 18:56 BÝRÝLERÝ YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDÝYOR

©

25/06/2016 - 09:34 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 5

©

18/06/2016 - 11:00 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 4

©

13/06/2016 - 10:16 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 3

©

06/06/2016 - 09:53 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 2

©

30/05/2016 - 12:45 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 1

©

05/05/2016 - 14:03 EN HAYIRLI TOPLULUK 3

©

11/04/2016 - 10:06 EN HAYIRLI TOPLULUK 2

©

14/03/2016 - 12:55 EN HAYIRLI TOPLULUK 1

©

16/02/2016 - 09:58 hz. ÂDEM’ÝN BABASI KÝM

©

26/01/2016 - 18:23 hz. EBU BEKR SÜNNÝ, hz. ALÝ de ÞÝȊ DEÐÝLDÝ

©

26/12/2015 - 15:13 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 10

©

23/11/2015 - 09:48 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 9

©

27/10/2015 - 16:44 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 8

©

28/08/2015 - 19:24 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 7

©

20/07/2015 - 18:04 ALLAHA’ YAKIN OLMA BÝLÝNCÝ

©

30/06/2015 - 16:39 KUR’AN’DA RAMAZAN

©

29/05/2015 - 11:31 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 6

©

23/04/2015 - 12:54 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 5

©

03/04/2015 - 18:21 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 4

©

09/03/2015 - 13:03 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 3

©

03/02/2015 - 14:43 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 2

©

30/12/2014 - 13:11 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 1

©

27/11/2014 - 17:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 5

©

19/11/2014 - 12:19 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 4

©

20/10/2014 - 15:53 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 3

©

27/08/2014 - 13:16 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 2

©

01/08/2014 - 11:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 1

©

04/07/2014 - 16:31 BESMELE; ÝMAN ve SAYGI ÝKRARIDIR

©

30/05/2014 - 18:48 ABDEST ALMAK PEYGAMBER’E KARDEÞ OLMAKTIR

©

11/04/2014 - 10:53 AÇLIK ve KORKU UYARISI

©

09/04/2014 - 11:21 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 4

©

03/04/2014 - 14:39 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 3

©

10/01/2014 - 11:15 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 2

©

24/12/2013 - 14:11 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 1

©

11/11/2013 - 15:39 BÜYÜK HÝCRETÝN BÜYÜK SONUÇLARI

©

09/10/2013 - 10:15 PEYGAMBER’E ÝTAAT ÞART MI

©

03/09/2013 - 12:27 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ 2

©

12/08/2013 - 08:51 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ-1

©

08/07/2013 - 11:36 ORUÇ ve ÖZGÜRLÜK BÝLÝNCÝ

©

17/06/2013 - 15:46 ÝMANIN KAZANIMLARI

©

21/05/2013 - 11:05 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 2

©

22/04/2013 - 10:26 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 1

©

19/03/2013 - 13:02 ALLAH’A HAKKIYLA SAYGI (Haþyetu’llah)

©

14/02/2013 - 13:37 ALÇAK DÜNYA (MI)

©

24/01/2013 - 14:11 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 2

©

27/12/2012 - 10:14 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 1

©

20/11/2012 - 10:13 ON MUHARREM’DE NE OLMUÞTU

©

19/10/2012 - 10:58 KURBAN: ALABÝLMEK ÝÇÝN VERMEKTÝR

©

25/09/2012 - 10:56 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 2

©

27/08/2012 - 15:54 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 1

©

23/07/2012 - 11:13 RAMAZAN ÝSLÂMIN SEMBOLLERÝNDENDÝR (Þeâiru’llah) 3

©

26/06/2012 - 15:23 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 2

©

30/05/2012 - 16:11 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 1

©

26/03/2012 - 13:05 MUVAHHÝDLERÝN ÖZELLÝKLERÝ

©

29/02/2012 - 13:29 ALLAH’I UNUTANLAR GÝBÝ OLMAYIN

©

26/01/2012 - 14:37 DÝNLEME AHLÂKI 4

©

28/12/2011 - 11:22 DÝNLEME AHLAKI 3

©

28/11/2011 - 11:10 AZAPLA MÜJDELEME

©

20/10/2011 - 17:42 KURBAN; NE KADAR VAZGEÇEBÝLÝRSEN

©

07/09/2011 - 14:36 DEDÝN KÝ…

©

05/08/2011 - 19:47 ORUÇ TAKVAYI GÜÇLENDÝRÝR

©

04/07/2011 - 14:35 DÝNLEME AHLAKI 2

©

03/06/2011 - 12:02 DÝNLEME AHLÂKI 1

©

09/05/2011 - 13:57 ALLAH’IN ÝPÝ (HABLU’LLAH)

©

18/04/2011 - 14:24 ALLAH’IN BOYASI (Sibðatu’llah)

©

07/03/2011 - 13:00 ALLAH’IN HAKKI (Hakku’llah)

©

14/02/2011 - 12:04 Boþ Ýþlere Müþteri Olmak

©

06/01/2011 - 10:38 ALLAH’IN KULLARI

©

22/11/2010 - 14:56 ALLAH’IN GÜNLERÝ

©

14/10/2010 - 18:51 HARAM KAZANÇ ÝFSAT EDER

©

26/07/2010 - 14:14 Orucu Yürek Ýle Tutmak

©

22/06/2010 - 12:39 Okunmasý Gereken Üç Kitap

©

18/05/2010 - 11:47 Ahirete Ýman : Hesap Verme Bilinci

©

28/04/2010 - 11:02 MÜSRÝF KÝMDÝR

©

22/03/2010 - 15:27 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (2)

©

22/02/2010 - 13:23 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (1)

©

30/12/2009 - 17:40 ÝSLÂMÎ KAYNAKLAR AÇISINDAN ÞÝÝR

©

23/11/2009 - 16:17 BAYRAMIN BAÐIÞLADIÐIN KADARDIR

©

19/10/2009 - 14:55 Vahiy Karþýsýnda Peygamber

©

24/07/2009 - 11:15 ORUÇ ve DENGE

©

25/06/2009 - 09:29 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 4

©

01/06/2009 - 14:57 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 3

©

28/04/2009 - 16:06 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 2

©

16/02/2009 - 23:26 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 1

©

05/01/2009 - 23:03 HÝCRET ÜZERÝNE DÝYALOÐ

©

22/12/2008 - 23:37 KUR’AN’DA KURBAN KAVRAMI (1)

©

17/11/2008 - 23:27 Ýnsaf ve Ahlak Adaletin Kaynaðýdýr

©

03/09/2008 - 22:03 ÝNSANIN GÖREVÝ -2

©

05/06/2008 - 23:35 ÝNSANIN GÖREVÝ -1-

©

18/03/2008 - 01:09 HAYATA DÖNÜÞEN ZÝKÝR
 
 

Site Ýçi Arama

16 Sevvâl 1445 |  25.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Allah'ýn yarattýðý þeyleri görmüyorlar mý? Onlarýn gölgeleri Allah'a secde ederek ve tevazu ile boyun eðerek saða ve sola dönmektedir.



( Nahl Suresi - 48)

Bir Hadis

“Allah’ým! Seni zikretmek, sana þükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardým et.”

(Ebû Dâvûd, Tefrîu Ebvâbi’l-Vitr, 26)

Bir Dua

Hz. Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým! Kederden, üzüntüden, tembellikten, cimrilikten, korkaklýktan, borç yükünden ve halkýn galeyana gelerek taþkýnlýðýndan sana sýðýnýrým.”


(Nesâî, Ýstiâze, 25)

Hikmetli Söz

Sabýr saadeti ebedi kalýr / Sabýr kimde ise o nasib alýr.

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com