Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 2441
Toplam 15256186
En Fazla 20355
Ortalama 2608
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Güçlü ve Güvenilir Genç
04/12/2013 - 13:20
 
Dr Þerafeddin Kalay
“Ne zaman ki Musâ(as) bedenî açýdan güç ve kuvvetini elde etme, aklî açýdan bilgi ve tecrübesini olgunlaþtýrma, hür ve saðlam irade kullanma yaþýna ulaþtý, biz de ona ayrýca hükm (hikmet) ve ilim verdik.
Biz, iyilik edenleri iþte böyle mükâfâtlandýrýrýz.” (Kasas Sûresi 28/ 14)
Musâ(as) belli bir olgunluða, bilgi ve tecrübeye ulaþýnca çevresinde yaþananlarý daha iyi deðerlendirmeye baþlamýþtý. Firavun’a, onun çýlgýnlýk ve zulmüne ayak uyduran halkýnýn nasýl bir bataklýkta yol aldýklarýný, daha iyi idrak eder olmuþtu.
 
Artýk bedeni geliþmiþ, kendine olan güveni artmýþ, bilgi ve tecrübesine, Rabb’inin lütfettiði ilim ve hikmet de eklenince haksýzlýlar ve yanlýþlar karþýsýnda susmamaya baþlamýþtý.
 
Yaptýðý konuþmalar ve tenkitler yerli yerinde konuþmalar ve tenkitler olsa bile, giderek yayýlmaya baþlayýnca Mýsýr halkýnýn dikkatini çekmiþ ve giderek kendisine karþý tavýr alýnmasýna yol açar olmuþtu. Çünkü yaþanýlan ülkenin sahibi konumunda olan bu insanlardý. Onlarýn inandýklarý deðerler, kutsal saydýklarý þeyler ve yaþadýklarý hayat tarzý tenkit ediliyordu. Firavun’un kendileri gibi bir insan olduðunu, yemeye, içmeye muhtaç bir insanýn asla ilahlýk vasfý taþýyamayacaðýný, ona ve insanlar tarafýndan yontularak yapýlmýþ heykellere, putlara tapmanýn manasýzlýðýný, çirkinliðini, yanlýþlýðý vurgulanýyordu…
 
Aradaki fikir ve inanç ayrýlýðý giderek daha da netleþti. Þimdi arada soðuk rüzgarlar esiyordu… Bu yüzden Musa(as) þehre giriþ için insanlarýn sokaklardan el etek çektiði bir aný seçmiþti. Çok fazla insanla karþýlaþmak istemiyordu. Issýz sokaklarda ilerlemeye baþlamýþtý.
 
Kaynaklarýmýz daha çok bu vakti, güneþin ýþýklarýný daha keskin, daha canlý gönderdiði, gölgelerin daha kýsa, hararetin daha yüksek olduðu öðle sonlarý olduðunu naklederler. Bu vakit, sýcak iklimlerde “kaylûle” denilen öðle uykusu vaktidir. Ýnsanlar evlere çekilir, yemeklerinin yer ve ortalýk serinleyinceye, gölgeler uzayýp sokaklara hakim oluncaya kadar dýþarý çýkmazlar. Çok defa ýssýzlýk, gecelerden çok bu vakitte sokaklara hakimdir.
 
Musa(as) da ýssýz sokaklarda ilerliyordu. Çok geçmeden sessizliði ve ýssýzlýðý bozan bir hadiseyle karþýlaþtý. Kendisi gibi Benî Ýsrâil’den olan birisi, Mýsýr’ýn asýl yerlilerinden olan “Kýptî” asýllý, Firavun’un adamlarýndan biriyle kavga ediyorlardý.
 
Tabiî âlimlerinden Saîd Ýbn Cübeyr(rh.a), Mýsýrlýnýn Firavun’un ekmekçisi olduðunu zikreder; Katâde de onun Benî Ýsrâil’li olan kiþiden Firavun’un saray mutfaðýna odun taþýmasýnýn istediðini, kabul etmeyip karþý koyunca da aralarýnda kavga çýktýðýný söyler.[1]
 
Musâ’yý gören ve Kýptî’nin karþýsýnda zayýf düþen Ýsrâilî, ondan yardým istemeye baþladý. Musâ selim fýtrat gereði zayýf ve mazlum durumda olan bu kiþiye yardým etmek istedi. Kýptî kendisine karþý da saldýrýya geçti. Musâ(as) öfkeli, çevre ýssýzdý. Kýptî’ye iyi bir ders vermeye uygundu. Elini sýkmýþ, kaslarý gerilmiþti.Yumruðu savurdu; darbeyi alan Kýptî yere yýðýldý. Ölmüþtü…
 
Evet Musâ(as) kýzgýndý, öfkeliydi ve Kýptî’ye iyi bir ders vermek istemiþti ama iþin bu dereceye varmasýný, onun ölmesini arzu etmemiþti.
 
Bir yumruk normal þartlarda öldürücü deðildir. Ancak onun vurduðu yumruk, zulmünü engellemeye çalýþtýðý bu insaný öldürmüþtü. Þimdi dehþet içindeydi. “Bu, þeytanýn iþi. O, gerçekten saptýrýcý, apaçýk bir düþmandýr,” dedi. Sonra Rabbine yönelerek duâ etti.
 
Hâdise ve Hz. Musa’nýn duâsý için Zikr-i Hakîm’e dönüyor, ona kulak veriyoruz:
 
“Musâ þehre, halkýnýn haberinin olamayacaðý bir vakitte girdi. Orada birbiriyle dövüþen iki adam gördü. Bunlardan biri kendi milletindendi; diðeri de düþmaný Firavun’un adamlarýndan. Kendi milletinden olan, düþmanýna karþý ondan yardým istedi. Musâ, diðer adama yumruðuyla vurdu. Vurulan yumruk, adamýn ölümüne sebep oldu. “Bu, þeytanýn iþi. O, gerçekten saptýrýcý, apaçýk bir düþmandýr,” dedi. (Kasas Sûresi 28/ 15)
 
“Rabbim! Doðrusu ben kendime zulmetim, baþýma iþ açtým. Beni baðýþla!” diye duâ etti.” Rabbi de onu baðýþladý. Þüphesiz, sonsuz maðfiret ve rahmet sahibi olan ancak odur.” (Kasas Sûresi 28/ 16)
 
Ve Rabbine bir de söz verdi:
 
“Dedi ki; “Rabbim! Bana ihsan ettiðin bu nimetler hakký için artýk mücrimlere asla yardým etmeyeceðim, arka çýkmayacaðým.” (Kasas Sûresi  28/ 17)
 
Þimdi Firavun ve adamlarýyla arasýndaki uçurum daha da büyümüþ, var olan öfke ve düþmanlýða bir yenisi daha eklenmiþti. Þimdi Musâ, istemeden de olsa onlardan birisinin katili idi ve düþmanlýðýný böyle bir noktaya kadar taþýmýþ, getirmiþ görünüyordu.
 
Hadise görülmüþ müydü? Adamý öldürenin kim olduðu biliniyor muydu?.. Þüphesiz adamýn ölüsü bulunmuþ, öldürenin kim olduðu aranýyordu. Ýz sürenleri kendisine doðru yönlendiren bir ip ucu var mýydý?..  Musâ(as) bu sorularýn cevabýný bilmiyordu. Ancak içinde korku vardý ve tedirginlik duyuyordu. Sýk sýk çevresini gözetiyor, her an tetikte bekliyordu.
 
“Þehirde korku içinde, etrafý gözetleyerek sabahladý.”
 
Âyet-i kerîme onun içinde bulunduðu durumu böyle özetliyor. Ancak tedirgin geçen bir gecen sonra ertesi gün beklemediði yeni bir olayla karþýlaþýyordu. Bir gün önce kendisine yardým ederek Kýptî’nin elinden kurtardýðý, onun yüzünden bir adamýn ölümüne sebep olduðu ve tedirginliðinin ana kaynaðý olan Ýsrâilî yine kavga ediyordu ve yine feryad edip ondan yardým istiyordu.
 
Musâ(as) yeniden öfkelenmiþti. Ancak bu seferki öfkesi bir öncekinden farklýydý. Bir nebî emredilmeden cana kýymaz, insan öldürmezdi. Nebîler diðer insanlardan çok daha þefkatli olurdu. O, istemeden de olsa dün öldürmüþtü. Henüz yaþadýðý bu hadisenin tesirinden kurtulamamýþtý. Bunu kendisi için bir günah saymýþ; “Rabbim! Doðrusu ben kendime zulmetim, baþýma iþ açtým. Beni baðýþla!” diyerek Rabb’inden affýný dilemiþti. Dün gücünün yetmeyeceði biriyle kavgaya tutuþan ve mazlum görünen kiþi, þimdi bir baþkasýný bulmuþ onunla kavga ediyor, yine güç yetiremiyor ve avazý çýktýðý kadar baðýrarak kendisinden yardým istiyordu.
 
“Musâ ona; besbelli ki sen çok azgýn bir kimsesin, dedi” (18)
 
Evet, kavga çýkartmaya meraklý biri olduðu anlaþýlýyordu. Fakat kavganýn sonunu getirmede hiç de becerikli görünmüyordu. Sanki Musâ(as), “Dün beni bir belâya bulaþtýrdýn ve adam öldürttün, þimdi yeniden bir baþka hataya mý sürüklemek istiyorsun?” der gibiydi. Sözlerinin ardýndan yine de olaya müdahale etti. Kýptî’yi yakaladý. Ancak onun söylediði sözler, kendisinden yardým isteyen kiþiyi korkutmuþtu. Belki de asýl kendisinin cezalandýrýlacaðýndan korkuyordu; çünkü Musâ(as) onu azarlamýþtý.
 
“Ey Musâ! Dün birinin canýna kýyýp öldürdüðün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde kan döken bir zorba olma arzusundasýn; insanlarýn arasýný ýslah eden, hayra vesile olan biri olmak istemiyorsun!?” dedi. (19)
 
Adam, hem suçluydu, hem de cýngar çýkartmaya meyilli cinstendi. Durmadan kavga çýkarýp ortalýðý bulandýrdýðý yetmiyormuþ gibi, dün Mûsâ(as) ile aralarýnda gizli kalan hadiseyi açýða vuruyor, bilinmeyen sýrrý ifþâ ediyordu.
 
Kýptî olay yerinden kaçmýþ, duyduklarýný yaymaya baþlamýþtý bile… Faili meçhul katil olayýnýn faili artýk bir çok kimse tarafýndan biliyor, haber hýzla yayýlýyordu.
 
Þimdi Kýptîler hareket halindeydi. Bir araya gelmeye, Hz. Musâ’yý ele geçirme ve cezalandýrma planlarý yapmaya baþlamýþlardý.
 
Mýsýrlýlarýn harekete geçiþi çok geçmeden Musâ’ya (as) ulaþtýrýldý:
 
C Þehrin öbür ucundan bir adam koþarak geldi ve; “Ey Mûsâ! Þehrin ileri gelenleri seni öldürmek için aralarýnda istiþarelerde bulunuyorlar. Hemen buradan çýk! Ýnan ki ben senin iyiliðini isteyenlerdenim, iyiliðin için sana nasihat ediyorum!” dedi.D (20)
 
Kurtubî(rh.a), Mûsâ’ya haber ulaþtýran bu kiþinin ekserî müfessirlere göre Firavun’un amca oðlu olduðunu nakleder. Firavun âilesinden olan bu kiþi, mü’min bir kimsedir. (El-Câmi‘ Li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî 13/ 266) Ara yollardan geçerek kimseye görünmeden süratle yol almýþ, peþine düþenlerden önce Musâ’ya ulaþarak tehlikeyi haber vermiþti. (Ýbn Kesîr 3 283)
 
Musâ(as) þimdiye kadar hep refah içinde yaþamýþ, kimseden korku duymamýþ, saldýrýya uðramamýþtý. Þimdi aranýyor, öldürülmek isteniyordu. Üstelik peþine düþenler devlet adamlarýydý. Ellerinde büyük imkanlar ve askerî güç vardý. Doðrusu þu an kendisi ne kadar da yalnýzdý… Firavun’un adamlarýndan birini öldürdüðü kesindi. Bu durumu nasýl izah eder, kendisini nasýl kurtarýrdý!?. Bu konuda da fazla ümitli deðildi. Kendisine tavsiye edildiði gibi þehri terk edecekti.
 
C Ýçinde korku duyarak, etrafý gözetleyerek þehirden çýktý.
 
“Rabbim! Beni zalimler topluluðundan kurtar!” diye duâ etti.D (21)
 
Sýðýnacak Rabbinden baþka kimsesi yoktu ve o gerçekten muhtaçtý. Bineði yoktu ve yiyeceði de yoktu. Medyen’e gitmek istiyordu, yol da bilmiyordu.
 
Medyen’e gitmek istiyordu; çünkü Meyden ehli ile aralarýnda akrabalýk vardý. Meyden Ýbrahim(as) neslindendi. Musâ(as) da Ýbrahim’ýn(as) torunu olan Yakub’un(as) neslindendi. Artýk bu baðý biliyordu ve gidebileceði orasý vardý. Yolu bilmiyordu; çünkü hiç gitmemiþti. Firavun’un sarayýnda yetiþmesi sebebiyle çevresinde yardým edecek insanlar, hizmetkârlar olmadan fazla bir yere de gitmiþ deðildi. Þimdi ise yalnýzdý ve gitmek zorundaydý.
 
C Medyen’e doðru yöneldiðinde; “Rabb’imden beni doðru yola iletmesini ümit ederim” diye duâ etti.D (22)
 
Duâsýnda doðru yolu, doðru istikameti bulmaya bile muhtaçlýðýn izleri vardý.
 
Bu âyet-i kerîmedeki “yol yol”, “hidâyet yolu, dünyâ ve âhiret yolu” mânâsýna da tefsir edilmiþtir ki, bu her zaman her mü’minin duâsýdýr; duâsý da olmalýdýr. Bu daha umûmî mânâdýr ve duânýn bu duânýn mânâda olmasý elbette ki mümkündür.
 
Meyden Mýsýr’a sekiz günlük bir mesafedeydi. Firavun’un sultasý altýnda deðildi.
 
Musâ(as), sahrâlarda yol almaya baþlamýþtý. Issýzlýðýn, sessizliðin ve meçhulün derinliðinde ilerliyordu. Kendisini Rabbine, yönünü onun irþadýna teslim etmiþ gidiyordu. Günlerce yol aldý. Henüz Meyden þehrine gelmeden bir kuyu baþýna geldi.
 
Kaynaklarýmýz bu suyun Medyen’e üç mil kadar uzaklýkta olduðunu zikreder.[2]
 
Musâ’nýn(as) suya ulaþýþý ve sonrasýyla ilgili bilgiler için yine Zikr-i Hakîm’e dönüyoruz:
 
C Musâ, Meyden suyuna varýnca orada hayvanlarýný sulayan bir grup insan gördü. Onlarýn gerisinde de hayvanlarýný durdurmaya çalýþan iki kadýn vardý. Onlara; “Derdiniz nedir?” diye sordu. “Çobanlar hayvanlarýný sulayýp çekilmeden biz hayvanlarýmýz sulamýyoruz. Babamýz çok yaþlý birisidir.”  D (23)
 
Bu kýzlar Þuayb(as)’ýn kýzlarýydý ve Þuayb(as) çok yaþlýydý; artýk evden ayrýlmaya, davarlarý gütmeye, vakti gelince sulamaya ve diðer güç isteyen iþlerle uðraþmaya tâkâti yetmiyordu. Bu iþleri kýzlarý yapýyordu. Onlarýn da güçleri sýnýrlýydý; erkeklerle su baþýnda yarýþmalarý mümkün deðildi. Mahremiyetleri vardý; diðer çobanlarýn arasýna karýþmalarý doðru olmazdý. Bu yüzden hayvanlarýný uzakta tutmaya çalýþýyorlardý. Tutmaya çalýþýyorlardý çünkü; susayan hayvanlar su baþýna gelmek ve susuzluklarýný bir an evvel gidermek istiyorlardý. Bu durumda hem diðer hayvanlarla karýþacaklar, hem kargaþaya hem de diðer çobanlarla nizâya sebep olacaklardý.
 
Bâdiyeler ve sahrâlarda sürdürülen hayatýn þehir hayatýndan farklýlýðý, çok defa ince duygularý siler, yok ederdi. Davranýþlara, hatta konuþmalara haþinlik hakim olur, su veya ot için yarýþan koyunlar gibi, insanlar da öncelikle kendi istifadeleri için baþkalarýyla kaba yarýþa girmekte tereddüt etmezlerdi. Ýncelikler ve zerafet kaybolmuþ, Þuayb(as)’ýn kýzlarýnýn bu uzakta bekleyiþi, diðer çobanlarý rahatsýz etmez hale gelmiþti. Onlara göre bu tabiî bir durumdu. Kadýnlar kendileriyle boy ölçüþemediðine göre beklemeliydiler.
 
Þuayb(as)’ýn kýzlarýnýn güttüðü davarlar, derinden su çekme zorluðu sebebiyle çok defa diðer hayvanlardan arta kalan suyu içerlerdi.
 
C Kýzlardan duyduðu bu söz üzerine Musâ, onlarýn davarlarýný sulayýverdi. D  
 
Gördüðü manzara ve duyduðu sözler, günlerdir yol yürüyen, açlýktan karný sýrtýna yapýþan, tâkâti tükenme noktasýna gelen Musâ’yý (as) harekete geçirmiþti. Adaleli kollarýyla su çekmeye ve kýzlarýn davarlarýný sulamaya baþladý. Çok geçmeden sulama bitmiþti.
 
Ýþi biten Musâ(as) þimdi yeniden açlýðýný, yorgunluðunu hissetmeye baþlamýþtý. Gözleri uygun bir gölge aradý.
 
C Sonra gölgeye çekildi ve; “Rabbim! Doðrusu þu an bana indireceðin her hayra muhtacým!” dedi.D (24)
 
Evet, gerçekten muhtaçtý. Çok þeye ihtiyacý vardý. Barýnaða, elbiseye, ayakkabýya, dosta… ama hepsinden çok þu anda yiyeceðe ihtiyacý vardý ve isteyecek Rabbinden baþka kimse yoktu. Þu anda yeryüzünde can taþýyan, nefes alýp veren en hayýrlý varlýk oydu. Yeryüzünde yaratýlan nimetlere en lâyýk varlýk da oydu. Fakat en fakir, en muhtaç olanlardan biri de oydu.  Fakirliðini, muhtaçlýðýný, çaresizliðini Rabbi için dile getirdi. Ýhtiyacýný dile getirirken seçtiði kelimeler, muhtaçlýðýnýn gönlünde meydana getirdiði derinliði de hissettiriyordu.
 
Onun bu þekilde Rabbine sesleniþini kýzlar duymuþlardý. Musâ (as)’ýn suladýðý davarlarýný önlerin katarak hýzla evlerinin yolunu tuttular. Onlarýn erken geliþi yaþlý babalarýný da þaþýrtmýþtý. Hayvanlarýný bütün çobanlarýn su baþýndan çekiliþinden sonra suladýklarýný bildiði için onlarý bu vakitte beklemiyordu. Üstelik geliþleri de her günkü geliþlerinden farklýydý. Nasýl erken geldiklerini, acelelerinin sebebini sordu. Kýzlar yaþadýklarýný, gördüklerini babalarýna anlattýlar. Mûsâ(as) ‘ýn kendilerine nasýl acýdýðýný, hayvanlarýný sulayarak yardým ettiðini, nasýl iyi bir yürek taþýdýðýný, sonra bir aðaç gölgesine çekilerek Rabbine nasýl bir niyazda bulunduðunu aktardýlar.
 
Onun Rabbine muhtaçlýðýný nasýl bir ifadeyle dile getirdiðini duyan Þu‘ayb(as); “Bu insan aç,” dedi. Kýzlarýndan birini göndererek onu yanýna çaðýrdý.
 
C Derken o iki kadýndan biri yanýna geldi. Utana utana yürüyordu. Musâ’ya; “Babam seni davet ediyor; hayvanlarýmýzý suladýðýnýn karþýlýðýný vermek istiyor,” dedi.D
 
Musâ(as) davete icâbet etmiþti. Kýzýn önünde yürümeye baþladý. Ona; “Sen bana yolu tarif edersin” dedi. Onun bu davranýþlarý kýzýn dikkatinden kaçmýyordu.
 
Kaynaklarda üç mil olarak zikredilen bu mesafeyi aþarak Medyen’e, Þu‘ayb(as)’ýn yanýna geldiler. Kýz hemen içeri girerek misafirlerinin geldiðini haber verdi. Þu‘ayb(as) kalkarak misafirini karþýladý, selam vererek içeri giren Musâ’yý kucakladý ve yaný baþýna oturttu.[3]
 
 
Musâ, babalarýnýn yanýna gelip de baþýndan geçenleri ona anlatýnca o; Korkma! Artýk o zalim kavimden kurtuldun,” dedi. D (25)
 
C Þu‘âyb’ýn iki kýzýndan biri; “Babacýðým! Onu ücretle çalýþtýr, çoban tut! O çalýþtýracaðýn en hayýrlý, güçlü ve güvenilir kimsedir,” dedi.D (26)
__________________________________
(1) El-Câmi‘ Li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî 13/ 260
(2)  Bak: Tenvîru’l-Ezhân (3/ 144)
(3) Bazý kaynaklar Þu‘ayb(as)’ýn bu sýralar da artýk gözlerinin de görmediðini nakleder. Bak: Tenvîru’l-Ezhân (3/ 145)
El-Câmi‘ Li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kurtubî 13/ 258 – 283
Tefsîru’l- Kur’âni’l-Azîm, Ýbn Kesîr 3/ 382 – 388

Bu Makale 4728 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

12/06/2015 - 14:19 Oruçla Ýlgili Kýsa Bilgiler

©

10/03/2015 - 11:06 Kendinizi ve Ailenizi, Ateþten ve Hüsrandan Koruyunuz

©

23/10/2014 - 17:41 NAFÝLE NAMAZLAR

©

01/09/2014 - 14:50 BORÇ ve KARZ-I HASEN

©

04/08/2014 - 13:11 Uhud Gazvesi

©

30/06/2014 - 14:18 Ramazan Ayýný Karþýlarken

©

09/06/2014 - 10:44 Kur’ân-ý Kerîm’de Gençlik

©

05/05/2014 - 12:25 Genç Anne (Hâcer) ve Mekke Þehrinin Kuruluþu

©

07/04/2014 - 15:46 Putlar ve Putçuluk Zihniyetiyle Mücâdele Eden Genç

©

01/02/2014 - 13:26 Vahyin Geliþi

©

04/12/2013 - 13:20 Güçlü ve Güvenilir Genç

©

16/07/2013 - 12:45 Eþinizin ve çocuklarýnýzýn duygularýný anlayýnýz, zaman zaman kendinizi onlarýn yerine koyunuz ve olumlu yönde adýmlar atýnýz.

©

19/06/2013 - 16:14 Âile sýrlarýnýzý dýþarýya vermeyiniz

©

20/05/2013 - 11:57 Çocuklarýnýzý açýk sözlü yetiþtiriniz

©

18/04/2013 - 10:40 Çocuklarýnýzý kendi cinslerine uygun olarak yetiþtiriniz.

©

19/03/2013 - 13:48 Çocuklarýnýzýn yanlýþ alýþkanlýklar edinmesine fýrsat vermeyiniz.

©

19/02/2013 - 11:12 Çocuklarýnýzýn iyi arkadaþlar edinmelerine dikkat ediniz.

©

17/01/2013 - 12:09 Evinizin, kendinizin ve çocuklarýnýzýn maddî, manevî temizliðine dikkat edininiz.

©

24/12/2012 - 11:09 Kanaatkâr olunuz.

©

21/11/2012 - 13:38 Âile yuvanýzda israftan uzak durunuz

©

25/09/2012 - 10:36 Asýl gayenin ve hedefin ne olduðu âile yuvanýzda bulunan her fert tarafýndan bilinmelidir. Bu þuuru yuvanýzda filizlendiriniz.

©

27/08/2012 - 12:08 Büyüklerinize hürmet, küçüklerinize þefkat ve merhamet gösteriniz.

©

23/07/2012 - 11:24 Âilenize ve çocuklarýnýza zaman ayýrýnýz.

©

28/06/2012 - 12:29 Çocuklarýnýza þahsiyetli olmayý, baþka zihniyetleri taklit etmemeyi, olduðu gibi görünmeyi öðretiniz.

©

04/06/2012 - 11:28 Akrabalarýnýzla baðlarýnýzý koruyunuz.

©

25/04/2012 - 14:48 Anne ve babanýz için hayýrlý evlâd olunuz, çocuklarýnýza da güzel örnek

©

26/03/2012 - 11:16 Âile içindeki mesuliyetlerinizi biliniz ve çocuklarýnýza yaþ ve durumlarýna uygun mesuliyet veriniz.

©

27/02/2012 - 15:26 Ýlmi seviniz ve çocuklarýnýza ilim sevgisi aþýlayýnýz.

©

30/01/2012 - 11:23 Çocuklarýnýza ev içi adabý ile ilgili bilgiler veriniz, onlarý eðiterek güzel alýþkanlýklar kazandýrýnýz.

©

02/01/2012 - 11:49 Çocuklarýnýza güzel hasletler aþýlayýnýz.

©

28/11/2011 - 11:18 Çocuklarýnýza ibadet duygusu aþýlayýnýz. Onlara nasýl namaz kýlacaklarýný, nasýl oruç tutacaklarýný öðretiniz.

©

03/10/2011 - 11:46 Çocuklarýnýza Kur’ân öðretiniz.

©

05/09/2011 - 14:31 Çocuklarýnýza güzel sözler ve iman esaslarýný öðretiniz.

©

01/08/2011 - 11:54 Çocuklarla latifeleþiniz. Çocuklarýnýza güzel örnek olunuz

©

04/07/2011 - 12:24 Çocukluktan kaynaklanan hatalarýný hoþ görünüz.

©

03/06/2011 - 11:59 Çocuklarýnýza duâ ediniz, onlara bedduâ veya lânet etmeyiniz.

©

09/05/2011 - 11:58 Çocuklarýnýza adaletli davranýnýz.

©

11/04/2011 - 13:54 Yuvanýzýn içinde güzel dil kullanýnýz.

©

07/03/2011 - 12:34 Çocuklarýnýzý güzel ahlâkla yetiþtiriniz, onlarý þýmartmayýnýz.

©

14/02/2011 - 11:38 Çocuklarýnýzý seviniz ve onlara sevginizi belli ediniz.

©

06/01/2011 - 10:54 Yuvanýza Girerken Selâm Veriniz ve Çocuklarýnýza da Selâmý Alýþtýrýnýz.

©

02/12/2010 - 11:18 Asr-ý Saadet’ten Bir Genç Selâme Ýbn Ekva’-radýyallâhu anh-(Yorulmayan Ayaklar, Bitmeyen Azim)(I)

©

14/10/2010 - 17:45 Çocuklarla Þakalaþmak

©

27/07/2010 - 13:44 Varlýðýn Ýmtihaný

©

22/06/2010 - 12:34 Bilmek, yaþamak ve güzel üslupla aktarmak

©

17/05/2010 - 16:38 Yuvanýzý kaerþýlýklý sevgi, rahmet ve þefkat temelleri üzerne kurunuz. Yuvanýzdan sevgi ve rahmeti eksik etmeyiniz.

©

16/04/2010 - 11:22 Ýmanýnýzý hayýrlý, güzel amlellerle dýþ dünyaya aksettiriniz.

©

24/09/2009 - 10:59 SÜNNETÝ HAKKA GÝDEN YOL BÝLMEK

©

22/08/2009 - 09:43 Mukaddes Diyâr’a

©

24/07/2009 - 11:06 Yeni Bir Ramazan Yaþarken

©

25/06/2009 - 09:20 Çocuklarýmýz filizlenip büyürken

©

01/06/2009 - 14:54 Hissedilen Güç, Engin Basîret

©

28/04/2009 - 16:03 Vahy Safiyeti ve Bulandýrma Gayretleri

©

07/04/2009 - 13:17 Ýç Dünyamýzýn Dýþ Dünyaya Aksi Edep ve Ahlâk

©

09/03/2009 - 15:10 Anne ve Babalara Üç Nasihat

©

17/11/2008 - 23:48 Selim Fýtrat, Kötü Alýþkanlýk ve Çocuklar

©

30/05/2008 - 23:02 Âile Yuvasýnda Sevgi ve Rahmet

©

13/03/2008 - 23:57 Orta Yol Ýfrat ve Tefrite (Aþýrýlýklara Düþmemek)
 
 

Site Ýçi Arama

11 Sevvâl 1445 |  20.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

"O’nun âyetlerinden biri, geceleyin uyumanýz, gündüz de O’nun lutfundan nasibinizi aramanýzdýr."

( Rum sûresi - 23)

Bir Hadis

“Resûlullah (s.a.s.), genelde sessizdi; daima düþünceli ve hüzünlüydü. Az ve öz konuþurdu. Uzatmazdý, kýsa da kesmezdi. Konuþtuklarýný (gerektiðinde) tekrarlardý. Öðüt verdiðinde ciddi dururdu, kederlenirdi. Kendisine karþý çýkýldýðýnda yüz çevirir giderdi, ashabýyla konuþarak rahatlardý. Nimet az bile olsa ona saygý gösterirdi. Hiçbir yiyeceði kötülemezdi. Tebessüm ederek güler ve güldüðünde (bembeyaz diþleri) dolu tanesi gibi (gözükürdü).”

(Ebû Bekir eþ-Þeybânî, el-Âhâd ve’l-mesânî, II, 418)

Bir Dua

Hz. Peygamber (s.a.v.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým! Kederden, üzüntüden, tembellikten, cimrilikten, korkaklýktan, borç yükünden ve halkýn galeyana gelerek taþkýnlýðýndan sana sýðýnýrým.”

(Nesâî, Ýstiâze, 25)

Hikmetli Söz

Mecliste arif ol, kelamý dinle
El iki söylerse sen de bir söyle
Elinden geldikçe iyilik eyle
Hatýra dokunup yýkýcý olma

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com