üzerinde “Lâiklik yoksa bilim, demokrasi, özgürlük yoktur” cümlesi yazan pankartlar taþýmýþlar. Acaba bu pankartý taþýyanlar anlamý üzerinde de düþündüler mi?
Bu soruyu boþuna sormuyorum.
Türkiye, cumhuriyet olarak 1923'te dünyaya gelmiþ sayýlsa da, kökleri çok eski bir ülke; bir imparatorluk mirasçýsý. Geçmiþi bir tarafa býraksak bile, Türkiye Cumhuriyeti'nin 85 yýllýk tarihinin yalnýz 1937 sonrasýnda 'lâiklik' bir ilke olarak anayasaya girmiþ bulunuyor. 1928'de çýkartýlana kadar, Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk ve arkadaþlarý tarafýndan yazýlmýþ anayasasýnda “Devletin dini din-i Ýslâm'dýr” yazýyordu.
Lâiklik ilkesinin anayasada yazýlý olmadýðý dönemlerde bir hiç miydik biz?
Dünyada açýkça 'lâik' olarak kendini tanýmlayan demokratik ülke sayýsý sanýldýðý kadar çok deðil. Avrupa'da anayasasýnda 'lâik' sözcüðü geçmeyen bayaðý ülke var. Birçok ülke cumhuriyet bile deðil Avrupa'da. Ýngiltere'de kraliyet koltuðunda oturan kiþi (þimdi Kraliçe 2. Elizabeth) ayný zamanda Ýngiliz (Anglikan) Kilisesi'nin de baþýdýr. Ýngiliz Lordlar Kamarasý'nda kiliseye ayrýlmýþ 26 sabit koltuk olduðunu da unutmayalým.
Bu durumda “Lâik olmadýðýna göre, Ýngiltere'de bilim, demokrasi, özgürlük yoktur” mu diyeceðiz?
Lâiklik bütün dünyada görece yeni bir kavram; Fransýz Ýhtilâli'ne yol açan sebepler içerisinde zikredilen Kilise ile yerleþik düzen iþbirliði sonucu, ihtilâlciler, kiliseyi zayýflatmak için bu kavramý ortaya attýlar. Bugünün karmaþýk kimlikler dünyasýnda bir dinî eðilimin diðerlerine tahakküm etmemesine yarýyor bu ilke. Lâik ülkelerde dinin devlete müdahalesi engellenebildiði gibi devletin inanýþlara müdahalesinin de önüne geçiliyor. Anayasasýnda lâiklik ilkesine yer verilen ülkelerde, bu kavram, genellikle 'din ve vicdan özgürlüðü' olarak tanýmlanýyor.
Görüldüðü gibi, tek baþýna lâiklik ilkesi, özgürlüðün, demokrasinin ve bilimin garantisi kabul edilmiyor. Lâik sayýldýðý halde demokrasiden mahrum, özgürlükleri vatandaþlarýna çok gören, bilimden habersiz ülkeler olduðu gibi, lâiklik ilkesini benimsemediði halde demokrat, halký özgür, bilim dünyasý birinci sýnýf ülkeler de var.
Üniversitelerde türban/baþörtüsü yasaðýný savunanlarýn Türkiye'de bunu 'lâiklik' ilkesi ardýna saklanarak yapmasý ise, bu ilkeyi sahiplenen baþka ülkelerdeki uygulamalar göz önünde tutulduðunda, tam bir yanýlsama teþkil ediyor. Avrupa'da, Amerika kýtasýnda, hatta Afrika'da 'lâiklik' ilkesini benimsemiþ ülkelerin hiçbirinde, üniversiteler, kadýnlarýn kýlýk kýyafetine din temelinde sýnýrlama getirmiyorlar. Bu yönde bir kýsýtlama getirmeyi de düþünmüyor bu ülkeler. Düþünseler bile, bunu lâiklik ilkesi adýna yapamayacaklarýný biliyorlar.
Üniversitede okuma hakký kazanmýþ, reþit insanlarýn, dinsel tercihlerine müdahale edilmemesini gerektiriyor çünkü lâiklik. Öðrenci konumunda bulunanlarýn din adýna devlete tahakküm etmeye kalkýþmalarýnýn mümkün olamayacaðýnýn da farkýnda o ülkelerin insanlarý.
Bu sebeple de bizde yürütülen baþörtüsü eksenli tartýþmalarý þaþkýnlýktan açýlmýþ gözlerle izliyorlar. Yabancý ajanslarýn üzerinde “Lâiklik yoksa bilim, demokrasi ve özgürlük yoktur” yazan pankartlý fotoðraflarý dünyanýn dört bir tarafýna ulaþtýrmalarýnýn sebebi de o þaþkýnlýk zaten. Bilim, demokrasi ve özgürlük ile lâiklik arasýnda M. A. Celal Þengör'ün yansýttýðý türden “Din varsa bilim yoktur” ters iliþkisi kuran kimse pek çýkmýyor o ülkelerde; çýksa da bilim câmiasýnda kendisine yer bulamýyor.
Kendi kiþisel, zümresel ve örgütsel çýkarlarýnýz için tepe tepe kullanarak lâikliði halkýn gözünde kötü bir yere yerleþtirdiniz ya, bu bile, lâik olma iddiasýný sizin elinizden almaya yeter.