Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 455
Toplam 15276604
En Fazla 20355
Ortalama 2610
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Bir merhamet mürebbisi: Hz. Muhammed (s.a.s.)
11/05/2011 - 16:50
 
Tüm evrene rahmet vesilesi olarak gönderilen son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’in þefkati ve merhameti de evrenseldi.

Yaratýlmýþlar içinde, Allah Teala’nýn isimleriyle vasfedilmek, sadece onun mazhar olduðu bir ayrýcalýktý. Çünkü onun özelliklerini bizlere anlatan Rabbimiz, Tevbe suresinin 128. ayetinde þöyle buyurmaktaydý:

“And olsun ki, size içinizden öyle bir peygamber gelmiþtir ki, sizin sýkýntýya uðramanýz ona çok aðýr gelir, sizlere karþý çok düþkündür. Bütün müminlere de çok þefkatli ve çok merhametlidir.” Ayette geçen Raûf ve Rahîm sýfatý, ayný zamanda Allah Teala’nýn “Güzel isimleri”ndendir ve sadece peygamberimize özgü bu durum, onun müminlere karþý þefkat ve merhametinin en çarpýcý iþaretidir.

Âlemlerin Rabbi tarafýndan eðitilerek terbiye edilen bu Yüce Rasulün, bir þefkat ve merhamet mürebbisi olarak bütün insanlýða yönelik tavsiyelerinden biri aynen þöyleydi:

“Merhametli olana Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere þefkat ve merhamet gösterin ki, göktekiler de size merhamet etsinler.”  (Tirmizi, Birr, 16.)

Bu yazýmýzda, tüm evreni kuþatacak enginlikte bir þefkat ve merhametin sahibi ve mürebbisi olan Peygamberimiz’in, insanlara ve hayvanlara merhametinden örnekler verecek, özellikle iki farklý konuda; hizmetçilere ve engellilere yaklaþýmýndaki þefkat ve merhametine dair yaþanmýþ hatýralardan söz edeceðiz.

“En zor anlarýnda bile…”

Rasul-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.), Cenab-ý Hak tarafýndan kendisine bahþedilen þefkat, merhamet ve sevgi dolu yüreðiyle insanlýk âlemi için hep ümitvar olmuþtur. Kendisine zulmeden insanlara bile lanet etmemiþ, onlarýn helaki için beddua etmesi teklif edildiðinde her defasýnda þu cevabý vermiþti: “Hayýr, ben lanet okumak için deðil, âlemlere rahmet olmak için gönderildim.” (Müslim, Birr, 87.)

Onun insanlar hakkýnda beslediði bu duygularýn en çarpýcý örneði Taif yolculuðu esnasýnda yaþanmýþtý. Taif’teki yakýnlarýndan destek almak ve bir anlamda onlarý vasýta kýlarak tebliðini insanlara ulaþtýrmak maksadýyla, yanýnda manevi oðlu Zeyd b. Hârise ile birlikte bu þehre doðru yola çýkan Sevgili Peygamberimiz, Ýslam dinini anlatmaya çalýþtýðý Taiflilerden sert tepkiler görmüþ, þehir halkýnýn tahrikiyle çocuklarýn taþ yaðmuruna hedef olmuþtu. Zorlukla bir bahçeye sýðýnan Rasul-i Kibriya (s.a.s.) Efendimiz, yorgun ve bitkindi. Dahasý, kaybettiði eþi ve amcasýnýn acýsý hâlâ yüreðini kanatýyordu. Hüzün üstüne hüzün yaþadýðý bu anlarda, ellerini açýp þöyle yalvardý Rabbine, sonradan gelecek ümmetine örnek olacak tazarru ve niyaz cümleleriyle…

“Allah’ým! Güçsüzlüðümü, çaresizliðimi, insanlar tarafýndan hor ve hakir görülüþümü Sana arz ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi!... Herkesin zayýf görüp üzerine yüklendiði çaresizlerin Rabbi Sensin… Eðer bana karþý bir gazabýn söz konusu deðilse, baþýma gelen bu belalara, çektiðim bu sýkýntýlara aldýrmam!... Ancak Senin rahmetin bunlarý da göstermeyecek kadar geniþtir...” (Ýbn Hiþam, cilt 2, s. 68.)

Duasýndan sonra kendilerine üzüm ikram eden Addas isimli bir kölenin imanýna vesile olan Rasul-i Kibriya (s.a.s.), karþýlaþtýðý muameleden dolayý buruk bir þekilde Mekke’ye doðru yola çýktýðýnda vahiy meleði Hz. Cebrail gelerek þöyle dedi: “Allah, insanlarýn senin hakkýnda söylediklerini iþitmiþtir. Onlarýn seni korumaya yanaþmadýklarýný da biliyor. Sana, daðlarýn sevk ve idaresinden sorumlu þu meleði gönderdi. Ne istersen emrine amadedir.”

Melek, Peygamber Efendimiz’e selam vererek þöyle dedi: “Ey Muhammed! Evet, ben bunun için buradayým. Sen istersen eðer, þu iki yalçýn daðý üzerlerine çöktürüp onlarý helak ederim. Emredersen eðer, bunu hemen yaparým…”

Eþsiz þefkatin ve merhametin timsali Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz, o günden bugüne tüm tarih kitaplarýný süsleyen güzellikteki ifadesiyle þöyle buyurdu:

“Hayýr! Bunu kesinlikle istemem… Ben Rabbimden, onlarýn neslinden gelecek insanlardan, sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir þeyi ortak koþmayan bir nesil lutfetmesini diliyorum.” (Buhari, Bed’ül Halk, 7.)

Bir zamanlar, kendisiyle alay eden toplumunun eziyet ve iþkenceleri karþýsýnda, “Rabbim! Ben gerçekten yenildim artýk. Ne olur bana yardým et! (Kamer, 10.) diye yalvaran Hz. Nuh (a.s.) misali, Rasul-i Kibriya (s.a.s.) Efendimiz de ayný þekilde içinde bulunduðu çaresizlik hâlini Rabbine arz etmiþti. Ancak Hz. Nuh (a.s.), duasýnýn devamýnda: “Rabbim! Þu inkârcýlardan bir tek kiþiyi bile yeryüzünde býrakma, onlarýn tümünü helak et.” (Nûh, 26.) derken, þefkat ve merhamet peygamberi Efendimiz, ondan farklý bir tavýr göstererek, kendisini taþlayan toplumunun helak edilmesi teklifini kabul etmemiþti… Çünkü O, “âlemlere rahmet” olarak gönderilmiþti…

“Þefkati, can taþýyan her varlýða…”

Ýnsanlara karþý böylesine bir þefkat ve merhamet sahibi olan Sevgili Peygamberimiz, can taþýyan hayvanlara karþý da ayný duygulara sahipti. Aþaðýda aktaracaðýmýz hatýralar, bu konuda asýrlarýn eskitemeyeceði güzellikle ýþýldayýp duruyor karþýmýzda…

Çok farklý alanlarda inkýlaplar gerçekleþtiren Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz, hayvanlara muamele konusunda da toplumunda önemli bir deðiþimin yaþanmasýný saðlamýþtý. Çoðu cahiliye döneminden kalan; hayvanlarý dövüþtürmek, iþkence ve eziyet etmek, yüzünü daðlamak gibi davranýþlarý yasaklamýþ, onlarý canlý niþan hedefi haline getirenleri ise lanetlemiþtir. Yine, develer üzerinde uzun uzun þiir okuma yarýþmalarý yapýlmasýna karþý çýkarak, “Allah, bu hayvanlarý sizin hizmetinize yalnýz güçlükle gidebileceðiniz yerlere rahatça ulaþabilesiniz diye tahsis etti. Yeryüzünü de sizin için yarattý. Bu sebeple diðer ihtiyaçlarýnýzý yeryüzünde giderin…” (Ebu Davud, Cihad, 61.) diyerek gereksiz yere hayvanlara eziyet vermeyi uygun görmemiþtir.

Zevk için avlanýp sonra hayvaný bir kenara atmayý “haram” olarak nitelendiren þefkat peygamberinin þu uyarýsý ne kadar anlamlýdýr: “Haksýz yere bir serçeyi veya daha küçük bir hayvaný öldüren insandan Allah bunun hesabýný mutlaka soracaktýr.” (Nesai, Dahaya, 42.)

Manevi torunu sayýlan Üsâme b. Zeyd’e yaptýðý tavsiyede de ayný hassasiyeti görmekteyiz:

“Üsâme! Senin sorumluluðunda olan hayvanlar konusunda aman dikkatli ol! Yoksa kýyamet gününde onlar tarafýndan Allah’a þikâyet edilirsin.”

Hayvanlara þefkatle muamele konusunda Sevgili Peygamberimiz öylesine hassastýr ki, sýrf onlara acý vermeleri ihtimaline karþý, hayvan saðan kimselerin týrnaklarýna özen göstermelerini ve mutlaka týrnaklarýný muntazaman kesmelerini emretmiþti. Öte yandan yavrusunun da yeterince beslenebilmesi için hayvanýn sütünün tamamen saðýlmamasý hususunda uyarýlarda bulunmuþ ve bir defasýnda keçisini saðmakta olan bir adama rastlayýnca, “Aman, yavrusu için de süt býrak” diye tembihlemiþti…

Bir baþka gün rast geldiði bir deveyi, açlýktan karný sýrtýna yapýþmýþ bir halde görünce dayanamamýþ ve þu uyarýda bulunmuþtu: “Bu dilsiz hayvanlarýn haklarýný verme hususunda Allah’tan korkun.” (Ebu Davud, Cihad, 44.)

Peygamberimiz’in konuyla ilgili hassasiyetine þahit olan ve onun müstesna terbiyesinde yetiþen ashab-ý kiramda bu tavsiyeler anlamlý bir yanký bulmuþtu. Sözgelimi kaynaklar, Hz. Enes (r.a.)’den þu sözleri nakletmiþti: “Bizler seyahat esnasýnda bir yerde konakladýðýmýzda, develerimizin üzerindeki aðýrlýklarý indirmeden ne namaz kýlar ne de yemek yerdik!...” Yine tarihe not düþen tarihçiler, ecdadýmýzýn uzun bir göç yolculuðu yapan yaralý ya da bakýma muhtaç leyleklerin ve diðer kuþlarýn bakýmý ve tedavisi için “Gurebâhâne-i Laklakân” isimli kuþ bakým evlerinin ve bu evlerin giderleri için vakýflarýn kurulduðunu zikrederler. Tüm bunlar, merhamet mürebbisi Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in, getirdiði ilahî mesajlar ve hadis-i þeriflerinin topluma ve tarihe yansýmalarýdýr.

Peygamberimizin hizmetçilere þefkati

Ýnsanlar dünyaya hür olarak gelirler. Fakat toplumlar ve sistemler, bazý dönemlerde hür insanlarý köle olarak sýnýflandýrýr ve çoðunlukla onlara zulmederler. Ýslam dini, tüm insanlýk âlemine Sevgili Peygamberimiz ile gönderildiði esnada, Bizans ve Ýran gibi önemli medeniyetler de dahil olmak üzere, Arabistan yarýmadasýnda kölelik tüm katý kurallarýyla hüküm sürmekteydi.

Araplarýn anlayýþýnda, bir kölenin hayatý boyunca kölelikten baþka seçeneði yoktu. Böyle bir ortamda insanlýðýn kurtuluþu için gönderilen Ýslam ve O’nun Yüce Peygamberi, kölelik müessesesini tedricen ve fakat bir daha dönmemek üzere kaldýrmýþtýr diyebiliriz.

Sevgili Peygamberimiz’in bu baþarýsýnda onun “Âlemlere rahmet” özelliði yanýnda, bizzat örnek oluþu, konuyu sýk sýk gündeme getirmesi ve uyarýlarda bulunmasý önemli bir rol oynamýþtýr. Diyebiliriz ki, onun kölelik konusundaki hassasiyeti, vefatýndan önce yaptýðý þu son vasiyetinde de müþahede edilmektedir: “Elinizin altýnda bulunan kölelerinizin haklarý konusunda Allah’tan korkun…”

Uzun yýllar topluma yerleþmiþ, kök salmýþ bir uygulamanýn bir anda sökülüp atýlmasýnýn mümkün olmayacaðýný hepimiz biliriz. Gerek savaþ esiri olarak, gerekse satýn alýnma yöntemiyle hürriyetini kaybeden kimselerin yeniden hürriyetlerine kavuþabilmeleri hususunda Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz’in birtakým uygulamalarý olmuþtur. Onun bu uygulamalarýnýn birçoðu kendisine Kur’an-ý Kerim’de emredilen ayetlere dayanmaktadýr. Çünkü Kur’an-ý Kerim’de, insanlarýn kölelikten kurtulmasý hususunda teþvik edici pek çok ayet bulunmaktadýr.

Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz insanlarýn hürriyetlerine kavuþturulmasý ve bir kölenin hayatý boyunca köle kalamayacaðý hususunda ilk örneði kendi hayatýnda gösterdi insanlara… Kölesi Zeyd b. Harise’yi hürriyetine kavuþturup manevi evladý olarak ilan etti.

Bu uygulamasýnýn ardýndan, “Bir kimse mümin bir köleyi özgürlüðüne kavuþturacak olursa, Allah Teala da o kölenin her azasý karþýlýðýnda kendisinin bir azasýný cehennemden kurtarýr.” (Buhari, Itk, 1; Müslim, Itk 24.) müjdesinde bulunmuþtu. Bu tavsiye Hz. Ebubekir (r.a.) gibi zengin sahabileri teþvik etmiþ ve aralarýnda Hz. Bilal ve Hz. Süheyb gibi meþhur sahabilerin de bulunduðu yaklaþýk kýrk kiþi, onun sayesinde hürriyetlerine kavuþmuþtu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) insanlarýn hürriyetlerine kavuþmalarý hususundaki bu gayretlerine devam ederken bir taraftan da herhangi bir kiþinin yanýnda hizmetçi/iþçi olarak çalýþan köle ve cariyelere iyi davranýlmasý konusunda uyarýlarýný sýk sýk tekrarlardý.

“Onlar sizin kardeþlerinizdir. Allah onlarý sizin hizmetinize vermiþtir. Kim bir hizmetçiye sahip ise ona kendi yediðinden yedirsin, kendi giydiðinden de giydirsin. Gücünün yetmeyeceði þeyi yüklemesin ya da bu konuda ona yardýmcý olsun.” (Buhari, Ýman, 22; Ebu Davud, Edeb, 133.)

Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz’in bu tavsiyeleri ashab-ý kiram arasýnda son derece etkili oldu. Gün geldi, Hz. Ebu Zer (r.a.) güzel bir elbiselik kumaþý ikiye bölerek hizmetçisiyle paylaþtý. Gün geldi Hz. Ömer (r.a.) Kudüs seyahatinde deveye binme sýrasý hizmetçisinin olduðu için þehre yürüyerek girdi. Onlar, þartlarý gereði kendilerine hizmette bulunarak geçimlerini saðlayan ve hayatlarýný böylece devam ettiren bu insanlarý hiç hor görmediler ve verilmesi gereken deðerin en güzelini verdiler. Onlar için Sevgili Peygamberimiz’in þu tavsiyesi hep yol gösterici oldu:

“Sizler hizmetçilerinize “kölem veya cariyem” demeyiniz. Bilakis onlara “oðlum, kýzým” diye hitap ediniz. Onlar da size “Efendim” desin. Çünkü sizler hepiniz kulsunuz. Rabbiniz ise Allah’týr.” (Müslim, Elfaz, 14.)

Sevgili Peygamberimiz’in uygulamalarýnýn ve tavsiyelerinin günümüzdeki yansýmalarýnýn neler olabileceði hususunda þunlarý söyleyebiliriz. Sosyal hayat içinde hizmet üreten, hizmet sunan, böylece geçimini saðlayan insanlar vardýr. Resmî ve özel kurumlarda farklý kadro adlarý altýnda hizmette bulunan kiþiler veya evlerimizde temizlik iþlerine yardýmcý olanlar vardýr. Kýrsal kesimlerde geçici süreliðine hizmette bulunan iþçiler ya da daimi olarak hizmetçilik görevinde bulunan kimseler de vardýr günümüzde… Þayet bir mümin, Sevgili Peygamberimiz’in bu tavsiyeleri doðrultusunda onlara þefkatle ve merhametle davranarak kendisine hizmette bulunan kiþinin ücretini tam öderse, ona ayrýca ikramlarda bulunarak hoþnut kýlacak olursa, iþte o kiþi, asýrlar sonra Nebiyy-i Muhterem’in yolunda gidebilmeyi, Hz. Ebu Zer ve Hz. Ömer gibi olmayý baþarabilen bahtiyar kullar arasýna girebilir diyebiliriz.

Peygamberimizin engellilere tesellisi

Ýnsanoðlu bütün mukaddes dinlerde “deðerli” bir varlýktýr. Özellikle Ýslam dini, insaný “yaratýlmýþlarýn en þereflisi/deðerlisi” olarak görmektedir. Çünkü insan, “en güzel yaratýlýþ üzere yaratýlmýþ”, “bedenine Allah Teala tarafýndan ruh üflenmiþ”, böylece ilahî bir nitelik kazanarak yeryüzünde “Allah’ýn halifesi” olmayý hak etmiþtir. Böylesi bir ayrýcalýða sahip olan insan, gerek yaratýlýþtan, gerekse sonradan birtakým uzvi/bedeni engeller taþýsa bile, yine deðerinden bir þey kaybetmiþ olmayacaktýr.

Kur’an-ý Kerim’e bakýldýðýnda pek çok ayet yanýnda, bir tek Abdullah b. Ümm-i Mektum hadisesini anlatan ayetler bile, Ýslam dininin engellilere bakýþ açýsýný ortaya koymak için yeterli bir örnektir. Hatýrlanacaðý üzere, Abese suresinin ilk ayetleri, bir görme engelli olan Abdullah b. Ümm-i Mektum’un Sevgili Peygamberimiz’e gelerek Ýslam hakkýnda bilgi almak isteyiþinden ve sonrasýnda yaþanan hadiselerden bahsetmekteydi.

Rahmet Peygamberi (s.a.s.) Efendimiz, kendisini uyaran ve bu konuda þahsýnda bütün müminler için davranýþ þeklimizi belirleyen ayetlerden sonra, Abdullah b. Ümm-i Mektum’a her zaman ayrý bir ilgi ve yakýnlýk göstermiþtir. Sanki Abese suresi, Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz’in toplumun içinde her asýrda, her dönemde var olan/var olacak engellilere yönelik çaðlar üstü mesajlarýný vermesi için bir vesile olmuþtur.

Bizler Sevgili Peygamberimiz’in hayatýna ve uygulamalarýna baktýðýmýzda net bir þekilde þunlarý görebiliriz: O, engelli insanlarla bizzat ilgilenmiþ, onlarý güçlerinin yetmediði hususlarda sorumlu tutmamýþtýr. Yeteneklerine göre birtakým kamu görevleri de verdiði engelli insanlarýn toplum nezdinde saygýn kimseler haline gelmesine vesile olmuþtur. Böylece onlarý, sürekli diðer insanlara muhtaç bir durumda kalmaya mahkûm hale düþmekten korumuþ, deðer vererek, ilgi göstererek topluma kazandýrmaya çalýþmýþtýr. Sözgelimi, durumlarýna göre özürlülerin bir iþte çalýþmasýný saðlamak maksadýyla onlarýn ticaret yapmasýný kolaylaþtýrýcý hükümler getirmiþtir.

Sevgili Peygamberimiz’in, gözleri görmeyen bir sahabi olan Abdullah b. Ümm-i Mektum’u, Medine dýþýna çýktýðý zamanlarda vekil olarak býrakmýþ olmasý da dikkat çekicidir. Böylesi bir uygulama yanýnda, onun engelli insanlara yönelik teselli dolu ifadeleri ve onlara iyi davranýlmasý hususunda uyarýlarý da vardýr. Gelin, müjdeleyen ve uyaran, bir diðer ifadeyle Beþîr ve Nezîr olan Sevgili Peygamberimiz’in çaðlarý aþan sözlerine kulak verelim: “Allah Teala buyurdu ki: “Ýki gözünü alarak imtihan ettiðim bir kulum bu durumuna sabrederse, o iki sevgili gözüne karþýlýk ona cennetimi veririm.” (Tirmizi, Zühd, 58; Buhari, Merdâ, 7.) Bu ve benzeri müjdelere karþýlýk þöyle bir uyarýyý da göz ardý etmemeliyiz: “Gözleri görmeyen (âmâ) bir kimseyi yolundan saptýrana Allah lanet etmiþtir.”

Sevgili Peygamberimiz’in uygulamalarýndan ve tavsiyelerinden sonra netice olarak þunlarý söyleyebiliriz: Ýnsanlara lakap takmak, Hucurat suresinin 11. ayetiyle haram kýlýnmýþtýr. Bu sebeple, engelli kiþilere “kör, topal, saðýr, çolak, aptal, geri zekâlý, deli” gibi ifadelerle hitap etmek ya da onlarý gýyaplarýnda bu ifadelerle tanýmlamak müminlere yakýþmaz! Bu davranýþ Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz’i de incitir. O ki, ümmetine;

“Gözleri görmeyen birine yol göstermek sadakadýr. Saðýr ve dilsiz durumdaki kiþilerin dertlerini anlatmalarýna yardýmcý olman da bir sadakadýr.” (Ahmed b. Hanbel, V. 168-169, 154.) buyurarak, Allah’ýn rýzasýna nail olmak için engellilere þefkati, merhameti ve hizmeti tavsiye ediyordu. Bizlere her yönüyle örnek olan Rasul-i Ekrem (s.a.s.) Efendimiz’in hayatýndan, günümüzdeki yaþantýmýza da yansýmasý dileðiyle bir asrýsaadet hatýrasý aktararak konuyu tamamlamak istiyoruz.

Ashab-ý kiramdan birinin gözleri neredeyse görmez olmuþtu. Namazlarýný kýlmak için mescide gelmekte sýkýntý çekmekteydi. Kendi evinde kýlmak zorunda kaldýðý namazlarýný gönül rahatlýðýyla kýlabilmek için Sevgili Peygamberimiz’i evine davet etmek istedi ve ondan þu ricada bulundu: “Ey Allah’ýn Rasulü! Evime kadar gelip de iki rekât namaz kýlabilir misiniz?”

Ertesi gün Sevgili Peygamberimiz, yanýnda sadýk dostu Hz. Ebubekir ile birlikte o sahabinin evine gitti ve istediði yerde namaz kýlarak onun bu arzusunu yerine getirdi.

Ümmetin üstüne titreyen Sensin

Müjdeci, uyaran, gel diyen Sensin

Kulunu Allah’a sevdiren Sensin,

Gecemi, gündüze çeviren Sensin

Ey Hakk’ýn þâhidi yüzünü göster

Kul, þehâdetinle tanýnmak ister. (Hayrettin Karaman) 


Bu Makale 4338 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

11/05/2011 - 16:50 Bir merhamet mürebbisi: Hz. Muhammed (s.a.s.)

©

02/12/2010 - 12:09 SON ELÇÝ VE SON MESAJ HZ. MUHAMMED VE KUR’ÂN-I KERÝM

©

14/10/2010 - 19:02 Meyveye Durmanýn ya da Kaybolan Yýllarýn Adý: Gençlik

©

24/09/2009 - 11:47 Düþmekte Olan Uçakta Ateist Bulamazsýnýz.

©

24/07/2009 - 12:06 ÝFFET VE HAYA TÝMSALÝ GENÇ KIZLAR

©

27/06/2009 - 11:55 AÝLE ÝÇÝ ÝLETÝÞÝMDE SEVGÝNÝN YERÝ

©

01/06/2009 - 16:16 KUR'AN'DA PEYGAMBERLER VE GENÇLÝK DEÐERLERÝ

©

02/05/2009 - 15:24 Babalarýn En Güzeli (s.a.v.)

©

07/04/2009 - 15:40 Çocuðun Din Eðitiminde Ailenin Yeri ve Önemi

©

09/03/2009 - 16:09 FITRAT KAVRAMI ÜZERÝNE DÜÞÜNCELER

©

17/11/2008 - 23:34 Kur’an-ý Kerim ve Biz

©

09/09/2008 - 12:48 Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Nasýl Bir Babaydý?

©

30/05/2008 - 22:49 Bir Evlat Olarak Peygamberimiz (s.a.v.)

©

01/03/2008 - 00:50 Kur'an-ý Kerim ve Biz
 
 

Site Ýçi Arama

16 Sevvâl 1445 |  25.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirramanirrahim

“Sabah akþam Rabbini zikrek adýný an.”

( Ýnsan Suresi - 25)

Bir Hadis

Âiþe radýyallahu anhâ’dan rivâyet edildiðine göre,
Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:
“Kim bizim dinimizde olmayan bir þey (bid'at) yaparsa o merduttur (reddedilmiþtir), makbul deðildir.”


Buhârî, Sulh 5; Müslim, Akdiye 17,1

Bir Dua

“Ey kalpleri evirip çeviren (Allah’ým!) Benim kalbimi dinin üzere sabit kýl.”

(Tirmizî, Deavât, 89)

Hikmetli Söz

Bir gün Hz. Peygamber eþine, evde kestikleri koyundan geriye ne kaldýðýný sordu. Hz. Aiþe: “Hepsini tasadduk ettik, bize sadece ön bacaðýndan bir parça kaldý.” deyince Hz. Peygamber: “Öyleyse, bir parçasý hariç hepsi bize (sevap olarak) kaldý.” buyurdu.


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com