KALPLERİNDE MARAZ BULUNANLAR: MÜNAFIKLAR

Kur’an’da “Münafikun” diye özel bir sure bulunmasına ve muhtelif vesilelerle münafıklara işaret edilip dikkat çekilmesine bakılırsa “münafıklar” ve “nifak”ın İslam toplumunun her devirde problemli bir baş belası olduğu anlaşılmaktadır.
13/02/2017


Kur’an-ı Kerim, insanları inanç bakımından mümin, kâfir ve münafık olmak üzere üçlü bir tasnife tabi tutmaktadır. Bakara suresinin ilk ayetlerinde önce müminlerin özellikleri özetlenmekte (Bakara, 2/1-5.), ardından sadece iki ayetle kâfirler; yani kalpleri imana mühürlü inançsızlar anlatılmaktadır. (Bakara, 2/6-7.) Ardından kalplerinde maraz olan münafıkların özellikleri haber verilmektedir. (Bakara, 2/10-20.)



Kur’an’da “Münafikun” diye özel bir sure bulunmasına ve muhtelif vesilelerle münafıklara işaret edilip dikkat çekilmesine bakılırsa “münafıklar” ve “nifak”ın İslam toplumunun her devirde problemli bir baş belası olduğu anlaşılmaktadır.



Genelde nifakı iki derecede yorumlamak esas olmuştur. Nifakı “büyük ve küçük” olarak adlandıranlar varsa da, aslında “itikadi” ve “amelî” nifak diye ikiye ayırmak daha isabetli olabilir:



1- İtikadi konulardaki nifak, diplomatik iman da diyebiliriz. Dünyevi çıkar hesabıyla insanın kalbinde hiç olmayan bir imanı var göstermesi demektir. İnanmadığı hâlde Müslüman olduğunu iddia etmesidir ki Kur’an’ın, ehlini cehennemin en alt tabakasında gördüğü nifak bu olsa gerektir. (Nisa, 4/145.)



2- Ameldeki nifak, insanın amel ve davranışlarında sıdk ve ihlasa dikkat etmemesi sonucu kalbinin kaymasıdır. Bir başka ifadeyle inandığı gibi yaşamayanların zamanla yaşadığı gibi inanmaya başlamasıdır. İmam Ali der ki: “İman kalpte beyaz bir ışıktır. İman arttıkça kalbin beyazlığı artar. İman kemale erince kalp bembeyaz olur. Nifak ise siyah bir ışıktır. Nifak arttıkça kalbin siyahlığı da artar. Nifak kemal bulunca kalp kapkara olur.”  (Serrâc, el-Lüma’/İslam Tasavvufu, s. 149.)



Ameldeki nifak kişinin farkında olmadan içini saracak bir hastalıktır. Münafıklık insanlara gizli kalan bir durumdur. Hatta çoğu zaman kişi kendisinin bile münafık olduğunun farkına varmayabilir. Kişi fesatçı olduğu hâlde kendisinin salih olduğunu sanır. Nitekim Kur’an: “Fesatçılık yapmayın” denilen münafıkların kendilerinin “fesatçı değil, ıslahçı” olduklarını söylediğini haber vermektedir. (bkz. Bakara, 2/11.)



Hz. Peygamber (s.a.s.)’in münafıklık alameti saydığı yalan söylemek, sözünde durmamak ve emanete hıyanet etmek gibi davranışlar amelî nifakın özellikleridir. (Buhari, İman, 24.)



Allah insanları sadık ve münafık olarak ikiye ayırmış ve sadık müminleri sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracağını, münafıkları ise azaplandıracağını ya da tövbe etmelerine fırsat verip bağışlayacağını belirtmiştir. (bkz. Ahzab, 33/24.)



İmanın temeli sıdk, münafıklığın temeli yalandır. Yalanla iman bir arada olmaz; bir araya gelir gelmez muharebeye tutuşur. İnanan bir insanda ortaya çıkabilecek nifak çizgisi bu noktada görülür.



Allah münafıkları yaptıklarından dolayı baş aşağı etmiştir. (Nisa, 4/88.) Kur’an’da Allah’ın kullarından aldığı ahde vefa göstermeyip onu bozmanın kalp katılığına sebep olduğu bildirilmektedir. (bkz. Maide, 6/13.)



Maraz, bedenin sağlam hâldeki alışkanlıklarından sapmasına yol açan ve görevini istenilen şekilde yapmasına engel olan arızadır. Maddi olanı olduğu gibi onların kalplerinde maraz vardır (Bakara, 2/10.) ayetindeki gibi kalbî ve manevi olanları da vardır. İnsan beden ve kalbi için aslolan sıhhattir. Kişi bedeninin sağlığı kadar, kalbinin sağlığından da sorumludur.



Demek ki her türlü ahlaksızlığın başı, idrak ve iradenin afeti bir hastalık var ortada. İşte bu hastalık şek ve şüphe kaynaklı nifak hastalığıdır. Böyle bir şüphe marazına yakalanan her şeyden şüphe eder, Allah’tan, peygamberden şüphe eder; hak tanımaz. Onun gözünde hak namına sadece kendisi, menfaatleri ve hayatı vardır. Her şeyin kendisini aldattığı vehmiyle kafası karışık, zihni allak bullak, kalbi darmadağınıktır.



Nifak öyle bir ateştir ki kimin iman levhasına isabet ederse paramparça eder. Fitne kıvılcımlarından isabet alan kalp, yakıcı bir azaba düçar olur. Münafıkların yeryüzündeki fesat ve bozgunculukları pek çoktur. Ama bununla birlikte hep kendilerini ıslah edici sanırlar (Bakara, 2/11-12.) veya öyle olduğunu söylerler. Münafıklığın ayrıştığı nokta da burasıdır. Münafıklar, itikadi olarak inanmadıkları hâlde kuru bir iddiada bulunurlar. Kalplerindeki maraza mağlup, kendilerini sıdk ve ihlas ilacı ile tedavi etmeyen samimiyetsiz Müslümanlar da bir süre sonra bu onulmaz derdin müptelası olabilirler.



Münafıklar şüphe gemisine binerek karanlık denizlerde ticaret yapmaya kalkışan zavallılardır. Şüphe gemileri onları hayal dalgalarından kurtaramaz ve inkâr fırtınası arttıkça şüphe gemisiyle topyekûn batmağa mahkûm olurlar. Çünkü onlar dalalete karşılık hidayeti vermişlerdir. Fakat ticaretleri kazanç getirmemiş doğru yolu da bulamamışlardır.



Kur’an ayetleri ve ilgili hadisler değerlendirildiğinde münafıkların belli başlı birtakım özellikleri öne çıkmaktadır. Bunlardan başlıcalarını şöyle sıralamak mümkündür:



1- Riyakârdırlar; ikiyüzlülük münafık tarifindeki temel özelliktir: “Gördün mü din gününü yalanlayanı, yetimi itip kakan işte odur. Yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen de odur. Yazıklar olsun namazlarından gâfil olan ve onu gösteriş ile kılanlara, zekâtı engelleyenlere.” (Maun, 107/1-7.)



2- Allah’ın emirlerine karşı isteksiz ve tembeldirler: “Namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” (Nisa, 4/142.)



3- Kararsızdırlar, iki sürü arasın da kalmış koyun gibi iman ile küfür arasında gidip gelirler: “Onlar imanla küfür arasında bocalayan tabansızlardır. Ne onlara, ne bunlara bir türlü karar veremezler.” (Nisa, 4/143.)



4- Birbirinin destekçisidirler. Kötülüğü işler ve tavsiye ederler, iyiliği yapmadıkları gibi insanları ondan vazgeçirmeye çalışırlar: “Münafık erkekler ve kadınlar sizden değil, birbirindendir. Onlar kötülüğü emreder. İyilikten alıkoyarlar, elleri sıkıdırlar, Allah için harcamak hususunda cimrilik gösterirler. Onlar Allah’ı unuttu. Allah da onları unuttu. Çünkü münafıklar fasıkların ta kendisidir.” (Tevbe, 9/67.)



5- Kur’an’ın hükmüne ve rasulün sünnetine tabi olmaktan uzaklaşırlar: “Onlara Allah’ın indirdiğine ve peygamberine gelin, onlara başvuralım, denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.” (Nisa, 4/61.)



6- Yalan söylerler ve kolayca yalan yere yemin ederler: “Yeminlerini kalkan yapıp insanları Allah’ın yolundan saptırırlar. Onların yaptıkları ne kötüdür.” (Münafikun, 63/2.)



7- Kalıpları güzel ve sağlıklı olsa da kalpleri bozukturlar: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuştuklarında sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütüklerdir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın, Allah onları kahretsin. Nasıl olup da dönüyorlar.” (Münafikun, 63/4.)



Pek çok ayette münafıkların sıfatları anlatılarak insanlar bundan sakındırılmaktadır. Nifak ile malul kalp eğer mühürlü değilse, tövbe ile imana dönüş şansı her zaman vardır. Dolayısıyla tövbe kapısı zorlanmalı ve açılması için niyazdan uzak durulmamalıdır.



Münafığın günahı ihlasın zıddı olan riya olduğundan tövbesi ihlasla olmalıdır. Nitekim münafıklar hakkında Kur’an’da buyrulur: “Şüphesiz münafıklar cehennemin en aşağı tabakasında olacaklardır. Onlara asla bir yardımcı bulamazsın. Ancak tövbe edip hâllerini düzeltenler ve Allah’a sarılıp dinlerini Allah için hâlis kılanlar müstesna, bunlar müminlerle beraberdir.” (Nisa, 4/145-146.)



Prof. Dr. H. Kâmil YILMAZ | İstanbul İl Müftüsü