GENÇ SAHABELER

İlk Müslümanlardan Cennetle müjdelenen on kişinin tamamı gençlerden meydana gelmiştir.
01/12/2015


Hz. Peygamber'in sahabelerinin büyük çoğunluğu gençti. İlk Müslümanlardan Cennetle müjdelenen on kişinin tamamı gençlerden meydana gelmiştir. Bedir ve Uhud ashabı genellikle gençlerden oluşmuştur. Kırkıncı Müslüman Hz. Ömer (r.a.) İslâm’la şereflendiğinde 33 yaşındaydı. Sahabe arasında Hadis, Fıkıh ve Tefsir alanındaki derinlikleriyle temayüz eden Abdullah b. Ömer, Abdulah b Abbas, Abdulah b Zübeyr, Abdulah b. Amr b.  As (r.a.) genç âlimlerdi. Medineli Ensar arasında kendilerine kurrâ hâfızlar denilen 70 genç vardı.1 Tabii ki Bilal, Ammar, Yasir gibi çok sayıda genç sahabî vardı.       İslâm uğruna zulme ve baskıya cesaretle göğüs geren ilk Müslümanların çoğu gençlerden idi. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in çok sevdiği torunları, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a.) Peygamberimiz (s.a.s.) tarafından Müslüman gençliğe model gösterilmiş ve ümmete “Cennet gençlerinin efendileri”2 şeklinde takdim edilmiştir. Bu hadislerden,  Peygamberimizin (s.a.s.)  gençlere çok değer verdiğini görüyoruz.



Peygamberimiz döneminde İslâm davasına gönül verenlerin ve Onu yüceltmek için her fedakârlığı gösterenlerin çoğu gençlerden oluştuğunu biliyoruz. İslâm’ın yayılışında Peygamber Efendimize canıyla, malıyla destek verenlerin çoğu yine idealist genç erkek ve kızlardı. Bu açıdan bakıldığında İslâm’ın bir gençlik hareketi olduğu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu genç sahabeler daima Allah Rasulünün yanındaydılar. O’nun dizi dibinde ilk eğitimlerini aldılar. Allah Resulünü hayat merkezlerine alıp, örnek alacakları ve takip edecekleri model olarak gördüler. İslâm dini için nasıl mücadele edilmesi gerekiyorsa, nelerden feragat edilmesi ve ne zaman fedakârlık yapılması gerekiyorsa yaptılar, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. Bir Müslüman’ın yapması ve sakınması gerekenler konusunda tavizsiz oldular. Gün geldi aç susuz kaldılar, işkence, zulüm, baskı, dayatma ve boykotlara maruz kaldılar, ev ve yurtlarını eş ve dostlarını geride bırakıp hicrete zorlandılar, dünyevi çıkar ve makamın köleleri tarafından şehid edildiler… Ancak duçar kaldıkları bunca zulüm ve zorbalıklara rağmen hiçbir zaman yılmadılar. Sevgili Peygamberimizin emrinden çıkmayıp gelecek nesillere büyük ve çok değerli bir miras bıraktılar.  Ve böylece ebedi saadete erişen kutlu insanlardan oldular.



Günümüzün Müslüman gençleri de ebedi saadete erişen kutlu insanlardan olmak istiyorlarsa, Allah Rasulünün ve sahabelerinin gittiği yoldan gitmeleri; Kur’an, sünnet ve İslâm âlimlerinin söz ve tecrübeleri ışığında hayatlarını idame ettirmeleri gerekir. Bununla beraber özellikle  İslâm dinine hizmeti dava edinen Müslüman gençlerin, şu tavsiyelere de kulak vermeleri gerekir. Hayatlarının en verimli ve en değerli çağının ve aynı zamanda en dinamik ve en kritik zamanının gençlik olduğunu unutmamalı; geçen her saatin önemini bilerek değerlendirmelidirler.



Hz Peygamber (s.a.s.) gençliğin önemine dikkat çekerek; “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölümden önce hayatın, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş zamanın, fakirlikten önce zenginliğin, ihtiyarlıktan önce gençliğin kıymetini bilin.” 4 İnsan Allah’ın verdiği bütün nimetlerden sorguya çekilecektir. Allah Teâlâ, bu gerçeği Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatmıştır: “O gün, hepiniz bütün nimetlerden sorguya çekileceksiniz.” 5 Gençlik bulunmaz bir nimettir. Bir millet gençlerinden iyi yolda yararlanırsa hem o millet için hem de insanlık için faydası olur. Hz. Peygamber de, kıyamet gününde arşın gölgesinde barınacaklar arasında, "Rabbi'ne ibadet ederek yetişen gençleri" 6 de sayarak, gençken dini yaşamanın önemine işaret etmiş; başka bir hadisinde de, "İnsanoğlu, Kıyâmet gününde; gençliğini nerede ve nasıl harcadığından... sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz"7 buyurarak, gençlik enerjisinin Allah'a kulluk, inanç, ibadet ve ahlâkî görevlerini yerine getirmesi ve insanlığa hizmet uğrunda değerlendirilmesi gerektiği mesajını vermiştir “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar, sonra anası babası onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecusi yapar." 8 Bu itibarla iman açısından ana-babalara çok görevler düşmektedir.



Gençlik, bir toplumun ümidi ve yarınlarıdır. Onların inançlı, ahlâklı, faziletli, sağlıklı, mutlu ve geleceklerinden umutlu olmaları yarınlarımız için çok önemlidir. Bir ana baba için çocuğu en değerli varlıktır. Bu değerli varlığı en güzel şekilde yetiştirmek anne ve babanın öncelikli görevidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir miras bırakamaz”9 buyurarak çocuk terbiyesinin önemini vurgulamıştır. Gençlik, bir toplumun taze filizleridir. Gençlerimize sunacağımız en değerli armağan, onlara bırakacağımız en kıymetli hazine, güzel ahlâktır, Eğitim, insan yetiştirme sanatıdır. Her bir eğitimci çocukların ruh ve düşünce dünyalarını güzel fikirlerle bezeyip onları tevhid bilinci içersinde muavahhid bir mü’min olarak  imanlı, ahlâklı birer insan olarak yetiştirmelidir.



     



Hz. Peygamber (s.a.s.): insanların en üstününün kimler olduğu yönündeki bir soruya, “Benim asrımdır (benim dönemimde yaşayanlardır)” 10 cevabını vererek kendi asrında yaşayanların değerine işaret etmiştir. Asr-ı saadet neslinden söz eden âyet ve hadisler ile o dönemin olaylarını ve yaşayış biçimini anlatan siyer kitapları incelendiğinde, asr-ı saadet insanı ve neslinin nitelikleri hakkında şu tespitler yapılabilmektedir: Asr-ı saadet nesli, güçlü bir imana sahiptir. Sâlih (Allah’ın hoşnutluğuna lâyık yararlı)  olma özelliği hâkimdir.  İslâm’ın tebliğinde karşılaştıkları her türlü güçlüğe göğüs germeye hazır, sabır timsali kişilerdir. Yapılan her işte Allah’ın rızâsını ölçü alırlar. Allah’a halis kulluk etmede ve takvada (kaliteli olmada) da öndedirler. Asr-ı saadet insanı en üst düzeyde birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma bilincine sahiptir. Tabii ki, dünya ve ahirette mutlu, huzurlu olmak isteyenler, asr-ı saadet dönemini örnek almalı ki, arzu edilen mutluluğa ulaşsın. Onlar İslâm tebliği için her türlü zorluk ve güçlükle karşılaştılar ve sabrettiler. Hz. Peygamber’i örnek aldıkları için, İslâmî anlayış ve yaşayış içerisinde olduklarından dolayı mutlu ve huzurlu idiler.



Günümüz gençliğinin en önemli sorunu, yaratılış gayesinden habersiz olmaları veya habersiz gibi yaşamalarıdır. “Allah, gençliğini Allah'a itaatle (arzularının peşinden gitmeyen, haramlardan kaçınarak) geçiren genci beğenir, sever."11 Bu, öyle bir müjdedir ki, insanın tüm sevdiklerinden, beğenisini kazanmak istediği bütün şahısların beğenisinden çok daha değerli, çok daha yücedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) gençleri zina ve fuhuştan korumak ve kurtarmak için onlara şu tavsiyede bulunmaktadır: “Gençler, sizden gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek, gözü harama karşı korur, namusunu, iffetini muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun, çünkü oruç şehveti kırar.” 12 Maalesef günümüzde gençler; bir kısım film, gazete, dergi, televizyon, bilgisayar, internet ve benzeri araçlarla ahlâkî ve manevî değerleri zedeleyici şekilde yönlendirilmektedir. Ana-babaya, büyüklere ve çevreye saygı, hoşgörü, sabır ve yardımlaşma; Allah, Peygamber ve insan sevgisi; kurallara uyma, doğruluk, inanç, ibadet ve güzel ahlâk ve erdemler; bütün bunlar gençlik döneminde bilinçli bir şekilde gençlik döneminde kazanılır. Günümüz gençliği; sigara, içki ve uyuşturucudan kaçınmayan, kumar ve zina gibi çirkinliklerden tümüyle kaçınmayan, tüketimde israfçılık yapan, gösterişe, zevke, eğlenceye, oyuna, modaya uyan, paylaşmaktan uzak, ben merkezli, kendi değerlerine yabancı, çevreye karşı duyarsız kalan bir kişiliğe sahip olma tehlikesiyle yüz yüzedir. Gençliğin değerinin bilinmesi, her türlü kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak durulması, öncelikle Allah’a yönelik kulluk görevlerinin yerine getirilmesi, sonra da ailelerine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeleriyle mümkün olur.



Örnek Bir Genç Sahabe, Mus’ab bin Umeyr



Mus’ab bin Umeyr, sevgili Peygamberimizin İslam’ı tebliğ etmeye başladığı ilk yıllarda en zengin, en yakışıklı ve en edib 18 yaşında bir genç idi.



Büyük bir sevgi ve saygı gören bu hayat ve istikbal dolu genç, Allah Resulünün (s.a.s.) mukaddes davetine muhatap olunca, İslâm’a inanan ve ona gönül veren bir genç oldu. Mus’ab’ın ailesi İslam’a karşı çıktığı için, o da ilk günlerdeki diğer sahabeler gibi imanını gizliyordu. Fakat bu uzun sürmedi. Mus’ab’ın Müslüman oluşu etrafa yayıldı. Bu genç sahabeye ilk tepki ailesinden geldi. Artık Mus’ab için ıstırap ve çile devri başlamıştı. Hz. Peygamber (s.a.s.) onu fakirane bir kıyafet içinde görünce; “Ben seni Mekke'de gördüğüm zaman senden daha ince ipek elbise giyen, senden daha güzel görünüşlü bir yiğit yoktu! Şimdi sen bir hırka içinde saçı başı karmakarışık bir haldesin.” 13 demekten kendini alamadı.  Bakınız şu yiğide ki, Kureyş’ten hiçbir genç anne-babasının yanında onun kadar imkâna ve nimete sahip değildi. Fakat Allah’a ve Rasûlü’ne olan sevgisi ona bütün bu imkânları terk ettirdi.



Hz Peygamber (s.a.s.), Medineliler’in isteğiyle onu İslâm tarihinin ilk muallimi olarak görevlendirdi; bu sebeple Medine’ye ilk hicret eden sahâbî olarak da kabul edilir. Es‘ad b. Zürâre’nin evinde kalan ve onun desteğiyle verimli bir çalışma yürüten Mus‘ab, Hz. Peygamber’in tebliğ tarzını çok iyi kavraması, Kur’ân-ı Kerîm’den o zamana kadar inmiş âyetleri ezbere bilmesi ve etkili konuşmasıyla Üseyd b. Hudayr ve Sa‘d b. Muâz gibi tanınmış şahsiyetlerin İslâm'a girip Müslüman olmalarını sağladı; Medine’de Es‘ad b. Zürâre ile birlikte cuma ve vakit namazlarını kıldırdı. 622 yılının hac mevsiminde ikisi kadın yetmiş beş kişiyle Mekke’ye geldi ve Rasûlullah’a bir yıl içinde yaptığı tebliğ faaliyetini anlatarak onun takdirini kazandı. 14 Habbâb b. Eret, (r.a.); Mus‘ab b. Umeyr Uhud’da şehid olduğu gün onu saracak bir kefen bulamadıklarını, bedenini hırkasıyla örtmeye çalıştıklarında başına çekince ayaklarının, ayaklarına çekince başının açıldığını, sonunda başını örttüklerini, ayaklarının üstüne de kokulu bir ot demeti koyduklarını söylemiştir. 15 Sahabeler, Hz. Peygamber’i model aldıkları için başardılar, kaliteli Müslüman oldular. Dünya ve âhiret hayatını mutluluğa dönüştürdüler. Tabii ki, bizlerde Hz. Peygamber  (s.a.s.)’i  ve O’nun kutlu sahabesini örnek almalıyız. Ne mutlu Hz. Peygamber (s.a.s.)’i örnek alanlara, ne mutlu O’nun yolunda gidenlere...                  



               



                 Dipnot



Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 235



İbn Mace, Mukaddime 11



Mevdudi, Tefhîmü'l-Kur'ân, c. 2, s. 330



Müslim, İmare 46



Tekâsür, 102/8



Buhârî, Ezan 36



Tirmizî, Kıyamet 1



Müslim, Kader 22-25



Tirmizî, Birr 33



 Muslim, Fedâilü’s-Sahabe 52



 Müsned, IV, 15



 Buhârî, Nikâh 2; Müslim, Nikâh 5



 İbn Sad,Tabakat, s. 121



Hüseyin Algül, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 31, s. 227



Buhârî, Cenâǿi  27; Meġāzî, 17, 26



 



Süleyman GÜLEK