ANNE-BABA-ÇOCUK ÜÇGENİ

Anne-babanın dünyasında çocuğun çok önemli bir yeri olduğu herkesçe malumdur.
09/04/2014


Anne-babanın dünyasında çocuğun çok önemli bir yeri olduğu herkesçe malumdur. Anne ve babnın amacı, mutlu, başarılı ve sevgi dolu çocuklar yetiştirmektir. Çekirdek aile tipinde anne, baba ve çocuklar âdeta birbirine kenetlenmiş, çelik bir üçgeni andırırlar. Aileyi bir bütün olarak kabul edersek, aile üyeleri de bu bütünün vazgeçilemez parçalarıdır.  Çekirdek ailede anne-baba ve çocuklar karşılıklı olarak sevgi ve saygı çemberi içersinde hareket etmelidirler.


 


1- Anne-Baba İlişkisi


 


Çocuğun kişiliğinin oluşumu, karakterinin biçimlenmesi ve benlik saygısının gelişimi, büyük ölçüde özdeşim modelleri olan ana-babanın kişilik yapılarına bağlıdır. Kendine güveni olan anne ve baba, bu öz güvenlerini çocuklarına da yansıtıp güvenli olmalarını sağlar. Anne ve babanın davranışlarını kendine model olarak alan çocuk, böylelikle istenen ve istenmeyen davranışları onlardan öğrenecek, kendini bu doğrultuda yönlendirecektir.1 Ancak, çocuğun anne ve babasının davranışlarını benimseyebilmesi için anne-baba-çocuk üçgeni arasında, sevgi, saygı ve güven olması gerekir. Anne ve babanın birbirlerine karşı olan ilişkilerinin sevgi ve saygı temeline dayanması, gerek çocuğun cinsiyetine özgü rolü benimsemesi, gerekse özdeşleşmesi (model alması) açısından büyük önem taşır. İyi bir anne-baba ilişkisi, mutlu bir evlilikle başlar. Mutlu evlilik ise, eşlerin birbirlerini sevip saymaları, hayatı dürüstçe paylaşmaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri ile mümkün olur.2 Uyumlu bir karı-koca ilişkisinde, birbirinin kişiliğine saygı göstermek esastır. Birçok sürtüşme ve çatışmanın temelinde karşıdakinin kişiliğine saldırmak veya saygılı olmamak yatmaktadır. Tartışmanın büyümeye başladığı zamanlarda en azından eşler, “anlaşamayacaklarında anlaşırlarsa” tartışma, kavga ve çatışmaya dönüşmez. Sağlıklı bir ailenin temeli karı-koca arasındaki sağlıklı ilişkiyle mümkündür


 


2- Anne-Çocuk ilişkisi


 


Doğum öncesi dönemde, annesiyle ilişkisini göbek kordonu yoluyla sürdüren bebek, doğumdan hemen sonraki günlerde annesiyle uyumlu bir ikili oluşturur Bu dönemde beraberliğin en yoğun yaşandığı kısım, beslenme (emzirme) zamanlarıdır. Beslenme anne ve çocuk arasında ilk heyecan verici ilşkidir.  Bu ilşki, anne ile çocuk arasında hem fizyolojik hem de psikolojik bir yakınlaşma doğurur. Beslenmenin dışında anne tarafından çocuğun banyosunun yaptırılması, altının değiştirilerek rahatlaması, anne-çocuk ilşkisine yeni bir boyut kazandırır.3 Allah'ın anneye verdiği sevgi ve şefkat hissiyle bu inanılmaz fedakârlığı anneler büyük bir hazla yerine getirir. Çocukları için saçını süpürge eden, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, hayatı pahasına bile olsa onları koruyan annelerin değeri çok büyüktür. Hz Peyganber (s.a.s.): “Cennet annelerin ayakları altındadır” 4 buyurarak anne olan kadının kıymetine işaret etmiştir. Atasözlerinde de annenin önemi şu şekilde vurgulanmıştır:  “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” “Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz”


 


 


Şairin de dediği gibi;


 


“Ana başta taç imiş,


 


Her derde ilaç imiş,


 


Bir evlât pir olsa da,


 


Ana’ya muhtaç imiş.”


 


Çünkü çocuğundünyasında annenin rolü yadsınamaz ve yeri doldurulamaz. Çocuğun ilk seveceği kişi ve ilk ilişki kurduğu insan, annesidir. Anne, çocuk için, içinde yaşanılan dünyanın yorumlanmasında ve toplumun temsil edilmesinde öncü ve ilk örnektir. Yapılan araştırmalar, çocukların herhangi bir nedenden dolayı anneden yoksun olmanın ciddî bir çöküntü kaynağı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu açıdan çocuğun dünyasında annenin yeri apayrıdır. Başarılı bir anne-çocuk ilşkisinde, anne, çocuğuna karşı sabırlı, hoşgörülü, yerinde uyarılar yapan, onun hatalarını güzel bir iletişimle düzeltmeye çalışan bir anlayış, bir uygulama içersindedir. Çünkü eğitim ailede başlar. Bu sebeple anne ve babaların bütün çaba ve gayeleri çocuklarını istikbale daha iyi hazırlamak, onlara daha güzel bir hayat sunabilmektir. Çocuğun ailesine, cemiyetine faydalı bir şekilde yetişmesi, ihtiyaç duyduğu bütün insanî ve ahlâkî faziletleri, sosyal kural ve toplumun davranışları, dinî inanç ve değerleri öğrenmesi gerekir.


 


3- Baba-Çocuk İlişkisi


 


Tabii ki, çocuğun dünyasında anne vaz geçilemez, fakat baba da önemlidir. Baba her şeyden önce eşi ve çocukları için güven kaynağıdır. Çocuklar babayı daha güçlü, daha çok bilen, daha çok saygı uyandıran kişi olarak bilirler. Babaların eskiye göre çok yumuşadığı çağımızda bile, çocukların babayı algılayışları pek değişmemiştir. Ceza vermese de, korkutmasa da baba daha çok çekinilen ve korkulan kişi olarak tanınmaktadır. Dolayısıyla çocuğun dünyasında babanın varlığı çok önemlidir. Baba, disiplin uygulayıcısı olarak, otoritesini ortaya koyduğunda ve müşfik de olduğunda çocuk gelişimine olumlu katkısı büyük olur. Çünkü çocuğun örnek alacağı model olarak “baba figürü” çok önemlidir. Babaların olmadığı ailelerde büyüyen çocuklarda pasif kişilik, sosyal gelişiminde aksamalar ve suça eğilim dikkati çekmektedir. Babaların çocuklarına vereceği o kadar çok şey vardır ki; öncelikle çocuklarına aktarılacak büyük bir bilgi ve tecrübe yükü ile donanmıştır. Değer yargılarımızı ve dinî inancımızı benimsetme hususunda da babanın rolü büyüktür.


 


Baba, çocuğun her yaştaki ilgi ve ihtiyaçlarını bilmeli ve hareket ve tutumlarını buna göre ayarlamalıdır. Bu sebeplerden dolayı baba bilimsel bir eğitime sahip olmalıdır. Böyle bir eğitimden yoksunsa çocuğun hareketlerini kendi çocukluk davranışları ile karşılaştırmaya çalışmalıdır.5 Baba, çocuğun eğitiminden ve yetiştirilmesinden birinci derecede sorumlu bir kişidir. Baba, her şeyden önce çocuğun büyüme, gelişme ve kişilik kazanmasında önemli görevleri olduğunu bilmelidir. Baba, gerektiğinde çocuğuyla ilgilenmeli, onunla camiye, müzeye, balık tutmaya gitmelidir.  Gerektiğinde çocuğuna, yapabileceği basit görevler vererek, onun da kendine güven ve sorumluluk duygularının gelişmesine katkıda bulunmalıdır. Baba, çocuğunun sorularını bıkıp usanmadan cevaplandırmalı, onunla sohbet etmelidir. Babanın çocuğuyla ortak faaliyetlerde bulunması, boş zamanını birlikte değerlendirmesi sayesinde çocukla baba birbirlerini daha yakından tanıma ve daha fazla yakınlaşma fırsatını bulacaklardır. Baba ve çocukta karşılıklı olarak sevgi ve saygı ancak bu şekilde gelişebilir. Ancak bu şekilde çocuk, mutlu, başarılı, huzurlu, kendine güvenen, sorumluluğunu bilen, sağlıklı bir kişiliğe kavuşabilir.


 


 


Çocuklar, bulundukları yaşlara göre babalarını farklı değerlendirirler.


 


• 0 - 9 yaşında. Babam her şeyi biliyor ve çok güçlü.


 


• 10- 13 yaşında. Az da olsa babamın da bilmediği şeyler


var galiba.


 


• 14 - 18 yaşında. Babam aslında pek fazla bir şey bilmiyor.


 


• 19 - 25 yaşında. Babam da bir şeyler biliyor.


 


• 26 yaşında. Aaah şu rahmetli olsa da işleri nasıl yapacağımızı bir sorsak!..


 


Peygamberimiz (s.a.s.), bir hadislerinde; "Bir babanın evladına bırakacağı en güzel miras, güzel terbiyedir."6 buyurmuş, Çocuklarımızı sevmek sadece onlara iyi bir maddî miras bırakmak olarak sanılmamalıdır. Onlara bırakılabilecek en iyi mirasın “güzel ahlâk” olduğunu Sevgili Peygamberimiz bildirmektedir. Çocuğun hem dünya hem de âhiret mutluluğunu gaye edinen terbiyeye dikkat çekmiştir. Baba çocuğun dünyasını düşündüğü gibi, âhiretini de düşünmeli, onu en iyi şekilde yetiştirmelidir.


 


4- Kardeş İlişkileri ve Kıskançlık


 


a) Kardeşler Arası İlişki


 


Kardeşler arasında olumlu ve dengeli ilişkiler kurmak, ailenin mutluğunu arttırır. Kıskançlık, saldırganlık ve hükmetme eğilimi, kardeşler arasındaki ilişkileri aksatan duygu ve davranış biçimleridir.  Onlar arasında çocuklukta kurulan ilşkiler, ilerideki yaşantıyı geniş çapta etkilediğinden büyük önem taşır. Saldırgan, hükmetme eğiliminde, emredici kişiliğe sahip olan kardeşin, sonraki yıllarda diğer insanlarla da olumlu ilişkiler kurması oldukça güçtür.  Kardeşler arasında kıskançlık arttıkça ilişkiler bozulur ve aralarında rekabet başlar.7 Çocukların dünyasında kıskançlık vardır. Anne-babaların en çok şikâyet ettikleri konulardan biri kardeşler arsındaki kıskançlık ve bunun oluşturduğu sorunlardır.


 


b) Çocuk Niçin Kıskanır?


 


Çocuk, gelişiminin bazı dönemlerinde kıskançlık gösterebilir. Mesela; 3 yaşındaki bir çocuk eşyalarını, oyuncaklarını, yemeğini, ailesini paylaşmayı henüz öğrenmemiştir. Eşyasını başkası kullanması gereken durumda kıskançlığa girebilir ve bu, doğal bir durumdur. Genelde ilk çocuklarda kardeş kıskançlığı dikkati çeker. Ailesinin ilgi ve sevgisine alışan çocuk, yeni gelen kardeşi kendine rakip olarak görür. Devre dışı kalacağını zanneden büyük çocuğa aile destek olmalıdır. Çocuğu yoksun bırakmak veya her istediğini yerine getirmek, sürekli maddî ödüller vermek de kıskançlığı körükler.


 


c) Kıskançlığın Belirtileri


 


·                    Kıskanç çocuk huzursuz davranışlar gösterir, Uykusuzluk çeker. Basit sebeplerle kızar, ağlar, bağırır. Hele hayatının ana konusu kıskançlık olmuşsa, çocuk acı içindedir. Yardıma ihtiyacı vardır.


 


·                    Anne-baba ile yatmak ister.


 


·                    İlgi çekmeye çalışır.


 


·                    Yeniden altını ıslatmaya, meme emmeye, bebeksi konuşmaya başlayacaktır.


 


·                    Küçük kardeşine zarar vermek isteyebilir.


 


·                     Anne-babasının sevgisini ilgisini sürekli arzular.


 


Ne Yapmalı?


 


·                    Amacımız, kıskançlık duygusunun varlığını tümüyle ortadan kaldırmak değil, onu ortaya çıkaran durumları azaltmak ve göründüğünde sebeplerini araştırmak olmalıdır. Çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamayalım.


 


·                    Çocuklara sevgi, ilgi ve disiplinde tutarlı davranalım, aşırı gösterilerden kaçınalım.


 


·                    Çocuklar arasında büyük-küçük, kız-erkek gibi ayrımlar yapmayalım.


 


·                    Kardeşini kıskanan büyük çocuğa söz gelimi kardeşine yemeğini beraber yedirmeyi teklif edelim. Böylelikle o da ihmal edilmemiş olur.


 


·                    Kendini yetersiz ve değersiz hisseden çocuğun kıskançlığa kolay kapıldığını bilelim. Kendini seven ve kendisiyle barışık olan çocuklar, kardeşleriyle daha iyi geçinirler. Bu yüzden onları özsaygısı olan kişiler olarak yetiştirelim.


 


·                    Sürekli küçük çocuğumuza yöneliyorsak, bunun sebebini keşfetmek için kendimizi yoklayalım. Hepsine ilgi ve sevgi göstermeye gayret edelim.


 


·                    Çocuklarımızı kardeşleriyle de kıyaslamayalım. Böyle sözler onlar için öldürücü birer zehirdir. Kıskançlığı, çekememezliği ve yetersizliği arttırır. Çocuğun düşüncesinde başka birinden daha aşağıda olduğunu nakşeder. Bilelim ki her çocuk tektir ve kendine özeldir. Onu başkasıyla karşılaştırmak yanlıştır.


 


·                    Mümkünse odalarını, değilse köşelerini ve dolaplarını ayıralım.


 


·                    Onları birbirinden farklı giydirelim.8 Anne veya babanın çocuğuyla baş başa geçireceği birkaç saat, ebeveyn-çocuk bağını pekiştirir ve kıskançlıktan doğan huzursuzlukları azaltır. Anne-babalar kardeşler arası rekabetin normal ve hoş karşılanacak sınırlarda olup olmadığını gözlemeli, bu sınırlar aşılmadıkça müdahale edilmemelidir. Sınırların aşıldığı düşünüldüğünde krize müdahale edilmeli, eğer çözüm bulunamıyorsa uzman birine çözüm için başvurulmalıdır.


 


Dipnot           


 


Haluk Yavuzer, Anne-Baba ve Çocuk, s. 39


Tuncer  Elmacıoğlu, Başarıda Aile Faktörü, Hayat Yayınları,  9. Bakı, İst. .2007, s. 58


Tuncer  Elmacıoğlu, a.g.e., s. 60


İbn Mâce, Cihad 6


Ahmet Yakut, Hangi Yaşta Hangi Eğitim? s.  44


Tirmizî, Birr 33


Tuncer Elmacıoğlu, a.g.e., s.  65


Sefa Saygılı, Çocuk Psikolojisi, s. 104-105


 


Süleyman GÜLEK