Allah ve Rasulü (s.a.s.)´in Lânetini Hak Edenler
Biz, izzetli bir millet ve şerefli bir Ümmetiz!.. Biz, Aziz İslâm Milletiyiz Biz, Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'in Ümmetiyiz Biz, dünyanın neresinde olursa olsun "İman" bağıyla birbirine bağlanmış muvahhid mü'minleriz "Mü'minler, ancak kardeştirler" (1)
09/03/2009 - 16:19

   Biz, "Rabbimiz Allah, dinimiz İslâm, dustûrumuz  Kur'an, Önderimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.) 'dir" deyip katıksız inanan iman kardeşleri olan mü'min müslümanlarız!..
Hangi renkten, hangi ırktan, hangi dilden ve hangi bölgeden olursa olsun muvahhid mü'minler, birbirlerinin velîleri ve kardeşleridir… Aynı Milletin ferdleridir ve bir vûcudun organları gibidirler…  Dinleri İslâm, Milletleri İslâmdır!..
Duâları, Rableri Allah'ın kendilerine öğrettiği duâdır:
"(Rabbimiz,) bizi dosdoğru yola hidayet et (ilet).
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve dalâlete (sapıklığa) düşenlerinkine değil." (2)
Kendilerine hidayet verilenlerin dosdoğru yoluna iletilmek isterler Rableri Allah'dan muvahhid mü' minler…  Kendilerine hidayet verilenlerin kimler olduğunu, yine yegâne Rabbimiz Allah Azze ve Celle beyan buyurmaktadır:
"Kim Allah'a ve Rasulune itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sadıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar."  (3)
Allah'a ve Rasulü(s.a.s.)'e iman edip itaat eden muvahhid mü'minler, kendilerine hidayet verilen peygamberler, sadıklar, şehidler ve salihlerle beraberdirler… Onların yolu ve izi üzeredirler… Hidayet verilenlerle beraber, hidayete ulaşanlardır… Bu hak yol üzere kalplerinin ve ayaklarının sapasağlam olmasını dileyen mü'min müslümanlar, "GADABA uğrayanların ve delâlete (sapıklığa) düşenlerin"  yollarından çok uzak kalmayı yegâne Rableri Allah Teâlâ'dan taleb etmektedirler… Onlardan ve yollarından Allah'a sığınmaktadırlar… Çünkü gazaba uğramış ve dalâlete düşmüşler, Allah ve Rasulü (s.a.s) tarafından lânetlenmişlerdir… Bu lânetlenmişlerin kimler olduğunu bizlere, yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s) bildirmişlerdir…
Adyy b. Hatim (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s):
"Yahudîler, gazaba uğrayanlar ve Hıristiyanlar delâlete düşenlerdir." (4)
Yahudîlik ve Hıristiyanlık, İslâm karıştı olan bütün batıl düzenlerin en belirgin olanlarıdır… Gazaba uğrayan ve dalâlete düşenlerin yolundan uzak kalmak isteyen her muvahhid mü'min, ne kadar tagutî ve beşerî inanç ve düzen var ise onlardan uzaklaşmayı kasdetmektedir… İslâmî reddeden bütün siyasî, felsefî, iktisadî ve sosyal düzenlerin birer tağutî düzen olduğu malumdur… Böyle olmalarına rağmen, her biri bir din gibi muamele görmek isterler… Bu şirk ve küfür düzenleri, kurucuları devam ettirenleri tarafından kutsanan bir anlayış ile önce düzenlerinin inanç ilkelerini belirler ve sonra bu ilkeler çerçevesinde hayatı düzenleyen amelî ilkeleri ortaya koyarlar… Bu batıl sistemler, İman ve amel bütünlüğü içinde kendilerini insanlara arz ederler… Bu batıl sistemlerin inanç ilkelerini benimseyenler, hayatlarını ona göre tanzim etmeye yani inandıklarının gereği olan ameli yapmaya gayret ederler… Tağutî düzenlere inanan ve gereğini yerine getirmeye çalışanlar, bu düzenleri kutsallaştırmakta, hattâ onun uğrunda malları ve canlarıyla karşıtları ile savaşmakta, ölmekte ve öldürmektedirler…
Bu cahilî ve tağutî düzenler, teorisi ve pratiği ile bir din olma çabasındadırlar…
Bundan dolayı Rabbimiz Allah Teâlâ, başta yegâne Önderimiz Rasulullah(s.a.s) olmak üzere, bütün muvahhid mü'min kullarına şöyle buyurmaktadır:
"De ki: 'ey Kâfirler!
Ben, sizin taptıklarınıza tapmam.
Benim taptığıma, siz tapacak değilsiniz.
Ben de, sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
Siz de, benim taptığıma tapacak değilsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim bana." (5)
Her muvahhid mü'min müslüman şahsiyetin, tağutî düzenlere, beşerî ve batıl sistemlere karşı net tavrı budur!...
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, en son Rasul ve Nebi Rasululah Muhammed (s.a.s) kulunu, öyle bir din ile gönderdi ki O, bütün din gibi görünmek isteyen ve din gibi muamele gören batıl düzenlere üstün olup galib gelsin!..
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:
"Rasullerini, hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki O'nun (hak din olan İslâm'ı bütün dinlere karşı üstün kılacaktır. Müşrikler hoş görmese bile."  (6)
"Müşrikler istemese de, O dini (İslâm'ı) bütün dinlere üstün kılmak için Rasulünü hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur." (7)
"Ki O, Rasullerini hidayetle ve hak din ile diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter." (8)
Önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.s.) cahiliyye insanlarının din olarak kabul edip yüceltmeye çalıştığı her beşerî ve tağutî düzeni ortadan kaldırıp, insanları gerçek din olan İslâm ile tanıştırmak ve kaynaştırmak için gönderilmiştir…
Rasulünü vazifeli kılıp gönderen Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Ey Peygamber, gerçekten Biz seni, bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Ve kendi izniyle Allah'a çağıran ve nûr saçan bir çerağ olarak gönderdik." (9)
"Biz seni, âlemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik." (10)
Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
"Ben, Muhammed'im, Ahmed' im, Mukaffi'yim, Haşîr'im, tevbenin Peygamberiyim ve rahmetin Peygamberiyim." (11)
Ebu Salih (rh.a)'den.
Rasulullah(s.a.s.) şöyle buyuruyor:
"Ey İnsanlar, ben, ancak (âlemlere) hediye edilmiş rahmet (peygamberiy)im!" (12)
Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
-Ya Rasulallah, müşriklerin aleyhine duâ et! denildi.
" Ben, lânetci olarak gönderilmedim! Ben, ancak ve ancak rahmet olarak gönderildim." buyurdu. (13)
Önderimiz Rasulullah (s.a.s.), hevâsından konuşmayan ve konuşup söylediklerinin kendisine vahyedilen en son Nebî ve en son Rasul olduğumdan hiçbir şübhe yoktur…
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
 "O, hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir." (14)
Önderimiz Rasululah Muhammed (s.a.s.) vahiynin kontrolünde olup kendisine vahyedilenler doğrultusunda hareket ediyordu… Her ne yapıyor ve ne söylüyor idiyse, vahiynin gereği olarak gündeme gelmekteydi... Ümmeti olan muvahhid  mü'minlere ilişkisinden tutumda Ehl-i Kitab olan yahudî ve hrıstiyanlara, müşrik, kafir, münafık ve mürtedlere kadar bütün insanlarla ancak vahiy çerçevesinde muamelede bulunuyordu…
Rabbimiz Allah, "Kitab Ehli" ne seslenerek şöyle buyuruyor:
"Ey Kitab Ehli Kitabdan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve birçoğundan geçiveren Rasulumuz geldi. Size Allah'dan bir nûr ve apaçık bir Kitab geldi.
Allah, rızasına uyanları, bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nûra çıkarır. Onları, dosdoğru yola yöneltip iletir."  (15)
Bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen (16) ve onlar için bir rahmet olan Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'e iman, Allah'a iman etmenin gereğidir… O'na, O'nun risâlet ve Nübüvvetine inanmayan, Allah'a da inanmamıştır… Çünkü O'nu Allah göndermiş ve vazifeli kılmıştır!..
Said b. Zeyd (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
"Bana iman etmeyen, Allah'a iman etmemiş olur."  (17)
Rasulullah (s.a.s.)'e iman ve itaat eden, Allah'a iman ve itaat etmiş olur… (18)
Çünkü Rasüle itaat edilmesini emreden Allah'dır… Emr edilen itaattan yüz çevirenlerin kâfirler olduğunu buyuran Allah Teâlâ, Rasulullah  (s.a.s)'e itaat etmenin olmazsa olmaz olduğunu apaçık beyan buyurmuştur… (19)
Bundan dolayı Rasulullah (s.a.s.), kendisine ve O'nunla birlikte gönderilen vahye iman etmeden ölenlerin cehennemlik olduklarını bildirmiştir…
Ebu Hureyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer bu ümmetten bir yahudî ya da hristiyan beni işitip sonrada benimle gönderilene iman etmeden ölürse, mutlaka cehennemliklerden olur." (20)
Darekutnî (rh.a.), "ifrâd"'da Abdullah ibn Mes'ud (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet eder:
Rasulullah (s.a.s)'e bir adam geldi ve şöyle dedi:
-Ya Rasulallah, ben, hristiyanlardan İncil'e tam bağlı bir adam, aynı şekilde yahudilerden de Tevrat'a son derece bağlı bir adam gördüm ki, bunlar, Allah'a ve kendi peygamberlerine inanıyorlar, fakat sana tabi olmuyorlar.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.) buyurdu ki:
"Yahudî ve hrıstiyan bir kimse, benim (davetimi) duyduğu hâlde, bana tabi olmazsa, gideceği yer cehennem olur." (21)
Abdullah ibn. Mes'ud (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Hristiyan olup da bana iman eden, bana tabi olan, beni tasdik eden, O ruhbaniyetin hakkını gözetmiş olur. Bana tabi olmayanlar ise, helâk olanlardan olur." (22)
Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Ümmetimden biri ya da yahudî ve hristiyan olan kişi,  beni dinler, sonrada getirdiğimi kabul etmeden ölürse, cehenneme girer." (23)
Ehl-i Kitab olan yahudî ve hristiyanlar, Rasulullah (s.a.s.)'in Nübüvvetine ve Risâletine iman eder, Rasulullah (s.a.s.)ile gönderilen İslâm'a inanırlarsa, kurtuluşa ererler… İman etmedikleri takdirde, üzerinde bulundukları batıl yolları onları cehennemden başka bir yere, götürmeyecektir… Çünkü tek kurtuluş yolu İslâm'dır!..
Enes (r.a.) anlatıyor:
Bir yahudî çocuğu vardı, Rasulullah'a hizmet ederdi. Bir ara çocuk hastalandı. Rasulullah (s.a.s.) O'na, hasta ziyaretine geldi ve yanı başına oturdu, çocuğa hitaben:
"İslâm'a gir!" buyurdu.
Çocuk, yanında bulunan babasının yüzüne baktı.
Babası:
-Ebu'l-Kasım'a itaat et! dedi.
Bunun üzerine o çocuk hemen (şehadet kelimesini söyleyip) müslüman oldu..
Muteâkıben Rasulullah, hastanın yanından çıkarken:
"(Benim vasıtamla) bu çocuğu cehennem ateşinden kurtaran Allah' a hamdolsun buyurdu." (24)
İman edenler, dünyada izzet, ahirette cennet sahibi oldular… Şirk ve küfürde ayak direyenler, dünyada zillet, ahirette ise cehennem ehli olmayı hak ettiler… Bu inatçı takımı, iman etmeyi reddettikleri bir yana, samimi bir şekilde iman etmek isteyenleri de engellemişlerdir…
Ebu Hureyre (r.a.) rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
"Yahudilerden (Hahamlardan) on kişi bana iman etmiş olsaydı, yahudilerin hepsi bana iman etmiş olurdu." (25)
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Andolsun, insanlar içinde, mü'minlere en şiddetli düşmanlar olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun."  (26)
"Şüphesiz, Kitab Ehli'nden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde süreli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir." (27)
"Yahudiler: ' Üzeyir, Allah'ın oğludur' dediler. Hristiyanlar da: ' Mesih, Allah'ın oğludur' dediler. Bu, onların ağızlarıyla söylemeleridir. Onlar, bundan önce inkâr edenlerin sözlerini taklid ediyorlar. Allah, onları kahretsin, nasılda çeviriyorlar?
Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerine ve rahiplerini rabler (ilâhlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlâh'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir." (28)
"Andolsun, 'Allah, üçün üçüncüsüdür' diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka (acı) bir azab dokunacaktır." (29)
"İsraîloğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.
Yapmakta oldukları münker ( çirkin iş) lerden birbirini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi." (30)
"(İsrailoğulları) dediler ki: 'bizim kalplerimiz örtülüdür.' Hayır, Allah, inkârlarından dolayı onları lânetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.
Allah katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir Kitab geldiği zaman-ki, bundan önce inkâr edenlere karşı fetih istiyorlardı-işte bilip tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın lâneti kâfirlerin üzerinedir." (31)
Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle, İslam'ı ve O'nun en son Nebisîni reddeden yahudi ve hristiyanlar için bunları beyan buyurmaktadır… Muvahhid mü'min müslümanların kendileriyle asla dost olamayacakları ve kendileriyle uzlaşamayacakları net olarak gündeme gelmiştir…
Yeğane önderimiz Rasulullah (s.a.s.) ise, yahudî ve hristiyanlara lânet okuyarak, İslâm Milleti'nin onlarla olacak olan savaşlarından haber vermiştir!..
Mü'minlerin annesi Aişe (r.anha) ve Abdullah ibn Abbas (r.anhuma)'nın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın, lâneti, yahudîler ve hristiyanlar üzerine olsun! Onlar, Peygamberlerinin kabirlerini mescidler edindiler." (32)
Âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm Allah Teâlâ ve Onun,  âlemlere rahmet olarak gönderdiği Rasulü Muhammed (s.a.s.)'in lânet ettikleri yahudiler, sadece Mü'min müslümanlara değil, bütün insanlık âlemine zulüm ettikleri gibi, insanların dışındaki varlıklara da zulmetmişlerdir… Bundan dolayı mü'min müslümanların onları yok ettiği savaş başlayınca bütün varlıklar, Yahudîlerin aleyhine İslam Milleti'nin yanında, iman cephesinde yer alacaktır…
Abdullah ibn Ömer (r.anhuma)'nın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):
"Siz Müslümanlar, yahudîlerle savaşacak (onları mutlaka kıracak)sınız. Hattâ onlardan bir yahudî taş arkasına saklanacak da, o taş (dile gelerek):
-Ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki bir yahudîdir, onu da öldür, diyecektir." (33)
Ebu  Hüreyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Müslümanlarla yahudîler savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Müslümanlar, onları öldürecekler. Hatta yahudî, taşın veya ağacın arkasına saklanacak. Taş veya ağaç da:
-Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki yahudidir. Hemen gel de onu öldür! diyecektir.
Yalnız Ğarkad müstesnâ! Çünkü o, yahudilerin ağaçlarındandır." (34)
Ebu Hüreyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederimki, Muhakkak Meryem'in oğlu İsa'nın sizin içinize âdil bir hakem olarak inmesi, hristiyanların o haçını kırması, domuzu öldürmesi, cizye vergisini kaldırması, malın, hiçbir kişinin kabul etmeyeceği kadar çoğalıp taşması vaki olacaktır." (35)
Bu ayet ve hadislerde, İslâm'ın ve Mü'min Müslümanların azılı düşmanları olan yahudî ile hristiyanların dünya hayatlarındaki zilletleriyle cezaları beyan edilmiştir… Bu zilletleriyle beraber, ahiretteki cezalarının daha şiddetli ve ebedî azab olduğunu, bize gayıbdan haber veren Önderimiz Rasulullah(s.a.s) beyan buyurmuştur!..
1- Ebu Said el-Hudrî(r.a.)'dan.
Rasulullah(s.a.s) şöyle buyurur:
"Kıyamet günü olduğu zaman bir dellâl (çağırıcı):
-Her ümmet, her neye ve kime tapıyor idiyse, onun ardına düşer(düşsün)!diye ilan edecek.
Bunun üzerine Allah'dan başka şeylere, putlara, heykellere, dikili taşlara tapagelen ne kadar müşrik varsa, onlardan hiçbiri geri kalmaksızın cehennemin içine dökülecekler. Artık ortalıkta yalnız Allah'a ibadet eden gerek salih, facir kimselerle,(müşrik olmayan)Kitab Ehli bakiyelerinden başka kimse kalmayıncaya, yahudîlerden geri kalanlar çağrılacak ve onlara:
-Siz, kime ibadet ederdiniz? diye sorulacak.
Onlar:
-Biz, Allah'ın oğlu Üzeyr'e ibadet ederdik! diye cevab verecekler.
Bunun üzerine onlara:
-Siz, yalan söylüyorsunuz. Allah, hiçbir eş ve oğul edinmedi! denilecek.
-Şimdi siz ne istersiniz? diye sorulacak.
Onlar da:
-Ey Rabbimiz, çok susadık, bize su ihsan et! diyecekler.
Bunun üzerine onlara:
-Haydi, su başına gelmez misiniz? diye işaret olunacak.
Akabinde onlar bir araya getirilip cehenneme doğru sevk olunacaklar. O cehennem ateşine ki, onların görüşünde yalımları birbirini kırıp geçiren serâp gibi görünecek ve onu su zannedip birbiri ardınca ateşin içine düşecekler.
Sonra hristiyanlar çağrılacak. Onlara da:
-Siz, kime tapardınız? diye sorulacak:
Onlar da:
-Biz, Allah'ın oğlu İsa'ya ibadet ederdik, diyecekler.
Onlara da:
 -Siz, yalan söylüyorsunuz. Allah, hiçbir eş ve hiçbir oğul edinmiş değildir, denilecek ve:
-Ne istiyorsunuz? diye sorulacak.
Onlar da, kendilerinde evvelki yahudîlerin su isteyip cehenneme sevk olunmaları gibi sevk olunacaklar(birbiri ardınca cehennemin içine dökülecekler).Artık meydanda salih veya fasık olarak Allah'a ibadet eden mü'min muvahhidlerden başka kimse kalmayacak." (36)
2-Ebu Bürde, (babası)Ebu Musa(r.a.)'dan nakleder.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurur:
 "Kıyamet günü geldiği vakit Allah (Azze ve Celle), her müslümana bir yahudî veya hristiyan verecek ve:
-Bu, senin cehennemden fidyendir, diyecektir." (37)
3- Ebu Bürde,  babası (Ebu Musa el-Eş'arî, r.a.)'dan .
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Allah, kıyamet günü yaratıklarını topladığı zaman, secde etmek hususunda Muhammed'in ümmetine izin verilecek ve bunun üzerine bu ümmet Allah'a uzun sürecek bir secde edecekler. Sonra onlara:
-Başlarınızı(secdeden) kaldırınız. Biz, sayınız kadar (kâfirleri)ateşten (kurtuluşunuz için) fidyeleriniz yaptık, buyrulacaktır." (38)
 4-Enes b. Malik (r.a.)'dan,
 Rasulullah(s.a.s.)şöyle buyurur:
 "Şüphesiz bu ümmet, (Allah tarafından) rahmete mahsar olmuştur. Azabı da kendi elleriyledir. Sonra kıyamet günü olunca müslümanlardan her kişiye müşriklerden bir kişi verilecek ve:
 -Bu, senin ateşten (kurtuluş)fidyendir denilecektir." (39)
5- Ebu Bürde, babasından naklen rivayet eder:
Rasulullah(s.a.s.) şöyle buyurur:
"Müslüman bir kimse ölürse Allah, onun yerine cehenneme bir yahudî veya hristiyan koyar."
Bunun (rivayet edilmesi) üzerine Ömer b. Abdulaziz (rh.a),babasının bu hadisi, Rasulullah (s.a.s.)'den rivayet ettiğine, kendinden başka ilâh olmayan Allah hakkı için  Ebu Bürde'ye üç defa yemin ettirmiş.
Ravi diyor ki:
Ebu Bürde, O'na yemin etti! (40)
6- Ebu Bürde, babasından naklen rivayet eder:
Rasululah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü Müslümanlardan bir takım kimseler, dağlar kadar günahlarla gelecekler. Fakat Allah, onlara bu günahlarını affedecek ve onları, yahudîlerle, hristiyanların üzerine yükleyecektir." (41)
Önderimiz Rasulullah (s.a.s.)'in, gerçekleşmesinden hiçbir şübhemiz olmayan ve katıksız bir imanla inandığımız bu gaybî haberlerini kaydettikten sonra, Rabbimiz Allah'ın rızasını kazanmış ve rahmetine mazhar olmuş muvahhid mü'minlerin sıfatlarını beyan eden şu ayet-i kerimeyi de kaydedelim.
Şöyle buyuruyor Rabbimiz Allah Teâlâ:
" (Allah) dedi ki: 'Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Rahmetim ise, her şeyi kuşatmıştır. Onu, korkup sakınanlara (muttakilere) zekat'ı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağız.
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları Ümmî haber verici (Nebî) olan Rasul'e uyarlar. O, onlara Ma'rufu (iyiliği) emrediyor, Münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirlerini indiriyor. O'na inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve O'nunla birlikte indirilen nûru izleyenler, işte kurtuluşa erenler bunlardır." (42)
Dipnotlar:
1)Hucurat, 49/10.2)Fatiha, 1/6-7. 3)Nisa, 4/69.
4)Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru'l-Kur'an, B.2, Hds. 3128-3129. Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Taberî tefsiri, çev. Hasan Karakaya- Kerim Aytekin, İst.1996, c. 1, sh. 91. Ayrıca bkz. Ahmed B. Hanbel, Müsned, c.5, sh.77.5)Kâfirun, 109/1-6.6)Saff, 61/9.7)Tevbe, 9/33.8)Fetih, 48/28.9)Ahzab, 33/45-46 10) Enbiya, 21/107.
11)Sahih-i Müslim, Kitabu'l- Fedâil, B.34, Hds.126. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.4, sh. 395, 404, 407.
12) Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.3, Hds.15. Ayrıca bkz. Hakîm, Müstedrek, c.1, sh. 35 Ebu Hüreyre (r.a.)'dan
13) Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Birri ve's-Sılâ, B.24, Hds. 87.  İmam Buhârî, Edebü'l Müfred, B. 149, Hds. 321.  
Not: Bu hadisin şerhinde, şunlar beyan edilmiştir:  "Buradaki lânetçilerden murad onu âdet edinip daima söyleyenlerdir. Bir defa lânet eden kimse bu hükümde dâhil olmadığı gibi, şeriatın mübah kıldığı zalimlere lânet, yahudilerle hristiyanlara lânet, içkicilere, riba (faiz) yiyenlere vesaireye lânet de bu hükümden hariçtir." Ahmed Davudoğlu,  Sahih-i Müslim Tercüme ve şerhi, İst. 1983, c. 10, sh. 553.14)Necm, 53/3-4. 15)Mâide, 5/16-17. 16)Bkz. Sebe; 34/28. Nisa, 4/79. A'raf, 7/158.17)İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, c.1, sh. 151-152, Hds. 74/116.
18)Bkz. Nisa, 4/80. 19)Bkz. Âl-imrân, 3/31-32. 20)Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B.70, Hds.240. İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c.1, sh. 149, Hds. 71/113. Ayrıca Bkz. Ebu Avâne, Müsned, c. 1, sh. 97, Hds. 307-308.
21)İmam Celâleddin es-Suyutî, Esbâb-u vurûdi'l-Hadis-Hadisler ve Sebebleri, çev. Dr.Necati Tetik-Abdulmecid Okçu, Erzurum, 1996, sh. 207, Hds. 256. 22)Taberânî, Mu'cemu's-Sağir Tercüme ve Şerhi, çev. İsmail Mutlu, İst. 1997, c.2, sh. 109-110, Hds. 440. 23)İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c.1,sh.150, Hds. 74/114. Ayrıca bkz. Hakîm, Müstedrek, c.2, sh. 372, hds. 3309. 24)Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cenâiz, B.79, Hds.110. Kitabu'l-Merdâ ve't-Tıbb, B.11, Hds.18. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cenâiz, B.2, Hds. 3095. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.3, sh.103, 172, 228. 275. 280. 25)Sahih-i Buhârî, Kitabu Menakıbi'l-Ensar, B.51, Hds.155.  Sahih-i Müslim, Kitabu  Sıfatu'l-Munafikin, B. 3, Hds. 31. İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c.1, sh. 150-151, Hds.73/115.
26)Mâide, 5/82. 27)Beyine, 98/6.28)Tevbe, 9/30-31.29)Maide, 5/73.30)Mâide, 5/78-79.31)Bakara, 2/88-89.
32)Sahih-i Buhârî, Kitabu's-Salat, B. 55, Hds. 82-83.Kitabu'l-Enbiyâ, B. 52, Hds. 121.Kitabu'l-Meğazî, B. 85, Hds. 432.Kitabu'l-libas, B.19, Hds. 33.Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Mesâcid, B. 3, Hds. 22.Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Cerâiz, B.70-72, Hds. 3227.Sünen-i Neseî Kitabu'l-Mesâcid, B.13, Hds. 703.Taberânî, Mu'cemu's-Sağir Tercümesi, c. 1, sh.119, Hds. 59.Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, sh. 284, 285, 366, 396. 453. 454. 518.
33)Sahih-i  Buhârî, Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, B. 93, Hds.136. Kitabu'l-Menakıb, B. 25, Hds. 98. 
Sahih-i Müslîm, Kitabu'l-Fiten, B. 18, Hds. 79-81.Sünen-i Tirmizî Kitabu'l-Fiten, B. 45, Hds. 2337.Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, sh. 121, 131, 135, 149.34) Sahih-i Müslîm, Kitabu'l Fiten, B. 18, Hds. 82.Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Cihad ves-Siyer, B. 93, ds.                                                                                            
Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, sh. 398, 530.35)Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Buyu, B. 102, Hds. 165.
Kitabu'l-Mezalim, B. 31, Hds. 37.Kitabu'l-Enbiyâ, B. 51, Hds. 118.Sahih-i Müslîm, Kitabu'l-İman, B. 71, Hds. 242-243.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu'l-Fiten, B. 44, Hds. 2334.Sünen-i ibn Mace, Kitabu'l-Fiten, B. 33, Hds. 4078.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Melâhim, B. 14, Hds. 4324.Taberânî, Mu'cemûs-Sağir Tercüme ve Şerhi, c. 1, sh. 118, hds. 58. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, sh. 315, 541.36) Sahih-i Buhârî, Kitabu't-Tefsir, B.80, Hds.103.  Kitabu't-Tevhid, B. 24, Hds. 66. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B.81, Hds. 302.37) Sahih-i Müslim, Kitabu't-Tevbe, B.8, Hds.49. İmam-ı A'zam Ebu Hanife, Müsned, çev. Muhammed Selim Köse, İst. T.y. sh. 234, Hds. 385/2.Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, sh. 402, 410.38) Sünen-i İbn Mace, Kitabü'z-Zühd, B. 34, Hds. 4291.İmam-ı A'zam Ebu Hanife, Müsned, sh. 233, Hds. 384/1.39) Sünen-i İbn Mace, Kitabu'z-Zühd, B. 34, Hds. 4292.İmam Şa'rânî, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Âhir zaman Alâmetleri, çev. Halil Günaydın, İst. T.y.sh. 287, Hds. 470.
40) Sahih-i Müslim, Kitabu't-Tevbe, B. 8, Hds. 50.41) Sahih-i Müslim, Kitabu't-Tevbe, B. 8. Hds. 51.42) A'râf, 7/156-157.