BU DEVİRDE PEYGAMBERİ ÖRNEK ALMAK 3
(Hz. Muhammed’i (sav) örnek alma konusuna devam ediyoruz)
04/02/2017 - 11:56

“Peygamber’de sizin için en güzel örneklik vardır…” Bu âyet “Peygamber size neyi verdi ise onu alın, size neyi yasak ettiyse ondan sakının” (Haşr 59/7) âyeti ile birlikte anlaşılmalı. Bu âyet onun yalnız sözleriyle değil, fiil ve hareketleriyle dahi delil ve kendisine uyulan bir peygamber olduğunu hükme bağlar. Yani Rasûlullah (sav) din ve ahlâkın teorik kısmını tebliğ ve hükme bağlamakla kalmamış, gerek savaşta ve gerek barış zamanında fiilleri ve uygulamaları ile, bütün incelikleriyle kendisinde canlı bir numûne olmuştur. Onun için Hz. Muhammed'in siyerinde insanlık için her açıdan pek güzel bir örnek vardır. (Elmalılı, H. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili (sad.), )

Bu ifade aynı zamanda, onun muhalifleri için de bir azardır. Sanki deniyor ki ona muhalefet etmeyi bırakıp, onu örnek alın. O hangi durumda ise siz de onunla birlikte olun. Allah’a kavuşmayı ve âhirette ödül almayı bekleyen ondan yüz çevirmesin. Buna göre onunla birlikte olanlar ve ona tabi olanlar onu örnek almış olurlar.(Taberî, el-Câmiu’l-Beyân, 10/278)

 “Peygamber’de sizin için en güzel örneklik vardır…” Yani hem sâdık mü’minler için, hem de yalancı münafıklar için. Onun cihadında (Allah yolundaki çabasında), sebatında, sabrında kendisine uyulacak sâlih (sağlam, tutarlı, maksada uygun) örneklik (kudvetün) vardır. O Allah yolunda açlıkla karşılaştı, açlığını yatıştırmak için karnına çemberini bağladı. Uhud Savaşında dişleri kırıldı, sevgili amcası öldürüldü. Handek kazımına bizzat katıldı, kendi elleriyle hendek kazdı. Yaklaşık bir ay süren hendek kuşatması boyunca düşmanın önünde dimdik durdu, sebat etti. Ey iman edenler, dünya hayatında Allah’tan gelecek hayrı, içinde saadet ve şekâvetin (bedbahtsızlığın), sonsuz nimetlerin ve elim azabın ortaya çıkacağı âhirette O’nun vereceği karşılığı bekliyorsanız; Peygamber’i örnek alarak siz de Allah yolunda sabr ve sebat edin. Peygamber’e uyun; zira din işlerinde ona uymak farzdır.“ (Ebu Bekr el-Cezâirî, Eyseru’t-Tefâsir, s: 1403)

Birini usve (veya kudve) edinmek, ona  iktida ve ittiba etmektir (uymaktır).  Âyet öncelikle Hz. Peygamber’in yanında olanların onu örnek alması gerektiğini haber veriyor. Ancak sözün geçmiş zaman (mazi) kalıbıyla gelmesi bu emrin sabit bir emir olduğuna işarettir. Buna göre her devrin mü’mini Peygamber’in sözlerini ve fiillerini örnek almak üzere ona iman eder.  Görülüyor ki onun Hendek savaşındaki tavrını örnek almak Allah’ın yakınlığını kazanmakla kıyas ediliyor. Onu örnek almanın “Allah’ı ve âhireti ummakla” bağlantılı yapılması onu örnek almanın fevkalâde güzel olduğuna ve mükemmel bir haslet (davranış) olduğuna delâlet eder.

Şüphesiz ki iman sadece bu âyette ifade edilenlere indirgenmiyor. Yalnız gerçek imana ulaşmada bir imkan olduğu vurgulanıyor. Kim Rabbindan gafil değilse, kim Rabbine iman edip O’na bağlı ise, kimin kalbi âhirete asılı ise, kim Allah’ı çokca hatırlıyorsa (zikrediyorsa) o mü’min Peygamber’i amellerinde (ibadetlerinde) örnek alır. (Tabatabâî, M. H. el-Mizân, 16/305)

“Allah (cc) “onda sizin için örnek vardır” dendiğine göre demek ki onun her hareketi her davranışı örnek alınsın taklit edilsin denmiyor, ama onda belli yönlerde sizin için örneklik vardır deniliyor.”

“Onun örnekliği yalnızca Hendek Savaşı’ndaki davranışlarında değil müminlerin bütün hayatlarında geçerlidir. İlgili kaynaklarda onun yaptıklarını yapmanın, izinden gitmenin hükmü üzerinde durulmuş, ortaya üç görüş çıkmıştır: (Heyet, Kur’an Yolu, 5/344)

Hz. Peygamberin ornek alınmasında görüşleri üc maddede toplamak mümkün:

1. Onu örnek almak farzdır, aksine bir delil bulunmadıkça her yaptığı yapılmalıdır.

2. Onun örnekliği, aksine bir delil bulunmadıkça müstehaptır (tavsiye edilmiştir).

3. Dinî konularda birincisi, dünya işlerinde ikincisi doğrudur (Kurtubî, XIV, 154).

“Hz. Peygamber’in bütün yaptıkları ve söyledikleri tek bir hüküm çerçevesi içine alınamaz. Başta Kur’an olmak üzere diğer delil ve karîneler de göz önüne alınarak her fiili ve sözü ayrı ayrı değerlendirilir, bağlayıcı olup olmadığı tayin edilir. Genellikle tefsir ve fıkıh âlimleri de böyle yapmışlardır.

Hendek Savaşı’nda müminler, Hz. Peygamber’i örnek almışlar, ona itaat ederek dünyada önemli bir zafer kazanmışlar, âhirette ise büyük bir ödülü hak etmişlerdir. “Münafıkları da dilerse cezalandırsın, dilerse bağışlasın” cümlesi, söze bakıldığında münafıkların da affedilebileceğini ifade etmektedir. Ancak Kur’an âyetleri bir bütün olarak göz önüne alındığında cümleyi, “Tövbe ettikleri takdirde bağışlasın” şeklinde anlamak gerekecektir.” (Heyet, Kur’an Yolu, 5/344)

“Peygamber (sav) dehşetin ürkütücülüğüne, sıkıntının dayanılmaz boyutlarda olmasına rağmen müslümanlar için kendilerini güvande hissettikleri bir sığınak konumundaydı. Bu korkulu ortamda, ümit ve huzur kaynağıydı. Onun bu büyük olay esnasındaki tavrında toplumları ve davet hareketlerini yönetenlere yolları gösterecek dersler vardır.

Peygamber (sav) Allah’a ve ahiret günü ile buluşmayı uman, kendisi için iyi bir örnek isteyen, Allah’ı sürekli hatırlayan ve O’nu unutmayan kimseler için en güzel bir örnektir.” (Kutub, S. fi-Zılali’l-Kur’an, )

-Şâhit olarak gönderilen Peygamber

 “İşte böylece sizi dengeli bir ümmet (ümmet vesetan) olmanızı istedik ki, insanlığa şâhit (örnek/model) olasınız ve Rasûl de size şâhit (örnek/model) olsun...”(Bekara 2/143).

Vasat; bir şeyin değerli (iyi) ile bozuk (kötü) arasında olmasını, (el-Cevherî, es-Sıhah, 3/417) adaleti ve bir şeyin yarısını ifade eder. Bir şeyin en âdili onun en orta halli oluşu (vasatı) demektir. (İbnu Fâris, Mekâyisu’l-Lügah, Dâru’l-Hadis, Kâhira 1429-2008, s: 955)

Vasat, yerilen iki aşırı şeyin ortasını anlatmak (mesela cimrilikle israfın ortası cömertlik gibi), eşitlik ve adalet gibi bir şeyi övmek üzere de kullanılır.  (el-Isfehan, R. el-Müfredât fi Garib'il Kur'ân, s: 819-820)

Davranış açısından ‘vasat olmak’, tam orta yolda olmak, hiç bir taşkınlık ve eksiklik yapmamak demektir.  Vasat’, nicelik olarak ‘orta’, nitelik olarak ‘denge ve adalet’ anlamına gelir.” (İslâmoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, 1/54)

Buradan hareketle vasat’a mutedil olmak, itidalli davranmak, mizan üzere yani dengeli olmak anlamı vermek yanlış olmaz.

Vasat, bir açıdan ğulüv’ün (taşkınlığın) zıddıdır.  Vasat olma hali ifrat ve tefritten sakınma, âdaletle davranma, ölçülü hareket etme bir müslüman için hayatın her alanında, her davranışta uyması gereken önemli bir prensiptir.

İslâm toplumunun bir niteliği olarak geçen ‘vasat’ tabirini bazı müfessirler “en hayırlı, en değerli” anlamını verirler. Bunu da Âli İmran 110. âyetindeki hayırlı ümmet ifadesi ile açıklarlar.(Taberî, Tefsir, 3/390. İbni Atıyye, Muharriru’l-Vecîz, S: 139-140. Zamahşerî, El-Keşşaf, 1/197. TDV İslâm Ansiklopedisi, 42/308)

Ummeten vesetan; aşırılıklar karşısında adil bir denge gözeten ve hem zevk ve sefahatı hem de mübalağalı bir zühdü reddederek insanın tabiatını ve imkanlarını değerlendirmede gerçekçi ve makul davranan bir topluluk demektir.(Esed, M. Kur’an Mesajı, İşaret Yay. İstanbul 1996, 1/40)

Ebu Said el-Hudri’nin dediğine göre Peygamber buyurdu: “Kıyamet gününde Nuh çağrılır. O da Buyur, emrine amadayim Rabbim der. Allah (cc) Tebliği ettin mi diye sorar. O da Evet deyince, ümmetine: Size tebliğ etti mi? Diye sorulur. Onlar: Bize bir uyarıcı kimse gelmedi derler. Allah: Peki senin lehine kim şahitlik edecek? Diye soracak, hz. Nuh: Muhammed ve onun ümmeti diye cevap verir. Onlar da hz. Nuh’un tebliğ ettiğine dair şahitlik edecekler “Peygamber de size şahit olsun diye”. İşte Allah’ın: “Böylece size vasat bir ümmet kıldık, insanlara karşı şahitler olasınız, Peuygamber de size bir şahit olsun diye..” buyruğu bunu anlatmaktadır. (Buhari, İ’tisam/19. Tirmizi, Tefsir 2. Sure/8. Ahmed b. Hanbel, 3/32)

Kur’an’da Hz. Muhammed (sav) ‘şehîd/ şâhid’ sıfatıyla da anılmaktadır. O, hem kendi ümmeti için, hem bütün insanlar için bir şehîdtir. İslam ümmetinin vasat (dengeli) ümmet yapılmasının sebebi Hz. Muhammed’in onlar üzerine bir ‘şehîd/ şâhid -tanık’ olmasıdır. (Bakara 2/143)

“... Size bundan önce müslüman ismini O verdi. Bunun sebebi, Rasûl sizin üzerinize, sizler de insanlar üzerine ‘şehîd’ (tanık/örnek) olasınız diye...” (Hac 22/78)

      "Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şâhid, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izniyle, Allah'a çağıran bir dâvetçi ve nur saçan bir lâmba olarak (gönderdik)."(Ahzâb 33/45-46. Bir benzeri: Fetih 48/8-9)

“... Ve seni de (Ey Peygamber, mesajının ulaşabileceği) kimseler üzerine şahit kıldık, nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan bir hidayet rehberi, bir rahmet ve Allah’a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bir ilâhî kelâm indirdik.”(Nahl 16/89)

Şâhid bir gerçeği ispat konusunda tanıklığına, yani bilgisine ve görüşüne dayanarak verdiği habere başvurulan verilecek hükme delil niteliğinde olan kimsedir. Şâhid, davacı ile davalı arasında ortada, tarafsız, adil ve yalnızca gerçeği söyleyen, sözü dinlenir ve sözüne itibar edilir bir kimse demektir. Bundan dolayı da gerek hareket ve davranışları bakımından, gerek diğer halleri bakımından örnek alınan kimselere de ‘şâhid’ denilir. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 1/432)

Şehîd/şâhid, “tanık”, “hayatını imanına şahit kılan ve çağına şâhid olan” anlamına geldiği gibi, “örnek, model” anlamına da gelir.  (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, , 1/54)

Hz. Muhammed’in hayat tarzı nasıl ümmet-i İslâma örnek-model ise, müslümanların hayat tarzı da bütün insanlığa bir model olmalıdır. (Esed, M. Kur’an Mesajı, 1/40)

Allah (cc), her şeyin şâhidi (veya şehîdi) olduğu gibi, aynı zamanda Peygamber (sav) de hakikatin ve insanların hakikat karşısındaki duruşlarının bir şâhididir. (Taberî , Tefsir 2/10-13)

Şehîd ve şâhid’in bir anlamı da ‘temsil eden, şahsında gösteren’ demektir. Peygamberler Allah’ın irade ve rızasını temsil eden, onun dilediği, beğendiği, hoşnut olduğu kulluğu kişiliklerinde gerçekleştirmiş kâmil insanlardır. Bir manada tebliğ ettiklerinin canlı şâhidleridir. (Heyet, Kur’an Yolu, 2/52)

Allah (cc) Muhammed ümmetini insanlar arasında böyle hakşinas, doğru sözlü, âdil, dürüst ve iyi ahlâk sahibi, ilim ve irfan ile seçkin, adaletli, şâhidlik yapmaya layık, imamlığa (önderliğe) uygun bir cemaat yapmak için, Hz. Muhammed’in (sav) görevlendirdi. Onun peygamberliği ile insanları doğru yola ulaştırdı. İslâm ümmeti bu misyonunu unutmamalı. Müslümanlar başkalarını taklidi bırakın, kendileri bizzzat onlara örnek olmalılar. Böylece Peygamber de onlar için şâhid ve uyulacak, ardına düşülecek bir önder olsun. "Gerçekten de Allah Resulü'nde sizin için güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 33/21) âyeti de buna işaret etmektedir. Müslümanlar onu, söz ve davranışlarında, kulluğunda kendilerini şâhid tutar,  bir örnek (nümûne-i imtisal) edinirlerse ve onun getirdiği sırat-ı müstakim üzerinde giderlerse; insanlar da  onların arkasından gelir: Onları kendilerine imam (önder) tanır, hakkın açığa çıkması için onlara başvurur. (Elmalılı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 1/432)

Allah (cc), önderlik şerefiyle, insanlar önünde Hakk'a şâhidlik etme görevini aynı düzeyde tutmaktadır. Önderlik şerefli bir konum olmakla birlikte, yanında bir çok şerefli sorumlulukları da getirmektedir. Bu görev peygamberin diğer insanlara şâhidlik etmesi gibi, İslâm toplumunun da diğer insanlar önünde hakkın, doğruluğun ve adaletin yaşayan şahitleri olmalarını ve bunu tüm dünyaya göstermeleri demektir. (Mevdudi, E. Tefhimu’l-Kur’an, 1/123)

Âyetin üslûbundan, bu şahitlik konusunun “vasat ümmet” nitelemesiyle ilgisi olduğu anlaşılmaktadır. İslâmî literatürde şâhid kelimesinin “örnek” ve “delil” anlamında da kullanıldığını dikkate alarak bu kelimeyi “örnek ümmet” veya gerçek insanlığın nasıl olması gerektiğine dair bir “delil değeri taşıyan toplum” şeklinde anlamak  mumkundur. (Heyet, Kur’an Yolu, 1/)

Kur’an hz. Peygamber’in ahirette de şâhid olarak getirecegini haber veriyor.

“O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şâhid göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şâhid olarak getireceğiz...” (Nahl 16/89)

“Asıl her toplumdan bir şâhid (şehîd) getirdiğimiz ve seni de onlar aleyhine şâhid gösterdiğimiz zaman ne olacak (onların hali).”  (Nisâ 4/41-42)

Burada zımnen : Peygamberlik ‘bir toplumsal şâhidlik’ kurumudur deniliyor. (M. İslâmoğlu Meal, 1/159)

İyi ahlakı tamamlamak için gönderilmiş, hak dinin değişmez esaslarını yeniden tebliğ etmiş ve uygulamış, kıyâmete kadar hükmü geçerli olacak bir din ve hayat nizamı getirmiş olan Son Peygamber (sav), hem kendi ümmetinin hem de bütün peygamberin şâhidi olacaktır.

Kuşkusuz idealde bütün insanlar ve realitede bütün müslümanlar için–din ve dünya işleri hususunda doğru, adaletli ve en üstün örnek, ölçü ve önder Hz. Muhammed olduğu için– âyetin devamında Peygamber’in de müslümanlar hakkında bir şahit, yani en iyinin ölçüsü, örneği ve kanıtı olduğu ifade buyurulmuştur. (Heyet, Kur’an Yolu, 1/)

(Devamı var)

04.01.2017

Zaandam-Hollanda