PEYGAMBERE İHTİYAÇ VAR MI 6
(Herkesin peygambere ihtiyacı olduğunu on meddede anlatmaya devam ediyoruz.)
29/05/2015 - 11:31

Dördüncü Sebep: Elçiye itaatin insanlara/mü’minlere emredilmesi

Ona itaatı nasıl anlamalı? Ona sadece onu sağlığında gören, yanında duranlar mı itaat etmeliydi? Daha sonradan gelen müslümanlar Peygamber’e itaati emredenâyetlerin hükmünden sorumlu değiller mi? Sorumlu iseler bunu nasıl yerine getirmeliler?

Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Peygamber (din adına) size ne verdi ise onu alın, size neyi yasaklamışsa ondan kaçının.”(Haşr 59/7)

Ondan almamız gereken şey nedir? Onun bize yasakladığı şeyler nedir?

Bu ve buna benzer sorular Muhammed’in (sav) peygamber (rasûl-nebi) olarak misyonunu ve ona itaatin boyutlarını anlamamıza yardımcı olurlar.

Kur’an’da onsekiz âyette Allah’a ve Peygamber’e (sav) itaat birlikte geçiyor.

Bunlardan altı tanesi “Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse...” (Nisâ 4/13, 69, 80. Nûr 24/52. Ahzâb 33/71. Fetih 48/17),

beş tanesi “Allah’a itaat edin ve Rasûl’e de itaat edin...” (Nisâ 4/59. Mâide 5/92. Nûr 24/54. Muhammed 47/33. Teğabûn 64/16),

üç tanesi ise “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin...” (Âli İmran 3/32, 132. Enfal 8/46)

üç tanesi “Allah’a ve O’nun elçisine (Rasûlü’ne)itaat edin...” (Enfal 8/1, 20.Mücadele 13)

bir tanesi de “Şayet Allah ve Peygamberine itaat ederseniz...” (Hucurût 49/14) şeklinde geliyor.

Bütün bu âyetlerde rasûl kelimesinin harfi terifli (belirlilik takısıyla), ya da nisbet zamiriyle; rasûlühu (onun elçisi) şeklinde gelmesi, itaat edilmesi gereken elçinin belirli bir kişi olduğunu, onun da son Elçi hz. Muhammed (sav) olduğunu gösterir. Kur’an’ın ilk muhatapları, belirlilik takısıyla ve isim tamlaması tarzında gelen ifadenin kimi işaret ettiğini gayet iyi biliyorlardı.

Rasûl (elçi)... Kim?... Elbette o. Bilinen şahıs... Mekkelilerin tanıdığı Abdullah oğlu Muhammed...

Şu âyette kendisine itaat edilmesi istenen elçinin şüphesiz ki bilinen (ma’lum) kişi, risalet görevi aldığı belli olan ve el-Emin sıfatıyla tanınan, söylediklerinde de sâdık (yüzdeyüz doğru) olan Abdullah oğlu Muhammed’ (sav) tir.

O nedenle Rasûl (elçi) belirlilk takısıyla geliyor.

“Öyleyse ey müminler, siz namazı hakkıyla ifa etmeye devam edin, zekâtı verin, Peygamber’e itaat edin ki merhamete nail olasınız! .”(Nûr 24/56)

Şu âyet Peygamber’e (sav) itaat konusunda çok daha net bir ölçü getiriyor.

“Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, iman etmiş bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.

Her kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb 33/36)

Bir başka âyette ‘peygambere itaati’; “peygamber’e uymak” tarzında ifade ediliyor. Zaten bu iki ifade arasında herhangi bir fark yoktur.

Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Rasûl’e, o ümmî Nebî'ye uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara tayyibâtı (temiz ve güzel şeyleri) helâl, habâisi (pis ve zararlı şeyleri) haram kılar...

O Peygamber'e iman edip ona saygı gösteren, yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”(A'râf 7/157)

Kur’an ‘peygamber’e itaati’ bir başka yerde “Allah’ın ve Elçisi’nin emirlerine boyun eğmek” şeklinde sunuyor.

Sizin velîniz/dostunuz ancak Allah'tır, Rasûlü'dür, Allah'ın emirlerine boyun eğerek namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir.

Kim Allah'ı, Rasûlü'nü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki;) üstün gelecek olanlar şüphesiz hizbullahtır (Allah'tan yana olanlardır).”(Mâide 5/ 55-56)

Peygemberlerin gönderiliş sebeplerinden biri de ümmetlerinin kendilerine din konusunda itaat etmeleridir:

“Biz her peygamberi, ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik.

Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, merhamet edici bulurlardı.”(Nisâ 4/64)

Bir âyette, kıyamet günü dünya hayatında yaptıklarının kötü sonucunu hesap olarak görüp pişman olacakların hâli şöyle anlatılıyor:

“O gün, zâlim kimse, ellerini ısırıp şöyle der:

“Keşke o Peygamber’le birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip, sonra) yapayalnız ve yardımcısız bırakmakta.”

Peygamber dedi ki: “Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur'an'ı mehcûr/terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular.”(Furkan 25/27-30)

“Peygamberle birlikte bir yol tutmak”şüphesiz onun Allah’tan getirdiklerine iman etmek, hayatı onlarla inşa edip yaşamak, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmek, Peygamberin din adına söylediklerini ve yaptıklarını almak, onlara uymak;

yani kısaca din (vahiy) konusunda ona itaat etmektir.

Bir başka yerde ‘peygambere itaat’,“onun davetine icabet” formülü ile anlatılıyor.

“Ey iman edenler! Sizi size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.”(Enfal 8/24)

Kur’an, ‘Peygamber’iişitmeyi’Allah’avePeygemberineitaatolarakbelirliyor

Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüzçevirmeyin.

İşitmedikleri halde 'işittik' diyenler gibi olmayın..”(Enfâl8/20-21)

Buradakiişitmektenmaksat, Peygamberindavetinekulak vermek, imanetmekveimanıngereğiniyapmaktır.

-Peygamber’e itaat imandır

Peygamber’e (sav) din konusunda itaat etmek elbette iman etmenin gereğidir. İslâmı din olarak kabul etmek de zaten Peygamber’e itaatin ilk basamağıdır.

“Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, iman etmiş bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.

Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzâb 33/36)

“Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymasızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisâ 4/65)

“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine (müslüman idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve âhirete gerçekten iman ediyorsanız- onu Allah'a ve Rasûl'e götürün (onların tâlimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha iyidir.” (Nisâ 4/59)

 

-Peygamber’e itaat Allah’a itaattir:

Hz. Muhammed’i son elçi olarak kabul edip ona tabi olmak, ona Allah adına itaat etmek, onu gönderen otoriteyi tanımak ve ona itaat etmektir.

“Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur; yüz çevirenlere gelince; Biz seni onlara bekçilik yapman için göndermedik.”(Nisâ 4/80)

Dilleriyle inandık ve teslim olduk, Allah’a ve Peygamber’e itaat ediyoruz, ya da edeceğiz diye söyledikleri halde bunu pratikte göstermeyenler, hayatlarında kendi hevâlarına, ya da başka ilahların hükümlerine göre hareket edenler gerçekte inanmış, teslim olmuş olmazlar.

“(Bazı insanlar) 'Allah'a ve peygamber'e inandık ve itaat ettik' diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir grup yüzçeviriyor. Bunlar mü'min değildirler.

Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağrıldıklarında, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı yüzçevirip dönerler.

Ama, eğer (Allah ve Rasûlü'nün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona, gönülden bağlı olarak saygı ile gelirler. Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüt içinde midirler?

Yoksa, Allah ve Rasûlü'nün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır; asıl zâlimler kendileridir!”(Nûr 24/47-50)

 

-Gerçek müslümanlar Peygamber’e itaat ederler:

Kur’an, Allah’a ve peygamber’e itaat eden kimseleri gerçek müslümanlar olarak tarif ediyor. Gerçek mü’minler dilleriyle iman edip itaat sözü verdikleri gibi, davranışlarıyla, kulluklarıyla, ilâhî hükümlere uymalarıyla da bunu ortaya koyarlar.

“Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Rasûlüne dâvet edildiklerinde, 'işittik ve itaat ettik' demek, sadece mü'minlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır."(Nûr 24/51-52)

Allah'a itaat edin. Rasûl'e de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz, bilin ki Rasûlümüzün vazifesi tebliğdir (apaçık duyurmak ve bildirmektir).”(Mâide 5/92)

 

-Allah’ı sevmenin göstergesi Rasûl’e (sav) itaattir:

“De ki: Ey Muhammed! Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz. Öyle yaparsanız Allah da sizi sever ve günahlarınızı bağışlar. Allah Ğafûrdur, Rahimdir.

De ki, Allah’a ve Resûlüne itaat ediniz. Eğer yüz çevirirseniz, kuşkusuz Allah kafirleri sevmez.” (3 Âli İmran/ 31-32. Ayrıca bakınız: Âli İmran 3/132)    

 

-Peygamber’e itaat edenler nebilerle arkadaş olurlar:

Kur’an, Allah’a ve son Elçisi’ne itaat edenlerin peygamberlere arkadaş olacağını müjdeliyor.

“Kim Allah'a ve Rasûl’e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!”(Nisâ 4/69)

 

-İlâhî rahmet Rasûl’e itaatle gelir:

Kim Allah’a ve O’nun elçisine istenildiği gibi itaat ederse, o Allah’ın rahmetini hak eder.

“Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin ki size merhamet edilsin.(Âl-i İmrân 3/132)

Böyleleri altlarından ırmaklar akan cennetleri ödül olarak kazanırlar.

“...Kim Allah'a ve Peygamberi'ne itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur.

Kim Allah'a ve Peygamberi'ne karşı isyan eder ve hudûdunu/sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.”(Nisâ 4/13-14)

Allah’ın Elçisi’ne vahiy (din) konusunda itaat etmenin iman edenlerin üzerine farz  olduğunu Allah’ın Rasûlü (sav) de söylüyor.

Ebu Rafiî (ra) Peygamber’in (sav) şöyle dediğini naklediyor: “Sizden birinizin, kendisine emrettiklerimden bir emrim, yasaklarımdan bir yasağım geldiği  zaman - koltuğuna yaslanarak-;  ‘ben başkasını bilmem, Allah (cc)’ın kitabında bulduklarımıza tabi oluruz’ dediğini görmek istemem” buyurdular.” (1)

 

(Devam edecek)

 

Hüseyin K. Ece

 

Zaandam-Hollanda



(1) Ebu Dâvûd, Sünne/5 No: 4605. Bir Benzeri: Ebu Dâvûd, Sünne/6 No: 4604. Tirmizî, İlim/60 No: 2666. İbnu Mâce, Mukaddime/2 No: 12