Cihat eğitimi/Eğitimin cihadı
Rasulü şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, Allah yolunda savaşmadan veya en azından savaşmayı içinden geçirmeden ölürse, kendisinde münafıklıktan bir parça olduğu hâlde ölmüş olur.”
03/12/2014 - 16:11

“İslam’ın şartı beştir,” anlayışının doğru olmadığına, Müslüman olabilmek için pek çok şartın bulunduğuna dikkat etmemiz icab eder. İşte bu pek çok şarttan birisi ve hiç şüphe yok ki en mühimi ‘cihad’ görevidir. Cihad İslam’da o kadar önemlidir ki, Peygamberimiz, cihada karşı ilgisiz kalanları münafıklık tehlikesiyle ikaz ettiğini görüyoruz. Nitekim Allah’ın Rasulü şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, Allah yolunda savaşmadan veya en azından savaşmayı içinden geçirmeden ölürse, kendisinde münafıklıktan bir parça olduğu hâlde ölmüş olur.”

Müslümanlar içerisinde de, cihadı sadece savaştan ibaret zannedenlere rastlamak mümkündür. İslam’daki cihadı, bu şekilde sadece savaştan ibaret zannetmek tamamen yanlıştır ve bu, asılsız bir iddia olmaktan öteye geçemez. Zira İslam’da cihad savaştan ibaret değildir, aksine cihadın pek çok yolu vardır. Savaşmak bu yollarda birisi ve –özel durumlar hariç- belki de en sonuncusudur. İslam’da cihadı, Müslümanın İslam’ı yayması ve Müslümanlara yönelik tehlikelere karşı elinden geleni yapması, bu uğurda bütün gücünü, malını, gerekirse canını feda etmesi şeklinde tarif etmek daha doğru olur. Buna göre İslam’da cihadın, çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde yerine getirilmesi gereken bir görev olduğunu söylemek yerinde olur. İslam’da cihad, önce Müslümanın cihadı kendisinde uygulamasıyla başlar. Zira Müslümanların düşmanları sadece dış düşmanlardan ibaret değildir. Müslümanın kendi içinde de ‘nefis’ tabir ettiğimiz ve İslam’a aykırı her türlü düşünce ve davranışın içimizdeki kaynağı olan duygu ve temayüllerden ibaret bir düşman bulunmaktadır. Bu sebeple Müslüman, önce bu iç düşmanla mücadele etmek zorundadır. Zira İslam’ı kendi kendinde hâkim kılamayanın, kendi iradesini Allah’ın iradesine boyun eğdiremeyenin, dış dünyada İslam’ı hâkim kılmaya çalışması oldukça zor olacaktır. O halde cihadın ilk basamağı, Müslümanın kendi cehaleti, İslam konusundaki bilgisizliği ve İslam dışı düşünce ve davranışlarıyla savaşmasıdır. Bunu yapabilmek için de, öncelikle kendisinin İslam’ı tanıması, öğrenmesi, kendi kendini İslam’ın prensiplerine göre eğitmesi şarttır. Unutmamak gerekir ki, kendi kendisiyle olan bu cihadda başarılı olamayanın, kendi dışında yapacağı cihadda başarılı olmasını beklenemez. Bunu yaptığı takdirde ise, bir Müslüman artık, dış dünyaya ve çevresine İslam’ı yaymak, İslam’a hizmet edip onu savunmak için girişeceği cihada hazır demektir. Bundan sonra İslami bir cihadı gerçekleştirmek için şu yollara başvurması uygun olur:

 Öncelikle işe, İslam’ın tebliğini (mesajlarını) hikmetle, en güzel usullerle (metodlarla) en iyi bir şekilde çevremizdeki insanlara ulaştırmakla başlayabiliriz. Bu da başlıca iki yolla olabilir: Birincisi, dille anlatmaktır. Bu hususta Müslüman, “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel nasihatle davet et ve Müslüman olmayanlarla en güzel ve en uygun şekilde tartış,” (16.Nahl, 125) ayetini ve Peygamberimizin İslam’ı anlatmak ve yaymak için takip ettiği metodları kendisine rehber edinmelidir. İkincisi ise, İslam’a davet ve İslam’ı savunma gayesiyle, her türlü iletişim vasıtalarından faydalanmaktır. Bunun içerisine kitap, gazete, dergi, sesli ve görüntülü yayınlar, elektronik ortamlar ve benzeri her türlü yayın vasıtası girer. Bugün için Müslümanların en başta gelen cihad yollarından birisinin, bu alanlardaki gelişmelerden istifade yollarını aramak, bütün bu yollarla İslam’ı anlatmak için gerekli imkânları hazırlamaktır. Ancak gerek dille, gerek çeşitli iletişim vasıtalarıyla İslam anlatılırken, ikna edici olmaya çalışılmalı, ilmî ve mantıki delillere dayanılmalı, sevdirici ve toplayıcı olmak da ihmal edilmemelidir. Cihadın diğer bir merhalesi de, bir Müslümanın, İslam’ın yaşayan bir örneği olmaya çalışmasıdır. Bu suretle o, sözü, işi ve ahlakı ile İslam’ın yüceliğini bizzat kendi şahsında göstermeli ve çevresindekilere İslam’ı sevdirmeye bu yolla çalışmalıdır.

 Eğitim ve öğretim yoluyla cihad etmek de ihmal edilmemesi gereken ‘cihat’ kapsamında değerlendirilen faaliyetler cümlesindendir. Müslümanlar öncelikle kendi çocuklarını küçük yaşlardan itibaren İslami bir eğitime tâbi tutmalıdır. Bugün bir Müslümanın ilk planda yapabileceği en verimli cihad da budur. Ayrıca dinî eğitim ve öğretim müesseselerindeki öğretmenlerin, camilerdeki hatip ve vaizlerin Müslümanlara İslami bir eğitim verme yolundaki icraatları da cihadın bir bölümünü oluşturur.

Cihad etmenin diğer bir yolu da, bu yolda yapılan harcamalara katılmak, çeşitli yollarla İslam’a davet ve onu savunma görevini yürüten şahıs ve kurumları manen ve maddeten desteklemektedir. Özellikle zengin Müslümanların, her türlü İslami hizmet ve faaliyeti maddeten desteklemeleri, bugün en önemli ve etkili cihadın unsurlarındandır. Ashabı Kiramın, Allah yolunda mallarını nasıl cömertçe harcadıkları daima hatırlanmalı, onlar örnek alınmalıdır. Kur’an’ın “Mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin, bilseniz böyle yapmak sizin için ne kadar hayırlıdır.”(9.Tevbe, 41) ayeti ise, hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Başka bir cihad metodu da, bir Müslümanın, varsa maddi veya manevi nüfuzunu ya da yetkisini, insanları hidayete ulaştırma gayesiyle Allah yolunda kullanmasıdır.

Cihadın en önemli merhalelerinden birisi ise, İslam için tehlike arz eden dış ve iç düşmanlara karşı hazırlıklı bulunmaktır. Özellikle İslam dünyası için söylemek gerekirse, bu ülkelerin, ekonomi, teknoloji, beyin gücü ve yetişmiş eleman, asker gücü, savunma endüstrisi ve silah sanayi alanlarında çalışmaları, keza sıcak harp kadar tehlikeli olan soğuk savaş metodlarına karşı uyanık ve hazırlıklı olmaları, gereken her türlü tedbirleri almaları bugün için en hayati ve zaruri cihad yollarının başında gelir.

İslam’da cihadı yerine getirmek için başvurulabilecek bütün bu yollardan sonra, en son olarak Allah yolunda savaşma safhası gelir. Bu da ancak kardeş ülke Filistin, Çeçenistan, Irak, Suriye ve Afganistan’da olduğu gibi, İslam’ın ve Müslümanların varlığı tehdit edildiği ya da bir taarruz karşısında savaş kaçınılmaz olduğu zaman başvurulacak en son çaredir. Ancak, bu husus yanlış anlaşılmamalı ve Müslümanların Müslüman olmayanlarla daima savaş hâlinde olması gerektiği zannedilmemelidir. Savaşmak şeklindeki İslam cihadı, ancak bir tehlike veya taarruz söz konusu olduğunda geçerlidir (Müslüman ülkelerde yaşayan gayrimüslimler ise İslam’ın teminatı altındadır, canları ve malları İslam ve Müslümanlara yönelik yıkıcı faaliyetlere girişmedikleri sürece koruma altındadır)  

 Cihat, nefse, şeytana ve küfür ehline karşı olacağına göre, nefsi etkileyen unsurlar disiplin altına alınmadan, fiili bir cihat yapmak mümkün olmaz. İslam ile insanı buluşturacak, İslam ile insan arasındaki engelleri kaldıracak her faaliyet de her hal ve şartta mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olma hali de cihat içinde değerlendirilir. Cihat, hayatın içinde bir din anlayışıyla gerçekleşir. Meselâ uyku, insanın yemekten daha aşağı kalabilecek bir ihtiyacı değildir. Yer yer uykunun, yeme ihtiyacını da geçebileceğini söyleyebiliriz. Uykusuz ne kadar ayakta kalabileceğimize ve gıdasız ne kadar kalabileceğimize bakarak uykunun önemi hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Günlük altı-yedi saat arasında bir uyku düzeni oluşturulması, aynı saatlerde yatılıp kalkılması, uyku ile yemek arasına en az altı saat bir mesafe konması gibi sebepler hazırlanarak uyku disiplini oluşturulabilir. Bu bile cihadın bir parçasıdır. Nitekim Müzzemmil suresi iyi incelenerek uykunun nereye oturduğu anlaşılabilir. Kur’an davasını yüklenecek nesilleri Allah Teâlâ’nın önce uyku sınavından geçirdiğini, ‘uykudaki başarılarının üzerine onları Kur’an davasını taşıyacak nesil olarak çıkardığını’ görebiliriz orada. Bu bir cihat eğitimidir, öyle görülmeyi gerektirir.

 Mücahit ile haramlar arasında da asla bir yakınlık olmamalıdır. İyi bir eğitim ya da eğitimin rabbanîleştirilmesi haramların ve harama kaydıran ortamların kaldırılması, uzaklaştırılması demektir. Haramlarla iç içe bir ortamdan mücahit yetiştirilmesi nasıl mümkün olur?

 Dini için cihat edecek seviyede bir nesil yetiştirmeyi hedeflemeyen eğitim, nasıl İslami bir eğitim   olabilir? Gerçekçi olursak, ne din kolaydır ne de cennet ucuzdur.

 Bu da bir cihat eğitimidir. Söze ve yoruma gerek yoktur. Kur’an, her şeyi gayet açık söylüyor.  Tevbe suresinin  111 ve 112.âyetleri üzerinde tefekkür edersek;

 ‘Gerçek şu ki Allah, mü’minlerden cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda çarpışırlar; öldürseler de öldürülseler de bu; Tevrat, İncil ve Kur’an’da Allah’ın değişmez bir vaadidir. Kim Allah’tan dahi iyi sözünde durabilir? Öyleyse kutlu  olsun size yaptığınız sözleşmeniz. İşte bu, büyük kurtuluştur.’ (9 Tevbe 111) Bu âyet, mücahit mü’min kulların özelliklerini anlattı. Gelelim 112. âyete:

‘Günahlardan uzaklaşan tevbekârlar,

 İbadetlerine devam eden âbidler,

 Allah’a övgülerde bulunan hâmidler,

 Lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahidler,

 Rukü ve secdeleriyle Rablerine boyun eğenler,

 İyiliği emredip kötülüğü engelleyenler ve

 Allah’ın belirlediği sınırları aşmayanlar var ya!

 O halde müjdele o mü’minleri.’

 Bu âyet de cihat etmeye müsait mü’minlerin altyapısını, onların gündeminin neler olabileceğini öğretiyor. Canlarını ve mallarını Allah’a verenlerin kimler olacağını gösteriyor.

 Cihat eğitimi görmüş olmak bir anlamda sabır eğitimi görmektir. Eğitimin rabbanîleşmesi açısından bakıldığında, nefsin şehvetlerine, zevk ve keyif düşkünlüğüne, dış şartların baskısına, insanların içinde yalnızlığa, zor anlarda dayanmaya, yaşanan yerlerden uzak kalmaya sabretmeyi becerebilme anlamına gelmektedir.

 globalleşme kendi kurallarını koymakta ve herkesi o kurallara göre işini yürütmeye mecbur etmektedir fakat biz bunu özür olarak kullanamayız. Yokluk dönemindeki mü’minlerin yokluğu bir özür olarak kullanıp dinlerine hizmetten geri kalamadıkları gibi biz de köyleşen dünyada, kuralları bizim koyamadığımızı ileri süremeyeceğiz. İmkânsızlıklar içinde iş  üretebilmek, dinimizi yaşamak bizim imtihanımızdır. Bizden öncekiler bu imtihanı farklı bir   şekilde yaşadıkları gibi bizden sonrakiler de daha farklı bir imtihan yaşayacaklardır elbette.

 Değişmeye müsait kurallarımız zaten değişebilmektedir ama sabit değerlerimize hiçbir zarar vermeden, küçülen dünyada büyük kalmak, eğitimin cihat, cihadın eğitim muamelesi görmesi ile mümkündür. Kendi tebliğimizi yapabilmek cihat ise cihadımızdır, ibadet ise ibadetimizdir, eğitim ise, eğitimimizdir.