ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 4
- Cennette selâm
19/11/2014 - 12:19

Cennet, dünyada iman edip salih amel işleyenlere, ya da Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket edip kulluk görevlerini yerine getiren güzel insanlara verilecek sonsuz ödül yeri.

Kur’an bu gerçeği kesin ve açık ifadelerle farklı şekillerde haber veriyor.

“(O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.”(Ra’d 13/123)

“(Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, “Hayır (indirdi)” derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir.” (Nahl 16/30)

“Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima üstün ve hakimdir.

Buna mukabil, iman edip doğru ve yararlı işlerde bulunanları içlerinden ırmaklar akan hasbahçelere koyacağız, orada sonsuza kadar kalacaklar; ve orada tertemiz eşlere sahip olacaklar; (böylece) onları sonsuz mutluluğa eriştireceğiz.”(Nisa 4/56-57)

Daha fazlası da var:

“İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedî mutluluk-esenlik bahçeleri işte böylelerinin olacaktır. Orada onlara altın bilezikler takılacak; yeşil ipekli ve işlemeli giysiler giyinecekler ve orada (yumuşak) divanlarda yaslanıp oturacaklar.Bu ne güzel bir karşılık, bu ne güzel bir dinlenme yeri!”(Kehf 18/31. Ayrıca bakınız: Rahman 55/54)

Cennet öyle bir yer ki orada kötü, rahatsız edici, hoş olmayan, istenmeyen hiç bir şey yok. Orada boş söz yok, yalan yok, çirkin kelime yok; ama sadece selâm var.

 “(Cennetlikler) orada ne boş konuşmalar duyacaklar, ne de günaha yönelten bir çağrı. Duydukları söz, yalnız “Selâm, selâm” dır.”(Vakıa 56/25-26)

“Onlar aralarında selâmı yayarlar. Birbirlerine selâm üstüne selâm verirler.”(1) Ya da Rableri onlara selam gönderir.(2) Veyahut onlar, orada rahatsız edici bir söz işitmezler ama meleklerden selâm üstüne selâm alırlar.

Sanki Allah (cc) cennetliklere şöyle denilecek: “Siz boş sözden ve günaha yönelten bir çağrı gibi ayıplardan uzaksınız, bunlardan selâmettesiniz.” (3)

Allah (cc) muttaki (hakkıyla korkup-çekinen) kullarını şöyle müjdeliyor:

“Cennet de takva sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır.

Görmeden Rahman'a saygı gösteren ve(Allah'a) dönük bir kalp getiren herkesin (mükafatı budur).

“Oraya selâmla girin” (denir). İşte bu, ebedi yaşamanın başladığı gündür.

Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır.” (Kaf 50/32-35)

Yani oraya azaptan ve üzüntüden selâmette (kurtulmuş) olarak girin. Kaf 34. âyet şöyle de anlaşıldı: “Allah’tan veya meleklerden size selâm olsun”, “size ikram edilen bu nimetin kaybolmasından endişe etmeyerek selâmetle girin cennete”.(4)

Bir başka âyette bu müjde şu ifadelerle geliyor:

“Müttaki (Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan) kimseler ise, onlar (kendilerini) hasbahçeler içinde gözelerin, kaynakların başında (bulacaklar).

Oraya selâmla girin” (sözleriyle karşılanacaklar orada).

(O zaman) Biz onları içlerinde (kalmış) olabilecek nahoş duygu ve düşüncelerden arındıracağız ve (böylece) birbirleriyle kardeş olarak mutluluk tahtları üzerinde karşı karşıya oturacaklar.” (Hıcr 15/45-47)

Cenneti hak edenler, oraya insanı üzecek, hoşnutsuz veya rahatsız edici bütün afetlerden, korkulardan emin olarak girecekler. Ya da birbirlerine selâm vererek, veyahut melekler tarafından selâmla karşılanarak cennete dahil olacaklar.(5) Nitekim pek çok ayette cennetliklere korkunun olmayacağı ve onlşarın üzülmeyecekleri haber vriliyor. (Mesela; Bekara 2/38, 112, 288. Ali İmran 3/170. Maide 5/69. Zümer 39/61. Ahkaf 46/13)

“Yani, hepsi onur ve itibar bakımından eşit ve buna bağlı olarak hased ve kıskançlıktan azade olacak. Râzî'nin belirttiği gibi, sürur çoğul ismi (tekili serîr) lugat olarak “sedirler” ya da bazan “tahtlar” anlamına olduğu gibi, “yücelik ya da mutluluk (sürûr) makamı” anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla, ‘serîr-taht’ ismi ve onun çoğulu olan ‘sürûr’ sözcüğü işte bu, mutluluk/sevinç anlamındaki sürûr sözcüğünden türemiş olabilir.”(6)

Acaba bütün bu âyetlerde sözü edilen ve cennetliklere muhteşem bir ödül olan “selâm” meleklerden mi, yoksa Allah’tan mı gelecek?

Her ikisinin de olması muhtemel. Zira Kur’an, Allah’tan onlara selâm sözü geleceğini(Yasin 36/58);

meleklerin onları selâm ile karşılayacaklarını;

(O yurt,) girecekleri, zemininden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar için orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.

(Onlar,) meleklerin, “Size selâm olsun. Yapmış olduğunuz (iyi) işlere karşılık cennete girin” diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir.”(Nahl 30-32)

“(orada) onların, atalarından, eşlerinden ve çocuklarından doğru yolu tutan kimselerle birlikte gireceği, huzurla dolup taşan ebedî hasbahçeler vardır ki, her kapısından melekler onların yanına varıp;

“Size selâm olsun! Çünkü siz (iyilikte) sebat ettiniz!” (diyecekler). (Hal) böyleyse, ahirette erişilecek olan bu mutlu son ne hoş ve ne güzel!”(Ra’d 13/23-24)

“Onlar ki, bir arınmışlık hali içindeyken melekler; “Size selâm olsun, (hayattayken) yaptıklarınızdan ötürü girin cennete!” diyerek canlarını alırlar”(Nahl 16/32)haber veriyor.

Cennetin meleklerden olan bekçileri de cennetlikleri müjde vererek, tebrik ederek ve ‘selâm’ ile karşılayacaklar.

“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara:

Selâm size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya, derler” (Zümer 39/73)

Allah’tan hakkıyla korkup çekinenler, ya da dünya hayatında Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlar; hesaptan sonra, bölük bölük, grup grup Cennete götürülürler. Şerefli birer konuk/heyet olarak. (Meryem 19/85) En önde mukarrabler, yani Allah’a en yakın olanlar, sonra ebrar yani en iyi davranışta öncü olanlar, sonra diğerleri, sonra diğerleri.

Herkes kendine uygun bir grupla, herkes kendi önderiyle, herkes dünyada iken kime yakın idiyse onlarla, mesela peygamberler peygamberlerle, salihler kendilerine benzeyenlerle, alimler kendi akranlarıyla, imanında sâdık olanlar kendi yakınlarıyla Cennete doğru yürürler.

Ta ki Cennetin kapısına geldikleri zaman oradaki görevliler onlara; “selâmün aleyküm tıbtüm, fedhulûhâ hâlidîn- “Selâm size! Hoş geldiniz! İşte buyrun, içinde temelli kalacağınız bu (Cennet’e) girin)” diyecekler.(7)

Şüphesiz ki cennetlikler için yapılacak bu teşrifat; çok güzel bir karşılama, onlar için hoş bir övgüdür. Sebebi ise cennetliklerin dünyada iken Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket edip, günahların ve hataların pisliklerinden arınmalarıdır. Cennetin kapısına da tertemiz gelirler. Cennette ancak güzellik vardır. Oraya ancak güzel, tertemiz olanlar girerler.(8)

Ayrıca henüz cennete girmemiş olan A’raf ehlinin cennetliklere selâm vereceklerini de Kur’an haber veriyor:

“İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: “Selâm size!” diye seslenirler.”(A’raf 7/46),

Meleklerin selâmını ‘mutluluk tebriği’ diye de anlamak mümkün.

 “O Rahmet Kaynağının kullarına söz verdiği, insanın kavrama kapasitesini aşan bir gerçeklik olan mutlak mutluluk ve güzelliğin merkezi cennetler (onların olacak). Ve her halükârda O’nun sözü yerini bulacaktır.

Orada selâm dışında asla boş bir söz işitmeyecekler. Ve onlar orada sabah akşam rızıklandırılacaklar.” (Meryem 19/61-62)

Meryem 62. âyette geçen “selâmen”, cennetlikler için geçtiği yerlerde hikâye tarzında geliyorsa “mutluluk tebriği”, konuşma tarzında geliyorsa ‘mutluluklar’ ve ‘esenlikler’ şeklinde anlaşılmalıdır.” (9)

 

-          Allah’ın selâmı

Cennetliklerin ‘selam’ ile karşınacakları bir başka âyette şöyle anlatılıyor:

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.

Onların Alah’a kavuşacakları gün, dirlik temennileri ‘tahiyye’dir-selâmdırve Allah, onlar için en güzel ödülü hazırlamıştır.(Ahzab 33/43-44)

Kur’an, cennetliklere Allah’tan bir selâm sözü olacağını haber veriyor. Bu selâm sözünden kasdın ne olduğu, bunun cennetliklere nasıl ulaşacağı konusunda farklı yorumlar var.

Allah (cc) cenneti hak eden kullarını kendi katından ödüllerin en muhteşemi olmak üzere bizzat kendisi “selâmün aleyküm-size selâm olsun” diye mi iltifat edecek yoksa, bir çok âyette geçtiği gibi bundaki kasıt meleklerin onlara verecekleri selâm mı, onları selâm sözüyle, mutluluk müjdeleriyle karşılamaları mı?

“Bir peygamber ile aynı çağda yaşasaydık. Zamanın peygamberi bize gelse ve gözleri parlayarak deseydi ki:

-Allah’ın sana selâmı var.

O anda ne hissederdik?

Nutkumuz tutumaz mıydı?

Sevinçten başımız dönmez miydı?

Kalbimiz bir kuş gibi çırpınmaz mıydı?
Sevinç gözyaşları göz pınarlarımızdan süzülmez miydi?

Kendimizi gayr-i ihtiyari şükür secdesinde bulup, kıyamete kadar secdede donmak istemez miydik?

İşte es-Selâm olan Allah’ın ahirette böyle bir tecellisi olacak. (10)

Yâsîn Sûresini bunu şöyle haber veriyor:

“Elbet cennet ehli O Gün, keyif veren bir meşguliyet içinde olacak.

onlar ve eşleri (bu huzurun) gölgesi altında mükemmel yataklar üzerinde uzanacaklar.

orada her türlü refaha sahip olacaklar ve arzuladıkları her şey onlara sunulacak.

Bu Rahman olan Rabbin sözüyle gelen bir ‘selâm’dır.”(Yâsin 36/55-58)

Cennetlikler, cehennemi hak edenlerin aksine nimetlere kavuşacaklar. Asla rahatsızlık vermeyen, eşsiz haz ve keyif veren tatlı meşguliyetler içinde olacaklar. Yani onlar orada sefa sürmekle meşgul olacaklar. Usanç ve can sıkıntısına sebep olan hiç bir şeyle karşılaşmayacaklar. (Fatır 35/35) 57. âyette geçen ‘fekihûn’ kelimesi,  cennetteki sevinç, sürûr, neşe manasıyla refahın ve huzurun en üst seviyesini, kemal noktasını ifade eder.

Kur’an'ın cennet tanımlamalarında zıll (gölge) terimi ve çoğul biçimi olan ‘zilâl’, çoğunlukla ‘mutluluk’un mecazî karşılığı olarak kullanılır. Nisa 57. ayette geçen ‘zill-zalîl’ ‘sonsuz mutluluk’ anlamındadır. Kurtuluşa erenlerin üzerinde uzandıkları ‘sedirler’ ise, manevî bir doygunluğu ve bir zihin dinginliğini simgeler.(11)

Âyetler, cennetliklere haz verecek, refah sağlıyacak her türlü nimetlerin sunulacağını haber veriyorlar. Ancak bu nimetlerin ötesinde cennetliklere Allah’ın rızasının müjdesinin verilmiş olması daha da önemlidir. Bu müjdeyi “Rabbin sözüyle gelen bir ‘selâm’dır bu” ifadesinden anlamak mümkün. Allah’ın selâm sözü doğrudan veya melekler aracılığıyla cennetliklere ulaştıracak.(12)

 

(Devamı var)

Hüseyin K. Ece

15.11.2014

Zaandam-Hollanda


(1) Zamahşerî, El-Keşşaf, 4/449

(2) Muhammed b. İbrahim el-Bağdadî, Tefsir-i Hazin, 4/236

(3) İbni Atiyye, El-Muharriru’l-Veciz, S: 1811

(4) Muhammed b. İbrahim el-Bağdadî, Tefsir-i Hazin, 4/190

(5) Şevkânî, El-Fethu’l-Kadîr, s: 897

(6) Esed, M. Kur’an Mesajı, 2/520

(7) İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 3/231

(8) Kutub, S. Fi Zılâli’l-Kur’an, 5/3062

(9) İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, 1/588

(10) İslâmoğlu, M. Esmâ-i Hüsnâ, 3/2128

(11) Esed, M. Kur’an Mesajı, 2/904

(12) Zamahşerî; El-Keşşaf, 4/22