YAŞAMIN EMARI
Sonsuz arzular, sınırsız istekler, onursuz arayışlar, hesapsız harcamalar, doyumsuz nefisler, haksız "hakediş"ler, tersiz talepler, emeksiz zenginlikler, vicdansız hazlar hayatı karartıyor...
01/09/2014 - 15:25

Bugün önyargısız bir gün. Objektif bir bakışla toplumsal zeminimizi tahlil ettiğimizde acı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalırız. Yaşam alanlarımızdaki anlam kayması, amaç sapması akıbetimizi tehdit eder boyutlarda... Şu an bu tehlikeye dikkat çekmek için bir durum tespiti ve ileride daha ciddi değerlendirmeler yapmak adına bazı başlıkları rapor etmekle yetiniyorum.
 
Sonsuz arzular, sınırsız istekler, onursuz arayışlar, hesapsız harcamalar, doyumsuz nefisler, haksız "hakediş"ler, tersiz talepler, emeksiz zenginlikler, vicdansız hazlar hayatı karartıyor...
 
Tutarsız tartışmalar, temelsiz tezler, delilsiz iddialar, yargısız infazlar, marifetsiz malumat, hikmetsiz ukalalıklar, muhakemesiz mantıklar, irfansız idrakler, faydasız ilimler, fıkıhsız fakihler, içeriksiz yorumlar insanı yordukça yoruyor...
 
Bedelsiz başarılar, maliyetsiz mülkler, sancısız doğumlar, çabasız çözümler, çözümsüz paketler, risksiz zaferler, firesiz fırsatlar, şükürsüz nimetler, çilesiz dindarlık, eylemsiz davalar, zahmetsiz sonuçlar sonumuzu hazırlıyor...
 
Ayarsız adımlar, aciz adamlar, rotasız çıkışlar, çizgisiz çırpınışlar, yönsüz yönelişler, kıblesiz duruşlar, gayesiz gayretler, tefekkürsüz teşebbüsler, hedefsiz hamleler, amaçsız arayışlar, idealsiz rutinler, iradesiz işlemler, ipsiz-sapsız işler, içeriksiz ritüeller, anlamsız alışkanlıklar, lüzumsuz detaylar bizi boğuyor ve bozuyor...
 
Takvasız kulluk, tövbesiz günahlar, ahlaksız ticaret, seviyesiz siyaset, hayasız hayat, hayırsız evlat, haksız rekabet, hukuksuz adalet, edebsiz edebiyat, tahkiksiz taklit, arsız sanat, kitapsız neşriyat, sayısız melanet...
 
Nesillere yazık oluyor...
 
Gönülsüz dostluklar, güvensiz arkadaşlıklar, isteksiz kardeşlikler, heyecansız yürekler, aşksız aksiyonlar, vefasız vedalar, umutsuz bekleyişler, niteliksiz incelikler, keyfiyetsiz kitleler, kifayetsiz kuşaklar, yalnız yığınlar... Yarından ne beklenir?
 
Harsız ateşler, fersiz bakışlar, dermansız dizler, mutsuz yüzler, niyetsiz kalpler, kararsız ayaklar, özsüz sözler, siyretsiz suretler, mazrufsuz zarflar... Zaafiyetin ve acziyetin göstergesi değil midir?
 
Duasız diller, tedbirsiz tevekküller, amelsiz imanlar, ihlassız ameller, hûşûsuz namazlar, tepkisiz münkerler, "dilsiz şeytan"lıklar, ahiretsiz Müslümanlık, ruhsuz radikallik, namazsız İslamcılık, şeriatsiz dincilik, cihatsız adanmışlık... Yoksa kendimizi aldatıyor muyuz?
 
Anasız "anaokulları", huzursuz "huzurevleri", sevgisiz "sevgi evleri", bilgisiz "bilgi evleri"; ülküsüz "ülkücüler", halksız "devrimciler", emeksiz "işçiler", kişiliksiz "dişiler", yüreksiz "yiğitler", kemiksiz "kitleler", çocuksuz "evlilikler", insansız "uygarlıklar"... Bu gidişle nereye?
 
Omurgasız aydınlar, dirayetsiz alimler, ferasetsiz aktörler, basiretsiz kadrolar, örgütsüz yığınlar, köksüz kurumlar, sorumsuz yetkililer, itibarsız muktedirler, çapsız bireyler... Gerçekten bize bir şeyler oldu, farkında mıyız?
 
Gereksiz korkular, uçsuz hesaplar, usulsüz işler, yersiz sorular, acımasız ithamlar, tutarsız talepler, bereketsiz günler, hazırlıksız ölümler, kontrolsüz güçler... Kaos ve kabusa müşteri olduğumuzu biliyor muyuz?
 
Ufuksuz gençler, uyumsuz eşler, huysuz karakterler, yetersiz yetmeler, duyarsız kitleler, kimsesiz kuşaklar... Kimi Kime emanet edeceksiniz?
 
Huzursuz haneler, ıssız adresler, Sen'siz mabedler, sessiz mushaflar ve de dertsiz ve gamsız dünyalar... Biz bu dünyada neyi temsil ediyoruz? Ne adına yaşıyoruz?
 
Peki, bizden beklenen nedir?
 
"Bir toplum kendinde olanı değiştirmedikçe, Allah onları değiştirmez."(13/ Râd Suresi, 11)