HADD’LER ÂHİRETTEKİ CEZÂLARI DÜŞÜRÜR MÜ?
Cezâları Kur’an ve sünnet tarafıdan belirlenen suçlar (adam öldürme, zina, hırsızlık, vs.) işlendiği zaman, bu suçları işleyen kimselere cezâsı dünyada islâmî mahkeme tarafından verildiğinde, bu cezâ, o suçu işleyen kimsenin âhiretteki cezâsını düşürür mü? Meselâ, şartlarına uygun bir şekilde hırsızlık yaptığı mahkeme tarafından tesbit edilen bir kimsenin eli bilekten kesildiğinde (Hadd), Allah Teâlâ o kimseyi âhirette Hırsızlık yapmasınlar emrini tutmadığı için tekrar cezâlandırır mı? Hiç şüphe yoktur ki, hadd cezâları toplumların emniyet, güven ve huzurunu sağlayan ilâhî kanunlardır.
18/02/2010 - 12:26

Hadd’lerin uygulanması bir memleket için kırk gün yağmurun yağmasından daha hayırlıdır. Ekonomik, sosyal, psikolojik bir çok faydaları olan hadd’lerin tespiti, şartları, uygulanması gibi yönleri İslam hukukçularına bırakarak biz meselenin ahiretteki boyutunu izah etmeye çalışacağız. Gaybî meselelerde akıl yürütmek (şahsi görüşlere müracaat etmek) safsatadan öteye geçmeyeceğine göre, biz beşerin Efendisi’nden gelen haberlere (nakil) müracaat etmekle iftihar duyacağız. Hiç şüphesiz ki “Tevfik” Allah’tandır.

* * *

Ebû Hureyra (r)’tan rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Muhterem (sav.) şöyle buyurdu: “Bilmiyorum, hadd’ler bu cezaları çekenler için keffâret olur mu? Olmaz mı?”. Bazı islam alimleri bu hadise dayanarak yukarıdaki sorulara olumlu veya olumsuz bir cevap vermemişler ve çekimser kalmışlardır. Ancak Kadı Iyaz’ın bildirdiğine göre ulemanın ekseriyeti İmam Buhari’nin ‘Ubade bin Samit (r)’tan rivayet ettiği aşağıdaki hadis’i delil getirerek hadd’lerin (dünyadaki cezâların) günahlara keffâret olacağını, sahibinin günahını temizleyeceğini böylece ahirette tekrar cezalandırılmaya gerek kalmayacağını söylemişlerdir:

Bedir savaşına katılan ve Akabe beyatında bulunan ‘Ubade bin Sâmit (r), Rasulullah (sav)’in yanında bulunan bir gurup sahabeye şöyle dediğini rivayet etti:

“Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, evlatlarınızı öldürmemek, elleriniz ve ayaklarınız arasından iftira getirmemek, ma’ruf (iyilik)te isyan etmemek üzere bana bey’at edin (söz verin)... Her kim, bu bey’at’a bağlı kalı(p sözünü tuta)rsa, onun ödülü Allah üzerinedir (mükafaatını Allah verecektir). Her kim de bu saydıklarımdan bir suç işler ve dünyada cezalandırılırsa, bu ceza onun için keffâret olur. Kim bu saydıklarımdan bir suç işler, sonra da Allah o suçu gizler ( mahkemeye intikal etmez ve cezasını dünyada çekmez) ise, onun durumu Allah’a aittir. Dilerse onu affeder, dilerse cezalandırır

 

Her iki hadis te sahihtir. Ebu Hureyra (r) hadisini, el-Hâkim en-Neysâbûrî “el-Müstedrek”inde rivayet etmiş ve senedi Buhari ve Müslim’in şartlarına uyan sahih bir senettir. Ancak Kadı Iyaz, ‘Ubade hadisinin daha kuvvetli ve sağlam olduğunu, böylece her ikisinin arasını uzlaştırmak için Ebû Hureyra hadisinin Ubeyde hadisinden daha önce meydana geldiğini, Allah Teâlâ’nın Efendimize meselenin hakikatini bildirmeden önce vuku bulduğunu, daha sonra Allah Teâlâ meselenin hakikatini Efendimize bildirince Ubade hadisinin rivayet edildiğini (böylece Ubade hadisinin Ebu Hurayra hadisini neshettiğini) söyler.

Ancak İbn-i Hacer el-Askalânî şöyle der “Kadı Iyaz ve onun görüşünde olanlar ‘Ubade Hadisi, Rasulullah (sav.)’in Akabe gecesi Ensar ile Mekke-Mina’da ilk bey’at ettiği sırada gerçekleşmiştir’ diyorlar. Ebû Hureyra (r) ise bu hadiseden yedi yıl sonra Hayber’in Fethedildiği sene Müslüman oldu. O halde, Ebu Hureyra hadisi daha önce nasıl meydana gelmiş olabilir?

Bazıları bu soruya şöyle cevap verdiler: “Muhtemelen, Ebû Hureyra (r), bu hadis-i şerif’i, bizzat kendisi Rasulullah (sav.) den duymadı. Bilakis bu hadis-i şerifi daha önceleri (Akabe beyatından da önce) Rasulullah (sav.) den işiten başka bir sahabeden nakletti. Daha sonra da Ebû ‘Ubeyde hadisini (hadd’lerin keffâret olacağını) duyamamış olabilir”

Ibn-i Hacer der ki: “Bu bir zorlamadır. Çünkü Ebu Hureyra (r) yukarıdaki rivayetinde “Sema’(işitme) sıygasını kullanmıştır. Ayrıca, Akabe beyatından önce Hadd’ler henüz daha inmemişti. Kanaatime göre hakikat şudur:

Ebû Hureyra hadisi sahihtir ve Ubade hadisinden önce vuku bulmuş, ancak Akabe gecesinden önce vârît olmamıştır. Çünkü Ubade hadisinde zikredilen beyat (sözleşme) Akabe gecesi yapılan sözleşme değildir. Akabe gecesi yapılan sözleşme Ibn-i İshak ve diğer siyer alimlerinin bildirdiği ve Rasulullah (sav.)’in Ensar’dan sahabelere söylediği şu sözleşmedir:

“Kadınlarınızı ve çocuklarınızı koruduğunuz gibi beni de korumanız üzere sizinle beyat ediyorum. Böylece onlar da Efendimize beyat ettiler

İmam Buhari, Ubade bin Sâmit’in şöyle dediğini rivayet eder: “Biz Rasulullah (sav.)’e zorlukta ve kolaylıkta, hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız şeylerde işitip itaat etmek üzere beyat ettik”.

İmam Taberani ve Ahmet bin Hanbel’in müsnedinde konuyu biraz daha açıklayan ve Şam’da Muaviye’nin huzurunda Ubade bin Samit (r) ile Ebu Hureyra (r) arasında eçen bir kıssa vardır. Ubade (r), Ebu Hureyra’ya (r) dedi ki “Ey Ebu Hureyra, hiç şüphesiz ki, biz Rasulullah (sav) ile zorlukta ve kolaylıkta işitip itaat etmek, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak, kınayanın kınamasından korkmadan Hakk’ı söylemek, Rasulullah (sav.) bizim yanımıza Yesribe geldiği zaman O’na yardım etmek ve kendimizi, hanımlarımızı ve çocuklarımızı koruduğumuz gibi O’nu da korumak ve bunların karşılığı olarak bizlere cennet verileceiği üzerine beyat ederken sen bizimle beraber değildin. Bizim Rasulullah (sav) ile sözleştiğimiz beyat işte budur.

Bu rivayet apaçık bir şekilde bize gösteriyor ki, Akabe gecesi Ubade bin Samitin yukarıdaki ilk hadiste hırsızlık yapmamak, zina etmemek, adam öldürmemek vb. Şeyler üzerine yapılan beyat değildir.

Ayrıca İmam Buharî’nin Kitabu’l-Ahkâm’da zikrettiği rivayetlere göre sahabeler Rasulullah (sav.) ile başka bey’atler de yapmışlardır. İşte bu diğer beyatlerden birisi de Ubade bin Sâmit’in de katıldığı hırsızlık yapmamak, zina etmemek vs. Üzerine anlaştığı ilk hadiste bildirilen beyattir. Bu beyat’in Mekke’nin Fethinden ve “Ey Peygamber! Sana mümin hanımlar geldiği zaman onlarla, Allah’a hiç bir şeyi şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, evlatlarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasından bir iftira getirmemek üzere onlarla beyat et” ayetinin nüzûlünden sonra –ki bu ayetin Hudeybiye kıssasından sonra nâzil olduğu hakkında hiç bir ihtilaf yoktur- gerçekleştiğini gösteren delillerden bir tanesi İmam Buhari’nin Kitabu’l-Hudûd’ta Ubade (r)’ın bu hadisten sonra “Rasulullah (sav.) Mümtehine suresindeki ayet-i kerimeyi okudu” dediği rivayettir. Yine Buharî’nin kitabu’t-Tefsir’de Ubade’nin bu hadisini Mümtehine 12 ayeti kerimesinin tefsirinde zikrettiği rivayette “Kadınlar ayetini okudu” ibaresi vardır.

İmam Müslim’in Ma’mer ve Zühri yoluyla gelen rivayeti “Böylec bize kadınlar ayetini okudu ve “Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmasınlar ...” dedi” şeklindedir.

Nesâî’nin Hâris bin Fudayl ve Zührî yoluyla gelen rivayeti: “Rasulullah (sav.) ded ki “Kadınların bana bey’at ettiği şeyler üzerine benimle beyat etmeyecekmisiniz!? Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayın...”

Taberi’nin bu hadisin senedinin diğer bir koldan Zühri yoluyla geldiği rivayeti: “Mekke’nin fethi günü Rasulullah (sav.) ile kadınların beat ettiği şeyşler üzer

Ne beyat ettik.

İmam Müslim’in, Ebu’l-Eş’as ve Ubade bin Samit yoluyla gelen rivayeti: “Rasulullah (sav.) kadınlar üzerine aldığı beyat gibi bizim üzerimize de beyat aldı.

Bütün bu açık deiller göstriyor ki Ubade bin Samitin zşkrettiği ilk hadiseteki Mümtehine suresinideki bu ayetin nüzülünün arkasından, Mekke’nin fethinden sonra gerçekşeşmişstir. Bu da Ebu hureyra’nın Müslüman olmasından bir müddet sonradır. Bu görüşü kuvvetlendiren başka deliller de vardır:

  • Ibnü Ebi Hayseme “Tarih”inde, Amr bin Şuayb’ın babası ve dedesi yoluyla Rasulullah (sav.)’in “Sizinle Allah’a hiç bir şeyi denk tutmamak.... üzere beyat ediyorum dediğini rivayet etmmiş ve Ubade hadısindeki benzer şeyler zikretmiştir. Bu snedin jravilerinin hepsi “Sika”dır. O halde Abdullah bin Amr ubade hadisindeki buy beyata katılanardan birisi olduğuna jgöre, Ubade hadisinde belirtilen bu beyatle Ubade’nin Akabe gecesi beyatin farklı beyatler olduğu açıköa oraya çıkmış olur. Çünkü Abdullah bin Amr Ensardan değildir ve onun Müslüman olduğu tarıh Ebu Hurerya’nın müslüman olduğu tarihe yakındır. Buna göre iki beyat söz konusudur. Birisi hicretten önce Akabe gecesi Ensar’ın Efendiniz (asv= ile yaptığı beyat, diğeri de Mekkenin Fethinden sjonra yapılan ve hem Abdullah bin Amr’ın hem de Ubade bin Samit’in katıldığı beyat.
  • Taberani Cerir (r)’ın “Biz Rasulullah (sav.) ile kadınların beyat ettiği şeyler üzerine beyat ettik” dediğini rivayet eder ve Ubade hadisinde belirtilen şeyleri zikreder. Cerir’in Müsliman joluşu da Ebu Hureyra’dan sonradır.

Karışıklılığın çıkış noktası ve ubade hadisinin yanlış anlaşılmasının sebebi şudur: ubade bin Samit her iki beyate de birden katılmıştır. Ubade Akabe beyatine katılmasıyla iftihar eder ve bunu müteaddid defalar hadis anlatırken zikrederdi. Ancak Mekkenin fethinden sonra kadınların beyatıine benzeer bir beyat te erkeklerin arasında yapılınca Ubade bin Samit buı beyate de katılmıştır. Böylecce işin hakikatini bilmeyenler Ubadenin “hırsızlık jyapmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek üzere yaptığı beyatin Akabe geesi yapılan beyat olduğu vehmine kapılmışlardır.

Ancak burada şöyle bir itiraz gelebilir: “İmam Buhari kitabu Menakibıl-Ensar’da, Ensar heyetinin Rasulullah (sav.) ile Mekke de Akabe beyatine katılması babı altında ubade bin Samitin şöyle dediğini rivayet eder: “Ben Rasulullah (sav)’e beyat eden heeyetin arasındaydım” Ve Ubade şöyle dedi: “Rasulullah (sav)’e hiç bir şeyiğ Allah’a denk tutmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, Allah’ın haram kıldığı birisini öldürmemek ve isyan etmememk, bunların karşılığında cenneti kazanmak üzere beyat ettik” Bu hadisin zahiri iki farklı beyatin yapılmadığını ubade hadsinde zikredilen bu sözleşmenin Akabe gecesi yapılan sözleşme ile aynı sözleşme olduğunu gösterir?”

Ibnü Hace bu itiraza şöyle cevap verir: Ubade bin Samitin “Ben Rasulullah (sav.)’e beyat eden heyetin arasındaydım” sözü Akabe gecesi yapılan Rasulullahı koruma ve ona yardım etme beyatine işaret eder. Daha sonrakı kısımlar ise Mekkenin fethinden sonraki beytat için söylemmişitir.Zatgen “Ve Ubade şöyle dedi” cümlesiyle atıfta bulunulması hadisin iki kısmının farklı olduğunu gösterirş. Buna gösre hadisin “Ben Rasulullah beyat eden heyetijn arasındaydım” kısmı Akabe beyatine “Ve Ubade şöyle dedi” diye başlayan diğer kısmı da Mekkenin fethinden sonraki beyate de4lalet ederr.

BöyleceEbu Hureyra hadisi ile Ubade hadiis asrasında hiçl bir çelişkinni olmadığı ortaya çıkmış oldu. Buna göare hadd’lerin günahlara keffaret olduğunu açıkça söyleyebiliriz. Ayrıca bu görüşü destekleyen başka deliller de vardır.

  • Hz. Ali (r) tan rivayetle Rasulullah (sav.) buyurdu ki “Kim bir günah işler, arkasından onun cezasını dünyada çeker ise, Allah teala kulunu ahirette tekrar cezalandırmaktan Yücedir” (İmam Tirmizi, Hakim “sahih” dedi. Aynı hadisi İmam Taberani hasen bir sentle Ebu Temime el-Huceymi’den rivayet etti.
  • Ahmet bin Hanbel hasen bir sent ile Huzeyme bir Sabit’ten rivayet etti. Kim bir suç işler de ona had cezası uygulanırsa bu ceza onun için keffaret olur.
  • Taberanı Ibn-i Omer’den rivayetle “Bir günah üzerine cezalandırılan hiç bir kul yok ki. Allah teala o cezayı işlediği o günaha keffaret yapmış olmasın”.