İlim Yolculuğu
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki:

"Kim ilim öğrenme arzusuyla bir yola girerse, Allah bu sebeple ona Cennet’e giden yolu kolaylaştırır".
02/05/2009 - 15:11

Dünyayı misafirhane, kendisini de bu dünya misafirhanesinde biraz dinlenip yoluna devam edecek bir yolcu gibi telakki etme anlayışını taşıyan imanlı kul, fani dünya hayatı boyunca gerçek hayat olan ahiret yolculuğuna hazırlanır. Ebedî hayata hazırlanma bu hayata anlam kazandırır. Dakikalar, saniyeler bile değerlenir.

Dünya gemisi ebediyete doğru yoluna devam ederken, gemideki yolcular da gemi içinde kısa süreli yolculuk yaparlar. Hayat gemisinin yolculuğu içinde kısa süreli yolculuklara şahid oluruz. Bizim gibi dünya gemisi de fanidir. Bir gün o da sahile demir atacaktır.

Yolculuk.. Eski ifade ile Seferîlik… Her zaman ve her zeminde geçerliliğini koruyan İslam, yolculuğa büyük önem ve yer vermiş, yolculukta ibadet konusunda bazı kolaylıklar gösterilmiş, hayatın ayrılmaz parçası olan yolculukla ilgili hükümler ve tavsiyeler, Hadis ve Fıkıh kitaplarında ayrıntılı bir şekilde yer almıştır. Yolcunun manevî sigortası niteliğindeki "Yolculuk Duası"nın her yolculuğa çıkışta okunması tavsiye edilmiştir.

İslâmî anlayışımızda yolcunun duası makbul sayılmış, yolcuyu ağırlamak, yolda kalmışa yardım etmek tavsiye edilmiş, misafirperverlik ve ikramseverlikten övgüyle söz edilmiş, yolcu zekât almaya bile layık görülmüştür.

Kuran-ı Kerim, tarih içindeki ibret yolculuğunu tavsiye etmiş, yolculuğun ilmî açıdan değerlendirilmesini, bu vesile ile tarihî olayların ibret ve tefekkürle incelenmesini öğütlemiştir. "Yeryüzünde yürüyün.. Gerçekleri yalanlayanların acı sonuçlarına bakın( ibret alın)", buyurmuştur.

Yolculuktaki yorgunluk ve sıkıntıların unutulmasını ya da meşakkatlerin tatlı hatıralara dönüşmesini sağlayan, yolculuğa ayrı bir anlam veren şey, yolculuğun amacıdır. Yolculuğun amacı ne kadar değerli ve anlamlı ise yolculuk o kadar değerli ve anlamlıdır.

Hayat şartlarının gereği olarak maddî, ticarî, iktisadî, siyasî, tıbbî, sportif, diplomatik, turistik ve benzeri amaçlarla yapılan yolculuklar yanında; sadece ulvî ve manevî amaçlarla yapılan yolculuklar da vardır. Cihad yolculuğu, hac ve umre yolculuğu, davet ve irşad yolculuğu, hicret yolculuğu ve ilim yolculuğu gibi…



İlim Yolculuğu

Bu yolculuklar içerisinde "ilim yolculuğu"nun apayrı bir önemi vardır. İlim yolculuğu, ilim adamının ya da ilim talibinin ilim tahsili uğruna katlandığı verimli, feyizli ve bereketli yolculuktur. İlmî seyahat, yeni eserlerle tanışma, yeni ilim adamlarıyla görüşme ya da farklı bir metodla ders alma amacıyla ülke içinde veya dışında ilmî arayış çabasıdır.

Daima "Ya Rabbi!.. İlmimi artır", şeklinde dua eden ve ilme doymayan ilim talibi, hayatının sonuna kadar kendini "talebe" olarak görecek, eline geçirdiği her yeni eser, tanıştığı her ilim adamı onun ilmî zenginliğinin artmasına vesile olacaktır. İlim yolundaki her gün yeni bir cahilliğini öğrenecek, daha bir aydınlanacak, ilmî derinlik ve geniş ufuk kazanacaktır.

Tarih boyunca ilim adamları, kitaplar arasındaki bitmez tükenmez zihnî yolculukları yanında; bizzat ülke ülke dolaşarak araştırma ve inceleme ruhu taşıyan, sahalarında ihtisas sahibi olan mümtaz ilim adamlarıyla görüşmüş, tanışmış ve kendilerinden doğrudan bilgi edinme yoluna başvurmuşlardır.

Ülkelerarası ilmî araştırma ve incelemeler medeniyetin temel dinamiklerindendir. İlim dünyası, ilim adamlarının bu hasbî yolculuklarına çok şey borçludur. Her ilim dalı, mensuplarının bu yolculuklar esnasında yaşadıkları tatlı hatıraları canlı tutmaya çalışır. Dolayısıyla; her ilim dalında ilmî seyahatler söz konusudur. Şu anda bunların detayına inmemiz mümkün değildir. İlmî seyahatler konusunda sadece "Hadis Alimleri"nin müstesna yerine işaret etmekle yetineceğiz.



Hadis Alimlerinin İlim Yolculuğu

Peygamberimiz (s.a.v)’in mübarek hadis-i şeriflerini öğrenme ve yayma yolunda yapılan ilim yolculukları sahabe-i kiram döneminde başlamıştı. Kendilerini iman, davet ve irşad erbabı olarak görevli kabul eden Sahabe-i Kiram, bir taraftan Allah Rasûlü’nden elde ettikleri manevî prensipleri yaymaya gayret ederken, diğer taraftan duymadıkları hadis-i şerifleri öğrenmek için ilmî seyahatler yapmışlardır.

Söz konusu Rasûlullah (s.a.v) ve O’nun mübarek sözleri olunca bu uğurda büyük sıkıntılara göğüs gerilmiş, yüzlerce kilometre tutan mesafeler basite alınmış, İslam toprakları karış karış gezilerek hadis-i şerifler son derece titizlikle tesbit edilip hem yazıya hem hafızalara kaydedilmiştir.

Ticarî, siyasî, iktisadî ve benzeri hiçbir maddî gaye taşımaksızın; sadece değerli sahabî Ebu’d-Derda hz.lerinden hadis öğrenmek için Medine’den kalkıp Şam’a gelen bir zatın ilim yolculuğu, muteber hadis kitaplarında şöyle nakledilmektedir:

Kesir b. Kays anlatıyor: Şam Mescidi’nde Ebu’d-Derda (r.a) ile birlikte oturuyordum. Bir adam geldi.

-Ey Ebud-Derdâ!.. Allah’ın Rasûlü’nden naklettiğini duyduğum bir hadis-i şerif için Medine’den, Rasûlullah’ın şehrinden buraya geldim, dedi. Ebu’d-Derda:

-Başka bir iş için gelmedin mi? dedi. Adam:

-Hayır, dedi. Ebu’d-Derda:

-Ticaret için de gelmedin, dedi. Adam:

-Hayır, dedi. Ebu’d-Derda:

-Bu hadisten başka bir geliş amacın da yok. Öyle mi? dedi. Adam:

-Hayır, dedi. Bunu üzerine Ebu’d-Derda (r.a) şöyle dedi.: Ben Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kim ilim öğrenme arzusuyla bir yola girerse, Allah onu Cennet yoluna eriştirir…"

En çok hadis rivayet eden genç sahabîlerden biri olan Cabir b. Abdillah (r.a) sadece bir hadis-i şerifi öğrenmek için bir aylık mesafeye yolculuk yapmıştı.

Bir hadis-i şerifi uygulamak için, İstanbul’un fethi ile ilgili hadis-i şerifteki müjdeye erişebilmek için yaşlı haliyle İslâm ordusuna katılıp İstanbul önlerine gelen ve şehid olan, ülkemizin iftihar kaynağı değerli sahabî Ebû Eyyûb el-Ensarî (r.a), yine "sadece bir hadis-i şerif için" Medine’den Mısır’a ilim yolculuğuna çıkmıştı.

Ebû Eyyûb el-Ensarî (r.a), Peygamberimiz’den bizzat duyduğu bir "Kim dünyada bir mü’minin kusurunu örterse, Allah da kıyamet günü onun kusurlarını örter", hadis-i şerifi hakkındaki bilgisini te’kid etmek istiyordu. Bu hadisi rivayet eden diğer sahabî Ukbe b. Amir (r.a) Mısır’da yaşıyordu. Onu görmeli ve bu hadis-i şerif hakkında onunla görüşmeliydi. Sadece bu amaçla yolculuğa çıktı. Ukbe b. Amir (r.a) ile görüştü ve Medine’ye döndü.

Zirr b. Hubeyş anlatıyor: Sahabe-i Kiramdan Safvan b. Assal el-Muradî (r.a)’ye gittim. Bana:

-Buraya gelişinin sebebi nedir? diye sordu. Ben de:

-İlim arzusu, dedim. Safvan şöyle dedi.:

-Ben Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu işittim: "Kim ilim arzusuyla evinden çıkarsa; onun bu tavrından razı oldukları için melekler ona kanatlarını yayarlar."

Sahabe döneminden sonra da ilim için yolculuk, hadis alimlerinin vazgeçilmez özelliklerinden biri olmuş, ilimde ilerlemek ve derinleşmek için gurbette ilim tahsili zorunluluk haline gelmişti. O günün ağır şartlarına, yolculukta yaşanan büyük sıkıntılara rağmen Muhaddisler ülke ülke şehir şehir ıssız çöller, sarp dağlar aşarak ilim dağarcığını doldurmaya gayret etmişlerdir. Elimizdeki paha biçilmez hadis külliyatı, bunun en sadık şahitleridir.

Hadis alimlerinin yolculuğu sadece kendileri için değil, aynı zamanda ümmet için bereket, ümmetin Allah’ın rızasını kazanması ve felâketlerden korunması için bir vesile idi. Zira bu ilmi elde edenler, elde ettikleri ilmî birikimi hem yaşayacak, hem de yayacaklardı. Allah dostlarından İbrahim b. Edhem (rh.a) şöyle diyordu: "Hadis alimlerinin yolculuğu sebebiyle Allah, bu ümmetten belâyı kaldırır".

İlim yolculuğunda elde edilecek bilginin azlığına çokluğuna bakılmamalıdır. Önemli olan, bu bilginin bizim için yararlı olmasıdır. İmam A’zamın hocalarından İmam Şa’bî (rh.a) şöyle diyordu: "Bir adam, gelecek hayatında kendisi için faydalı olacak "bir kelime" için bile, Şam’dan Yemen’in en ücra köşesine yolculuk yapsa, benim görüşüme göre onun yolculuğu boşa gitmemiş olur".

Kaynaklarda yılmadan usanmadan uzun ilim yolculuğuna çıkma konusunda Hz. Davud (a.s)’a ilahî bir emir verildiği nakledilmektedir. Muaviye b. Yahya’nın rivayetine göre; Allah Tealâ Davud aleyhisselama şöyle vahyetti: "Demirden bir baston ve demirden bir ayakkabı edin. (İlim yolculuğuna çık.) Bu demir baston kırılıncaya ve demir ayakkabı delininceye kadar ilim tahsiline devam et."



Günümüzde

Tarihte olduğu gibi günümüzde de ilim yolculuklarına şiddetle ihtiyaç vardır. Özellikle İslâmî ilimlerde derinleşmek isteyenler doğuda veya batıda bu ilimleri kaynağından tahsil etme fedakârlığını göstermelidirler. Dün İslâm Aleminin en müstesna ilim yuvası olan Fatih Medreseleri yeniden eski haşmetiyle ihya edilinceye dek İslâmi İlimleri tahsil için İslam Dünyasında ilim yolculuğuna çıkmak zorundayız. Zira"Hikmet mü’minin kaybolmuş malıdır. Nerede bulursa almalıdır."

Temennimiz: Sadece "Dinî İlimler"de değil, bütün ilim dallarında dünyayı hayran bırakacak ilmî üstünlüğe erişip dünyanın akın akın bize koşmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için gerekli alt yapı hazırlanmalı, ideolojik saplantılar bırakılmalı; hizmet ve fedakârlık ruhu geliştirilmeli, ciddî, sistemli, mutedil bir ilim ortamı sağlanmalıdır. Daha doğrusu önce kendimize ve değerlerimize güvenebilmeliyiz.

Aslında sadece ilmî seyahatler değil, her çeşit yolculuk bize çok şeyler kazandırmaktadır. Hangi amaçla yapılırsa yapılsın her yolculuk bilgi hazinemizin, kültürümüzün gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

Hatta yaz tatilini bile böyle bir fırsat telakki edip yurt içinde ve yurt dışında yapacağımız yolculuklarda bilgimizi ve kültürümüzü geliştirme yoluna gitmeliyiz. Yolculuklar sadece meslekî ve turistik amaç taşımamalı, not defterine her gün yeni bir şeylerin kaydedildiği bilgi ve kültür yüklü yolculuklar olmalıdır.

Yaz tatilinde İslâm Alemine ve Türkî Cumhuriyetlere yapılacak yolculuklar bizim manevî duygularımızı zenginleştirecek, tarihî bilgimizi güçlendirecek ve edebî zevkimizi artıracaktır. Umre yolculuğu manen şarj olmamıza ve İslam Tarihinin daha iyi anlaşılmasına vesile olacak, ülke içindeki sıla-i rahim ve dost ziyaretleri de gönül ve ruh zenginliği kazandıracaktır.

Kanaatimizce; Yüksek Lisans ve Doktora için Avrupa ve Amerika’ya gönderdiğimiz şuurlu ve imanlı gençlerimizin bu ilim yolculukları inşallah ülkemize çok şey kazandıracaktır. Eğitim için yurtdışına çıkan gençlerin dış ülkelerde dejenere olacaklarını ve manevî bunalıma gireceklerini söyleyen ve gençlere güvenmeyen anne, baba ve hocalar; aslında kendi manevî aşılarının yetersizliğini itiraf etmektedirler. Sağlam manevî aşı alan, İslamî edeble yetişen, temel manevî değerlere saygılı şuurlu gençlik, Allah’ın izniyle sarsılmayacak, soğuk bölgelerde donmayacak, sıcak bölgelerde erimeyecektir. Maden, altın olursa nereye atılırsa atılsın çürümeyecek, paslanmayacak ve değerinden bir şey yitirmeyecektir.

Muhammed İkbal gibi İngiltere’de okurken bile Sabah Namazını asla ihmal etmeyen, Batıyı iyi tanıyıp güzel analiz edebilen imanlı ve şuurlu genç, Doğu-Batı kültürünü iman potasında birleştirerek, ülkesinin her yönden gerçek bağımsızlığa kavuşmasını sağlayacak, ülkesinin ve İslam Dünyasının arzulanan maddî ve manevî kalkınmasına imzasını atacaktır.

Ancak ilkeli ve prensipli çalışmayan, manevî gıdadan nasibini almayan ve yanı başındaki ilim ve fazilet erbabının değerini bilmeyenler, yurtiçi ve yurt dışındaki yolculuklarda da aradıklarını bulamayacaklar, ya bulundukları yerde paslanıp kalacaklar, ya da ülkelerine eli boş döneceklerdir. Önemli olan; manevî değerlere layık olduğu değerin verilmesi, ilim adamının da ilmî izzet ve vakarını koruması ve pespaye insanların seviyesine inmemesidir.

İlahî Rızaya kavuşma arzusu taşıyan, helâl lokma ile yetişen, prensipli ve sistemli çalışan, gönlü hizmet aşkıyla ve kardeşlik sevgisiyle dolu ilim adamının yurt içindeki ve yurt dışındaki ilim yolculuğu; Allah’ın izniyle feyiz ve bereketle sonuçlanacak, bu verimli ilim yolculuğundan -kendisi gibi- ülkesi, İslam Dünyası ve bütün insanlık yararlanacaktır.

Yurt dışında okuyan imanlı ve şuurlu gençlerimize selâm olsun…

Dipnotlar:

E-mail adresi: [email protected]

Müslim: Zikir 11

En’am: 11; Nahl: 36 Ayrıca bkz: Neml: 69, Rum: 42

Ebu Davud, İlim 1; Tirmizî, İlim 19; Darimî, Mukaddime 32; İbn Mace, Mukaddime 17; İbn Abdil-Berr, Camiu Beyani’l-Ilm: 1/35; Hatib Bağdadî, Rıhle: s.77 No: 4 (thk. Nureddin Itr)

Ahmed b.Hanbel, Müsned: 3/495; Buharî, Sahih: 1/22; el-Edebü’l-Müfred: 2/433; Hakim, Müstedrek: 2/427; 4/574; Hatib, Rıhle: s.109 No: 31.

Humeydî, Müsned: No: 384; Ahmed b.Hanbel, Müsned: 4/153; Hatib, Rıhle: s.118 No: 34

Humeydî, Müsned: No: 881; Darimî, Mukaddime 32; İbn Mace, Mukaddime 17 No: 226; İbn Hıbban, Sahih (Mevarid: s.48) Hakim, Müstedrek:1/100; İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-Ilm:1/32; Hatib, Rıhle: s.83 No:7

Hatib, Rıhle: s.89 No: 15; İbn Salah, Ulûmu’l-Hadis, thk Nureddin Itr: s.222.

Hatib, Rıhle: s.96 No: 27

Hatib, Rıhle: s.86 No: 9

[email protected]